5 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

5 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 Mart MİZAH Aşk Perisi ile Bir Mülâkat Yazan: İsmet Hulüsi Tuzlu leblebi alacaktım. Leblebici, leb- İyi tartarken gözlerim duvardaki lev- Aya ilişti, okudum: «Ahı mifel'aşk ve halâtihi» *Ahreka kalbi bihararatihi» Gece matbaada tek başıma idim. Gün- düz gördüğüm levha gözlerimin önüne Beldi; — Ahı minel'aşk! Dedim. Odanın kapısı açılır gibi oldu.İAh sözlerimin önüne tuhsf bir cisim geldi: © bizim, mürettibe benziyordu. Ne de| Makinbciye.. bu saatte gelen kim olabi- tdi? ! — Ne düşünüyorsun, dedi, beni çağır- | Mâdin m? — Ben mi çağırdım. Ben kimseyi ça- rmadım ki.. —Ahı mihel'aşk, diyen kim? — Ben dedim. — Ben de geldim. Ben aşk perisiyim. Biraz korkmakla beraber, gözeteci da Mârlarım kabarmıştı. Ayağıma gelen bu Aşk perisile bir mülâkat yapardım: — Kuzum per hazretleri madem ki| Beldiniz, şuraya ctursanız da, — Nereye, kalbinemi oturayım?. — Yok teşekkür ederim. O kadar yâs| na, değil.. sandalyeye oturun da sizinle tâz konuşalım. — Peki gazeteci hatırını kırmıyayım. | onuşatım, söyle bakayım, derdin ne,| “Mİ seviyorsun, 6 seni sevmiyor mu? — Hayır dostum, sevdiğim filân yok, inle bir mülâkat yapmak istedim de. Mİ senin için tıstadımız Yakub Kadri: > Süceden bir dev çıkarır, bir kadidden el endamı kalkeder» demişti, doğ-| Pu mu? Aşk perisi içini çekti: 4,77 Ah, hiç sorma, eskiden doğru idi. | »kat şimdi rakiblerim türedi. Onlar en| Srkin vücudü mütenasib. en manasız dünya güzeli haline koy > Demek aşk perileri çe Hayır canım, bütün dışarıda güzel- enşı ü i ziğ — & dı, r şey daha aklıma geldi peri haz- siz bir kalbe girdikten sonra bir & oradan çıkmazmışsınız öyle mi? Ne içini çekti: > O da eskidenmiş. ben gerçi girdi- kalbden çıkmak istemem ama kalb- Artık eski kaibler değil. eskiden ins e kalblerinin hükümleri altında ya- a, Miş, şimdi kalbler insanların hü- Yer Herine girdiler.. meselâ geçende gü Süzel bir kadının kalbine, yakışıklı & #rkek şekline girip kurulmuştum. üç Ava hiç niyetim yoktu, fakat gü- birinde kadının gözü önüne birçok <>» Mücevher koydular, Sonra ne oldu? y,Ne olacak, beni kalbinden söküp bi, * bir daha da ne olduğumu sormadı | A beş Ban Riag Ama bir şey var ki, sizin de aley Ni r işitivorum. Siz de huyu Biştirmişsiniz. Ne bileyim bir UFUD Oturinakten hoşlanmıyormuş- lerde yaptıklarımı bilirsi — Anlarsınız. size bunu misalle am- latayım, siyah gözlü, sıyah saçlı bir kas dın namına hareket ederek bir erkeğin kalbine girmiştim ve oradan çıkmıyacak- tım, iki gün sonra ne göreyim. benim temsil ettiğim siyah saçlı, siyah gözlü kadın saman renginde sarı saçlı olma- miş mi? O artık değişmişti. Ben de yeri mi değiştirmek mecburiyetinde kaldım. bu boya fabrikaları öyle aldatıyorlar ki... Meselâ sokakta pembe yanaklı, kızıl dudaklı, kıvırcık sâçlı bir kadın gidiyor.. bir erkek onu görüyor, beğeniyor.. bana da iş düşüyor. Erkeğin kalbine giriyo" rum. Fakat bu çok zaman devam etmi- yor. Çünkü kadın evine gidiyor, ben de ğı teşvik Hattâ € k edip götürüş bazan-onları evlendiriyorum da... Fakat kadın bir kere banyoya girdi mi? Pembe yanaklarından boya siliniyor, yerine çi- orum. İçek bozuğu renksiz bir yüz meydana çı- Kıvırcık saçların maşa kıvırcığı bozulü ken diken oluyorlar. tabii bu 4 k karşısında ben inkisari haya'e uğruyor ve bulunduğum kaibden kaçıveriyorum. Söyle kabuhat benim mi? — Evet kabahat #izin değil! — Bir de züğürtlükten hiç haşlan- mam, Züğürtlük kapıdan girdi mi, ben pöncereden kaçarım. ve bir daha geri gelmem! Aşk perisi bir kere daha bir ah çekti: — Belli ki üzüntülüsünüz? sil üzülmem. Üzülmiyeyim de ne yapayım,. ben çhemmiyetimi kaybedeli- denberi neler oldu, neler, bir zamanlar bendim. O zamanlar da şiir var- vardı, zevk vardı, fakat şimdi &hemmiş her dı, ha insanlar bana eskisi kadar h mahvoldu. a var mı? Eski musi- ki b i hayat bugün var mı? Eski zevk, eski geş'e buğün var mı? — Evet yok! — Eskiden genç kizlar gece sabahlara kadar benim için göz dökerlerdi. De- lik: sevg lilerinin sesini duymak için en bü k delilikleri yapmaktan çe kinmezlerdi. Benim için ölenler, öldü- renler olürdü, adımı veceğ ile anarlardı Halbuki şimdi adımı anarlarken gülü yorisr, ben gülünç müyüm? dil Bilmem ama öyle bulanlar da var. — Fakat bilmiş el ki intikamım çok büyük olacak, ben gene eski kuvvetimi kozanacağım ve bunu sana isbat ta ede. bilirim. Henüz size ve sizin gibilere pek tesir etmiyorum. Çünkü büyükten işe başlamak benim #detimdir. Bu son sene- ” ya! — Bisim komşunun küçük kızı, öbür komşunun oğlunu sevip kaçmıştı. — Birak canım onlardan bahsetmiyo- üklerden baksediyorum. Kral- vermeyince bu e eski şiir buğün tekrar emrime ala- cağım, — Çok şk perisi. size çok a ilişmeyin! Bun; Mi kalb, kalb gezmek sizi daha çok Sedliriyormuş, —. doğru ama kabahat benim değil, 7 Habrikaarrın. > Anlamadım. yalvarırım. Yalnız i O galiba son sözümü duymaşdı, çünkü birdenbire 'kayboluvermişti. ie İsmet Hulüsi n sonra yavaş! SON; POSTA Akrep zehrine karşı bulunan yeni. serom Doktorlarımız ne diyorlar? Cezayir Pastör enstitüsü doktorların- dan Serjanın ekseriya ölümle neticele- nen akreb sokma. sına karşı bir se- ram keşfederek 33 kişinin O hayatını kurtardığını haber | vermiştik. Bu, be- İşeriyet için iyi bir İmüjdedir. Yeni keşit hakkında kuduz hastanesi müdürü Dr. bakleriyoloğ Ze kâi Müammer 'Dunçman ile görüştüm. Doktor Serjanı tanımakla beraber ken- disi Diyarbakırda ilk âkreb mücadelesi iadığı vakit crida yeni kurulan ku- €SS€SESİNİ, iri bulunu. yordu. Bu itibarla da müşahede ve ted- kikierinin kıymeti olduğu şübhesizdir. b Pektorun muayene evinde karşı karşı- i yayız. Dektor anlatıy | — Cezayir Pastör ensütüsü direktörü Serjanın akreb zehirine karşı bulduğu İseromu tatbik ettiği 33 hastadan aldığı iyi neticeyi: akademiye takdim ettiği hakkındaki telgrafı okudum. Fakat tel-' graf vazih değildir. Size bu meselenin €- sasımı önlatayım:; Evvele2 Pâris Pastör enstitüsü ikinci direktörü Profesör Kalmet yılan zehiri- ne kürşı bir serom keşfermişti. Bu se- rom, senelerdenberi zehirli yılan ısırs| malarına karşı muvaffakiyetle, tatbik es! | dilekte »di. Akreb zehiri de yılan zehiri cinsinden olmusı hasebile Katmetin bulduğu serom da zehirli akreb ısırmalarında tatbik e dilerek iyi neticeler glınmakta idi. Hattâ | Diyarbakırın meşhur zehirli akreblerine karşı lüzümunda Kalmetin bu seromun- dau da isüfade etmiştik. Binsünaleyh Serjanın veni bulduğu haber verilen sseromun ya Kalmetin yı ettiği kinden elde lan seromunun tatl neticedir veyahud doğrudan reb zehirinden istihsal ettiği akrebe kar- Şi bir seromdur. — Hangi memleketlerde akreb çoktur ve tehlikelidir? Bilhassa sıcak memleketlerdeki yı lan ve akrebler zehirli ve tehlikelidir. Bu akreblerin sokmaları saatlerce bir insanı ığruya ak- kıvrandırır, O kadar şiddetli ağrı ve san- cılar yapar. Ötedenberi buna karşı a- munyak ve emsali ka'evi ilâçlar tatbik edilirse de bu ıztırabı her saman dindir. mek kabil değildir. Böyle yapılacak se- rom pek kısa bir zamanda ısırılanın 17- tırabatını gidererek hayatını tehlikeden kurtarabilir. — Kaç nevi akreb vardır? — Başlıca !ki nevi akreb vardır. Birisi İher zaman ve her yerde görülen küçük akreblerdir. Bunların sokmaları o kadar ehemmiyeti haiz değildir. Diğer büyük j akrebler kı bunların biliheesa kuyrukları İalh yedi, sekiz ve hattâ dokuz boğuma ksjar olanları vardır. Zehirleri de kuy- wdaki boğumdadır, En uçta bir iğnesi vardır ki, bu iğne ile sokarak 26- i de vücude verir. — Bir dişi akreb ne kadar yavru ya- par? | — Disi bir akreb bir seferinde seksen kadar yavru yapar ve yavrular türedik- ten sonra &endi kendini zehirliyerek, yas ni karnına kuyruğundaki iğnesini batı- ik Bu hafta göreceğimiz ! filmler ve mevzuları Bu hafta İstanbul sinemalarında gös- terilen filmleri ve mevzularını bildiri yoruz: TALİH GÜNEŞİ Bu film Melek sinemasında gösteril- mektedir. Esther köyünden talihin! tecrübe için Huliywooda gelmiştir. Meşhur yıldız Herman vasıtasile bir filmde iş buluyor. Herman kendi filminde beraber oynatır. Esther çok muvaffak elmuj ve yıldız ol- muştur. İki'artist evlen'yorlar. Seyahat- ten sonra tekrar film çevirmeye başlı- yorlar. Herman içmeye başlamıştır. Ka- risinin yıldizı yükseldikçe kendisininki sönmeğe yüz tutmuştur. Sarhoşlukta yaptığı hareketlerden ka- rısının şöhretine zarar verdiğini görerek çok mütsessirdir. Artık iş te bulamıyor ve günlerini karısına kâtiblik etmekle vakit geçiriyor. Yine bir gün sarhoş olarak denize gi- riyor ve ölüsünü çıkarıyorlar. Karısı çok müteessirdir. Fakat gen'otin terketmi- yecektir. NAPOLYONUN ÇAPKINLIKLARI Saray sinemasının bu haftaki proğra- mını bu film teşkil etmektedir. Lisa «Yenas tiyatrosunda küçük bir artisttir. Büyük bır san'stkâr olmak he- vesindedir. 1808 deyiz. Napoleonun ayak- larına Avrupa kapanmış bulunmaktadır, Rusya ayak diriyor, Napoleon, Almanya da Erfurtta kralları ve Rusya Çarını top- luyor. Onun asıl maksadı Rusya ile an- laşıp Avrupayı taksim etmektir, Bu si- rada eğlenceler tertib ediliyor. Lisa da Napoleonun huzurunda oyun vermek hevesile Erfurta geliyor. Yolda ressam Heinz'a rastlıyorsa da kavga edip ayrıl- yorlar, He'nz, Napoleonu hiç sevmediğinden, cnun karikatürlerini yaparak dağıtmak üzere, Erfurt'a götürüyor. Erfurtta, Lisa Heinz'in babası ile tanışıyor. Adamca- ğiz, oğlunun evde bulunmamasından isti- fade ederek kızı onun odasına misafir e- diyor. Gece, Heinz odasına dönünce, Li- $a görür ve onu derhal kovar. Tiyatroda oynıyabilmek için, Lisa, Napoleonun ge- çeceği yolda bir ağaca tırmanıyor ve tam âraba geçtiği sırada kendini imparatorun arabasına atıyor. Bu hal Napoleonun pek hüşuna gidiyor ve ona baş rolü vers İrarak öldürür. Ölen ananın çesedile yav. rular beslenerek büyür. — Demek intihar eder, — Evet... Müntenir snanın cesedini de yavruları yiyerek beslenirler, büyürler. Soğuk mevsim girince bunlar da koğuk Giblerinde uyuşuk bir halde kalırlar, İlk- baharda harekete geçerler, İ Doktor ilâve etti: — Diyarbakırlılar, i'k gök gürleyince: «Akrehier çıkıyorlar» derler. Bilirsiniz iki, ilkbahar yağmurları ekseriyetle gök| gürlemesile başlar. Tevjik Necati Kozol Yüksek tedrisat müdürünün tedkik! eri Yüksek tedrisat umum müdürü Cövad Ankaradan” İstanbula gelmiştir. Dün İyüksek muallim mektebine ilâveten ya « pılacak paviyon inşantını gözden geçiren umüm müdür buğün Üniversitede meşgul olucaktır. | Frederik Marş ve Janet Gaynor «Talih Güneşi» filmmde diriyor. Kız pek muvaffak olamıyor ıse de, Napolconun tarafından yemeğe da- vet ediliyor. Kız, hapiste bulunan Heinzin affını rica ediyor, delikanlı ilkönce kızı« yorsa da sonradan yatışıyor ve kızla eve deniyor. MÜŞKÜL İTİRAF Sümer sinemasındaki bu film, Brik von Strohaym ve Albert Prejan tarafın. dan çevrilmiştir. Sihirbaz profesör Vinkler Parisin bü- yük barlarından birinde hünerlerini gös“ teriyor. Eskidenberi Goudon namından bir Amerikalıyı kendine düşman bili. yordu ve ondan intikam âlmak arzusun« da idi. Bir gece seyire'ler arasında onu görünce öldürüyor ve yakalanmamak için artist Helenei buluyor ve geceyi kendi- sile geçirmesini söylemesi için yirmi bin frank teklif ediyor. Kadın kabul ediyor- sa da Callas namındaki wvil zabıta me- muvu meseleden şübheleniyor. Callaş muvaffak olmak için genç zabıta müfet- tişlerinden Andre Laurenti Helene'e gön- deriyor. Kadın ona meylediyor. Delikanlı kızı seviyor. Helene ker şeyi ona anlat yor. İşi öğrenen Vinkler kendini öldü- rüyor. LOREL HARDİ FAKA BASMAZ «İpek» sinemasında gösterilen türkçe sözlendirilmiş bu komedinin mevzuu şudur: Lorel ve Hardy uzun bir seyahatten sonra yorgun ve bitkin Fervest şehri 10- könta ve oteline giriyorlar. Bir müddet yorgunluk aldıktan sonra otel sahibi Fin. den Marie Robert isminde bir kız tanıyıp tanımadığını soruyorlar. Ona gizlice bir $ır tevdi ediyorlar. Aniatıyorlar ki, Mary Robertin babası zengin bir altın madeni bırakarak ölmüştür. Tapu senedlerini Lerelle Hardiye teslim etmiş ve bu şe hirde yaşadığını zannettiği kızını bulup vermelerini söyliyerek ölmüştür. Fin, bu iki safdili aldatıp ellerinden senedleri almak için, otelde hizmetçilik eden hakiki Mary'yi gizliyor ve karısı şahtöz Lolayı Lorel Hardive o Mary'dir diye tanıtıyor. Lorel Hardy senedleri Fine teslim ediyorsa da br müddet sonra hakiki Mary ile buluşuyorler, Bin türlü mücadelelerden sonra iki kahramanımız senedleri geri &lmiya ve sehibine vermis ye muvallak oluyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: