30 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

30 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SÖON POSTA | RÜYADA BİLE Muazzoz Tahsin Berkand #«Son Posta,, nın Ü ELONOMİ Kütahyalılar Tahal pa İstasyona nak Kütahya (Hususl) — Anadolunun her ka « zaba veya gşehirle - rinde birer büğday pa- zarı vardır. Anadoluda . İbuntara tahal pazarı İnexu.ux. Bu pazar ma- lftâyoıl Romancı Naci bu eserine gençliğinin €en temiz heyecanile ve büyük bir ateşle çalışmıştı. Onun, bundan evvel çıkan ve halk arasında çok beğenildiği halde mem- lekette belli başlı bir varlık olamadığı için çabuk unutulan öteki yazıları gibi sönmemesini, bilâkis hattâ - kendisinden 4 SA y e sonra da yaşamasını istiyordu ve bunun için çok uğraşmış, yorgun günlerine uy- kusuz gecelerini de katarak durmadan ve yılmadan yazmıştı. İçinden kabaran ğın, hiç sönmiyecek mukaddes &- teş olduğuna inanıyordu. indanberi onda «yazmak azı baş göstermişti. İlk ro - nca, birdenbire kâarşısına sızlıklar çıkıvermişti. rden tabilere, tabiler - koşarken, kendisi de far- nadan — olgi şt. Bu yüzden rincisinden daha çok tu.- tuldu ve bunu tefrika eden gazete ile ba- san kitabcı kendisini daha güler yüzle karşıladılar, Bundan sonra, birbiri arka- sından Üç romanı çıktı ve hepsi beğenildi. On beş Bütün bu muvaffakiyetler, münekkid. ler kendi cserleri hakkında iki satır bile yazmak külfetine katlanmadıkları halde, hslkın sesinin hakikatin sesi —olduğunu düşünen genç romancıyı teşvik etmiş, onda ölmiyecek bir eser yaratmak heve- sini doğurmuştu. İşte üç senedenberi bu romanıma çalış- mış, onu hazırlarken içinin bütün ateşini damla damla akıtmıştı. Yazısına bu sefer büsbütün başka ciddi sek için ilk müracaatini, öte- yasan gazeteye değil, doğ- rTudan doğruya kitabcıya yapmıştı; onun: — Hele bir dofa gazetede basılsın da... Diyerek kaçamaklı bir yoldan gitmesi genç romancının ateşinin üstüne soğuk bir su serpti. Dükkândan çıkarken Naci- nin başı birdenbire omuzlarının arastına eğilmişti. O, bu eserinin he- mon heşredileceğine o kadar inanmıştı ki... Matbaadan ve bilhassa gazetenin yazı işleri müdürünün yanından çıkarken hir saat evvel eğilen başı biraz daha düş- Mmüştü. — Yazınızı bırakınız, Veririz. biz size cevab * hartir bir ay kadar, ümidinin 1 bile kaybetmeden, bu sağ- lam tmanla bekledi, Fakat bir akşam o- dasına geldiği vakit, güzel eserini masa- sının üzerinde buldu; yanında gâzetenin kırmızı damgalı zarfı da vardı. Hakikat en ağır ifadesile karşısında durduğu halde Naci gene inancını kay- betmek istemiyerek zarfı açtı: «Bu sırada yazılarımızın çokluğu dola- —— Demek ki iş, kendisinin zannın - dan haylice fazla ilerlemişti. Yakın- da.Adnan muhakkak bu küçük kızın| ayakları dibinde sürünecekti. Eh, işte - © zaman Gülsümün intikamı şahlana- gak ve Adnana ilk darbesi kızını bir başkasına nişanlamak olacaktı. Parasile onu öyle bir yere vuracaktı ki... Baka- lim parası para ediyor mıydı? İhtiyar çapkın, ateşini otuz yıl anasına değil, kızına saklamanın ne demek olduğunu anlasındı! Ve » Mahmure odasına çekilip yeni elbi: sesini çıkarırken, Gülsüm içeriye gir- di de Mahmurenin öteki vardı. Sözüne bakılırsa bunları belki üst- lerinden kedi geçer de kirlenir diye aşağıki s: kmamış, geceden n aynalı dolabına asmağa gelmişti. Fakat bu gelişinin asıl sebebi, kızın iyidce ağzını aramaklı. Bakalım Adnan bugün ona neler söylemişti? Şimdi bir yısile güzel ramanınızı maalcsef basamı- yacağımızı ilh...» Bu darbe o kadar kuv- vetli oldu ki, Naci birdenbire düşüneme- den kendisini olduğu gibi yatağının üze- rine atarak gözlerini sıkı sıkı kapadı. İçi- ne dolan soğukluk onu korkutmuştu. * Başının içi birdenbire boşalmış gibi, genç muharrir derin bir uykuya dalmış- tı. Şimdi artık başka bir âlemde yaşıyor- du: Masanın üzertnde bir tomar halinde duran romanının müsveddeleri içinden İaksakallı bir adam fırlayıvermişti. Pa - ketten arka arkaya birçok adamlar çıkı- yor, ihtiyarın etrafına diziliyorlardı. Bunlardan bir tanesi kıvırcıktan kumral saçları ensesini örten genç bir erkekti. Gözleri yarı kapalı, dudaklarında tatlı bir tebessimle ellerini ileriye doğru u- zatmış, yanındaki esmer kızın fildişi gibi İşetfaf ellerini tutmuştu. Herkesin yüzü gülüyordu; fakat birdenbire kısa boylu, şişman bir kambur, yuvarlanarak ortaya çıktı ve onun gelmesile birlikte, yalnız romandaki şahısların değil, yatakta göz- lerini sımsıkı kapıyarak uyuyan Nacinin yüzünden bile acı bir rüzgâr esti. Aksakallı ihtiyar konuşmağa başla- mıştı: — Gene mi sen geldin Turgud? Sen ne zaman görünürsen şu zavallı gençlere u- ğursuzluk getirdiğini bilmiyormuşsun gi- bi en mes'ud dakikalarında onların kar- şısına niçin çıkıyorgun? Kamburun çatlak dudakları gerilerek çürük dişleri göründü. Bu onun gülüşü idi. — Onlara saadet haramdır, anlamıyor musun ihtiyar? n? Bunu genç kızın acile dolu sesi soru- yordu. Korku ile yanındaki sevgilisinin eİlerini bırakmış, başı göğsüne düşmüş- y -— — taraftan da yatağına giren kızile konu- şuyordu: — Ey, söyle bakalım, Mahmure! Bu- gün terziden sonra ne yaptinız? Geçen seferki gibi pastaneye mi girdiniz, yok- sa sinemaya' mı? — Tuhafsın anne.. adetâ Adnan bey- le beni sevdalılar rolüne çikaracaksın! — Yalan mı? Adnan seni sevmiyor mu? — Babam yerinde adam.. söylediğin söze bak! — Peki, ne diye'sana yepyeni elbi- seler yaptırıyor, bu kadar masraflara gişiyor, her nazına katlanıyor? — Artık 9 kadar incesini de düşüne- mem. Benim bildiğim, Adnan bey be- nim büyüğümdür, o kadar... ünse sofradan kalkıp gider- ken niçin ayağa bile kalkmıyorsun? — ©O yemeğini bitirmiş kalkıyor, ben bitirmedimse ne yapayım? — Gördün mü, adamı saymıyorsun demek! | | İ î Ak şakallı ühtiyar konuşmağa başladı. tü, Kamburun ıslık çıh;ı sesi cevab ver- — Onln babaşı; işkence altında beni sakat etti. O günden gonra ben gülme- dim; © da gülmiyecek. — İntikam alacaksan babasından al, oğlunu bırak Türgüd. — Hayır, babası için geç kaldım; onun ihtiyar kalbi sertleşti, titremiyor artık. Ak saçlı ihtiyar kambura yaklaşmıştı: — Yazık etme gence; bak ne kadar mes'ud.. hayatının en büyük mükâfatını bugün buldu; kaç senedir hazırladığı o- seri bugün basılacak; bunu sevgilisine müjdelemek için tâ uzaklardan koşup geldi — Biliyorum... Fakat eseri basılmıya- cak onun; gülmiyecek, sevinmiyecek, muvaffak olmıyacak 0o... Babası benim hayatımı kırdı, ben de onun günlerine mcı katatağım. İşarct parmağını yatakta uyuyan Na- ciye çevirmiş, ona hitab ediyor gibiydi. Naci, alnından terler akarak korku ile gözlerini açtı, fakat birdenbire muhake- mesini bulamamıştı. Hâlâ kendini roma- nındaki kahramanlarla birlikte sanıyor, hâlâ kamburun genç romancıya söylediği meş'um sözler kulaklarında çınlıyordu. Kendi kendisine: — Bu gahn leğiştirmeliyim. Diye düşünürken hakikati gördü ve anladı ve ancak o zaman dudaklarında acı bir tebessümle masanın Üzerinde sa- yılı dutan romanına baktı. — Muvaffakiyet yok benim için, taliin gizli sesi bunu rüya da bile bana söyledi... Ve ümidsizliğin karanlık boşluğu, ilk 'defa olarak genç romancıyı bir ölüm gibi sardı. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Çobanın kulübesinde.. Yazan: Peride Celâl ——— — Het ne ise. deminki sualime ce- vab vermedin.. söyle bakayım! — Ne söyliyeyim? — Bütün gün terzide olurmadınız ya.. göç vâkte kadar nerede idiniz? Sana her zaman ihtiyatlı bulun diyo- rTum. Bu sözümü unutma, — Aman anne, ben çocuk değilim, Üzme kendini. Bugün ne yaptığımıza gelince anlatayım: elbiselerin bazı ek- sikleri bitmemişti, bir saat kadar onu bekledik; sonra, Adnan beyin arzusile bir fotoğrafçıya gittik, birkaç poz te- sim çektirdik; hem âyrı ayrı, hem iki- miz beraber... — Pekâlâ.. sonra ne yaptınız? — Bir otomobile bindik, Floryaya kadar gittik; fakat denize girmedik, sa- de gazinoda oturduk; dönüşte de doğru vapura geldik. — Maşallah.. aldınız yürüdünüz de- sene! —— -— Ne 0? Canin mı sıkıldı? — Hayır, yalnız dediğimi - unutma. Gözlerini açı Çünkü Adnan yaman kuürddur. — Kuzusuna göre.. — Demek kendine bu kadar güveni- yöorsun? — Diyorum ya, içini rahat tut! Hem artık yatalrm, benim uykum var. — Peki, peki,, gidiyorum.. Allah ra- | İhallerinde — köylünün ııeuıdw gahire tüc carlara satılır. Tücoar lar da zâahirteyi bu su- retle topliyarak ihra , Cat yaparlar. Hor yer. de pazar mahalleri ir kâb mahallering ya » km bir yerde intlhab edilir. Burada ise va- ziyet bunun akeine - dir. Bundan bir kaç sene evvel yapılan Tahal pazarı b çvene oldukça uzak bir yerde olduğundan g köylü ve gerek tüccar bu yüzdea hayli za rar görmektedir. Tüccar — köylüden — ald: buğdayım ikinci bir defa nakliye ücreti ve- rerek istasyona getirmekte 'olduğundan pl- yasa hususunda farkı mucib — olmaktadır. 'Bü yüzden mala füzuli olarak üç dört kilo- metrelik bir mesafenin nakliye ücreti iİlâve edilmektedir. Senede iki milyon kiloyu geçen zahire ve hububatin istasyona kadar olan üç, dört kilometrelik mesafeye nakil masra- fı senevi on yedi bin llra gibi büyük bir ye- kün tutmaktadır. Bu nakil yüzünden köy- Altın 1İl lira Beş kuruşa çıktı 'Türk borcu tahvilleri ve altın, dün, bi - raz daha yükselmiştir. Cumartesi günü İs - tanbul borsasında 1390 lirada kapanan Türk borcu tahvilleri dün 13,85 lirada açılmış, 15 kuruş yükselerek 14 lirada kapanımıştır. Cumartesi günü borsa —haricinde 1099 - 1100 kuruşa satılan alfın da, dün birkaç ku- ruş daha yükselmiş, 1103 kuruşa kadar sa - tılmıştır. Madenlerin ihracından evvel Lisans alınacak Teşrinisaninin onunda, İktmad Vekâleti, kömür de dahil olmak üzere ihrac edilecek bilâmum madenlerle buğdayın ihracdan ev - vel, hazırlanacak bir talimataameye — göre, Msansa tâbi tutulması hakkında İcra Vekil- leri Hey'etine bir teklif yapmış, bu teklif, Vekiller Hey'etinin 11 Teşrinisanidoki Içti - mamda kabul edilerek karar altına alınmış- tır. İktisad Vekâleti, bu maddelerin ihracın « dan evvel lisans verilmesi hakkındaki ta - Umatnameyi hazırlamaktadır. İzmitte soya fasulyesi ekilecek İzmit (Husust) — İzmitte sanayide kulla- mılan SOya adi verilen bir nevi fasulyenin ekilmesine başlanılacaktır. Bu — fasulyenin menşel Japonya ve Çindir. Yağı çıkarılarak sanayide kullanılmaktadır. Bilhassa Alman- yanın soya fasülye yağını kül mikdarda çektiği görülmüştür. YS Kocatli hâvalisi 1kliminin soya fasulyesi giraatine pek uygun geldiği görülmüştür. Bu ziraatin rağbet göreceği söylenmektedir. ana da.., Gülsüm elektriği söndürüb kapıyı a- ralık- bırakarak çikti. Karanlık sofada tekir kedi dola$ıyor ve asma saatin tik-i takları duyuluyordu. Mahmure, hemen Yorganını omuzla- rına çekti ve beş dakika geçmeden gündüzkü yorgunlukla derin bir uy - kuya daldı. Bu esnada karşıdaki oda- da Adnan, defterine bugünkü düşün - eelerini sırahyordu. Nihayet yatmadan en son şu cümleleri yazmıştı: «Biliyorum; Mahmure beni öldüre - cek, Fakat benim olduktan sonra...» * Gülsüm niçin Mahmurenin kapısını açık bırakmıştı? Bunun acaba farkında değil miydi? Yoksa bunu, bilerek, hın- zırca bir düşünce ile mi yapmıştı? Mah- mürenin kapısını açık bırakmak, kim- bilir. belki de bir gece Adnanı o kapı- nın cazibesine çekmek demekti. O za- man Mahmure uyanacak, bağıracak ve Gülsüm Fatma ile yattığı bitişik oda - dan koşacaktı, Gülsüm, Adnanın ilk bözgununu böyle bir gecede görmek, Yüzüne tükürürken “lk hımcını —böyle almak istiyordu. Fakat içinde, bundan daha başka, bundan daha keskin bir arzu besliyor- du: Adnanın ihtirasla anaforlaşmış yü- zünü görmek ve bu görüşten, sadece bü görüsten vahsi hir zevk duv. Kütahyoda Yahal pazarı lünür arabaları şehrin içinde müruru wbu | ru İşkâl otmekte hattâ şehrin — şokaklarını kirletmekte, kaldırımları bozmakta, közlü - nün s70s6e Korulmakta, velhasıl bir çok za- İvana.» 1eveş olmaktadır. Bundan evvel Kü- Yoyya bevileri toplanarak hükümete mü - seçar ümüşler ve Tahal — pasarımım çol Imumd olan isbasyon elvarına naklini rica etmişlerdi. Bu müracaata henüz müsbet veya menfi bir cevab yerilmemiştir. Bu hal böy . lece devam etmektedir. Her husustü zahire piyasasına fena tesir yapan ve hâlkın zararına olan bu İşe bir ça- ve bulunması Kütahyalıların müstahsil sını- fını çok sevindirecektir. Çarşambada Tütün rekoltesi Çarşamba (Hususi) — Bu sene tütün re- koltesi bir milyon lira tahmin üdilmekte - dir. Kurütma mevsiminde havalar iyi gittiği için, mahsul, fevkalâde nefistir. Bu seneki kadar çok ve nefis tütün İstihsal edildiği hemen görülmemiştir. Müstahsil tütününü diz! dengi haline getirib satışa hazırlanmış, fakat, tütün alıcıları henüz faaliyete geç - memişlerdir. Köylünün vaziyetini gös önü- ne alan inhisarlar idaresi, müstahsile avans suretlle ön bin lira tevzi etmiştir. İnhisar idaresi tütün müstahsiline > avans veriyor Düzceden yazilıyor: Ziraat bankasınım tü- tün müukabilinde zürraa yaptığı ikrazlar, tahsisatın azlığı dolayısile zürrat tatmin ede- memekte, zürra müzayıkaya — düşmüş bu- Tunmaktaydı. Tütün zürramı bu sıkıntıtı va- ziyetten kurtarmak üzere, inhisarlar idaresi Düzeeyle, Uskübi ve Çilmi mıntakalarında geniş mikyasta avans vermek suretile zür - raa yardıma başlamıştır. Bu hal, umuml bir sevinç ve memnuniyet uyandırmıştır. Adapazarında pancar rekoltesi İzmit (Hususl) — Bu sene Adapazarında 22 bin ton pancar İstihsal edilmiş ve 140 bin Hra ekde edilmiştir. Pancar siraati pencar şirketinin mürakabesi altında — yapılmakta dir, Yeni sene rekoltesinin daha çok olacağı h M mak mi daha hayırlıdır? Düşünelim. —— —e a —3 na bu kadarcık yem bile bir gıda olabi- lecekti. Zaten ne zamandır gözlerile doyuyor ve sinirlerini gözlerile doyu- ruyordu. Bunun için vasıtaları da var- dı. Odasında kansolun gözlerinde sak- ladığı bir çok resimler, Adnanın kü - çüktenberi çekilmiş boy boy ve çeşid çeşid fotografları günün muhtelif sa- atlerinde Gülsüme gizli bir ziyaretin hazzını veriyor ve titrek ellerle kavra- dığı bu mukavvalar ona bazan Adna - nın elleri ve yüzü kadar yumuşak ge- Hiyordu. Hattâ karanlıkta uyuyamıyan Gülsümün kaç kere geceleri bile ya - taktan kalkıb konsolu açışı ve uzun u- zun bobçalarını —- karıştırışı, er - kenden işe gidecek olan Fatmayı bile sinirlendirmeğe başlamıştı. Kız kaç ke Te uyanmış ve hırçın bir sesle:; — Anne, bu gece gene konsolda nt amyorsun? Demişti, Gülsüm de, aynada gördüğü yüzü nün karışık ve değişik çizgilerini Fat madan saklamak için büsbütün kow- solun açık gözüne eğilerek: — Çamaşırları düzeltiyorum. Cevabını vermişti. Fatma bu cevabdan bir şey anlamı- yör: — Allah Allah, hep geceleri mi bu- yorsun bu işi?.. Söndür şu elektriği.. lu;

Bu sayıdan diğer sayfalar: