28 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

28 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Ziya Şakir Z O sıralarda İstanbulda peyda olan ve Madam Labaron Eolt ünvanını taşıyan Sara isminde Musevi bir Fransız kadını, Mavroyani paşayı pençesine geçirmiş, kısa bir zamanda paşanın nikâhlı karısı olmı ştu Gelelim Mavroyaniye.. Abdülhamlı tah: bes'e vesi minnet ve şükran hislerini her tiyorsun, haaaa* diye feryadı bas - eçer geçmez, bu adama karşı |mıştı. emir vermişken her nedense bu fikrin- den vaz geçmiştli. Bununla'da kalmıyarak; derhal Ab-, Meş'um bir kadın yüzünden bu felâ- Tütbesi ile sarayda mümtaz bir mevki mıştı: vermişti. K, Mavroyani paşa da; bünkârın bu Kütuf ve teveccühlerini kat'iyen suiisti. mal etmemiş, Abdülkamidi daima vik ederek memlekette tıbbın terak - kiya'nna bir hayli hizmet göstermi 'uşıyıı'. bu adam, sizin aley) h - 'lunan namkör bir casustan başka birşey Köşeye atılan ihtiyar doktor da, bu bü- değildir. Size, lik temas ettiği günden yük hayat facia itlbaren bütün hatıratını günü gününe namamış, kısa bir zaman sonra hücra' jkaydetmiştir. Kaydettiği şeyler de, ta- bir « Senelerce emniyet ve - itimadınızı izde bu- le ödemek istemiş. Ona paşalık |dülhamide şu mealde bir jurnal yolla- ketlere uğrıyan bu bedbaht adam, ha- yatını altüst eden o kadını boşamıştı. Bunun üzerine Sara artık İstanbulda duramıyarak Parise kaçmıştı. Artık bir l | larının ıztırabına daya- şede inliye inliye gözlerini ebedi- Seneler ilerledikçe, Mavroyani Pa -| mamen sizi lekedar edecek hâdiseler - yen kapamışti. şanın ruhunda garib bir istihale baş -| dir. | göstermişti. Gençliğinde kadına ve iç- dın iptilâsı başgöstermişti. Refikası, İstanbulun en maruf Rum Ezcümle, sultan Muradın uğradığı =— karşı sön derecede perhizkâr olan |felâketi de size atfetmektedir. Bu def- Abdülhamid, bu jurnali âlır almaz |Abdülhamid bherkese, böyle kadınlar - dan ihtiraz edilmesini tavsiye ederken.. (Sara) dan bahsederken, aklıma ge seneler geçtikçe YAVA$ | terleri, kendisinden isteyiniz; tarih ne böyle bir kadın geldi. Onda, tedricen artan karşısında sizi itham edecek olan bu ve- sikaların neşrine meydan vermeyir Bir aralık İstanbulda yangınlar ço- Balmıştı. Bilhassa Beyoğlu tarafların - da, ekseriya geceleri sabaha karşı yan- ailelerinden birinin kızı idi. Bu kadın gerhal Mavroyani Paşayı saraya çağır - ginlar zuhur ediyor. Pakat bunların se mes'ud bir hayat geçirirken, kısa sü-ı yen bir hastalıktan sonra vefat etmişti. Zevcesinin vefatı, artık yaşı bir hayli ilerlemiş olan Mavroyani paşanın ha- büsbütün bir değisiklik husule . Hattâ o derecede ki; onun Beyoölunda geçirdiği âlemleri haber a- lan Abdülhamid bir kaç kere: — Doktor, ne oldu sana? Altmışın « dan sonra, azdın galiba? Vaktile bana verdiğin nasihatleri hatırlasana! derdi. Hic unutmam: bövle konuştukları bir gün, ben huzurda idim, Mavroyani pa- şa gülerek Abdülhamide şu cevabı ver- mişti: — Şevketlim!.. Benim, bu doktorluk #leminde bir tecrübem var. İnsan, bir şey canı isterde yaparsa, ondan zarar görmez. Meselâ; canınız, falan yemeği yemek istiyor. Halbuki o yemek, esa- sen muzırdır. Fakat mademki canınız istiyor; hiç korkmadan istediğiniz ka-| dar yeyin. Hiç bir zarar görmezsiniz. Fakat; eğer canmız istemiyorsa, ondan bir lokma yeseniz bile, mutlaka zarar ı görürsünüz. İçki de böyledir. Kadın du böyledir. SA Bu sözleri söyliyen Mavroyani paşa, gittikçe o kadar ileri gitmiştir ki, bir gün Abdülhamid, büyük bir tehevvür- re kapılarak: | — Ahir vaktinde, bu adamın başına | bir felâket gelecek demişti. t Ve hakikaten, bu felâkette gecikme- geişti. l O sıralarda, İstanbulda peyda olan ve (Madam La Baron Folt) ünvanını ta | şıyan (Sara) isminde Musevi bir Fran- | sız k-dım, Mavroyani paşaya pençesini takmıştı. Sara, güzeldi, cazibti, fettandı. Yaşa- dığı sefahat âlemlerinde, bin bir âşık- tan arta kalmiıştı. Ve nihayet bu zavallı ihtiyarı avlamıştı. Bu yaman kadın, hiç şüphesiz ki Mav- royani paşanın artık feri sönmüş olan gözlerine âşık olmamıştı. Önun maksa- dı, sarayın nüfuzlu bir şahsiyeti ile ev- | Tenerek büyük oyunlar oynamak, mü -| him paralar kazanmak, bu sayede gür-, büz âşıklarla istediği gibi yaşamaktı. Mavroyani, Abdülhamidin rızası hi- lâfına bu kadınla evlenmişti. Fakat o günden itibaren de Abdülhamidin nez- dindeki teveccüh ve muhabbeti kaybet- mişti. Kurnaz Sara; ilk hamlede, Mav- royaninin elindeki bütün serveti çeke- rek kısa bir zaman zatfında bu paraları genç âşıklarına yedirmişti. Ve sonra: — Para! diye karşısına dikilmişti. yani, şaşırmıştı. Abdülhamid- lütuf ve yardım bek- Başıma gelen| Pu belâyı başından r âramiya başla - birinde karısını; ei'kanlısı ile kendi yatağında yakalamış'ı. Fakat san dere- cede ahlâk düşk p'an Sara derhal kocasının üzerine at'arak! — Ahlâksız! Kendi elinlç kendin getirdiğin bu , delikanlıyı benim a -. Tatavlalı bir Ru — En büyük kabahatim şudur ki, si- Abdülhamid, daha ileri gitmemist. Hattâ onu Sakıza sürgün etmek için Elir Doktorun Günlük Salı Notlarından — (C) Küçük çocuklarda Ağız hıfzıssıhkası —2-— Çocukların sıhhati Gzerinde ağıın ve dişlerin oynadığı büyük rolün ehemmi- | yetini tababeti umumiye tasdik etmiştir. Bağlam dişlerin hastalıklara karşı mü- dafaa vaziyeti tamamile anlaşılmıştır. 'Temiz ve sağlam bir ağız çocuğun sıhha- tini ulah eder, büyümesini kolaylaştırır. Çünkü bir dişin ağrıları ve asabi buh- İağalarının masrafları da pek müdhişti. . ranları çocuğun uykusuna mâni olur ve ayni zamanda ahvali ruhiyesi üzerine de tesir eder, Çocuk tahsilden de geri kalır, Ana, babalar çocuğa dişler hakkında ma- lümat vererek onlara dişlerin hergün te- mizlenmek lüzumunu anlatmalı ve onla- yi bu temizliğe alıştırmalıdır, diş doktor- larından korkmamak lâzım geldiğini de öğretmelidirler. Zavallı dişler korku yüzünden ne kadar İ| Ahmal ediliyor, diş doktoruna müracaat hep'yarına birakılıyor, 6 yarın ki ancak ıztırab zamanina kalıyor, Dişleri ve ağızı hergün iyler temisliyerek dişlerin çürümesine mâni olabilirsiniz. (*) Bu notları kesip saklayınız, yabd bir albüme yapıştırıp koleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. Nöbetci Eczaneler Bugece nöbetci olan eczaneler şunlar- dir: İstanbal cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri), Alemdarda: (Bşref Neş'eti, Beyaıdda: (Haydar), Ba- matyada: (Rıdvan), Eminönünde: (A - minasya', Eyübde: (Arif Başir), Fener- de:; (Vitali), Şehremininde: ( Nazım ), Şehzadebaşında: (Üniversite), Karagüm- rükde: (Kemal), Küçükpazarda: (Hulüzi), Bakırköyünde: (Morkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiktâl caddesinde: (Dellasuda), Ga - latada: (Hüseyin Hüsnü), Taksimde (Ll- monciyan), Pangaltıda: 1Nargileciyan), Beşiktaşta: (Süleyman Rıza). Boğariçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Usküdarda: (İskeledaşı), Kadıköyün- de: (Sıhhat, Rıfat), Sariyerde: (Osman), Büyükadada: (Şinasi). Heybelide: (Ta- Meş) * kar ' . tarak bizzat isticvab etmiş, hattâ eski bebleri bir türlü tesbit edilemiyordu. dostunun üstüne yürüyecek ve s'lâhla (Kazaen vukubulmuş) denilip, geçili - 1 tehdid edecek derecede hiddet göster- yordu. mişti. Mavroyani paşa, ağlıya, ağlıya Abdülhamidin ayaklarına kapanmış: Beşiktaş tarafında da böyle bir iki İşüpheli yangın vukua gelmiş, bu yan - gınların, ev sahib'erine düşman — olan ,zin sözünüzü dinlemedim. Eski sâf ve bir takım kimseler tarafından yapıldı- İtemiz hayatıma avdet edemedim. Ben, her türlü cezaya müstahakım. Allah aşkına, beni öldürünüz. Düştüğüm hacil vaziyetten beni kurtarınız. Fakat şunu iyi biliniz ki; ben bir an bile size karşı sadakatimi ihlâl etmedim. Bunu, aklım- dan bile geçirmedim, diye hıçkıra hıç- kıra yalvarmıştı. ğona dair bir takım dedikodular, orta - lığa mühim bir korku ve karışıklık ver- mişti. Böyle bir mesele zühur eder de, jurnalcılar dururlar mı, hiç? Derhal sa raya jurnallar yağmaya başlamıştı. Bü tün bu jurnalarda: «Kafkasya ve Bülgar'standan ge - len bir takım Ermeni komitecileri mun tazam bir plân ile hareket etmektedir - T (Arkası var) Tarihden sayfalar ( Baştarafı Tinci sayfada ) Fakir halka, dilencilere verilen para- lar da bazan bundan aşağı — kalmazdı. Mansur bir günde sarey halkına (10) dir- ihem dağıttığı halde Hürunreşidin her- 'gün verdiği sadaka - (1000) dirkhem Mutesimin cömerdiüği hepsnden üstün- |dü, Verdiği sadaka'ar hosab edildi ve 1000 İ milyan dirhemden fazla olduğu anlaşıldı. Halife Vasik'in karısı çok |Mallarından bir senede aldığı para 10 milyon dinarı buluyaz ve bunun hemen hemen hepsi harcanıyordu. Saraâyda kullanıları kademelerle harem | Çünkü bunlar, hele Abbas oğullarının son zamanlarında, hüvük kudret sahibi olmuşlar; halifenin oğullarını bile yanı başlarında yaya yürütecek dereceye var- mışlardı. Her biri birer saray sahibiydi. Halife Muktedir zamanında saraydaki harem ağalarının sayısı ön bir bini geç- mişti. Bunların en büyüğü olan Munis emrülümeralık mevki.ne kadar — çıkmış, adetâ hilâfeti dilediği gibi idare elmişti. Seyisler, aşçılar, fırmcılar, dokumacı- lar, muhafızlar vesajr saray halkının » kadar olduklarılı tahmin etmek kola - laşır. Halifenin sarayında hepsi birden on beş, yirmi bin kişi toplanırdı. Bun- Darı beslemek, giydirmek, zevk ve eğlen- celerini temin etmek, barındırmak hiç te kolay iş değildi. Ona göre yapılan saray- lar için de milyoniar harcanırdı. Altıncı asırda aktrisliklten Bizans im- paratoriçeliğine yükselen — Teodoranın Bursadaki Çekirge kaplıcalarına giderek bir müddet oturduğu, eğlenceli yaşadığı tarihte yazılıdır. O sırada yanın- 'dıkı hizmetçiler ve saray halkının 4000 kişi olduğu da muhakkaktır. Bu rakamı da yalnız hârem ağası olarak 11000 kişi- nin bulunduğunu öğrenince kanaatlerini değiştireceklerdir. Değil yalnız halifelerin, bazı vali ve kumandanların bile maiyetindekilerin sayısı binlerle sayıhyordu. Meselâ Fatıi. milerden birinin veziri olan “Yakubun köleleri 4000 taneydi. Pek iyi biliyoruz kt bugün dünyanın en zengin krallığı ve en büyük impara- torluğu olan İngilterede saray halkı bu zengindi. ! günler pek şişkin görenler Muktedirin ıırıyuı-' sayılardan çok-eksik, masrafı da aşağıdır., h B iŞEmS üNi - Turan Can AFS) SPOR özer Tekirdağlı Hüseyin bu ay başında hareket ediyor Türkiye Başpehlivanı İstanbula gelecek ve burada bir iki idman yaptıktan sonra derhal hareket edecek Yakında Londra, Paris ve Hindis - tanda muhtelif güreşler yapacak olan Türkiye Baş pehlivanı Tekirdağlı lh.'ı-ı seyin ile son anlaşmayı ve hareket şart | larını görüşmek üzere organizatörler - den Asım ve Cemal Tekirdağına git « mişlerdir. Tekirdağ Valisi Sakib, bele! diye reisi Muhterem ve Baş pehlivan Hüseyinin huzurile yapılan bir top - lantıda idarf ve mali şartlar üzerinde tam bir anlaşma yapılmıştır. Vali Sakib, Tekirdağlı Hüseyine: «— Ben ayni zamanda velin sayılı - rtım. Avrupada yapacağın bütün müsa- bakalarda bir vakitler dünyayı titret - miş olan Koca Yusuf pehlivan gibi ha - reket etmek suretile, Türkün büyük şe- refini daima göz önünde bulundurmak lığın lâzımdır. Avrupada karşınıza çıkacak orgı.'ıi-' zatörlerin her türlü hilelerinden sakı -! nacağınızı, üç beş kuruş için pehlivan- lık şerefinle oynatmıyacağını ümid ede Biz senin istikbalinle yakinen a - kadarız. En yakın zamanda sana bir ev ya - pılacak, tarla işin de çok münasih bir şekilde halledilecektire demiştir. Tekirdağlı Hüseyinin allesi rahatsız «vaa ây es;nua İstanbula gelerek bu- oduğundan bu seyahat üç beş gün ge - rada yapacağı bir iki idmandan sonra se cikecektir. Bununla beraber Baş peh -, yahate çıkacağı zannedilmektedir. Türkiye Basvehltvanı Tekirdağlı Hüseyin Dünya yarı ağır güreş şempiyonu| Fener - Gal-lasaray maçının İsveçli Kodje profesyonel oldu hakemi değiş'i 1936 Berlin olimpiyadında yarı a- İstanbul lig maçlarının en mühim maçı , e k * olan Galatasaray - Fenerbahçe oyunu ğaır dünya şampiyonu İsveçli Kad;_e Ve Kabam ği Tei BC di ” yepetnkl nelerdenberi amatör olarak çalıştığı sa , Galatasarayın iki maçında hakemlik ya- hayı terkederek profesyonel — olmağa ' pan Foridun Kılıç klübler tarafından va- karsr vermiştir. ki şikâyet üzerine bu maçı idare etaıc - Dünya güreş âleminde bi meği arzu etmiştir. i ğ ü iği İstanbul futbol ajamı bu mühim maçın şöhreti olan Kadje güreş tekniği hak -| 3 z & N kında güzel bir eser yazmış parlak bir akemliğini Beşiktaş klübünden Hüs « güreşçidir. nünün yapmatını temin etmiştir. Festival münasebetile şehrimize ge- Bnkl’BŞ muhte'iti dün wldl len Kadje burada büyük Mustafa ve| Önümüzdeki cuma günü — İstanbul Mersinli Ahmed ile yaptığı iki güreşi muhtelitile son maçını yapacak olan de sayı hesabile kaybetmişti. Bükreş muhteliti dün sabah şehrimize — gelmiştir. Bükreş muhteliti üstüste yaptığı iki Joyundan sanra cümaya kadar rahat bir yeni bir zafer daha kazandı - |sekilde istirahat edeceği için bu hafta Bvvelce sinek siklet dünya boks şam:| YaPIlacak maça husus e nn piyonu olan zenei -Fransız boksörü Ar el L e tstanbul Brawn bir ara boksu bırakmıştı. Son 2a- | / Ki Oltini tesbit ve ilân edecektir. mınlırfll yeniden ringe çıkan Fransız " — K, vetli bir İhtimale göre, muhte - boksörü sıra ile yaptığı beş maçı de ha- ' , şakım şu şekilde olacaktır: sımlarını r'ıaluvt ederek kazanmış, boy-l Cihad (Güneş), Faruk (Gü- lelikle eski kuweıfndın bir şey kaybet- neş), Hüsmü — (Beşiktaş), Meh - mediğini isbat etmiştir. med — Reşad (Fener), Rıza (Güneş). Al Brawn, en sonra geçen cuma günü Esad (Fener), Necdet (Galatasaray), eski dünya şampiyonu Tunuslu Young Hakkı (Beşiktaş), Rasih (Güneş), Şe - Perezi beşinci devrede nakavt etmiştir. İyef (Beşiktaş), Fikret (Fener), Bükreş - Ankara maçından bir intıba Zenci Fransız toksörü Al Brawn | / SK x Bükreş muhtelinin Ankarada iki maç yaptıktan, birind: berabere kaldıktan ve diğerinde 5-3 mağlüb olduktan sonra şehrimize geldiğin yuzdık. Y resim Ankara stadyomunda yapılan ikinci maçın heyecanlı bir anını gösterme ktedir, p

Bu sayıdan diğer sayfalar: