25 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

25 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

( Otzam Kurma — VAPUR ani bir bilmece vardır: — Sokaktan aldım, bir tane, €eve getirdim bin tane! Acaba nedir? diye kendinizi zahmete sokup düşünmeyin, ne olduğunu da söy- liyeceğim. Nar, yahud da Londradan sâ- tan alınan «Bayraklı» vapuru. — Nar, dedin anladık, fakat Bayraklı vapuru da ne oluyor? Diyeceksiniz... Bayraklı vapurunun macerasını anlatayım: Bu vapur Londra- dan 18500 Hraya satın alınmış, vapur memleketimize gelmek üzere yola çiık- mış. Fakat yolda zora gelmiş olacak ki Fransız sahillerinde karaya oturmuş. Boyon şehrinde vapuru tamir etmiş- ler, fakat bu vapurun koca denizleri ge- çip buraya gelemiyeceğini anlamışlar, bunun üzerine koskoca vapuru parça par- Ça sökmüşler, sandıklara yerleştirmişler. Şimdi buraya bir vapur yerine sandık parçası geliyormuş. Yani sokaktan aldığımız narın kabuğu- u evde soyunca nasıl minimini parçalar halinde dağılıverirse vapur da aynen öy- le olmuş. birçok Tembellik ylızI_)rAııfiı;ıf__ icad edilen âlet Biliyor musunuz ki meşhur kâşif Edison'a, ilk ke- şiflerinden — birini tembellik ilham et- miştir. Ö zaman Edison — genç bir telgraf memuru 1. di. Amerikan tel. Brafhanelerinde bir usul vardır. Nöbetçi memurun uyumadığı anlaşılmak üıereı 'e | Edison uykuya pek düşkündü. Bü ge- 'DIZ yüzde ön nisbetinde başka noktala- her yarım saatle bir, nöbe telgrafla uyanık olduğunu ti beble ve kontrolden kurtulmak için kü- çük bir otomatik makine İcad etti. O, u- yurken bu makine de her yarım saatle bir nöbetçi müdüre icab eden İşareti ve- riyor ve her şey, böylece yolunda gitmiş oluyordu. * İki sanede 63 defa evlenen kadın Dünyada evlen. me ve boşanma re- korunu kıran, ha- len bir Çingeno kadınıdır. Bu ka- dın Yugoslavyanın Zhunje kasabasın- da — eturmaktadır. ve iki sene zarfın- da tamam (63) de- fa evlenmiş ve boşanmıştır. OHOA TAK GÖNÜL İSL Okugyucularıma Cevablarım.. «Hayrabolu» da Bay «E. O. K.» ya: — Vardır ve öyle insanlara da dün- yanın en iğrenç mahlüku denilir. Fakat bunu size ilk söyliyene neden kolunuzun bütün kuvvetile bir tokat vurmadınız? Neden bir ikincinin, bir üçüncünün tekrar etmelerine cesa: verdiniz? Aynanın karşısına geçti hiz zaman kendi kendinize ne yüzle bakıyorsunuz? İşte bir sürü sual ki eevablarını vermek size düşer. * İzmirde «Gönül Acısına»: Eskiden bir başka imza altında yazmış olduğun mektubları ve onla- ra vermiş olduğum cevabları hatır- lamıyorum. Üzerlerinden çok zaman * «Düzce» den imzasız mektub yok hıyan okuyucuma: l (— Bunları biliyor mu idiniz? —) etmişsiniz. Fakat Müş, bu meselenin en iyi tarafı aşkınızı SON POSTA VE NAR — Bu parçalar buraya gelince ne ola- cak? diyorsunuz. Ben de bilmem, günün birinde nar almış, evime getirmiştim. Üç yaşındaki çocuğum: — Soy! Demişti. Soymuştum, soyduktan sonra: — İyi değil, eskisi gibi yap! Demişti. Kırmızı kırmızı nar taneleri ne bakmıştım: — Şimdi iş güçleşti, demiştim, ben bu- nu eskisi gibi yapamam! * Şimdi de şöyle bir şey ortaya atıyor- sunuz: — Nar tanelere ayrıldıktan sonra tek- | rar birleştirilmez amma, gemi öyle mi? Evet şimdiye kadar gemi parçalayıp, yeni baştan parçaları birleştirmediğim için ihtimal yanılmış olabilirim. Fakat madem ki siz beni böyle güç bir suai karşısında bıraktınız. Ben de size güç bir sual sorayım. Günün birinde mükellef bir apartıman görseniz, parasını verip satın alsanız, a- partımanı size satan da apartımanı yık- tırsa.. taşımı, toprağını, camını, çerçeve- sini size teslim etse kabul eder misiniz? | İsmet Hulüsi —| Her model, her insana | S * Kısa boylu şişmansanız: Baştan ayağa âyni renkte, karıdan bağlayınız. Etekleriniz. daima umutmayınız. Sivri açık yakaları benim- seyiniz. Vücudun kazaya en çok maruz | olan uzvu nedir? — | İnsanlar kazaya Uuğradıkları zaman en ziyade vücud- lerinin hangi kı- sımlarından ceri- hadar olmaktadır-| lar? Amerikan hastanelerinin u- mumi istatistikle- rine göre bu gibi kazalarda ekseri- yetle insanlar elle- rinden — yaralan- maktadırlar. Yal- İtından yaralanmaktadırlar. İkinci dere- İcede tehlikeye maruz vücud aksamının, ellerden sonra gözler ve daha sonra ayak- lar olduğu anlaşılmaktadır. x Kültür faaliyetleri için Ünü bekka; ülb beşka zenk sibiseleik den, (bluz etek gibi) çok açık renkler- den, sıkı bel ve bol kollardan kaçınınız. bir vahidi kıyası En son yapılan bir istatistiğe göre leri aşağıdaki yi | kamlarla ifade edi. liyor: Ş Ç Almanya: perakendeci kitab evi;İngiltere: 43.000.000 nüfus, 10,000 kitab evi; İtalya: 43,000,000 nüfus, 3,000 kitab evi; Fransa: 62,000,000 nüfus, 60,000 perakendeci kitab evi. bazı memleketle- (63,000,000 müfus, 15,000 perakendeci ki- —H Fin kültür faaliyet- | tab evi; Amerika: 126,000,000 nüfus, 6000 —. 2A — Çok erken başlamışsınız, tena madem ki olan ol- imdi neticeye bakalım: Bence iseniz korsajı büzgülü, bol, jabolu tama- mile kadına yaraşan elbiseler giyininiz. ze yuyarlaklık verir. yakışmaz, model seçerken buna çok dikkat etmelisiniz biçimleri sade elbiseler giyininz. Belinizi biraz yu- başkalarına nazaran bir parça daha uzun | olsun. Uzunluğuna pli, kup yaptırmayı Erkek gibi kemikli ve zayıf vücudlü Belinizi çok sıkı bağlayınız. Bu,büstünü- Erkek elbiseşini andıran tarzlardan sa- kınınız. Kravat, dik yaka, gömlek biçi- kalbinizde saklamış olmanızdır. Baş- langıcın erken oluşunun gayri tabil- Hiğini bu nokta örtüyor. Madem ki i- kinizin de vaziyeti müsaiddir, tered- düde mahal yok. Bir dostunuz vası- tasile kızın ağabeyine veya şahsan babasına müracaat ediniz. Ki d Kumkapıdan imzasız mektub yol- lıyan okuyucuma: Size zahmet olacak, fakat bir da- ha yazınız, yazının daha okunaklı ol- masına dikkat ediniz. İçinden çıka- madım. Mazur görün, * Şişlide Bayan Ba'ya: Emniyet Sandığına — götürünüz, terhin edeceğinizi söyliyerek ne fiat vereceklerine bakımnız, Verdikleri fi- Atın asgari bir misli değerinde olaca- h muhakkaktır. minde bluzlar, kare omuzlu tayyörler. Vesaire.. İKADI N|| İnsan kasabı Veidmann Nasıl giyinmelisiniz| Katil hapishanede hatıralarını yazdı, hayatını ve cinayetlerini anlatıyor Fransada şimdiye kadar altı adam öl- dürdüğü meydana çıkan insan kasabı Weidmann vaktile Landru'nun yattığı höcrede yatmaktadır. Katil orada hatıra- larını yazmıştır. Bunları Fransız gazcte- lerinden iktibas ediyoruz: ”) PAZARTESİ: Kendime ve neler yap- tığıma dair yazmayı kolay sanmıştım. Şimdi anlıyorum ki, kendime dair yaz- mak kadar güç bir şey olamazmış dün- yada... Bu höcrede Landru ve diğer katillerin de yattığını söylediler. Duvardaki her çi- ziği, yerdeki her lekeyi daha şimdiden saruyorum. Bunları hep katiller yap- mışlar. v Müdhiş bir yels içinde duvarları tek- meliyerek, buraya benden sonra gele. ceklerin dehşetle, korku Ile bakacakları bir işaret perçinledim. Bugünkü halimden kurtularak — mari- ye sığınmak için, nevmidane gayret edi- yorum., Höcre arkadaşlarım durmadan Lanuşurlarken, beynimde tokatlanan ses- ten kurtulmaya çalışıyorum. Onlar hep istikbalden, bu hapishane duvarlarının ötesine aid şeylerden konu- şuyorlar, neden? Bu gibi»konuşmaların beni cehennem azabına soktuğunu bilme- leri lâzım... Benim için kaybolmuş bir dünyadan bahsediyorlar. SALI GECESİ: Sular kararınca sevini- yorum. O zaman yataklarımıza uzanmıya izin veriyorlar. Bazan gayet sakinane bir surette mes'ud olduğumu hissediyorum. O zaman Cennet gibi geliyor bana her yer, Sonra bu saadetim değişiyor ve şim- diye kadar hiçbir kimsenin gitmediği bir cehennem başlıyor. Işıklar sönünce o kızı görüyorum. O. nun boğuk feryadlarını duyuyorum. Göz- lerimin önünde korku ile dolu gözlerinin oynaştığını görüyorum. Karanlık — olur | geliyor. Bazan, — hafif — hafif — sitemler e- derek benimle kanuşuyor. Neden yaptım işi? O p kadar.iyi, o kadar güzeldi ki. Belki beni sevmesini de temin ederdim. Derken soğuk terlere batmış bir halde uyanıyorum. Ben hakikaten iyi kalbli bir adamdım. Bunları nasıl yaptım. Buna imkân var mı?. Deli miyim yoksa?.. PERŞEMBE: Bugün Jean de Koven (Amerikalı artist) ile ne zaman tanıştı- ğımı düşündüm. Param ve gidecek yerim yoktu. Cad- delerde başıboş — dolaşıyordum. — Sonra Ambassador oteline girdim... Caz'beli bir Amerikalı kız bana bir şey sordu. Der- ken işi uzattık, konuşmaya daldık. İlkönce beni bir Amerikalı sandı ka- dın. «Hayır değilim» dedim. İşte böylece tanıştık. Evime geldi. Kadın çok cazibeli idi. Ona pek öyle tutulduğumu sanmı- yordum. Zaten ben kadınlardan o kadar hoşlanmam. Evyelee de — hoşlandığımı zannetmiyorum. Tamamile normal oldu- ğum zamanlar gerib huylarımdan biri de budur. Hikmetini asla anlamış değilim. CUMARTESİ: Gitgide çocukluğumu arıyorum. Belki orada başkasına olduğu İkadar kendime de $ır olan şeylerin ce- vabını bulabilirim. Allem iyi insanlardı. olmaz, o Amerikalı kız gözümün önüne Ü çaldığım para ve eşyayı kullanmazdım Sadece «Onlar benim olsun!..» derdim. 18 yaşımda iken Ganadada yeni bir hax yat sürmeğe başladım. İlk evvelâ ideal bir surette mes'ud ölduğum bir çiftlikte çalıştım. Derken menhus tarafım gena uyandı, galib geldi. Küçük kabahatlar İş. ledim ve hapse tıkıldım. Hapisten çıkını ca da işimden kovuldum. ' Almanyaya dönüşümde tekrar hapsd girdim. Sonraları yoldaşım olan Blınî ve Million'la tamştım. Fransaya gelince, gayet mağrur olmuş-| tum. Zira ber iki hududdaki muhafızla- ra rağmen, oton hududdan aş-! m. Burada kendilerine hapiste yare miş olduğum iki Fransızla temasa çtim. İlkönceleri namuslu mamuslu yas, şamak İstedim. Sonra, bütün irademli kaybettim, 'düzeni kaçırdım. Kafimda, yalnız bir şey vardı: | — Her ne suretle olursa olsun parf bulmak!., PAZAR: Jean de Koven ile tanıştı tan sonra neler olduğunu tekrar yazıyı rum. Bir hâdise ötekini kovaladı. Bana mü« temadiyen: ! «Nasıl yaptın?» diye soruyorlar. Bilmia yorum. Bilmek te istemy'orum. Bana, Janine Keller'in ayakkabılarınt neden çıkardın? diye soruyorlar. Acaba çıkarmış mıyım?.. Belki de yapmışımdır. Başkalarının da ayakkabılarını ayakla« zından çıkardığımı yorlar. Neden?e Neden beni rahat bırakmıyorlar, ğ Evimde kadın saçları, çamaşırları bule, muşlar. Bunları benim giyip giymediğimi öğrenmek istiyorlar. Belki de kullaninıe şımdır. Gittikçe hızını arttıran karanlık anti« sosyal hisleri anlatamam. İlk günleri Ver« say hapisamesinde rahattım Şimdi ise tamamile bitkinim.» Dövertepede bir cinayet Frankfurt - aus Main'de küçük bir kasa- bada gayet namuskârane yaşıyorduk. Ço- cuk denecek yaşlarımda iken bile çalmak için, mukavemeti imkânsız bir arzu du- yardım. Bazan ne yapmak üzere olduğu- mu hatırlar, bundan çekinecek kuvveti bulurdum kendimde. Başka zamanlar ise, çalardım. Fakat Sındırgının Dövertepe nahiyesin& bağlı İzzeddin köyünden Halil onbaşt oğlu Süleymanla, Ahmed oğlu Tahir 84 rasında anlaşılamıyan bir meseledef kavga çıkmış, Süleyman Tahiri öldür* Müştür, Suçlu Süleyman vak'adan biraz son« ya yakalanmıştır. | W İki ahbab çavuşlar: Zevkine düşkün nöbetçi

Bu sayıdan diğer sayfalar: