14 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

14 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ız ıh elik çoak oyunundan çıkan cinavet (Baştarafı 1 inci sayfada) dilmiştir. Bu cinayet intikam hırsının in- sanı ne büyük facialara sürükleyebilece- ğini göstermesi ilibarile şayanı dikkattir. | izler takib edilip de devam ettikleri görü- lünce bu ümid kuvvetlenmiştir. Fakat az ötede bir dere içine kadar takib edilebi- len izler dere içinde birdenbire kaybol- Cinayet Muzafferiye köyünün Kelemlik | muş, ondan sonra da yeni bir iz buluna- ormanının Kiremidlik mevkiinde işlen- miştir. Son yağışlarda bu orman kalın bir kar tabakası ile örtülmüş, ve bu kardan örtü bir müddet için cinayetin de gizli kal- masını temin eimiştir. Fakat havalar 1st- nıp da karlar eriyince bu bembeyaz ör- tünün altından müdhiş cinayetin kızıl izleri meydana çıkmıştır. Kelemlik ormanının Kiremidlik mevki- inden geçen köylüler erimekte olan kar- mamış ve bu ümid de suya düşmüştür. Cinayeti tahkika memur olanlar — ilk hawmlede karşılaştıkları bu müşküllere rağmen çok kısa bir zamanda cinayetin fallini meydana çıkarmıya muvâffak ol. muşlardır. Cinayetin faili Muzafferiye köyünden 332 doğumlu Mustafa Şeneldir. Şenel su- çunu ilk evvel inkâr etmek - istemiş, bu inkârımda da bir hayli ısrar etmiş, fakat | gösterilen deliller ve kendisi yakalanma- ların bir noktada kızıllaştığını ve kar su- | dan evvel katil kendisi olduğu hakkın- larının da orada hafifce bir kızıllık ala- | daki kanaati tevlid eden hükümler ken- rak akmakta olduğunu vel bu hali tablatin f birine atfeden köyl bu noktaya doğ- ru yaklaştıkca kızıl!lı, yanında siyah- lik arzeden bazı cisimler görmeğe başla- mışlar ve daha ziyade ca da rü. yet galâlımrdan kurtulup o noktayı daha güzel görebilmişler ve işte o zaman eri- yen karların kızıllanışında bir tabiat fev- kalâdeliğinin değli, günlerce gizli kak miş bir cinayetin âmil olduğunu görmüş. lerdir. Ve anlamışlardır ki karı — kızıllaştıran delik deşik edilmiş bir cesedin sızan kan- larıdır ve günlerce kardan örclü altında 'kalâdeliklerinden İlk ev. | disine anlatılınca inkârın fayda vermiye- ceğini anlamış, suçunu itiraf etmiştir. İşte bu ltiraf fikri sabit haline gelmiş bir intikam hırsınım insana neler yaptı- rabileceğini göstermiş, bir çocukluk ki- ninin zamanla nasıl alevlenebileceğini isbat etmiştir. Şenel, Kâzımı 12 yıl evvel oynadıkları Köylünün kalkınması için tedbirler alınıyor (Baştarafı I inci sayfada) naklarından en mühimi olan zeytin dâ- vasını da ele almış bulunmaktadır. Zey- tin mahsulünün artırılması için icab eden tedbirler alınmaktadır. Tekrar Balıkesire geçen Vekil Halke- vinde şerefine verilen ziyafette bulun- muş, daha sonra da Balıkesirli yüksek tahsil talebe kurumunun şehir klübünde hazırladığı baloya gitmiştir. Bu sabah İzmire gelmek üzere Balıke- sirden hareket eden Vekil yollarda köy- lü ile temas etmiş, vaziyetleri hakkında malâmat almış, ihtiyaçları olup olmadı. ğinı sormuştur. Akhisarda Manisa valisi Lütfü Kırdar tarafından karşılanan Vekil Manisaya ka- dar gelerek üzüm, tütün ve diğer mahsul- ler hakkında izahat almış ve istasyonda halka: — Salı günü Manisaya geleceğim, görü- şürüz, demiştir. Bu gece İzmir Palâs'da şerefine verilen ziyafette bulunan Vekil, tüccarlarla te- masa başlamıştır. Yarın İnciraltı, Aga- bir çelik, çomak oyununda tahassül eden masum bir iğbirar yüzünden öldürmüş- tür. Filvaki bu masum iğbirarın yarattı- ği kini onu takib eden birkaç hâdise kö- rüklemiştir. Fakat cinayetin asıl sebebi bu çocukluk kinidir. Katilin ifadesine göre bundan 12-13 se. gömülü kalmış olan bir cesed yavaş ya-|ne evvel köyde Kâzım, Kâzımın amcası vaş meydana çıkmaktadır. Köylüler cesedi hülâ kısmen örtmekte olan karları temizlemeden evvel işi karas kola haber vermeği daha muvafık bul. muşlar ve derhal zabıtayı müşahedelerin- | Tahir sırtlarına binilmesine mani den haberdar etmişlerdir. Karakol ku- mandanı Hamza ile Cumhuriyet müddet- umumisi vekili Rebii hemen köylülerin tarif ettikleri yere koşmuşlar, cescdi kar. dan çıkarmışlar, tahkikata da giriemişler- dir. İlk önce maktulün hüviyoti tesbit e- gdilmiş ve anlaşılmıştır kt bu adam Mu- zafferiye köyünden Osman oğlu Kâzım. dır. ı(ılblndı-n ve vücudünün diğer iki yerinden bıçakla vurularak öldürülmüş- tür. Ancak cesedin bulunduğu yerde kati- lin hüviyetini tesbite medar olabilecek hiçbir emare bulamamışlardır. Bir aralık biraz ilerde ve karlar üzerinde ayak izle- oğlu Tahir ve kendisi çelik çomak oyna- mışlar ve aralarında kazananın yenilenin sırtına binmesine karar vermişler. En faz in sayıyı Şenel yapmış, fakat Kâzımla ol. muşlar. Bu yüzden aralarında kavga çık- mış, iki kardeş evlâdı kendisini dövmüş- ler. İşte o zamandanberi Şenelin ruhunda yer tutan bu kin büyümüş, kökleşmiş... Katil, birkaç yıl evvel kendi sığırları- hin Kâzımın tarlasına girmesi yüzünden aralarında ikinci bir vak'a olduğunu, ge- ne kendisinin dövüldüğünü Iddia etmiş ve çocukluktan itibaren başlıyan kini- nin gittikce alevlendiğini söylemiştir. Şen el cinayeti nasıl işlediğini söyle anlatmış- ği ai — Vak'a günü arzamızda hiçbir şey ce- reyan etmemişti. Benim hayvanlar dağa çıkmışlardı, onları aramıya gittim. Öğle- zi görülmüş, bu bir ümld uyandırmış ve ye doğru dağdan dönerken baktım, Kâ- Baş, viç, nozB, Yrip, TOMdadLalı V3 BUcL ayllıdarıdıdi verhal - keser. İcabinda günde üç kaşa alınabilir. *Son Posta , nin edebi romanı; 63 Bu yalancı adamınm alçaklığının dere- BAirdĞenç Kızın R omanı | Muazzez Tahsın Berkand İntikam ne tatlı şey hala! O, itina ile tesine bakın ki, yazılarile beni sevdi-| sakladığı sırrını benim keşfettiğimi bil- ğini ve artık benden uzakta yaşıyamı- yacağını söyliyerek kendisile görüş - Mmemi teklif ediyor, bunu tekrar tekrar dileniyor. Tesndüf onum maskesini yüzünden gdüşürmeseydi ve ben onun büyüleyici yazılarının küdretile onu görmeğe mu- vafakat etseydim, bu maceradan ne ka- dar zalim bir elle hırpalanmış olarak gıkacağımı tasavvur ediyor musun? Bir sihirbaz gibi beni kendine çeken bu adam, kendisini tamamile sevdir dikten sonra, evine, çoluğunun, çocuğu- hnun yonına dönerek zavallı Selmayı bir. paçavra gibi yolun kenarına fırlatıp a- tacaktı. Yaşı otuz beşi aşmış gibi gö- tünen bir adamım benim gibi çocuk de- mecek kadar genç bir kızı aldatması o kadar kolay bir oyun ki... Fakat ben de vaktinde kendimi top- Jadım. Ona, kendisine zerre kadar ehemmivet vermediğimi anlatmak iç'n beni cidden seviyor zannettiğim Mu- zaffere yaklaştım. mediği için kütüphaneye her gelişinde gene eskiden yaptığı gibi kasada bir iki dakika durup benimle konuşmak iste- dikçe, ben ona en alelâde bir müşteri ye yapacağım Muameleyi yapıyorum: Parasını aldıktan sonra işime dalarak una hakmıyorum bile... Buna mukabil Muzafferle çok meşgulüm. İşin en fena tarafı, Muzafferin bu küstah adamın beni takip etmesini fark edişidir. Bir gün aralarında fena bir vak'a çıkacak diye ödüm kopuyor. Mu- zaffer ne de olsa genç ve atak bir deli- kanlı! Onun hergün kütüphaneye gel- mesi zaten içini sıkıyordu. Şimdi gitti- ğimiz, gezdiğimiz yerlerde de her za- man ona rastlamamız genç adamı deli ediyor. Geçenlerde bir gün Beyoğlunda bir sinemaya giriyorduk. Gişede ona rast- Jadık. Sinemada tam arkamızdaki kol- Yuğa oturmaz mı? Filmi seyrettiğim müddet onun gözlerinin ağırlığını en- semde duydum, Muzaffer kendi kendi- memnun ılıcalarını ve Fuarı gezecek ve saat on birde, Ticaret Odasında. ihracat ve ldhalât tacirlerini ayrı ayrı kabul ede- vek görüşecektir. Vekil köylerden gelen zürra ile de temas edecektir. Ziral işlere büyük ehemmiyet verilmektedir. Ve bil- hassa hastalıklarla mücadele işinin artı- rılacağı anlaşılmaktadır. Hazırlanmakta olan yeni lâyiha ile hastalık çıkan mın- takalara kamyonla seyyar mücadele vası- taları yetişerek hastalıkları yerinde sön- dürecektir . İktısad Vekili salı sabahı Burnova ha- şarat enstitüsünü ve ziraât mektebini ge- zecektir. İzmir valisinden de iktısadi ve ziraf vaziyet hakkında ayrıca malümat almıştır . gım, elinde bir balta yolda bekliyor. — Bana bak, dedi, bir daha buradan geçemezsin, gebertirim seni. — Neye? diyo soracak oldumdu, cevab yerine baltanın sapına yapıştı ve bir an- da koca baltanın kafama inmek üzere !havıya kalktığını gördüm. Hemen ya- nımdaki sustalıyı açtım, can havlile Kâ- zımın Üzerine atıldım ve sustalıyı olanca kuvvetile Kâzımın göğsüne sapladım. Kafama inmek üzere havalanan balta Kâ- zımın ayakları dibine düştü. Kâzım kıv- randı. Ama parmakları bir kerpeten ha- Hne gelmişti. Gırtlağımın üzerinde dolaşı yyordu. Biçağı sapladığım yerden çıkar- dim, bir daha, bir daha sapladım. Kâzı- min parmakları gevşedi, sallandı. Ben artık ayrılmış, yürüyordum. Kâ- zım da bir iki adım arkamdan gelmek is- tedi. Fakat baktım, mecalsizdi. Ayakta duramıyordu. İki tarafına yalpaladı. Son- ra upuzun ve Uıbkı bir kütük gibi yere yı- kıldı. Ölmüştü. Olan olmüştü. Şimdi ar- tık âkıbete intizar ediyorum. sini yiyordu. Dışarıya çıktığımız vakit kana: — Bu adama bir gün fena bir şey söy- iyeceğim Selma... dedi, Kaşlarımı çattım: — Hakkın yok Muzaffer... Sinema herkesin yeri. Adamcağız bize bir şey yapmadı ki... — İşte asıl o dürüst halleri sinirleri- Me dokunuyor ya! Nereye gitsek kar- şıimıza bir heyülâ gibi dikiliyor, fakat ciddiyetini ve sükünetini muhafaza e- derek... Öyle olmasa şimdiye kadar çoktan onu çatacak bir vesile icad e- derdim ben. — Rica ederim, bu mahalle çocuğu sözlerini bırak; varsın o istediği gibi yapsın; bizim gezintilerimize mâni ol- muyor ya! İster misin gelecek hafla seninle Bebek bahçesine gidelim? Muzafferin gözleri parlamıştı: — Ne iyi olur Selma... Seninle yak niz kalmak beni öyle mos'ud ediyor ki... Ertesi hafta biz bahçede çay içerken gene onu deniz tarafındaki bir koltuk- ta, arkası bize dönük, gazetesini okur- ken görmiyeyim mi? Bereket versin ki Muzafferin yüzü benden tarafa idi ve onu görmedi; yoksa çirkin bir hâdise çıkar diye fena halde korktum. İşte halacığım, bütün bu üzücü ve #inirletici şeyler beni çok yorduğu için /Mahud Lavrens'in şöhreti şi (Baştarafı 1 inct rayfada) basit bir İntelligence Service adamı ol- duğu, diğeri de bu kahramanı, — tabii cüssesinden kim bilir. kaç defa fazla büyütmüş olan matbuatın kuvvetidir! Konrferans vermiş olan zat Ronald Steures'dir. Bu zat, bir zamanlar Kıb - ris umumi valisi olmuş, bir zaman da Filistin komiserliği umumi kâtibliğinde|baharından sonra Maana bulanmuştur. Cihan harbi esnatında da Ka-|ket eden Emir Faysal kuvvetleri hirede Yakınşark İngiliz ordusu karargâhın- | tbat zabiti olarak gönderilmiş V€ bu ordunun | ye kadar bütün faaliyeti bu Kü' karargâhı Kahirede ve Kahirenin en güzel | dinde bulunarak irtibat zabitliği ötellerinden birt olan Savoy ötelinde imiş.'görmekten ibaret kalmıştır. da bulunmuştur. O zamanlar Ronald Bteures, meşhur Laurence'i küçük | rütbode bir İngiliz zabiti olarak burada ta- numıştır: İkinci mülâzım Lavrence! Konferanscı, «onu Jlk defa olarak burada tanıdım, dedi; kendisile bir gün Arablığa ve Arab meselelerine dair konuştuk. İyi Araboa billyordu. Ben de Arab memleketleri ve muh telif Arab âlemi hakkında kendisile uzun u- zadıya Arabeâ könüştüm. O zamana kadar Laurence hiç bir mü- bim vazife almış Ceğildi. Şerif Hüseyin'in ls- yanı ile de hiç alâkası yoktu. Şerif Hüse - yin, ben kendisini tanıdığım zaman, iki bu- çuk senedenberi kendistle İntelligence Ber - vlce arasında cereyan eden müzakerelerden sonra isyan etmiş bulunuyordu.. Bu konferansı dinlerken hayretten hay - Tete düşüyordum: Laurence, enteresan, me- raklı ve heyecanlı maceralar — nakletmeğe düşkün bir matbuatın — şişirdiği küçük bir balondan başka bir şey değildi! Konferana- ©1 anlatıyordu: «Laurence Arab isyanında, denildiği gibi büyük bir rol oynamış değildir. Yegâne mü- him rolü, muvaffakiyetsizlikle neticelenen I- rak seyahatldir; ben kendisini tanıdığım sı- ralarda onu Kut - ul - Amare'de mahaur bü- Junan Taunshand ordusunu kurtarmak üze- 70 İrak Türk ordusu kumandanı Halil pa- Şayı kandırmaya memur etmiştik. Halil pa- şaya bir milyon İngiliz lirası vererek İngiliz orducunu esaretten kurtarmak — istenilmişti. Laurence bu vazife ile Iraka gitti geldi ve Ealll paşa De temas etti. Lükin muvaffak o- Tamadı » Lawrence bu seyahatten muvaffak ola « mayarak döndüğü zıralarda Fahri paşa ku - mandasındaki Türk — ordusu da Modineden Mekke üzarine ilerlemeğe başlamıştı. Kon - feranacı, bu sıyada Şerif Hüseyinin ardı a - rası keslimiyen müracaatlarla — Kahiredeki kumandanlıktan yardım istiyordu. Konfe - ransa — da ebunun — üzerine Mek- keye gidip vaziyeti görmek ve bir rapor ver- mek vazifesile Laurence — ile birlikde Şerif Hüseyine mülüki olduk. Orada vaziyeti ted- kik ettik. Şerif Hüseyinin oğlu, şimdiki Ma- l Muhterem müşterilerin din kardeşlerinin bayramını kutlar. .Sanat Okulu Di Okulumuz Revirinde hasta çocuklara tekliler şartlarını okul yönetgesinden öğrenirler, yolu tayin etmek istiyorum ve bunun için içindeki düşman duyğ“ olmuştu, ama o . konuşurket toplamağa muvaffak oldu. — Teessüf ederim. Ben neceğim efendim. Sözlerinin yaptığı tesiri 49 için, uzun tafsilâttan ve lüzumsuz söz- lerden sonra size sormağa geldim. — Muzafferle evleneyim mi hala? İki aydan fazladır kendi kendime sor- duğuüm bu sualin cevabını sen bana ver! Sen kızının yardımına koş! Yalnızlık- tan çok üzülüyorum; derdimi dinliye-» cek candan birisinin bulunmaması beni çok hırpalayor. Bütün ömrüm vahşi bir ot gibi yal- nız geçtiği için bundan sonra yanımda keni sevecek, beni saracak, benim göz- lerim içine bakarak duygularımı anlı- yacak birisini bulmak istiyorum., Bu istek bazı dakikalar beni ağlatacak ka- dar kuvvetli ve hâkim... Artık bu kararsız vaziyetten, denizin ertasında fırtınaya tutulmuş bir saman çöpü gibi dalgaların cereyanına kapıl- müaktan yoruldum. Buna tahammül e- debilecek kuvvetim kalmadı; sen be- nim imdadıma gel hala; sen beni kur- tarl» * Aradan bir hafta geçmişti. Selma bir gün konservatuardan çıkınca Fu- adla karşılaştı. — Ne güzel tesadüf hanımefendi; ben de ağır ağır yürüyerek İstanbula geçiyordum; size refakat etmek şerefini bana verir misiniz? Genç kız şaşırımış, kızarmıştı. Birden- artık kat'i kararımı vermek, gideceğim N:emuhmıındıgörünnı.bir—ıkyı HASAN D Sahibi Eczacı Hasan şirile bir balondan başka hirşey değilmişe Aabdullâli. verayüşşerla Emri Emir hükümetinin hariciye nazıcı miaHif tereyi vüdlerini tutmamakia :::—, vaziyetlerinin gayet müşkül a A yardım gelmezse Türklere teslifi Ü ggi başka çareleri bulunmadığını l’* Laurence e bizlikde yardım l'_" bakkında bir rapor hazırladık., Konferansoının verdiği nul’" N Laurence bu seyahasten 1917 e İ j ” | Maan ile Şam arasındaki sahadâ Ölyi eden âsi Arab kuvvetlerinin Kâf bulunmıya — münhasir idi. Başkk vazife almamıştır. Maan ile Çati bu As! kuvvatlere eŞimal Arab mı vetiliyordu. Bu ordu İngilli birlikde hâreket eden daha doğrüfü dımcı rolünü oynayan yarı m kuüvvet idi. Bu kuvvetin faaliyet y reye kadar uzayabilirse Laurende'll ı yeti de ancak bu sahaya kadaf Demek oluyor ki Laurence'in çei v ve kendisine atfedilen fevkalâdt ı; ziyade, basit, bir tarihin n lerde büyütülmüş ve gazetedel türlü türlü esrarlı ve meraklı 40i7 kulmuş, mahdud bir aahada ve faaliyete aid şeylerden daha ileri Büdir. Bunu ben dâ.vlımbı;:: nald Strüres de böyle söyl Hüzeyinin isyanında """""'“fı Aziz paşa —Alinin «0 zamanlaf Z iemile Osmanlı ordusu vrklnlh;" 4, tesiri bulunduğunu anlattı. On! ü tü anlaltığı şeylerden — öğrendiğimi Vi bir vekitler Enver paşa ile çok gö Aziz Alibey'in henüz Osmanlı “d ” , | iken Pransızlar ve İngilizlerle l plolar tasazlaraış olduğu tahakkak © tedir. $u halde Laurens'in — maceralafk rudan doğruya kendisinin maceralbl, Büdir. Bu maceraları daha ziyâdt Öiği yaratmiştır. Laurence bir kahramâf Öf nun kahramanlığını meydana getirt gi seler ve hikâyeler, ondan — z1ya6? Öf kubbe yapmakta emsakiz — olal İi alddir. B # . tulu$ Erzincanın k bayramı Erzincan, 13 (Husust) — * A kurtuluşu yıldönümü »bugün Fy hüratla kutlulanmıştır. Şehir " şâ donanmış, gece fener alaylari dilmiştir. KK PPPWT D v © v — M we ir ESLLSL I S LEŞED FESEDTR A BEFF. ESSS, LAPİESLELLEİ n LELE SS E EPOSU in, ahbablarının ve * rektörlüğünden! , bakmak için bir hastabakıcı arıy0fr «70 4 (| d tiyormuş gibi gözlerini ona * tı; fakat onun yüzüne çöken ile titreyerek tekrar önüne ” — Sizin her zaman yürü: tüphaneye kadar gittiğinizi Bugün sırf benden kaçmak İf VC vaya binmek istiyorsünuz d'.“ 4 çin Selma hanım? # Bu doğrudan doğruya bif cevab istiyen bir sualdi ve £ mini bile henüz bilmediği Pü, karşı içinden taşan isyana, W gf | tereddüde kızarak bir şey ** — tekrar ona baktı: — Yürüyelim hanımefendii 4 tünde durarak geçenlere Tü Tüz. Yalvaran, emreden bu a€t yı titretmişti. Kalbine hücül ma karışık hisleri belli etmi” şarak sükünetle cevab verdi” — örül İ — Bugün yorgunum, y Him.. hattâ framvayı bile © bir. ötomobile bünmek Allahaısmarladık efendim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: