12 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

12 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ON POBSTA. E Güzel ve eğlenceli bir röportaj serisi — | İstanbul Meyhaneleri SKi VE MEŞHUR AKŞAMCILAR NASILİÇERLERDİ YAZAN adullah yorum! derdi Söylediğine tirince gilecek yeni tirecek x be her biri birer edebi <Takvimden yapraklar» gündüz rakısının tesiri alt tır. Fakat en titiz münekkid ımı yekkeb bir heyet teşkil etsek, Ma*vmud Sadık'ın o fıkralarında tam yerinde kul- Tanılmamış bir tek k virgül, bir tek nokta Ercümend Ekremin söz fasılayı, konuşmamızı nihaye tehlikeli uzayıştan kur- tarmak için soruyorum: han Ni alara dal Ayrılmadan Birleşmeğyi Düşünen erkeh Edirneden mektub yazan bir kadın okuyucum diyor ki: «Ben çocuklu bir kadınım. Karısı ile geçimsizlik yüzünden ay- rı yaşıyan ve büsbütün ayrılmak üze- re olan bir erkekle tanıştım. Şimdiden yanına gitmekliğimi istedi. Ben henüz evli bulunan bir erkeğin evine yer- leşmekte kanuni bir mahzur bulunup bulunmadığını kestiremedim. — Sizden sormaya karar verdim. Bundan başka Onun evine gitmekliğimin talâk da sını kolaylaştırıp kolaylaştıramıyacağ ni da öğrenmek isterim.» * adının kanuni meskeni kocası- Bu evde zevciyet hukuk 1 eden bir hâdisenin zahuru, zi- nde esasen ıd olan ce- zai kayıdları teşdid eder. Diğer taraf- tan metses vaziyetine düşen kadını? mev Anne çocuğa'bu hürmet olabilir, ında kullan- me» demek doğra hatır assa o anların- ve sağa sola, do el bir * emiyet; vi için- c yeti iktisab edi- or!» derdi. hkı masrsında, kendisine antipatik ge- n huzurlarına kat" n ta- , bu vaziyete düşünce, İena halde titizlenirdi. kiyi Şok sevdiği halde | kerizi çekemezdi. | Ben onun, böyle zamanlarında, ancak iki kişinin sazına ve okumasına huşu ile boyun eğdiğini gördüm: Birisi rahmetli hanende Arap Zehra, diğeri de bestekâr | hamım görerek, üstadı, eşgalesine — terket- şamcılardan bahse- Bi lan mk'kl z kılar. hiç değilse kulak dolgunluğu şeklinde bil- memesine ihtimal vermem. Temiz bir viyetle hareket etmekte olmasından şüphe ederim. Fakat beni ası ta bir annenin bu lâki mahzuru & mahzuru düşünmekte olmasıdır. Bir çocuğu var, bu çocuğun annesini her şeyin fev tvl?ı ebilmesini de imkân: şüren nok- aziyette ah- de görmesi, onun hakkında her şeyin fevkinde takdir hissi beslemesi lâzım. telkin ede- cektir. Maddeten, manen düşkün ola- bilir, hattâ sokakta sürünen bir fahişe at çocuğuna karşı melek görünmek mecburiyetindedir, bunu te- n edecektir. Halbuki bana mektub n hiç el r. onun düş em- Si gibi o da tamamen aley derken, T mi me q;mmmn ı Kâzımı unutma.. , onunla ayni gazetede cnlışı- şamları çıkar, Ve rdı. Hüseyin Kâzım başır ni yazarken yerinden uk. Gazete Ü- sabahları yazıl dakikaya kadar geliyo- rum! an kay | O zamanlarda, matbaa birl sermürettib: du. rine girer, orum! sola adam eyin Kâzım bulu- alde? rinden — birinde ya sızmak üzere... mma ne i meyhane hi ya a düşer, e birimizden bit yarıda bı- diye gör böbürlenirdi! teümend Ek 1 bu ecümleyi söyler- ken gül bi kırıştı Zavallı |i yöztr ni - Hüseyin Kâzım... dedi... İç- den sade arasıra başmakaleleri- 1 o kadar yanmıya- kâh arkadaşın, ha- ya caktım. Fakat o ate nda yegâne tam Renç yaşında kendi | Üstad ramancı, İbenden gizlemek ist taktı ve yakıcılığ ni çe gözünün er gibi r bir hasretle lem bir arkadı Naci Sadullah O ne iy —AÂh... |Gökçe köyündeki yangımn zararı | — Çarşamba (H — Gökçe kö yün Çakmak maha e yeni iskân e- dilen muhacirlert: e yıldırım iki evi yakmış ve geriye ka - lanlar yağan şiddetli yağmurlar dola - yısile kurtulmuştur. Yangının husüle irdiği zarar 3000 - 4000 lira arasın- da tahmin edilmektedi D Bir kadın dos'unu yaraladı '..hrıy ma- hallesinden Ali oğlu Arifi metresi Fat- ma bıçakla yaralamıştır. Fatma yaka- lanm: - izü, kara bir haber almış gi- | ”' isabet eden | k Tavuk Kolerası x önlemek her zaman İki sene kadar evvel Kandıra tarafla- rımnda bulunmuş bir öğretmenle tanıştım. Bana, gelmiş geçmiş şeylerden anlatır- ken bir aralık o civarın tavuklarına gelen bir «kıran» dan da bahsetti. Bilhassa pi- liçlerin yetişip pazara çıkarılmaya başla- dığı $Şu sonbahar sıralarında — köylüler (Ölet geldi!) der ve binlerce tavuğun kı- sa bir zamanda ortalığa döküldüğünü gö- rlermiş, Kandıra civarının külliyetli tavuk, hindi yetiştirdiğini, tavuk ve pi- Hç satışının buralara iyi bir gelir kayna- ı olduğunu gören öğretmen, vakit va- kit: «Bu derdin bir çaresi bulunsa» diye düşünürmüş. Diyor ki: «Mahakkak bu ölet bilinmiyen bir şey değildir. Fakat onu önliyecek yolu köylümüz bilmiyor..» Evet n ölet dediği bu tavuk âfeti, bilinmedik bir şey değildir. Ona asıl hastalık yeryüzünün birçok yerlerinde | mütbiş zararlara sebebiyet vermiştir. O | seri bir hastalıktır ki, bir yerde esi ile binlerce tavuğun sapır sa- pır dökülmesi bir olur. Bazan tünekteki r tavuğun ansızın yere düşüp çırpına- rek öldüğü görülür. Gezip dolaşanlara , bir dermansızlık gelir; ayak- rinde duramıyarak hep oturmak Tüyleri kabarmış, iştahları ke- silmiştir. Sudan başka bir şeyi gözleri Sanra sonra, pis kokulu, yeşi- ishal başlar 2-3 gün içinde Hastalık, Basilüs Aviseptiküs (— Ba- cillus Avisepticus) denilen bir mikrob- dan ileri geliyor. Tavukların kanını ze- en bu mikrob, son derece dayanıklı lir. Hastanın salyasile, pisliğile, ş buraya dağılan kolera ikrobu, kolay kolay canlılığını kaybet- ıda 18 gün, toprakla ve kendi le- ç ay yaşıyabilir. Onun için, su kap- akla, yerlerini şöyle bir "-ır'nrkı! mikrobu yok edici bir temiz- k yapılmış olmaz. Suyun döküldüğü ğin değdiği toprak, hastanın ta- kafes, her taraf hastalığı bağrın- da saklar. Memleketimizde koleranım fazla tele- fat vermesi de zaten bu gibi tedbirleri ihmal etmesindendir. Bilinme- İüdir ki, bir yerde tavuk kolerası görü- |lünce ilk yapılacak şey, umum! bir ka- Herkes tavuklarını kapamalı, dikleri yere, güvercinlerin, hattâ serçelerin bile girmesine meydan bırak mamalıdır. Bunlar hastalığı bizzat geti- rebildikleri gibi ayakları ile de taşıyabi- lirler. Bu ayırmadan sonra kümesleri, gerdikleri yerleri, tünedikleri — ağaçları bol bol kireçlemeli, 96 5 göztaşılı veya | 1 asitfenikli sularla iyice yıkayıp 18- lamalıdır. Mikrobun suda ölmediğini ve suyun en kolay bir sirayet vasıtası olduğunu merek daima kaynamış su vermeli, bu suya da, ya Kreolin damlatmalı, ya birkaç parça karaboya (Kibritiyeti Ha- dit) atmalıdır. Tavukların yemlerini de €b 1 saf acitfenik mahlülü ile ıslatmak çok faydahdır. Bilhassa bu son tedbirin karantina müddetince devamı iyi neti- celer vermiştir. 'Tavukların arasında en küçük bir has- | — talık eseri göstereni hemen ayırıp kes- di ile (Tavuk kolerası) derler ve bu .rlatmak köylerimizde maalesef çok gö * 4 Köylümüzün (Ölet geldi!) diye korku ile karşıladığı bu hastalık, tavukları kırıp geçiren müthiş bir âfettir. Fakat, vaktinde alınacak tedbirlerle ve bilhassa bu hastalığa karşı umumi bir alâka ile felâketi kabil olmuştur. mefi (*) ve ölen olursa derince gümmeli: dir. Komşunun bahçesine atmak, sokağa |rülen bir hal ise de, bunun çok fena ol- mek gerektir. sım hüsuüst aşı İle d ydır. Bu aşı sayesinde karşı muafiyet kazar apılır ve her seferinde gö- ndeki derinin altına bir san- mikâbının sekizde biri — şırınga ir. Şehirlerde, büyücek yerlerde böy- le bı- ölet korkusu sezilince hemen bu e baş vurulabilirse de, uzak köyler aşı gel'nciye kadar hastahk yayıl- mış olacağından, bizde henüz geniş r yasta İ ön- ee ar, lemek lar kol ginın seromu d. r. O da yerinde işe Fakat bizde tavuk kıymeti esasen m tedaviye kalkışmak ikti- yarar. ğun larımızın diğer cinslerden ı hastahığfa mükavemet et- çkaktır. Onları yolu! k bu gibi ur ve 'ete karşı mukavemetli iyi bir dah tikleri m! lah ede yetli bir â a 1a- ehemmi- nesil elde edilmesi mümkündür. Bunun- la beraber üzviyetin daima sağlam bu- lunmasına çalışmak ta esastır. (Kabili isbat bir s.vayet olmaksızın birdenbire hastalık zahuru, topraktan gelen bir in- tana merbuttur, yahut hali sıhhatte hay- vanların u*viyetinde bulunan bakteı rin, 'm.)uxımrll uzviyenin kırılması ile iyet kazanmaları neticesi- za İsmail) Tavukların koleraya baharda satış bareketinin iy değiştirerek zayıf bu- handukları bir mevsimde rastlanması bu- nu teyid eder. koleramı — yurdumuzun e Gurulacak bir derdidir, bununla devlet teşkilâtı şüphesiz alâka- se de, köylünün bizzat alâ- ı etmedikçe emeklerin çoğu » mahkümdüur. İşin başı, der- kasını tet boşa gitme : bilmek, sonra kökünden ön- ek tedbirleri yerine — getir. dıklarım, zannederim, birer zahm.ct değil, bizim köylümüzün kolaylıkla yapabileceği basit çarelerdir. Fakat bu basit çareler tavukçuluğumuzu dünya seviyesine ulaştıracak yolun bar şındadır. Tarımman (*) Hasta tavukların etlerini ,—Illı jin- sanlar için muzır otmadığı Tavakculuğa dalr olan müşküllerinizi bise) yazının, size cevab verelim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: