28 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

28 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çini mağazasında Eskrim talimi Yazan: Muhittin Birgen n günlerde, Noel'den evvel, İn- giliz kamarasında meb'uslar hü- küreeğ akıştırıp duruyorlardı. Çin me- gelesine ve bilhassa Japanyanın «Çin bay- rağından gayri bayrakları» yaptığı taar- ruzlara, İngiliz göründen ziyade sosya - list gözile bakan amele fırkası Lider'i başvekile sualler soruyordu. Başvekil Chamberlain, bu mevzua dair söz söyle- mek taraftarı hiç değildi. Ne söylesin? İş meydanda! Fakat, çok ısrar edildiği için söylemeğe mecbur oldu. İlk cümlelerini mütcalihn, bütün Avam kamarası bir kahkaha 'çin- de kaldı. Başta muhafazakâr meb'usları olduğu balde, bu müşkül ve çetin Çin Mmeselesi karşısında bol bol, tatlı tatlı gü- Tüyorlardı! Bu kahkaha dalgasına sebeb, başveki'in tam yerinde bir zarafetle ortaya güzel bir nükte atmış olmasıydı. Bizim bir va- kitler fağfur, çini ve bir zamandanberi de porselen dediğimiz şeylere İngilizler | lar, okumaya bu derece düşkün olanların hepsinin de bilgi çini derler; gayet temiz Kaolin cevher - lerine sahib olan Çinliler, en eaki zaman- lardanberi, m&deniyete güzel «çini» ler hediye etmişlerdir. Bunun için her mil- let buna çini der. Chamberlain de in - gilizcedeki bir kelimeyi kullanarak, şu gdakikada Çin ve Japon meselelerine dair söz söylemekteki zorluğu anlatmak için, ortaya bir nükte fırlatmış ve: — Bu meseleye dair söz söylemek, bu sırada, tıpkı bir çini mağazasında - irgi- lizcesi Chinashop - eskrim talim etmek olur! Demişti. Bu söz Avam kamarasında bir kahkaha bombası gibi patladı ve meb'us- lar güldüler, güldüler. * Tarihlerinin en zor devirlerinde bile gülmesini ve güldürmesini bilen soğuk - kanlı, mes'ud İngilizler! İngiltere, iki a- sırdanberi bugünkü derecede nazik ve müşkül bir vaziyete girmiş değildi. Baş- vekilin söylediği söz, bugün, sade Çin ve Japon meseleleri hakkında değil, bütün dünya meseleleri hakkında da doğrudur. Bütün dünya sulhunun vaziyeti, her ta- rafı türlü fincanlar, kâseler, vazolarla dolu bir çini mağazasındaki sulh ve in - tizam halini "andırır. Bu mağaza içinde eskrim talimine kalkmak değil, biraz siç- ramak bile, sulhun şangur şungur yıkıl- masını mucib olabilir. Bununla beraber, İngilir meb'asları, İngiliz ve-Amerika bayraklarının Çin hududları içinde Ja - ponya elile uğramakta olduğu taarruzlar mevzuu üzerinde müzakere öderken, kah- kahalarla gülüyorlar! K Şüphesiz bu bir meziyettir. İkinci bir meziyet de, İngilizlerin hakikati görme- leri, ona bakmaktan korkmamaları — ve gördüklerini de açıkça söylemekten çe - kinmemeleridir. Cihan harbi esnasında het millet uğradığı mağlübiyeti gizleme- ğe çalışırken, dikkat ederdim, İngilizler bunu saklamıya lüzum görmezlerdi. Me - selâ, Kut mağlübiyetine aid tafsilâtı ben €n evvel İngiliz kaynaklarından öğren - miştim. Bu defa da İngiltere ayni şeyi yapıyor. Japonyaya karşı <zecri tedbhir- ler> alınması Jüzüumundan — bahseden meb'uslara karşı, hariciye nanrı Eden açıkça şunu söylüyor: — Bu nevi tedbirler, ancak Mille'lor Cemiyeti vasıtasile alınabilir. Halbuki dünyanın altı büyük babriye kuvve''ni temsil eden altı devletten yalmı iki ta - mesi, yani İngiltere ve Fransa bu cemi - yet içindedir. Diğerleri cemiyetin hari - cinde bulunuyorlar!» Bu sözler, Japonyanın yaptığı şeylere karşı İngiltere ve Amerikanın âciz mev- kide bulunduklarını itiraftan başka bir vey değildir. Öte tarafta merkezi Avru- payı kaybetmiş olan Pransızlar, Do! - bos'un merkezi Avrupadan dönüşünden muzafferiyet türnesi yapmnış gibi hah- sederlerken, İngilizlerin vaziyeti bu ka - dar açıkça ifade etmeleri, cibet emsal - siz bir meziyet olur. * Bununla beraber, İngiliz hariciye nan- rının temin ettiğine göre, İngilterenin si- yaset gemisi, kırık bir dümenle kendisi- ni akıntıya kaptırmış değildir. İngiliz hü- || Koleksiyonlarımızı karıştıracak olursak hep SÖON POSTA Birincikânun 28 vardır, ellerine geçen her kitabı derhal itibarile yükseimekte olduklarına zahib SÜZzZ Sinema yıldızı Greta Garbo'nun Hakiki yüzü * Keşfediniz bakalım. Bu kim olabi - lir? Bu kadar neş'eli, neş'eli gülen ve herhalde keyifli olduğunu gösteren bu bayan kimdir? Siz keşfedemedinizse biz söyliyelim: Greta Garbo.. nerede o çatık ” kaşli tikamet hangi limana doğru gidiyor? Avrupadaki alâmetlere bakılırsa, İn - giltere bir yandan kendi kuvvetini art'ır. mak, diğer taraftan da Avrupayı yeni bir Milletler Cemiyeti içinde toplamak fik- Tindedir. Hiç değilse, kendisine bugün - künden fazla dost ve bugünkünden kuv- wetli yardımcılar tedarik etmeğe çalışa - caktır. Şimdiye kadar dünyayı kendi eli. le idare etmiş olan bu memleket, dümeni elden burakmamıştır ve kolay kolay bi - rakacak değildir. Bugünkü variyeti. «çi- ni mağazasında eskrim talimi» nüktesile ifadeden çekinmiyen — İngiltere, yarın, kendisine korkmadan — harbedebilecek sağlam bir saha temin edince, o zuman her nevi silâhla, sade talim değil, düello bile edebilir. O zamana kadar telâş et - memek, sabretmesini bilmek ve heye - canla yolu şaşırmamak lâzimdir. İngiliz lerin de en güzel bildikleri şeyler bun - lardır. İngiltere bu siyasette mutlaka muvaf - fak olacak mı? Şimdiye kadar bu işlerde daima muvaffak olmuş bulunduğuna gö- re bu dela da olabilir. Fakat, dünyada o- lacak hiç bir şey için yemin edilemez. Muhittin Birgen Boş vakitlerini mütemadiyen okumakla geçiren kımseler ? İzinci Jamesin en | İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Üç gün evvel Çarşıkapıda iki otomobil çarpıştı, bir hafla aıd&ltiy-ıilıli.klınınnlbirbıduıumdt V€ Her çalışma fayda vermez H (_%el hatmetmiye çalışır- olmak batadır. A KERGÜN BİR FIKRA Komedi muharriri ölürke! Meşhur komedi Mmuharriri Labiehe hastalanmıştı. Doktorlar - hayatından ümid kesmişlerdi. Hergün kendisini muayeneye gelen doktor, öleceği gün gene gelmişti, Labiche'e: — Nabzınızı bana verir mişiniz? Dedi. Lâbiehe elini uzattı: — Veriyorum ama, dedi, gene ba. na lade etmek şârtile. Biraz sonra yanına oğlu girdi. Oğ- lunün karısı daha pek yeni ölmüştü: — Baba, dedi, öbür dünyadaki ka- yıma söyle, onu hiçbir zaman unutmı» yacağım. * Labiche doğruldu: — Sen, dedi, hasta babana İş hava- Te etmiye sıkılmıyor musum, karına bir söyliyeceğin parsa; kendin - git, söyle! n | * | Sulbünden on bir kral Gelen prenses n | kralı, |prensesin sulbür | den gelmedirler. Bu prenses, bi 3 |büyük kın — Pron- Ö ses Elizabeth'dir İi İtalya, Belçika ve Bulgar kralları, « Ju Charles Louis'rin ahfadındandırlar. İngiltere tacı, 1701 genesinde prense- sin, Hanover prensesi, Sofyamnın ahfa - dwna geçmiştir. Norveç, İsveç ve Danimarka kralları, Jikinci Corcua, Romanya, Yunan ve Yu- Bgöoslavya kra!ları da kraliçe Viktoryanın | sulbündendirler. Bu kralların biricik istisnası Arnavud- iuk krali Zogodur, büııyanm en şişman kadını Mısırda Masır gazeteleri dünyanın en şişman! kadınının Kahirede bulunduğunu ya -| hsiyet sahibi olmalıdır. İnadcılık pa- zıyorlar: İsmi Emine olan bu kadının| ya etmez” Uysallık lâzımdır. ağırlığı 300 kilodur. Emine her oturuş- da beş kilo ekmek yemekte imiş. ayni yerde mü- * İlülünde yanında patlayan bir obüs ne- |melidir. ayyen fasılalarla vukua gelen nakfi vasıtamı kazalarının hilânçolarını çıkarabiliriz, fakat hep ayni yerde ayni şekilde kaza oluşunun sebebinin araştırıldığına dair tek bir satıra bile tesadüf etmek mümkün değildir. Sözün Kısası İpek ile Melek E. Tala . stanbulluların çok iyi tanıdıkları iki maruf sinema müessesesinden bahse- decek değilim. Yazıma başlık diye seç- tiğim bu iki ismi alelâde bir zabıta vak- asından aldım. Gayet baslt, olağan, e- hemmiyetsiz bir vak'a. Lâkin beni bu vak'anın üzerinde durduran işte bu i- simler oldu. Bazan böyle olur.: Bir gazeteyi okur- ken, insan en ehemmiyetli haberlere takılmaz da, birkaç satırlık, âdi bir hâ- dise onun nazarlarım, dikkatini, muha- kemesini, dakikalarca kendi üzerine çeker. Bunun gsebebini izah etmek güç de- ğildir. Şuur acaib şeydir. Birdenbire, €en ufacık bir sebeble işlemeğe başlar. İşledimi de durmaz. İzmirde, yahud ki daha sarih olmak için- İzmirir Kemalpaşa kazasında, iki sryüle Okumanın fayda vermesi için iki şartın vücudü lâzamdır' |w atpas kadın: İpek ile Melek kavga Kitab muayyen bir programa uyularak seçilecek ve her ki- (etmişler. Ipek, Meleği yaralamış: Hâ- tab üzerinde de okurken düşünülecek, muhteviyatı incele- |dise bundan ibaret. necek, tortuzu dimağda muhalaza edilecektir. RASINDA Ben de, işte, bunun üzerinde durdum. Daha doğrusu, hâdisenin değil de, hâ- dise kahramanlarının isimleri üzerim de, Öyle ya: İpek.. dünyanın en narin, en nazik şeyi. Şimdiye kadar, sıfat olarak €n yumuşak, en ince, en güzel şeyler hakkında kullanılmış. İpek gibi saçlar.. ipek gibi kadın.. ipek gibi kumaş, Düşü- nün bir kere: İpek carih, katil olmuş!. Sonra mesele Bununla da kalmıyor. Vurulan, kıyılan da Melek! Yani temiz ve iyi huylu.. yumuşak, uysal, halim, insandan üstün bir mahlük. İpek Melekle kayga etmiş.. İpek Me- leği vurmuş. Kulaklarımıza inanmıya- cağımız geliyor, değil mi? Her halde bu isimlerde bir yanlışlık, olacak; olmak lâzım. Şunu, isterseniz düzeltiverelim: Keçi kılı şeytanı yara-, lamış olsun. Ama diyeceksiniz ki, yaşadığımız a- sırda, İpeğin Meleği vurmasıma şaşma- malı; bundan acaib, her gün neler olır 19 senedenberi Başında tıkırdı Duyan adam yor. © da doğru. Sizin de hakkınız var Nitekim işte olmuş: Kaydettiğim hâ- |diseyi evvelki gün gazetelerde okudum. PK Yeni muallim tayinleri Kurmkapı orta mektebi Türkçe mu « Resmini gördüğünüz adam !Y18 ey- ticesinde başında bir tıkırdı duymuş, - tur. ÖO zamandanberi de ayni tıkırdıyı duymaktadır. İşin garibi, doktorlar da bunu vazıh surette duymakta fakat bir Y veZ allimi Salim Rıza İstanbül Erkek Lise« e . si Türkçe muallimliğine, İstanbul Er « N'şa"h kızların haiz olması kek muallim mektebi Resim ve iş mu « lâzım vasıflar allimi Şükrü ayni mektebin Müdür mu avinliğine, Doktor Suad Rasim Fatih lorta mektebi tabiiye muallimliğine, a - çıktan Mehmed, Gazi Osmanpaşa ta « kursu açılmıştır. Ev iktısadiyatı profe -|yih muallimliği yardımcılığına, Lânga sörü Dr. Krueger'in uhdesinde bulunan (Rum mektebi Türkçe muallimi Nazifi bu dersde, profesör, mükemmel bir ni-| Kdremid orta mektebi Türkçe muallim- şanlının şu altı maddelik vasıfları bu - Jiğine, açıktan Fikret, Buca arta mek « lunması icab ettiğini söylemektedir: — İtebi riyaziye yardımcı muallimliğine, kabiliyeti: Bir nişanlı Lise mezunlarından Necmünnisa Eren- müstakbel evinde kendini meşgul ede-|köy kız lisesi Fransızca yardımcı mu « cek iş aramalı, icad etmelidir. Herhan- |allimliğine tayin edilmişlerdir. nnni gt bir işi telâkki etmemelidir. T Y CD Kinl Şehre yeniden 1800 lâmba konulacak Kaliforniyada Barbora State üni - versitesinde nişanlı kızları — hazırlama 2 — Kıyafet: Şik, lüks tuvaletler o kadar mühim değildir. Bir nişanlı te - miz ve zarif görünmesini bnmıılhıilr. Da| — Belediye şehre yeniden bin sekiz yüz ima hoşa gidecek bir tarzda giyinme -| lâmha konulması için Nafia Vekâletin- lidir. den müsande, istemişti. Nafia Vekâleti 3 — Şahsi temizliği: Mes'ud bir iz -| istenen müsaadeyi vermiştir. Belediye divaç Ve iyi yaşamak için bir — nişanlı / bu hususta yakında elektrik - şirketilr kız yaradılıştan temiz olmalıdır. temasa geçecek, bin sekiz yüz lâmba - 4 — Gaye: Bir nişanlı kız her husus-|nın yerlerine konulması için anlaşmı ta yuvasının ilerisini hazırlayacak ve- Lyapacaktır. sileler bulmalıdır. Bunu bir gaye edin- TAKViM 5 — Şahsiyet: Herkesin hoşuna gi - decek, kendisini herkese sevdirecek bir 6 — Güven: İtimada şayan ve na - muslu olmalıdır. kümeti dümene hâkim olduğu ve muay- ı s ı_ E R l N AN M A[ yen bir tstikamette muayyen bir Hmana doğru gittiği iddiasındadır. Acaba, bu is- İSTER İNAN,

Bu sayıdan diğer sayfalar: