2 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

2 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ikmmidei ki cinayet Çolak Feyziyi öldürmekten suçlu iki mevkuf bunu inkâr ediyor'ar, şah tler de Feyziyi kimin vurduğunu görmediklerini söylüyorlar Tevkihanede Çolak Fevziyi öldürmek-! dam adliyeye verilmiştir. ten suçlu Lâz Maksud ile, hâdisede suç | çeşme Mahmutpaşada Alekonun dükkâ- ortağı olan Yusufun duruşmalarına Ağır- ceza mahkemesinde başlanılmıştır. Hâdise hakkında son tahkikatın açıl - masına dair kararname okunduktan sor- ra, reis Refik Omay suçlu Yusufa; — Tevkıfhanede Maksud ile birlikte Fevzinin üzerine hücum etmişsiniz. Bu arada, sen de bıçak çekmişsin. Fevziyi| öldürmekten maznunsunuz. Ne dersin?. diye sormuş, Yusuf hâdisede bir suçu ol- madığını iddia ederek, şu cevabı ver - miştir: — Hâdise günü tevkifhanede bsdana yapılıyordu. Mevkuflardan Süleyman ile Mustafa, hepimizden badana parası öla- rak 10 ar kuruş toplamışlardı. Fakat, Fevzi para vermek istememişti. Bunun için, her yer badanalandığı halde, onun yattığı koğuşa badana yapılmamıştı. Bu- nu kendisi de öğrenince koğuşun kapısı- na geldi, uluorta söylemiye ve küfret - müiye başladı. Bu sırada, herkes o tarafa toplanmıştı. Bir karışıklık oldu. Fevziyi yaralı olarak, hastaneye götürürlerken gördüm. Fakat, ben ne bıçak çektim, ne de kavgaya iştirak ettim. Hattâ, kavga-| aın olduğu 4 üncü koğuşun içerisine bi- le girmiş değilim. Diğer suçlu Maksud ise, Yusufun söy- İediklerini tekrar ettikten sonra, demiş- tr ki: — Kavga olduğu zaman 4 üncü koğuş- ta toplanan kalabalık arasında ben de vardım, Fakat, kavgaya iştirak etmedim, hâdise ile hiç bi âkam yoktur. Suçlu reisin evvelce hangi hâdiseden mevkuf bulunduğuna dair sorduğu suale de şu cevabı vermiştir: — Öldürmekten 12 sene, 6 aya mahküm edildim. Şimdi, hapishanedeyim.. Suçluların sorgusunu müteakip şahit. ler dinlenildi, hırsızlığa yardım suçundan mevkuf bulunan şahid Salim şunları söy- ledi: - Vak'a olduğu zaman 1 inci koğuşta oturuyordum. Bir aralık bir tu, Mevkuflardan Çolak Fevzinin kanlar içerisinde koridorda koştuğunu gördüm. Boynundan vurulmuştu. Önüne çıkarak, ellerimle yarasını örtmek istedim, fakat kanlar parmaklarımın arasından fişkir - mağa başladı Kendisine ne olduğunu sordum, cevab veremedi. Konuşabilmek iktidarında değildi. Fevzinin kimin ia - rafından vurulduğunu görmedim. Yal - nız Fevzinin vurulmasına vasıta olan #- let, bir ucu sivriltilmiş, diğer kısmı bezle sarılı bir mangal ayağı idi, Duruşma, gelmiyen şahitlerin celbi için, | başka güne talik olundu. Kıymetli bir çeşmeyi tahrip davası Asârı atikadan olan bir çeşmeyi tabrib iddiasile Yoti oğlu Aleko isminde bir a - ürültü kop- | ai yanında bulunmakla ve tarihi bir kıy- met taşımaktadır. Aleko hakkında ikame edilen ve dün asliye 3 üneli cezada başlanılan dava 2 - sârı atika nizamnamesi ile, ceza kanu - aunun 516 ncı maddesine iştinad etmek- *edir. Suçlu, dün mahkemede: — Ben çeşmeye dokunmuş ve bir zarar yapmış değilim. Fakat dükkânının yanın- da iakinemi yerleştirmek için, 20 santi- metrelik bir yer açmıştım. Bundan çeş - meye bir zarar gelmez, demiştir. Duruşma, şahidlerin celbi için bir baş- ka güne bırakılmıştır. i Dr. Goreh Berael etti Tıb nazariyelerine muhalif bir tedavi tarzı takib ettiği, behemehal ameliyatla tedavisi icab eden hastaları ameliyatsız tedâvi etmeğe çalıştığı için Etibba Odası torafından cezalandırılan ve ayrıca mah- kemeye verilen Dr. Gorek hakkında bir buçuk senedetiberi asliye üçüncü ceza mahkemesinde cereyan eden muhakeme dün bitmiştir. Mahkeme Dr. Goreğin suç- lu olmadığına ve beraetine karar ver - miştir. Hırsız sobacı tevkif edildi Samatyada Bülendin evinde soba ku - rarken, çekmecedeki 2 lirayı çalan Halil yakalanarak ,adliyeye verilmiştir. Suçlu- nun Sultsnahmed 3 üncü sulh cezada ya- pılan duruşması sonunda, 2 ay müddet. ie hapsine karar verilmiştir. Halil tevkif. haneye gönderilmiştir. Remzi tevkif edildi Feriköyde İsmail Hakkıyı yaralıyan Şemsi oğlu Retszi ile, Ferhad oğlu İsmail dün adliyeye verilmişlerdir. Müddetu - mumilik, suçluları 4 üncü sorgu hâkim- Remzinin tevkifine Hizüm görülmüştür. Hüdisede alâkası görülmiyen İsmail se serbest bırakılmıştır. Ceyhanda pirinç pahalı Ceyhan (Huzusi) — Bugünlerde kasaba. mıza Kozan, Kadirli ve Maraş mıntakala - rmdan yüzlerce araba çeltik (gelmekledir. Bir hafladanberi devam eden bu çeltik nak- Hyatının daha uzun müddet devam edeceği anlaşılmaktadır. Bu yılki çeltik mi lü ge çen yıllardan dahs bereketiidir. Kasaba - mızdaki üç çeltik fabrikası bugünlerde ge - İceli gündüzlü çalışmağa başlamıştır. İ çelik fabrikaları senenin 8 - 9 ayında çalışmaktadırlar, durmadan k çeltik yetiştiği halde, Cey - handa pirinç çok pahalı olarak satılmakta- dır, Kasabada pirinein kilosu en az 17,5, en çok 20 - 32 kuruştur. Halbuki diğer yerler- de pirinç kasabamızdan gönderildiği halde faatlar buradakinden çok ucuzdur. “GÖNÜL İŞLERİNE | Kocasından Şüphelenen bir kadın Eskişehirde oluran bir kadın okuyu - cum bana şunları anlatir: İ — Kocum bugünlerde bir kadının 4s- mini Tide vir tekrarlıyor. Ve şakaya ge- tirerek o kadımla evleneceğini söylüyor. ? — Allece tanıştığımız bir kadın var. Bu kadımn kocası evine işden geç döner, Bu yüzden kadın hemen her akşam biz- de. bu kadının evimize (gelmesinden memnun değilim, ne yapayım? * Benim söyliyeceğim şu: Kınm, mektubunun evveli Tk kısmına cevab vereyim: Evvelâ bir adam fkinel bir kadınla ev- tenemez. Karısından ayrılması da kolay değildir. Aranızda bir geçimsizlik yoksa böyle bir şeye İhtimal verilemez. Eğer ko- canın o kadına karşı biraz meyli varsa kocanızın meylini körletmek (elinizde - dir. Kocanız niçin onu size tercih ediyor? Bu cihete dikkat etmelisiniz. Eğer kocanız bunu şaka diye söylü - yorsa çok çirkin bir harekette bulumuyor- dur. Evli bir erkek bu tarsda şakalar yapa- maz * Evinize gelen kadın meselesine gelin- ce: Bu kadın hoppa bir kadınsa ve ko - canız da her gördüğü kadıma takılan cins ten bir erkekse kapınızı kadına açmama- laydınız. Eğer böyle deği de sir farla kış- kanç tabistli İseniz kıskançlık gösterdi - inis zaman kendi kendinize bu hissini - si yoklayımız. Münasz bir kıskançlık ol - masın. Bir kadın kukanç olmalıdır. Fa - kat mânasız yere kıskanmamalıdır. * Bay (M. N.G) ye: Biran evvel kadını kendinizden soğut- mak çarelerini arayınız. Evli bir kadının korasından başkasını sevmek hakkı de - Eildir. Ona, bunu münasib şekilde anlat- malışınız. * Ankarada Bay Dursuna: Eğer onu hakikaten sevdiğine kanaa » tin varsa ona bir mektup daha yazar ve evlenmeyi teklif edersin. Müsbet cevab a- hırsan evlenirsiniz.. Müsbet cevab almaz- san artık arkasır ket budur. Mevzuubahs | SON POSTA HÂDİSELER KARŞISINDA Felek bir gün yola çıkmış. Yolda ilk rastgeld: Rastgeldiği cevab vermiş: — Ben filânın oğluyum! Felek, bu filânı tanıyormuş: — Filânın oğlu demiş, başımın üstün- de yerin var. Filânın oğlu Feleğin başına çıkmış. Felek gene yoluna devam etmiş. Bir başkasına rastlamış, ona da sormuş: — Sen kimin nesisin? O da cevab vermiş: — Ben falancanın torunuyum. Felek falancayı da tanırmış: — Falancanın torunu, demiş, başımın üstünde yerin var. Falancanın torunu da Feleğin başına) akmış, Felek yolu üzerinde daha bir çok #iâ- nm dostlarma, falancının akrabalarına rastlamış, ve hepsini başıma almış. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gi- derken yorulmuş. Kendi kendine; — Başıma da fazla ağırlık veriyorlar. demiş. O, bunu der demez, ne taraftan geldiği belli olmıyan bir kahkaha işitmiş; Felek kızmış, bağırmış: Kim gülüy — Kim olduğunu sorma, neye güld nü sor. Felek sormuş: — Peki, neye gi — Senin haline gülüyor. — Benim halimde ne var ki? — Daha ne olsun, başının üzerinde ta- şıdıklarının kimler olduğunu biliyor mu- sun? — Biliyorum, onların hepsine esen ki- min mesisin?. suslini sordum da başıma Syle aldım. — Kah, kah, kah, kah bari bir kere ,. | daha güleyim, sen onlara «sen kimin ne. sisin?» diye soracağına «sen kimsin? di- ye sorsaydın, o zaman başında laşıya - coğınla opamağai ayırd edebilirdin., Felek düşü şi — Kim bilir, ba nereden geldiği belli olmuyan sesin belki de hakkı vardır. Demiş, başındakilerine sormuş: — Söyleyin bakalım, şimdi, siz kim- siniz? Başındakiler hep bir ağızdan cevab vermişler: — Biz birer hiçiz! Felek silkinmiş, başındakileri yere at- mış, ve onları o zamana kadar başında taşıdığına pişman olmuş. — Ben filânın oğluyum. — Ben filânın dostuyum. — Ben falancanın dostunun kardeşi - yim. Ben falancanın dostunun kardeşinin arkadaşının hısımıyım! Diyenlere rastladıkça Feleğin masalı. ni hatırlıyorum. Ve: — Yeter, demek istiyorum, kimin ne- si olduğunu sormuyorum. Sen kimsin, hele onu söyle! İsmet Hulüği Vanla Hakâ'i arasında kamyon işliyor Hakâri (Hususi) — Vilâyetin yol ve. inşaat İşlerinde kullanılması için getirilen kamyon, faaliyete geçmiş ve inşaat işleri de bu sayede İlerlemeğe başlamıştır. Kamyonla yolcu ve eşya nakliyatı da yapılmaktadır. Küçük ço- cuklardan para alınmamakta ve yetiş- miş talebelerden de nısıf ücret alın - maktadır. Vana kadar bir kişiden beş lira ve eşyanın beher kilosundan dan ME Köylünün bilgi ve alâkası arttırmak mecburiyetindeyiz erp Bilgi ve alâkası, devletin hizmete yardımcı olamıyan memleketin zirai kalkınmasına öy köstek vurmuş olur. Bilhssf* zirai hastalık ve haşerelerle mücadele işinde muvaffakiyet; mağ dikkat ve alâkasını icap ettirir. hep birlikte harekete gelmek, veril rektifi mutlaka değiştirmeden lâzım gelir: Köylünün çoğu işin © boyun eğer, fakat geride kalan 9” asıl iş içinde olanların Saylâv ve yazıcı Aka Gündüz, bir müd- det evvel yazdığı bir yazda be nim de bir şeyler söyliyebileceğim bir mevzua* temas etti: Aka, bir gün Ankara dönüşü Sapancadan geçer- ken, anasının yurdu olan bu yemyeşil köye acınarak bakmış. Yıllar var ki ©- nun dillere destan olan elmasını artık yiyemez olmuş. kimisi ufarak, kimisi çürük, kimisi şöyle, kimisi böyle imış. Öyle ki; Sapanca elması o eski elma ya- nında bir karikatür bile olamaz hale gel- miş. Böyle düşünürken de şu neticeye var- mış: «Eğer bu elmalar yıllardır (Ya ba- fız) a barakılmasaydı, böyle elim bir ne- İticeye varılmazdı. Onları artık (Ya hi- 6z) a değil, (Ya Ziraat Vekâleti) ne bi- rakmalıdır.» Sayın Kocaeli valisi Hâmid Oskay, bu yazıdan azıcık alınmış, verdiği cevabda: «Hükümetin bu işe hiç te bigâne olma- dığını, Ziraat Vekâletinin ötedenberi bu is üzerinde durduğunu, hattâ geçen sene İzmitteki mücadele teşkilâtını bu mek- sadla genişlettiğini, vilâyetçe de hususi muhasebe bütçesinden azami fedakârlık- te bulunularak işin artık sağlam tutul- duğunu: söylüyor. Bir yandan mevcud İağaçlar kurtarılmaya çalışılırken, diğer İaraftan yenileri içinde gidilecek yolu östermek ve bütün bu çevredeki mey- 1 kalkındırmak maksadile, Alman mütehassıs Glaysberg'in direktiflerile A- rifiyede bir meyva istasyonu kuruldu- u... kısacası o özlenilen Sapanca e)- malarını yeni baştan doyasıya elde ede- ceğimiz zamanın yakın olduğunu müjde- Siyor. * Bu konuşmanın neresi seni ilgilendir- di diyeceksiniz? B. Aka'nın söyledikleri de, B. Valinin ekledikleri de bu mevzu üzerinde söylenebilecek güzel sözlerdir birinin temennisi ne kadar yerinde 15e, ekinin cevabı da o kadar ümidbahşlır. Yalnız bu konuşmadan bazı kimselerin şu neticeye varacaklarını Sanıyorum: «Meyvacılığımızı kurtarmak Ziraat Ve- kâletinin vazifesidir. Onun bütün icab- larını da o yapar. Yani köylü için bizzat yapacak bir şey yoktur.» ( etmek zorundayız ki, köylümü- zün bazı pek güzel görenekleri yanında hâlâ sırıtıp duran bir göreneği de .her işin kalkınmasını başkasının himmetin- de görmesi ve çok defa bir (Adam sen- del) ile dağları devirmesidir. Ziraat âle- minde her işin, önce köylünün kendi dik- kat ve alâkasına bağlı bulunması, bu zih- niyetle taban tabana nd düşer. İleri memleketlerin ziraat âlemini gözden ge- girenler ilk bakışta köylünün zirai bilgi seviyesine hayran kalırlar, O yerler devlet, sadece direktifler vererek hiçbir zorluğa maruz kalmadan çok şeyler ba- şarır. Sovyetler, bunu çok iyi bildikleri için, zirai hareketin başlangıcını köylü- vü uyarmakta buldular. Sinema, kon- ferans, nümune şu ve bundan sarfınazar İ yalnız geçen yıl 35 milyon zirai broşür basarak dağıtmışlardır. Bizde de o yola doğru gidileceği tabii olmakla beraber | bugün, çoğundan mahrumüuz. Türkiyeie henüz bir ziraat gazetesi olmadığı da acı bir hakikattir. Köylünün bilgi ve alâkası kıpırdamadıkça zirai kötülükler göze! çarpmakta devam eder, Misalen birkaç şey söyleyim: Tütünlerde bir hastalık çi- kar. Köylü bir yerden öteki yere fide gö- *ürmenin mazarratlı olduğunu öğrenir. Fakat onun hem (buna bir mâni olunsa) diye söylendiğini hem de üç beş demet fideyi (adam sen de) diye gene kendisini atlattığını görürsünüz, Bağcılığımızı yan- gın yerine çeviren o müthiş filoksera, ön- ce Göztepedeki bir köşke konuklayarak yurdumuza girmişti. Köylüye (sakının ha?) denildi. Hattâ hükümet bir kanun- la bağ çubuklarının naklini yasak etti. EMİ ama dağ başındaki çoban bu yasak- tan kendimi müstesna bildi ve şunun bu- nun himmetile filoksera Ankaraya ka- dar dayandı, Üzümlere, kirazlara bir derd musallat olur: bunu önlemek için | kadar memurun gelip bizzat bekler, Pek sıkışırsa a ye bilinden gidip üstünkörü yapar tabi o yıl diğerlerinin emekleri Dö tiği gibi, gelecek yıl için de taraf edilememiş olur. Bir kısı al ağaçlarına bir böcü dadanır: B4 piyasası düşer, alıcılar: «Yahu de böyle böyle yapıp hakkından ler, siz niye yapmıyorsunuz?» def geriya lâkayd, «evet, der, geçen Yİ de memurlar gelip gösterdi, dı. İyi de oldu. Ama sonunu ler» kanaatince köyündeki her Sue minde devlet memuru gelip ya ; o da lâfı ile övünmelidir. Birçok zirai yyl yesili işden başka şeylerle allikndar. Onun kültür seviyesi bunu Aylarca uğraşarak ortaya konan 0 rübe de az gelebilir. O e ama görenek olmamış yapamıyoli te) sözü; ilk karşılaşacağımız $ÖZ 7 Bu misalleri böyle basit cümleli tıp gidebiliriz. Körfez çevresindeli mahsulün az çok derdi vardır * si Allaha emanettir. Fakat bü, ii devletin alâkadar ol he ee Nİ dir. Bilâkis devlet az Ee makta, halkın ziraati, Allaha etmek zihniyetinden artar maktadır. Benim söylemek istediği a ral kalkınmada devletin yalnız başartcı olamıyacağını belirtmekti” Jünün bilgi ve alâkasını artti gayeye hem geç hem güç vi için ziral ileriliklerin başını köy” uyanmasında &ramalı, onun bizmi” kinmesi lüzumunu kafalara aşti Bugün için işde bir yavaşlık bunu köylünün tedricen yükse” seviyesine bağışlamak izlırarındaği Ziraatimize, herkesten önce al çiyi alâkadar edebildiğimiz Sa kökünden başarılmış olacaktır. (Ya Hafız) tarihe karışacak, ze kâleti de hızlı başarılar <a caktır. e sn 1 Cevaplarımız: gi” Gaziantep tarımmanlarından v7 mü'ye: Eve yolladığınız mektubu gidi karutmayı bilmedikleri için Köylü? ya bir çok üzümletini yazık Ze ia & yorsunuz. Bu İş öğrenlimiyondi e değidir. Fakat bu yil mevsim g5 mii #izi bu bahiste tenvir etmeyi gin buldum. Sağ kalırsak gelecek pmemmarreer Hahâri çarşısı şart Yeni baştan yap a i Vali Basri Konyar; geceli lü çalışması sayesinde Hakârisi. | iptidat olan dünkü çarşısını vasi ni başlan yaptırmış ve yö dükkün vücuda alar a. Sih şartları haiz ve güzel YE gi le meydana gelen bu anar daha başka bir süs vermiştir: İstanbuldan mal getir or e gi bu yeni dükkânlara geçmişi Tdi İyıllarda barındıkları ar yi yen yerlerden kurtuldukları # bir sevinç göstermişlerdir. peşi pi Bu dükkânlar arasında €9 vg #4 ze çarpan «Memurin koye yuri işesi erine faik vi varlık mevcuttur, Gece Vi pir” azalarının ber isleğini yel İçin açık kalan bu gişe; a Konyarın memlekete ksa” & nek bir eseridir. A , Merzifon dokumacı “ Merzifon (Husus) — Şebir ed, cihik günden güne inkişaf mame Si Ubazır mallar eski yıllara ns vetli ve parlaktır Dokumacı Sa bu işle gok yakından ve GÜ olmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: