30 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

30 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bku İıafta göreğe üç güzel film Marlene Dietrich'le Charles Boyer'in çevirdikleri “Allahın bahçeleri,, filmi Sakaryada gösteriliyor Marlene Dietrich ve Charles - Boyer Bu hafta Sakarya, Sümer ve Alkazar sinemalarında çok güzel üç film göste rilmektedir. Bunlardan Sakarya sinema- sında gösterilen birinci filmin ismi «Al- lahin bahçeleri» dir. Marlene Dietrich ve Charles Boyer gi- bi iki büyük san'atkâr tarafından ik miş olan bu film güzel bir aşk macerası nı canlandırmaktadır. Film tamamile renkli olarak yapılmıştır. Renkler Mar- lene'nin esrarengiz cazibe ve güzelliğini Charles Boyer'in de mutad fevki ğini bir kat daha tebarüz ettirmektedir. Filmdeki Afrika manzaraları çok kuv- vetlidir. © «Sümer» sinemasında gösterilen «<Üç mModern kız» filminin baş rolü Deanna Durbin tarafından yapılmıştır. Mevzuu şudur: Charles Visinger çok zengin bir tüc- eardır. Çok çapkın bir adam olan Charles karısından boşanarak ayrı yaşamak ar- zusundadır. Bunu haber alan kızları işe sür'atle müdahale ediyorlar. İsviçreden tayyareye binerek Amerikaya gidiyor- lar ve abalarına kavuşuyorlar. Annele- rinin felâketine sebeb olmak üzere bu- Junan kadını uzaklaştırmağa ve babaları- ni aile ocağına avdete icbar ediyorlar. «Alkazar» sinemasındaki «<Bombalar yağarken» filmi, Fay Wray ve Ralph Bellamy tarafından çevrilmiştir. Mevzuu şöyledir: Dan Bailey büyük bir tayyare fabrika- sında pilot vazifesini görmektedir. Gü- nün birinde müdürün kızını tahkir eder. Bu hale fevkalâde hiddetlenen müdür, onu arkadaşlarından Nelson ile birlikte Çine gönderir. Müdürün kızı Yoyce Danı çok sevdiğinden onun Çime gittiğine ta- hammül edemiyerek vapura gizlice atlar. Yolda doktor Wong adında bir çete rel- si kaptanı öldürür. Vapuru Çinin başka bir llmanına yanaştırarak vapurda bu- «Üç modern kız> ğimiz *Allahın bühçeleri, filminde lunan tayyareleri çalar ve Dan Yoyce'u esir eder. Dan cidden sev ile SON FPOSTA ZM — * li -4 Kaynıyen, kayaaşan bir kalabalık... İnsan kalabalığı, otomobil kalabalığı, bi- siklet, otobüs kalabal,ğı... Tramvay, büsbütün ortudan kalkmış. Bir cadde üzerinde yanyana sekiz an ©- tomobil birden, hepsinin arkasında dâ zincir gibi uzanan yüzlerle otomobil da- ha... Karşıdan karşıya geçmek (i yol- ların ortasında, köşe başlarında geçidler ayrılmış; bu geçidlerin etrafına — «çivi» dedikleri beyaz yuvarlaklar mıhlanmış. | Herkes bu çivilerin arasında otomobil- Ülerle, kamyonlarla köşe kapmaca oynu- yor, işte Paris sokakları Büyük moydanlarda, âbidelerin önün- de otokarlar durmuş, hepsinin içi <tu- rist» dolu... Şoförün yanında bir adam, ayağa kalkmış, Yüzü içerdekilere dönük, nerede olduklarını, burada neler — gelip geçtiğini ingilizce, almanca, İtalyanca, zi ölümden kurtarmak için çeteye yar- dım etmeği vâdeder. Yoyce ve Nelson bir otamobil ile kaçarlar. İşin çabuk farkına varan Çinliler bunları takibe k. Yoyce ve Nelson'un — yakalanacakları sırada Dan tayyaresi ile yetişir, mitral- «Bombalar yağarken» den bir şahne yöz ateşi açar ve bu sayede Yoöyce ile| Nelson'u kurtarır. | Ginger Rogers Ne yapıyor ? Güzel ve kıvrak Ginger Rogers, Katha- rine Hepburn, Adolphe Menjou ile bir- likte «Stage Door» adında bir film çe- virmiştir Şimdi «Having Wonderful Tüme» adın- da bir film çevirmeğe hazırlanmaktadır. Bu filmden sonra da «Vivacicus Lady: i çevirecektir, Bu üç filmden sonra ezeli partöneri | Fred Astaire ile birlikte gene çok sevilen danslı filmlerden birini çevirecektir. Fa- kat bu filmin çevrilmesine daha bir hayli vakit vardır. filminden bir sahne her dilden bağıra bağıra anlatıyor... Gene o âbidelerin etrafında yayan do- laşanlar, büyük mağazaların önünde du- rup bakınanlar... Başları açık, yahud *İgöyle yalancıktan bir mendille sarılı, a- çık sarı saçlı, yanık derili, çorabsız, ka- danları tekolte, erkekleri kısa pantalon- nişsinin elinde, kimisinin omuzunda n çoğu Romanyalı, Macar, Onların arkasından da iki- ger ikişer dizilmiş, tabur halinde, hızlı hızlı caddelerden geçenler: Bunlar da ya Almanlar, ya Avusturyalılar... Bütün bu birbirine geçen kalabalığın arasında bulamıyacağınız yalnız bir şey var: Hani şu romanlarda L r edilen, sinema perdelerinde, moda — mecmuala- rında görülen, rüyalara giren, hayalleri sliyen Parisli yok mu, işte onu bugün- lerde hiç aramayılız... Caddelerde gör- dükleriniz iyle yabancılardır; yahud da iş güç sahibi insanlar, memur- lar, yaşamak için çalışmaktan kurtula- nuyan zavallılar... Hele şık giyinmiş erkek, Paris sokuk- larında hemen hiç rasgetirilemiyecek bir hayaldir. Göze çarpacak kadar süslü ka- dınlara, gene şöyle arada bir, şurada bu- rada tesadüf edilebilir. Onların çoğu da, || caddelerin boylu boyunca uzanan, kal- dırımların ortalarına kadar taşan kahve« rde oturmuş, bir yandan bir bardak ira içerken bir yandan da kalabalığın arasında eski bir tamdık araştır hud da bir yenisini rdynf-!ımn.wk için ge- Kp geçenlere göz gezdiren — soydandır!.. Bizim bildiğimiz Parisliyi gün — için temsil nler, şimdilik yalnız bunlar... Hepsi de birdenbire gÖZe çarpacak kas dar boyanmış, hepsi de ikiz denecek kas dar birbirine benziyen kadınlar... Gü- müş rengine, beyaza bakar açık sarı saç- tan tutunuz da, turuncuya, kavun içine, kına rengine, maviye, evet — bildiğimiz Maviye kadar çenk renk, dalga daiga, kıvrım kıvrim saçlar... Hani şu bizim Pek eskiden Topafede, yangın yerlerine de, teneke mahallelerinde rasgeldiğimiz çarşaflı kadınlar, çıplak etine allı morlu bir entari geçirmiş kız çocuklar vardı ya, şte onların biraz kırmızıya, biraz bakır rengine çalan kanalı saçlarının bir gün olup ta moda diye Paris sokaklarına ka dar yayılacağı kimin aklına gelirdi?. Sonra, akşam ürerleri, büyük mağaza- lar, bankalar kapanınca, ortalık birden- bire başkalaşıyor; İşçi kızlar, çalışan ka- dınlar sokaklara dağılıyor. Onların ara- sında da oldukça İyi giyinenlere tesadüf edilebilir; hele üç arşın basmaya şöyle bir sarınıp bunu kendine atlastan, can- festen daha ziyade yakıştıranlar, avuç İç kadar bir takkeyi altın dalgalı saçlarının bir yanına eğip te nice altın taclıları iri- rendirenler, kıskandıranlar pek çok... Bunların hepsi de bir ayak önce evine, barkına varmak, sözleştiği bir eş varsa ona yetişmek için caddelerden koşa koşa geçer; ya şuracıktan bir otobüse atlar; .d araşdıran, yahud da yenisini bul ar, işte başka bir kalabalık | Eğlence — ehirlerinde 60 Hayalinizdeki Parisliyi Paris sokaklarında bulamazsınız! Şık erkek hiç yokdur; şık kadınların çoğu da kalabalığın arasında eski bir tanıdık mak için gelib geçenlere göz gezdiren soydandır... Yazan: Kemal Ragıb Paris |yahud da yer yarılmış, oraya girmiş gibi «metrö> lara dalar. Siz, hâlâ ötekini, hani şu keyfi için ya- şıyân, giyinmekten, sevişmekten, gezip (tozmaktan başka hiçbir. düşüncesi olmi- | yan Parisliyi arıyorsanız onları, bu ağus- tos ayında, bir yandan sıcakların, bir yandan da «eturist» lerin istilâsı altında |kalan Paris sokaklarında bulamazsınız; hepsi köylere, kaplıcalara, plâjlara da- gılmıştır; isterseniz biraz da oraya uğr- | yalım. .. bunu yol arkadaşım söyledi. Geçen sene Atinada İsviçreli bir genç- le tanışmıştım. Pek az bir zaman içinde anlaşmış, arkadaş olmuştuk. Ona Pariste de rasgeldim. Ö da sergiyi gezmeğe gel- hem de arkasından koştuğu bir işi yardı. O işi olursa nişanlısını da Parise getirtecek, orada yerleşöceklerdi. Yolcu- ize daha ziyade yaklaş. inde onun, adetâ, derd ortağı oldum. Yol arkadaşımın başından © günlerde acıklı bir gönül hikâyesi ge- çiyordu. Bu, belki şöyle böyle bir hikâye değil, büyük bir sevgi romanı idi de hen © romanın ancak sön yaprakları kapanır- ken yetişebildim; bu maceranın yalnız birkaç sahnesi benim gözümün önünden gelip geçti. Arkadaşımın nişanlısı Atina- da kalmıştı; günün birinde onun kendi- rzyeeesesenea sersere ea anenanann Bunlar nedir, Kadınlar için yeni bir yün örgü mode- tü mi, kaldırım taşlarının resmi mi, yoksa pencerelere konan bir nevi tel veya tahta kafes mi? sokakları sini bırakıp başka bir erkekle kaçtığ duydu. Deli olacak, yüreğine inip ölü recek, sandım. O kadar çılgın, © acı günler geçirdi. Bir sırası gelirs arkadaşımın başından geçen bu hikâyesini de yazacağım. Parise vardı mazın ilk günleri bu zavallı genç te en, süslü hayaller, en zengin ümidler içinde, yaşıyordu; onu kırıp geçiren kara haberi' daha almamıştı: gönül — Bu sıcakta Pariste ne yapacağıt, di- yordu. Sergi de daha yapılıp bitm Gel, seninle şu Parislilerin gezip eğlen< dikleri yerleri dolaşalım, Benim de aklıma uygun geldi. Ç Jarırcazı aldık, Gene yola düzüldük. Kemal Rağıp Exson Mahküm olan hayvan hırsızları Muhtelif tarihlerde Tarsus, Ceyhan ve Adana köylerinden eşya ve hayvan ça- lan Konyanın Aksaray kazasından, Cey- hanın Tekkekurbu mahallesinde oturan Reşid oğlu Bekirle yedi arkadaşlarıtın muhakemeleri bitmiş, suçlulardan — Sü- leymanın altı ay hapsine; müddetini dol- durduğu için tahliyesine; Bekir, Kâzım İve iki Tahirin beraetlerine, Cebbarın 10 sene 11 aya, Durmuşun — 10 sene 8 aya, Reşidin de 11 * aya mahkümiyetle- Tine karar verilmiştir. " bilin bakalım! Bu da ne acayip şey diyeceksiniz? Taş devrine aid kap kacuk Pcsmune benze- diği gibi sey-den alınmaş dir kup yu- Vasıns oroğrafı da olabilir (Takminlerinizde aldanıp aldarmadığınızı anlamak için l0 uncu sayfaya bakın! )

Bu sayıdan diğer sayfalar: