24 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sreyfa Ki SON POSTA öi Birincikânun 24 ” . . İnti a S .. ) t e (ei t pi . y.. Hergün Resimli Makale: 26 "ntizam verimi artırır. 88 | Gözün Kısası Türkiye haricindeki Kendinden Türklük Bahsettirmek... — VYazan: Muhittin Birgen E. Talu eçenlerde, Japonya tarafından n nsanlığın bazan ne kadar zayıf taraİ- Şarki Asyada ' uyandırılmakta olduğundan behsedilen Panturanizm ha- | reketi vesilesile bir makale yazmış ve bunda «Türk olmıyanların yaptıkları Pantürkizm — hâreketlerinden» -bahset- miştim. Bu makalemden dolayi, Türkiye haricindeki Türklüğe bağlı bulunan bazı okuyucularımdan birkaç mektub aldım. Bu mektublar'a biraz tenkide ve biraz da muahazeye uğradığım için bugün bunlara cevab vermek istedim. Aldığım mebtubların, hir tanesi müs- tesna olmak üzere, hepsi de aâyni şeyi söylüyorlar. Diyorlar ki: <— Bizim Türk ağabeylerimiz bizim hayatımızla alâkadar olmuyorlar, Türki- ye hükümeti, kendi harici siyasetinin ih- tiyaçlarına tâhi olarak bizi ihmal eder- ken, siz de Bay Birgen, haricf siyaset ba- kımından yalrız Türkiyeyi düşünerek bizi ihmal edivorsunuz. Halbuki küçücük Hatay meseles'nde Türkiyenin — yaptığı büyük gürült'nün yanı başında, Türkiye haricinde istiklâl için uğraşan Türklerin hiç de mi meçgul olmıya değerleri yok- tur? Neden dnlayı kâdiseleri bu kadar egoist bir gözle görüyorsunuz?» * Evvelâ bu tenkide cevah vereyim: Bir kere şumu söylemeliyim ki itiraza uğrıyan makaleyi, umumiyetle Türk ef- kârını Türklüğe yabancı olanların her bangi bir siy”set maksadile yaptıkları Fanturanist, yahud PFantürkist hareket- Jereskarşı talızir maksadile yazmıştım. Siyaseti siyaset olarak kabul etmek baş- ka şey, onu sam'miyet olarak kabul et- mek başka şeydir. Ben o siyasetin bir sa- mimiyet olarak telâkki edilmesine mâni olacak birkaç şey söylemek istemiştim; bana itiraz eden aziz okuyucularımın bu makaleye, Türkiye bakımından bü ka- dar egoist bir mana vermeğe kadar git- meleri fazla idi. İkinci dererede de şunu söylemeliyim: Türkiyenin, Türkiye haricindeki Türk- lük davalarına, alâkadar Türklerin arzu ettikleri derecede alâkadarlık gösterme- diği doğrudur. Ancak, bu az alâka sebeb- siz de değildir. Bunların bazılarını saya- yım: 1 — Türkiye, milli politikayı kendi hu- dudları içine hasretmiştir. Bu, onun için hem tabii, hem de zaruri olan bir siya- settir. Tabi'dir; çünkü her memleket, an- cak kendi tarihi hududları içinde milli | olmalıdır. Emneryalizme karşı mücadele etmek için evvelâ, bizzat emperyalist. ol- mamak ta zaruridir. 2 — Türklüğün realitesi veya realite- leri içinde, Türkiyenin faal bir rol oyna- ması için, ken Hsini bu meselelerle doğ- rudan doğruya ve siyasi manasile alâka- dar hissetmesi lâzımdır. Halbuki Türki- yeye €n yakın Türklük camiası teşkil e- den Kafkasysda bile Türkiyenin böyle bir alâkasırı icab ettirecek sebeb yoktur; zira Kafkasya, siyasi ve tarih! bakımlar- dan başlı başına bir âlemdir ve bizzat Kafkasyalilar da, Türkiyenin kendisine karşı alâkasırı bizzat zabule mütemayil değildirler. Şu halde, olsa olsa bütün alâkamiz, Türkiye hükümetinin değil, biz Türkle- rin, Türk olarak, yüreğimizde taşıyacağı- mız hislerle tezahür edecektir. Beni mu- ahaze eden dastlarım pekâlâ hatırlarlar ki ben Türk olarak bu &lâkavı gösterdim ve İttihad ve Terakki hatıraları arasında aralarında dos'larım dahi bulunan itti- hadcı vatandaşlarımı, tarih ve hakikat namına, tenkiAden cekinmedim, Türkiyenin ve Türkün, Türkiye hari- cindeki Türklere karşı göstermekle mü- kellef olduğu vazife, bence şudur: Onlar Türkiye huduöları içinde bulundukça kendilerini Türk olarak tanımak, Bu nok- 'sda bir takım kusurlarımız ve hataları- nuz olsa dahi umumi sürette tutulan yol o da bundan başka bir şey değildir. Vyni zamanda iliraf ederim ki Türki- yede, Türkiye haricindeki Türkler hak- kinda tam ve mükemmel bir fikir yok- tur. Bu, tarihin yaptığı bir noksandır, ya- vaş yavaş burun da bertaraf olacağını ümid edebiliriz. * Diğer bir okuyucum da, Paristeki Pan- türkist hareketi beyaz Ruslukla alâkadar bir"hareket olarak tasvir etmiş bulundu- ğumdan şikâye* ediyor. Ben bu meseleyi bir zan ve tabmin şeklinde ifade ettim, kat'i bir şey söylemedim. Eğer yanlış ( S İki defa üçüz Doğuran kadın Bu- gördüğünüz kadın, ikinci defa ol- mak üzere üçüz doğurmuştur. İlk ço- cukları onar yaşındadırlar ve yeni kar- deşlerini çok sevmektedirler. gördümse bu, samimi olmama mâni de- ğildir. Beni böyle görmeğe sevkeden se- beb de, hareketin başında bulunan in- sanların; şimdiye kadar Türklük müca- delesi uğurunda yvol yürümüş ve iz bı- rakmış olmakla maruf bulufnmamaları- dir. Hayli uzmnn bir tarihi bulunan Kaf- kas Türklük hareketi içinde ben bu isim- lerin bu tarziaki faaliyetlerini yeni gö- rüyor ve işitiyorum. Kendilerince mukad- des olan bir Javanın müdafaasında ne-| den bu kadar geç kaldılar? Neden şimdi- ye kadar isimleri bu barekete karışma- dı? Bunun için, diyeceğim ki, bu hareket beyaz Ruslukla değilse bile herhalde «beyaz Kafkaslılıkla» alâkadar olsa ge- rektir. Her iki ihtimelde de iş ayni ne- ticeye varabilir. Hülâsa edevim: Umumiyet itibarile bu meselelerde bizim kusurlu ve kabahatli olduğumuz noktalar vok değildir. Ancak, Türkiyeyi ve Türkleri bu kadar kuvvetle muahaze etmek için de kâfi derecede se- beb bulunduğunu zannetmiyorum. Muhittin Birgen Amerika sanayiini dünya piyasasına hâkim yapan âmil; mahsulünü ucuza maâletmek, burmu temin için de çok yap- mak, çok yapmayı başarmak için ise seri usulü zincirleme çalışma, muntazam çalışma kaidesini bulmak olmuştur, bu- gün Amerikanın rekabetine karşı kovmak istiyen bütün dünya Sannyu de ı.ym yol uzerin'!e )uı umrxtedır HERGÜN BİR FIKRA Bahriye elblsesl Harb zenginlerinden biri elbiseye merak sarmıştı. Seyahat elbisesi, spor elbisesi, çay elbisesi, ziyaret elbisesi gibi bir çok elbiseler yaptırmıştı. O- nun bu merakımı bilenlerden biri bir akşam evine misafir gitmişti. Oturur- larken hizmetçi içeri girdi: — Beyefendi, dedi, banyonun mus- luğu bozulmuş, sular taştı kapıya - miyorum, Harb zengini ayağa kalktı, gide - cekti, Misafir müni oldu: — Oraya sırtiınızdaki elbiseyle git- meniz doğru olmaz, bir bahriye elbi- sesi giymeniz lâzım. £ vacam ÖL Amerikada yeni bir Kuş adam türedi Geçen 'nisanda 20,000 seyircinin huzu- runda Paris e'varinda feci surette ölen kuş adam Klem Senden sonra bu defa Amerikalılar hir kuş adama sahib ol - müşlardır. Mano Morgan isminde bulu - nan bu yeni buş adam geçen salı günü 101 inci dela olarak tecrübelerini yap - mış, kendisini 3500 metreden yere at - mıştır. Morgan bu mesafeden hava boşluğu - na kendisini Atmış ve yere yedi yüz met- re yaklaşınca paraşütünü açarak pek | Mor -| muntazam bir suürette inmiştir. ganın kanadlarınınm Klen Senden daha mükemmel bulunduğu anlaşılmaktadır. Yeni kuş adam'şimdilik Avrupaya gel - mek arzusunda değilmiş. Ancak Avru- palı bir kuş alam çıkıp da kendisini mü- sabakaya davel ederse o vakit gelecek - miş. Dünyada mevcud en eski fotograf Bir Avusturya mecmuası, aslının elde bulünan en eski bir fotoğraf olduğunu yazarak bir resim neşretmiştir. 1847 ta - rihinde alınmış olan bu fotograf büyük Napolyonun ikinci karısı Maria Luizaya aıddir. O tarihte Maria Luiza 56 yaşın- da bulunuyordu. O vakit #sdagerotip» denilen fotoğraf, on sene ewnl keşfedıhn*şu Fakat 184'? İnsan da kendi âleminde bir fabrika sayılır, onun da alıp verdiği, yapıp sattığı mahsul vardır, iktısadi kaidelere o da tıpkı bir fabrika gibi tâbiclir, Eğer int'zam ile çalışırsa, işini bir metoda raptederse çok verim temin eder, aksi halde za- Manını israf etmiş olur, fazlaya maledip ucuza satan bir fabrika vaziyetinn duşer, #kibeti iflâastır. OZ ARASINDA _ : İngilterede yeni Bir şapka modası Kış bastırdı. Hele İngilterede, soğuk- tan burunları düşen oluyormuş. Ka- dınlar ,gene şıklıklarından bir türlü vazgeçemiyorlar, Kürkle süslü ve Es- kimo maskarası ismini verdikleri bir şapka modası lar. Nasıl hoşunuza gidiyor mu? Kendi kendine şarab imal eden ağaç Şikago tarihi tabit müzesi direktörü nebatat mütehassısı doktor Leondon Wil- yams son konferanslarının birinde Mek - sikada yetişen bir ağacın dünyada mev- cud şarabların en iyisine Muadil kırmızı bir şarab çıkardığından bahsetmiştir. |Hurma cinsinden olan bu ağaç Meksika- nın cenub taraflarında yalnız yerliler ta- rafından meskün olan ormanlarda ye - tişmekte imiş. Yerliler bu ağacın gövdesinde bir de - lik açıp üstünü yapraklar ile kapattık - tan sonra iki gün beklerler ve üçüncü günü ağacın başına geldiklerinde açtıkla. rı deliğin içi şarab dolduğunu görürler imiş. Bu şarab ağacın özünün tahammü- ründen husule gelmekte imiş. tarihinden evvel alınmış bir fotoğraf mevcuj değı..du- İzemzem kuyusunu kirleten mahüd Ara- ları oluyor! Son zamanlarda, herkes gibi ben de, yerli've yabancı gazetelerde, Pariste altı kişinin kanına giren, ve daha da kim bi- lir kaç zavallıya kıydığı ileride belli ola- 'cak görünen'şıı yaman cani Wiedmann'ın maceralarını takib etmekteyim. Herifin canavarlıkları çorab söküğü gi- bi birbiri ardınca ilân edilir edilmez bir çok kimseler kendi kendilerini ortaya, attılar; bu iş etrafında malümat toplıyan gazete muhabirlerine müracaat ederek, cani ile uzaktar yakından münasebet id- diasında bulurdular: -— Filân tarihte, az kaldı ben de kanlı köşke düşürülüyor, ve kurbanlar arasına katılıyordum. — Ya! Nasıl oldu? — Gazetelarde resmini görmekten son- ra Wiedmann oiduğunu anladığım bu a-< dam, bir gün bana geldi.. ve.. Alt tarafı, düzme olduğu ifadenin saf. liğından besbelli bir masal, Bu, seziliyor ki, sırf kendinden gazetelerde bahsettir« mek, şöhretin bir ucuna olsun şöylece dokunmuş bulunmak hevesinden başka hiçbir saiki bulunmıyan bir harekettir. Şeklen en şeni bir cinayet silsilesi ve- silesile bir kere daha tezahür eden bu beşeri zâf ne veni, ne de Fransızlara haga bir keyfiyettır. Gazetede kerdi resmini görmek ve ken- di adını okumak hazzmı tatmak için şe- refinden, haysiyetinden fedakârlık eden, suç işlemeyi göze aldıran şahıslar vardır. Bunların çok zavallı telâkkilerine göre, ayni günde, birkaç bin okuyucunun birer lâhza hazari dikkatini kendi üzerlerine çekebilmek dünyanın en süyük, en eri- — şilmez mazhariyetlerinden biridir. .İsminin her tarafta söylenmesi — içit bın, yeryüzünde binlerce, milyonlarca halefleri gelmiş, geçmiştir. j Ve insanlık ne kadar tekâmüle doğru giderse gitsin, gene birçok hallerinde gü- lünç bir çocukluğun, acınacak bir bede- viliğin izlerini daima ve daima bulacağız. ei Menemencioğluna Dün bir ameliyat yapıldı, sıhaati iyidir Haritiye kâtibi umumisi Numan Menemencioğluna Berlinde yapılan eg ki ameliyatlardan kalan bir yaranın kapanmıyarak ara sıra rahatsızlık ver- mesi dolayısile kat'i tedavisine lüzum görülmüş ve bu yarayı kapatmak için Profesör Nissen tarafından dün Cer - rahpaşa hastanesinde kendisine bir a - meliyat daha yapılmıştır. 35 dakika süren ameliyat, tam bir muvaffakiyetle neticelenmiştir. Nu «, man Menemencioğlu'nun sıhhati iyi « dir, (A. A.) Bir Rus vapuru Tevkif edildi Tanca 23 (A.A.) — Cebelüttarık yakı- nında bulunmakta olan Chors adındaki Sövyet vapurm, istimdad işaretleri gön- dermiştir. Vapur, içind> araştırmalar yapıldıktan sonra Ceutaya götürülmüş olduğunu bil- dirmiş ve yardım talebinde bulunmuştur. TAKVİM | İSTER INAN İSTER İNANMA! Şimerm , Rumi sene 2 4 Arabi sena 1934 yılının birinci teşrin ayında hır gece Marmarada bir | makam bu korkunç hâdiseyi bizden saunra haber almıştı,» “_is r 126 deniz faciası olmuştu. Âfitab motörünün yedeğinde giden Evvelki gece de Karadenizdeki feci F âdiseden sonra, Hi- i ıııxı.ı.ı Rııı:aı;.. eei bir kayığa gecenin karanlığında Lir vapur çarpmış, kayık- | sar vapurunun pattığı veri haritada tesbit etmek üzere alâ- ll taki 53 yolcu denize dökülmüş, bun'ardan 41 i feci bir şe- | kadarlardan birine *elefon ettik. Karşımıza çıkan zata de- CUMA kilde boğulmuştu. dik ki: U İMSA & Dün gazetemizin kolleksiyonunı karıştırırken bu faciaya — Sizden ricamız şu: Hisar vapururun yanında battığı e nı;.)ş Şevva.l ” ÖE K aid tafsilât gözümüze ilişti. Bu arada şu safırları okuduk: Eşek adasının mevkji nereye aüşer? Bize... sözümüzü bi - "i e: b si | «Maalesef kurtarılamıyan 41 kişinin ısımlerini öğrenmek, | tirmemiştik ki, karşımızdaki zat hayretle: 7 | 23 21 S | 36 bütün gayretlerimize rağmen mümkün clamadı. Çünkü fa- -- Hlsar vapuru .u? Battı mı? Ne zamean battı? diye ba- Oyla eli TAkaes | Yazı ciadan en evvel haberdar ciması lâzım gelen er. salâhiyetli SDK Te l Torlaia İSTER İNAN, İSTER İNANMAI! a |ır Dasp »| elel-rı! » ; 4 aa | asas | 33 (a | a5 15 îld

Bu sayıdan diğer sayfalar: