5 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

5 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa © *Son Posta,, nın ikâyesi Tevekkeli eski adamlar uğuru atla, ave Fatta ve evde bulmuşlar.. Bezai bu hakikati bizzat tatmıştı. Ö« nun uğura filân pek itikadı yoktu; son tas şırıdıklatı ev, Beşiktaş Chetinde, bodur, ahşab cski bir bina idi. Kapıdan içeri gi- rince, insanı ilk karşılıyan manzara, iki gömme küpün bulunduğu malta döşeli, külf kokulu bir taşlıklı ve tam kapıya katşı gelen parmaklıklı bir asma katı, derince çıkıntısile üstelik taşlığa bir de loşluk vermekte idi. Kapmın her iki ta. rafından iki küçük pencere, kalım kafes. Jerile ve camlarının üstünde biriken ka« lin toz tabakalarile bu loş taşlığa hariçe ten kâfi aydınlığının girmesine mâni 0- Tuyordu. Sezal ve karımı, bu evi beğendiklerin- den tutmuş değillerdi. Daha evvel Orta- köyde oturdukları evin sahibi, kirayı yükseltmek isteyince ve —uyuşulamadı.- ğından dolayı evden çıkmalarını tacil e- dince denize düşenin yılana sarılması ka- bilinden onlar da bu evi tutmağla mecbur olruşlardı. Taşındıklarının haftasında evin uğuru meydana çıkmıştı. Daha evvelki evleri- nin ferah ve rahat olmasına mukabil, bunun kasvetli, dar olması Sezsinin ka- rısını cadece üzmekle kalmıyor, ikide bir kocasile arasında yeni bir kavganın Wesilesi oluyordu. O güne kadar arala« rında ehemmiyetli hiçbir kavga olmadı- B halde bu eve taşındıklarındanberi, ka- Tt koca arasında dırıltısız gün geçmiyor- du. O derecede ki arada, konturat olma- ga, Sezai evi çoktan terkedecekti; fukat bu noktayı karısına anlatmak kabil de- Bildi; kadın: — Sen sabahleyin çıkıp gidiyorsun.. ben bu kühi berhanede bir başıma kalı- yorum. Diyazdu. Kadın haklı idi, Evin harici Manzarası kadar dahili tertibatı da © Hisbette gönül karartıcı idi. Kapısı mut- fağa açılan, avuç içi kadar küçük bahçe- prakları bile güneş görememek yü- yer yer yemyeşil yosun kapla- mıştı, Mutfafa antredeki asma katın al- tına tesadüf eden kapıdan girilirdi. Mute fağın sol tarafındaki küçük karanlık bir merdiven insanı asma kalın bulunduğu kısma götürürdü. Buraya üç kapı açılır- dı: Yatak odalarının kapısı, ayni zaman- da hem oturma, hem de misafir odası va- zifesini gören kapı, btr de ayak yolu kas pısı... Evin bütün müştemilâti bundan ibaretti. Buraya taşındıklarmın üstünden kaç ay geçmesine rağ an güyri kabi ni muhafara ediyorı Zai dayanamadı; — Bu gidişle sen deli olacaksın... de- bir n hayatları, her emmül şekildeki hali- ; battâ bir gün Se- di. Sezat bir akşam daire âöl Şiktaş pazarından © nevalesini al- dıktan sonra mezeciye uğradı. Bu akşam nin «Son,Posta , nın ecebi romanı: 82 | luğile tanınmıştır... SON POSTA —e Onun ölüsünü, böyüü tple kızılmış, bem beyaz entarisile parmaklığa asılı buldular canı aylardanberi ilk defa bir Takı iç mek istemişti. Ertesi günün tatil günü olması da bu arzusunu teşci etmişli. Kü- çük bir şişe aldı. Salatalık, soğan, may- danoz ve saire de aldıktar? sonra meze- tiye biraz da pastırma kestirdi. Tam bu gırada yanı başında aşina bir ses duydu: — Vay Serzai! Hıymlı..ı senin — bizim buralarda ne İşih var?.. Yoksa yolunu şŞa- şırarak bizim semte mi düştün?.. Sezai, karşısındaki adamı - tanımakta güçlük çekmedi: Bu, eski kalem arkadaşlarından «Be- şiktaşlır İkabile anılan Hamdi idi. Bir kaç seneler ayni dairede çalışmışlardı. Sonraları, Hamdi, ticaret hayatına alıl- mak isi €ek komisyoncu olmuş ve dal- res nden çekilmişti. Sezai ânlattı: — Biz de birkaç aydır ki buraya taşın- dık, Beşiktaşlı olduk. Hamdi sordu: — Nerede oturuyorsunuz?... Sezal ona evinin yerini tarif etti. Ham- di, m durakladı. Beşiktaşı ka rış bildiği için bu tarif karşısında birden arkadaşıtın taşındığı evi tanıdı; gayri ihtiyari, Sezainin amuzuna elini — vura- Tak: ve sonra bir sır tevdi ediyormuş gibi: — Yahu o ev, bütün semtte uğursuz- diyerek — sözlerine devam etti.. Kapısından sağ girenlerin ya ölüsü çıkar, yahud çıkanlar, yurdu yuvaları dağılmış olarak o evi terkeder- ler. En son oraya bir mua'llim taşındı. Muallim aklı başında bir adamdı. Ken- disine günün birinde korkunç bir sinir bukranı geldi. Nikayet bu buhran o ka- dar artlı, o kadar arttı ki zavallı adam, bir gece yatağından kalkarak kapıdan girince kar: gelen asma katın parmak- lığına ken d asarak' hayatına — kıydı. Ertesi gün onun ölüsünü, boynu iple sı- Bir Gğnç Kızın Roriiam Esasen Amerika yolunda giden Lu- gi, arlık Fuad için tamamile eski gün-|denbire nasıl olup da delirmediğine ve lere aid bir hatıradan başka bir şey mijkendisinde Selmaya koşacak kuvveti idi? Amcasının kızını görmeğe karar ve- Fuad harekete geçmişti. O- banede konuşmak istemi- yordu. Sinir! e hâkim olamıyarak Selmanın başkalarının yanında kendi- sin; tahkir etimesinden korkuyordu. Bir mektubla ona her hangi bir yerde bu- lusmak için randevu vermek de imkân- sız olunca, onu bir gün yolda yakalayıp birdenbire karşısına çıkmak plânıni ta- sarları ve bu plânı tatbik etmek çare- lerini düşünmeğe başladı., o Kaza, anlatılamıyacak kadar kısa bir zamanda, bir şimşek çabukluğile ol- muş'u. Selma kütübhaneden çıkmca, karşt kaldırıma geçmek istemiş, fakat yolun ortasında iken ötetaraftan Fuadı göre- rok, gayri şuuri bir suretle geriye dön- müş ve tam o sırada gelmekte olan tram.vayın altında kalmıştı. #a kılmış, bembeyaz entarisile parmaklığa asılı buldular. Sezai, Hamdiden tekrar görüşmek Ü- zere ayrıldı; fakaf içine bir kurd girmiş- ti. Yolun İmtidadınca arkadaşının sözle- ri, kafasını bir burgu gibi oyuyordu. Yatsıya yakın anahtarile evinin kapısmı açarkçn bir an irkildi ve kapıdan içeri girerken bütün vücudünü bir ürperti kapladı. Kendilerinden evvelki kiracının, bembeyaz entarisile maslüb hayalini, karşısındaki asma katın parmaklığından hakikaten tarkıyormuş — gibi — gözlerine korkulu bir vehim doldurmuştu. Evi dolduran küf kokusu içinde mer« divenlerden yukarı çıktı. Karısile asma katta karşılaştılar: — Canım bu akşam biraz rakı içmek istedi Gülizar.. dedi,., gel beraber mutfa- Ba inelim de hem yemekleri ısıtalım, hem de şu salatayı yapalım... Karıtı salatayı yaparken Sezaj bir ka- deh yuvarladı ve bir pastırma parçasını ağzına alarak gevelemeğe uğraştı. Salü- ta yanılıp yemek ısinincıya kadar — şişe de bitmişti. Yukarı kata çıkmağa üşen- diler. Tepsiyi ekmek terekesinin üstüne koyarak tahta iskemleleri çekip yemeği oracıkta yediler. Öteden beriden konuş. tular. İyice çakır keyif olan Sezai bir st- ra boş bulunarak, akşam pazarda rasi- geldiği Beşiktaşlı Hamdinin, oturdukla- rı ev hakkındaki sözlerini ağzından ka- W Aralarında güzel güzel konuüşür- larken bu bahis, çıban başt kopartmak kabilinden tekrar aralarında ev bahsini canlandırdı, Sezal yatakta çabuk uyudu; fakat Gü- Hzar, bütün gece maslüb muallimin ha- yalotl Tle müteheyyiçti. Sabahleyin karı koca arasında tekrar kızıl bir kıyamel koptu; hattâ o derece ki, bir sıra kadin, başına şapkasımı giydiği gibi sokak kapı- sından dışarı fırladı. Sezat benüz entari- sini soyunuyordu. Karısınm bu hali kar- şısında kendisini tutamayıp ne yaplığını gibi Selmanın vücudi H'e tramvay altından çıkarıldığını gör- |tır müştü. — Bir tarafındı dolsun, Müci: Genç kızın rengi bembeyaz, gözleri la bir yara yok ham- | feci kabilinden kurtulmuş. | vakit derin iniltilerle kıpırdayan du- Mueazzez Tahsin Berkand |kapalı idi. Alnındaki çizgilerden ve çe- nesinin şımasından büyük bir korku geçirdiği belli oluyordu. Onu kanlar içinde, vücudünün bir tarafı sakatlanmış — bulacağını tahmin ederken koldırımın üzerinde üuyuyor- muş gibi yattığını görünce Fuadın aklı başma gelmişti. Hemen vaziyeti ve kim olkduğunu polislere anlatarak Selmayı bir otomobile koyup hastaneye götür- dü. Yarım saat içine sığan bu vak'alar Fuarl bu manzarayı hatırladıkca, hir- bulduğuna hâlâ şaşıyordu. O dakikada çok kadir ve sürükleyici bir kudretin altında hareket ettiği muhakkaktı, Na- kesi yararak koşmüş ve tramva- Bir saniye içinde kın uğultusu hâlâ kulakla- — Çiğnendi gilli zavallı kızcağız. Başka kadınların beyaz ve çürük dişlerile mukayese D a ci « çok daba beyaz, çok daha parlak dişlerini kendi lokoli edip ye'se kapılmaktansa DEYELAR sahib oldu DE drdru Çdi parlak dişlere RADYOLİN, kir tabakasından daha sert, fakat mine tabaknsından daha yumuşak olduğu için dişleri çizmeden temizliyen ve parlatan yegâne diş macunudur. NEVROZİ Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve Lütün ağrıların.zı derhal keser, İcabında günde üç kaşe alınabilir. şaşırarak sırtından çıkardığı entariyi kas rısının arkasından fırlattı. Kahvesini iç- raeğe bile lüzum görmiyerek o da biraz sonra alelâcele sokağla çıktı Sokaklarda teklük kimseler vardı. Â- deti hilâfına bir kahveye girerek bir kah- ve içti ve dafre zamanını getirmeğe uğ- raşarak biraz gazete okudu. Dairede bütün gün kafası dalgındı. Karısı gilse gitse; komşulara, yahud ah- bablarına gitmiş olurdu. Evin iki anah- tarından birisi kendisinde, diğeri karı- sında olduğu için akşam bililtizam evine biraz geç gitmeği tasmim etti, Bu niyetle her akşamki gibi acul adımlarla değil, çarşıdaki dükkân vitrinlerini seyrederekl ağır ağır evinin yolunu tuttu. Tam soka- ğın küşesini döndüğü esnada birden du- rakladı. Bütün vücudü, şiddetli bir sare sınlı içinde Idi: Evinin kapısı önünde ko- nu kömşu bir sürü mahalleli toplanmış- lardı. Birden metanetini toplryarak izdi- hamı yardı. — No oluyor, Allah aşkıma ne oluyor?.. diye bağırdı. —— ——— —— A e acısını daha az duyacak- tede geçen ilk gece, Fuad çok ler yaşamıştı. Selmanın vakit Karısı boylu boyuna taşlıkta uzanmış” t. Komşu kadınlar, kolonya ile şakaklar rını, kollarını ovuyoriardı. Sezal, etrafir na göz gezdirince meseleyi anlamaktâ güçlük çekmedi: Sabahleyin |karısının arkasından hiddetle fırlatmış ,olduğu bes yaz patiska entarisi, odalarının ününde ki asma katın parmaklığındaki çiviler- den birisine takılarak upuzun asılı kal rautşt. Ö gün kaçtığından pişman ve kocasını gücencirdiğine bütün gü9 nedamet ederek akşamın geç saatind€ kapıdan giren Gülizar, evin loş medhâr linde sarkan bu bembeyaz cisim karşi” sında, ona kocasının kendisine kızara$ kendisinden evvelki muallim gibi inti” har etmiş olduğu vehmini vermiş ve bö yüzder hemen oracıkta düşüp bayılmıştk YARINKİ NÜSHANIZDA: Suçu ne imiş ? Yazan: G. Ruklin Rusçadan çeviren: Alaz A? yormuş göbi halif nefeslerle mirıldani" yordu: — Küçük Selmam, benim yüzümdef! ıztırab çekiyorsun değil mi? Affet bü” ni yavrum.. seni hiç üzmiyeceğim.. bü” ni istemezsca dünyanın öteki ucuna dakları, şuursuz açılıp kapanan gözleri Ukarsısında bir çocuk gibi hıçkırarak ağlamamak için fevkalbeşer bir irade kuv satfetmişti. Her yarım saatte bir kapıdan başını uzatan doktora veya hastabakıcıya ü- mid dilenen, yalvaran gözlerle bakar- ken, içinden derin bir dua yükseliyor- — Allahım, onu kuürtar! rtülerin altında mermerden bir heykel gibi! cansız yatan bu genç vücu- dün tekrar dirilip kıpırdamaması, ko- şup eğlenmemesi, gülüp söylememesi Fuad için, korkulu bir ömür kadar u- (, < akıllara sığmıyan bir facia olur- zamıştı; fakat asıl kâbuslu günler ve| 4 Hayır, bü üşyleî— ürpertici ihtimali — Kabahat hep vatmanda... geceler ondan sonra başlamıştı. bir saniye bile düşünmek en akıllı bir — Asmalı, lincetmeli herifi... Genç kız baygınlıktan ancak yirmi | insan; çildıirtmağa küâfiydi... Biraz son- — Yok canim ,adamcağızın suçu y(ık;wdört saat sonra gözlerini açmış ve an-İra bu solgun dudaklar gülümsiyecek, tam zamanında freni sıkıştırmak için Cak © zaman kolundaki kırık meydana | genç kr: anaklarını gölgeliyen kir- çabaladığını gözlerimle gördüm. çıkmuştı. pikleri titriyecek ve Selma hayata tek- — Kabahat kızda, tramvayın önüne| - Fuad bir taraftan doktorlarla uğra-|rar gözlerini açacak... atılmasaydı. şırken, bir taraftan da İstanbula hemen | — Fusd hayatında ilk defa olarak bu - Belki de kendisini öldürmek is-|gelmesi içir Trabzona halasına yazmış-|gece ka'binde gizli kalan bir «Baba> tedi: İtı Selmayı sadece doktorlarla hastaba-|köşesi keşfetmişti. Iztırabla kıvranan — Yarın gazetelerde okuruz. Mutla- kıcıların elleri arasında bırakmak kal-|bu bemheyaz üzerinde parlıyan ter ka işin içinde gene bir sevda meselesi hine dokunuyordu. danelerini nem bir tülbendle silerken, yar. — Küçük kızım gözlerini açtığı vakit |haşını yavaşca Selmanın yastığına yak- Fuad korkulu bir rüyada yaşıyormuş|karşısında kendisini candan seven bi-|laştırıyor ve kendi kendisine konuşu- — Hayır, baksana tekerleğin tâ di- binde yatıyor. Baygın olmalı. deceğim.. fakat sen artık gözlerini â6* böyle upuzun harekelsiz yatma, bir dö” fa bana bak.. bir defa canlı bakışlarıM gözlerimde yaşat! Genç kızın uyanması çok izlirabli ol müuştu. Bir taraftan kolundaki kırık, taraftan sarsınltı ve korkudan geleti d nir buhsanı onu en ağır bir hastal yeni kalkmış gibi hırpalamıştı. — Doktor, kolum çok acıyor. — Bir aya kadar bir şeyciğin kalmi” yacak hanun kızım, Yalnız sen alçıyt koymamıza raz: ol, böyle ağlayıp pınma, göreceksin sancıların nasıl çecek, — Peki doktor... Yalnız halami İ” tiyorum. Ona bir haber göndermek ** bil mi? — Fuesd bey telgraf çekti yavrur halanız hemen gelecek. — Fusd bey mi? — Öyl sizi buraya getiren n_;“, Bil mi? -Yoksa farkında değl misinir” Dniğ ee" — Fuad m:? Demek rüya deği'inE <Arkası vif y -- yGy TT Y yar F- DELERETESER ST A RLYAZ i ' A j 4 l ea a

Bu sayıdan diğer sayfalar: