10 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AT AÇ TRLARTT NDU 2 Sayfa aker —- . .. Hergün İstanbulda Nakliye işciliği Yazan: Muhittin Birgçen A nadolunun eski bir an'anesi vardır: «İş mi arıyorsun? İs- tanbula'» Anadolunun hemen her tara- fında, yer yer, köy köy, bu, eski bir an' ne halindedir ve bu an'âne, asırlar ara. sında devam edip gelmiştir. İstanbul, za- man zaman Anadoludan, iş için gelen ve adetâ bir muhaceret nisbetlerini alan ha- reket dalgalarına şahid olmuş ve bu hale karşı, devir devir, muhtelif tedbirler al- mıştır. Şimdiki Bostancının - köprüsünü, şehrin o zaman da hudud noktası yapan İstanbul şehri, bir zamanlar, oradan içeri girenleri birer birer kontrol ederdi. O zamanlar, Anadoludan İstanbula doğru akıp giden bu iş arama hareketini tabil bulabilirdik; Anadolu harab ve iş- siz, İstanbul da büyük imparatorluğun zengin payitahtı idi. Anadolu zulüm al- tında kavrulduğu için, insanlar canları- nı İstanbula atmaya ve orada barınmaya çalışırlardı. Bununla beraber, bu hare- ket bazan o kadar ifrata gitmiştir ki, İs- tanbulun Osmanlı muhiti «Türkün» bu âdetile eğlenmek için türlü türlü hikâye- ler ve masallar icad etmişlerdi. Bu ma- salları ve hikâyeleri bizim nesil dahi bol bol dinlemiştir. Anadolunun bu an'anesine mukabil İs- tanbulun bir an'anesi vardır: - Anadol dan gelip İstanbulda yerleşenlere müm- | kün mertebe iş vermeği İstanbulun bir borcu bilir. Bu borcu öde çin bulda ayrıca teşkilâtlar yapılır. dersiniz ki bu teşk ar, İstanbulun İşi- ni tanzim için icad edilmiştir; hayır, bun- lar İstanbulun iş hayatını tanzim için de- ğil, Anadoludan gelip İstanbulda iş arı- yanları barındırmak maksadile — vücude gelmiş ve öylece muhafaza edilmiş teşek- küllerdir. Son otuz sene içinde bunların birkaç defa Isimleri değişti; fakat, bünye- lerinde değişmiş hiçbir şey yoktur: Hep eski bünye! İstanbuldaki bu nevi teşkilâtın tarih içindeki tekâmülünü yazmak uzun bir bahistir. O tarafa gitmiyeceğim. Üzerin: de durmak istediğim şey, Hiye işciliği ve nakliye te ir. Bu| teşkilâtın bugünkü bünyesi, ç ş bir an'anenin, sırf âdet ve an'ane olduğu için, hâlâ eski şeklile muhafaza edilen varlığından ibarettir. Ben dünyaya gö- | zümü açtığım zaman, Abdülhamid dev- | rinde, bunların adetâ siyasi bir varlıkla- rı vardı ve kâhyalar, Yıldızım ileri gelen adamlarından biri idi, İttihad ve Terak- ki, bunlarda, kendinden evvelki devir gi- bi, İstanbul için mühim bir siyasi kuv- vet varlığı tevehhüm etti ve bunları Yıl- Gızdan çözüp Nuruosmaniyeye bağladı. Cumhuriyet devri bu işi biraz daha ısla- ha gayret etmekle beraber, o da bünyeyi | değiştirmek cihetini hiç tecrübe değildir. elmiş Bugün İstanbulda bir hamallar ve ara- bacılar teşkilâti vardır. Bu teşkilâtların birer de nakliye tarifeleri vardır. Az çok | herkes ve bilhassa tüccarlar, fabrika ve| atölye sahibleri bilirler ki hamalların ıı-( rifesinde bir ton yükün yarım kilometre- lik bir mesafeye nakli, bazı maddeler ü- zerinde, on beş liraya - evet, tamam on beş liraya - kadar çıktığı vakidir! İnanı- Tamıyacak derecede garib olan bu — işin böyle olmasına rağmen, öte tarafta ha- malların hemen hepsi de günde bir lira kazanmayı en güzel bir İş sayarlar. Ne- den? Çünkü, elli hamalla idaresi müm- kün olan bir iskelede birkaç yüz hamal bulunur ve bunlar işe nöbetle giderler. | Ayni hal arabacılar için de vakidir. Hur- | da arabalar, hurdalaşmış beygirler, işe | nöbetle girerler ve — arabacılar, yüksek tarifelere rağmen, işsi | ikten v -kazanç azlığından müştekidirler. Neden bu böyle oluyor? Eski zaman-| larda zengin ve saltanatlı İstanbul, Ana-! doludan iş bulmak için gelenlere böyle imtiyazlar vermeğe belki de mecburdu. | Çünkü Anadolu o zamanlar cidden peri-| ganlık ve işsizlik, zulüm ve itisaf içinde yaşardı. Halbuki bugün öyle değildir. İs- | tanbul o eski İstanbul olmadığı gibi, A-; nadolu da eski Anadolu değildir. Türki- yenin her tarafında, çalışmak istiyenler için bol bol iş vardır. Birçok yerlerde iş Var, işçi yoktur. İstanbulda hamal olup tembel tembel iş belkiyen ve günde 50-60 kuruşu ancak çıkarabilen insanlar, Ana- dolunun bu iş sahalarına gidip esaslı İşçi olmayı öğrenseler elbet daha fazla kaza- | Resimli Makale: Evvelâ düşün, sonra düşüncene verecı tasarla, daha sonra söyliyeceğin şeyi sö; iyi olup olmıyacağını ölç. SON POSTA DE Dost sözü. 3A Düşünmeden konuşan, ifade şeklini hazırlamadan — ileri eğin ifade — şeklin! ) atılan, Tüzumsuz yere söyliyen adam nişan almadan tüfeği iylememenin daha sz Terzisini mahküm Ettiren kadın Resmini gördüğünüz genç kız, ziye yaptırdığı kolsuz bir tuva kasında pot olduğu için mahkemeye müracaat etmiş ve davayı kazanara'ı tam 240 lira tazminat almıştır. narlar. Güya sermayedar ve müteşebbis olan arabacılar için de vaziyet, bazı kü- çük farklarla aynidir, * İstanbulda şehir nakliyesini ucuzlat- mak için bu nakliyeyi teknik ve teşkilât bakımından modernleştirmek - lâzımdır. İstanbulda hayatı ucuzlatmanın n- de budur, Dün yazdığım, el a- rabasile nakliye facfası, «fakir adamların ekmeğini düşünmek» ten ileri gelen bır haldir. Hayır, bunlar fakir, fakat ayni zamanda gafil adamlardır. Çalışmak yen insan için Türkiyenin her tarafındı hergün yeni İş açılıyor ve her yerde uçı- lah işin en küçüğü İstar.buldaki hamalla arabacının gündeliğinden fazla gündelik temin ediyor, Unutmiyalım: İstanbul hamal ve ara- ba için değil, hamal ve araba İstanbul içindir. İstanbul modern bir nakliye teş- kilâtına sahib olmaya, hem hayat pah hliğı ile mücadele için, hem de bir ecne- bi geldiği zaman, bizim şehir sokakları- mızı bugünkü — manzarasile için lâzımdır. Ayni zamanda Anadolu- nun bir sürü gafil çocukları İstanbulda işsiz kala kala, zorla öğrenmelidirler ki işin iyisi, moderni, kazanç vereni İstanbul değil, Anadoluda vardır. ise| Ayni mülâhazaları, İstanbulun ayak| Yahu S İsatıcıları hakkında da tatbik edebilir- | yet siniz, F Muhittin Birgen İSTER Bir meslekdaşımız geçen akşam dikçe tatlılaşır, birlikle yemek yiyerek mişler ve bir lokantaya girmişler. Kendisi anlatıyor: — Bire doğru sokağa çıktık. Beyoğlu caddesini baştan bz şa geçük. Mübalâğasız ya iki adama, ya üç adama rastgel- dik. Tek nakliye vasıtası ile karşılaşmad beş on gölgenin kımıldadığı bir eğlence yeri Meslekdaşımız düşünmüş: çarpmadı. İSTER görmemesi | 19 İNAN, Ankaradan mekteb erkadaşı ile karşılaşmış, çocukluk hauraları eski n ni boşaltan bir avcıya benzer. u ARASIN A Fransız talebesi DA 'i Eğleniyor ) Dinlemediniz ki!. Bir muharrir bir- piyes - yazmıştı. Yazdığı piyesi bir tiyatro rejisörüne okudu ve okuduktan sonra: — Nasıl buldunuz, dedi, temsil edi- Ür değil mi? Rejisör cevab verdi: Temsiline imkân yoktur. Piyesi beğenmedim. — Beğenmediniz mi, siz piyesi din- lemediniz ki beğenmiyesiniz, ben 0- kurken uyuyordunuz.. — Daha iyi söylediniz. ya, piyes hakkındaki fikrimi evvelden de tu ruretle size bildirmişim! Melem * Gıdaların karakter üzerine tesirleri yarattığı fikrine k âlim, bu fikririn dı ruluğunu tecrübe ile i&bat etmeğe kal- kışmış «ne yediğini söyle, kim olduğunu sana söyleyim!» tarrında bir de nazariye kurmuştur. Amerikalı âlim, bu tecrübe - sini yapmak için bir çok beyaz fareler tedarik ederek bunları muhtelif usuller | Paris üniversitelerinde okuyan fakir ta- ile beslemiştir. Fransız yemekleri ile (lebelerin yaşadıkları mahalledir. Bura- (salçalı et, salata ve meyvalarile) besle-| daki yüzlerce talebe, kendi aralarında sık nenler Fransız tipiri iktisab etmişlerdir: | sık eğlenceler tertib ederek hoşça vakit Boyları orta, şişmanlıkları tabi, kılları | geçirirler. Yukarıdaki resim, bunların çok ve sört | yaptıkları son tezahüratı göstermektedir. Başka fareleri Japon usulile (balık, çok pirinç, çağanas ile) besl. Buıv!.ıı'î küçük boylu, sinirli ve çevik olmuşlardır. | Hind usulile beslediği fareler (tuzlu ba- lıklar, kırmızı biber) kısaca boylu, kuru| İngiltere dahiliye nezareti hapishaneler çehreli olmuşlar, Hind fakirlerine ben -| direktörlüğünün — neşrettiği — istatistiğin zemişler, İngiliz usulile bestenen farele- | bazı rakamları uzun uzadıya İngiliz gaze- rin, hepsinden talihsiz olduklarımı Ame -| telerini işgal etmektedir. Geçea sene hü- rikalı âlim söylüyor. Bunları beyaz ek -| küm giyen 53633 hırsızlık mahkümunun mek, jambon, haşlanmış kuzu, haşlarımış | Üçte birini on beş yaşından aşağı erkek, sığır, haşlanmış otlar ve çÇay ile € -|kız küçükler, 8695 kasa hırsızlığı mahkü- miştir. Bu fareler büyümüşler, çok bü -| munun üçte ikisini de her iki cinse me yük kirmı ıklar çıkarmışlar. Fakat |sub gayri reşidler teşkil etmektedir. Bu akterleri değişmiştir. Ni- | istatistikten alınan umumi neticeye göre âmeti göste Sir. | mücrimlik küçük yaşlarda artmakta, 15-20 İngiliz «kasavı arasında azalmakta, dsha yukarı yaş- a ise daha fazla eksiltmektedir. Bu ha kikatin tesbit edilmesi üzerine hâkimler üçük mücrimlere karşı şiddetli davran- mağa başlamışlardır. Bunları 21 yaşını ik- mal edinceye kadar atlahhanelerde hapse Hebicinisi rinden | Pahküm etmektedirler. Böyle küçük | mücrimlere karşı ekseriyetle sopa cezası da verdiği bir könferansta İ l B Ayaştayn'in meşhur nisbi- | 14 tatbik edilmektedir. e hücum ederek: atarak dünya ile eğlenmiştir!> diye bay- böyle bir nazariye | kırmıştır. İSTER İNANMA! — Bunun sebebi ne? Yokluk, fıkaralık desem deği.. Çünkü memlekel nisbi bir refah içinde, buru her şeyden anlıyoruz, fakat gene de gece hayatı yok... c birden hatırına gelmiş: — Bu da moda, demiş, Otomobil ve radyo müreffeh sınıfı meşgul ediyor da.. Onun için bizde gece hayatı yok, onun için sokaklar 1ssız, diye söylenmiş. Kendı besabımıza biz meslekdaşımızın hakikati kesfetmiş olduğuna inanmadık, Fakat ey okuyucu sen: İSTER İNANMA! Parıs Kartıye Laten denilen mahailesi bilhassa dünyanın her taralından gelip İngilterede küçük mücrimler arlıyor Aynştayn dünya ile alay mı etmiş Mançes rekti İgel, Lond gelen iki maziyi anmak iste- ık. Pencere'erinden dikkatimize İNAN, Sözün Kısası Gazeteciler — Yazan: Kleman Votol F ransız Cumhurrcisi, bir gazet teci ziyafetinin sonunda KeK disini davet edenlere ve onların meslelit daşlarına vazifeleri hakkında ibret verit €i bir nutuk söyledi: — Hakikat üzerinde titiz bir itina göf” teriniz, hâdiselere şekillerini değiştirtei ve endişeye bu kadar müsaid efkârı umu* miyeyi heyecana düşüren mübalüğalar” gan çekininiz. Skandal anlatmak zevkdi pırakınız, dedi. : * Hakikat mi dediniz? Her gazetecinifi olmasa bile her gazetenin kendisine g0f re bir hakikati vardır, Başka türlü de e0 lamaz. Müsyö Lebrun: — Samimi olmaya itina ile çalış demeli idi. Kuyudan çıkan kadınım elinde bir ây$ na vardır. Kim bilir belki de makyaj yap" mak niyetindedir. : Mübalâğa mı dediniz? Bu asırda her yerde mübalâğa vardife bunun içindir ki yekdiğerinin tesirini if4 na etmektedirler. Ğ Efkârı ümumiyenin endişeye kapılma* sı ise bence müreccahtır, sebeb de yolk değildir, sanırım. d VeLd Skandallere gelince., doğrudur, bunla* | Tı ortadan kaldırmalı. İlk adım politikât cılarındır... ( * ! Lyonda bir gazeteci için yapılan ruhs ni âyin esnasında kardinal Gerlier de bit vâz verdi: — Gazeteciler, bilinen ve bilinmiyemi okuyucuların — vicdaanları gibidir, dedik Evet, her gazetecinin bir ailesi vardıt ve bu mes'uliyet onu yük altında bulun« dürur. Hülâsa bütün bunlarda, bahis mevzuu © olan sadece bizim vazifelerimizdir. * Fakat okuyucuların da vazifeleri y mu? Kendi hesabıma aklıma gelen cü leleri söyliyeyim: söylediklerine inanmayınız, güç, zahmetli, ekseriy leğin ameleliğini yapan azim ekseriyetl itibarile merd Insanlardır. Başkalarınt şereflendirirler. Kendilerininki — müstes« na olmak Üzere hor davayı müdafaa e< derler. Onların sayesinde birçok sarı kurulmuştur ve kendilerinin - <evlimiz sıfatını verdikleri matbu basın kurumu bir nevi samanlıktır. Sonra da aziz oku« yucular, gazetecilerden her vakit ve hefi şeyde sizin fikrinizde olmalarını isteme-s yiniz. Hakikf bir muharrir sizin fikrinizi değil, kendi fikrini söylemek vazifesile mükelleftir. Model gazeteci düşündüğü- nü yazar, model okuyucu da bundan da layı ona minnettar olmalıdır. Büu da.. matbuat hürriyetine hürmet etmenin bir şeklidir. Gölhane müsamereleri Gülhane tatbikat Mektebinde — senenimi PT dncl tıbbi müsameresi Rontgen Profesörü |Sükrü Cangörün reisliğinde yapılmıştır. Bu toplantıda kulak asistanı Dr. Oğuz, dâhiliye aslstanı Dr. Bsad, Baş asistan - Dr. Recal ve diğer bazı asistanlar tarafından l« kirler söylenmiştir. Münakaşalara Prof. Ab- dülkadir Noyan, Prof. Lütfü Aksu, Prof. Mu« rad Cankat ve diğer bir çok doktorlar iştis rük etmişlerdir. Topkapı Spor klübü toplantısı 'Topkapı spor klübünden: Klübümüzün kongresi Şehremini Halke « vi salonunda bu akşam ssat 2040 da ya « pilacaktır. Klüble alüâkadar olanların leş « rifleri rica olunur. gazetecilce C DAKRKVYIM G Arabi sene 1367 — Gazeteciler hakkında bedhahlarır İ 'a neticesiz bir mesa 3 #zHtElEr BO

Bu sayıdan diğer sayfalar: