10 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

10 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RR RE RR İİ BAD İAESS kar. 10 Nisan Ma “Son Posta, nın Peşte mektubları car hükümeti nasyonal sosyalizme harb açtı Bir taraftan Syalizme kapamak için tedbir alınırken diğer Yahudiler aleyhinde de kararlar veriliyor Macar kabinesi azaları bir arada Budapeşte, 6 Nisan plânını muvaffakiyetle tatbik edip ede - iz günden göze Kiş imiyoceği ayca bir bahis teştil eder. Evvelce de bildirdiğim gibi | İşte, bizim işlerimiz bu merkezdedir. Siyaşt yonal Sosyalizm sa ar ze anlarda çok artmış olduğu için, hükü - in faaliyeti etrafında da siyasi dedi - Şok ileri gitmiş ve geçen hafta tar, toda büyük münakaşalar olmuş- tin, Sağ cenah müfritlerinin, liberalle - Müstakil çiftçi partisinin ayrı ayrı İştirak ettikleri bu uzun parlâmento mü- dağa sonunda hâsıl olan intabe şu- ki Macaristanın harici ve dahili si - a birdenbire birinci plâna gelmiş meselelerle dolu bulunuyor. Bu « Sürkü merkez itihadı hükümeti bu me - Sileleri halledecek bir takım tedbirler al- Mayı kararlaştırmıştır. Parlâmento münakaşalarını pazar gü- Wü Amiral Horti tarafından Macar mil - etine hitaben, irad edilen bir radyo nut- Ku takib etti, Nutkun irad edildiği saatte ipeştenin daima canlı duran sokak- M © kadar tenhalaşinıştı ki bazi kenar - insan bile görmek kabil de - Hdi. Amiral Hor nutku söyledi. Her- da edyoların başına toplanarak onu ediler. Nutkun üzerinde en çok ısrar ay Mesele, nasyonal sosyalizmin yap- Maç, AEojik propaganda idi. Amiral, “ tanın bu nevi müfrit ve ihtilâl kirlere karşı mücadele etmesini ve Mr olmasını pek iyi bildiğini söy- nl k bü hususta Bela Kun isyanını mi- da olarak gösterdi. Bu demagojik pro min bilhassa ordu 14 İİ Doktası üzerinde durdu. Ordunun, ik için bir bekçi olduğunu #zah ile kıy dan her türlü siyasetin eli çekilme- Millet dedi. Hülüsa, devlet relsi, Macar agi İNE çok güzel şeyler söyledi Söy- « Yna, bu işlerde sözün muvaffakiyet de, pk Azdır. Bu hakikati devlet reisi dan, net te çok iyi biliyorlar. Bun- Ağı anl Amiral, hükümetin hazırla - $ Senelik plânla herkes? ve bil AŞsiZ gençliğe iş vereceğinden, kp m Macarların bu işlerde ça- ve huzur içinde yaşamaları KİN maillerde bulundu. ka Büristan, nasyonal sosyalizme karşı kapamak için gerek fikir ve Diyor İŞ sahasında büyük bir hamle ya - Melanj, Bu hamlenin içinde Yahudi me- hülle ir Meseleyi «kanun dairesinde Y, » İstiyen hükümet, aş yavaş ye Nüdilerin işler üzerindeki tesirlerini üne, abalelerini azaltıp, bugün Yahu- Ma, “inde bulunan bir takım yerleri ka, Sira geçirmek gayesini güden bir dye azırıyor. Bu kanuna göre, Ya- m gerek sanayide, getek ticarette, Betek kültür ve fikir işlerindeki teşeb - Ve hizmet bakımından haiz oldukları ii üevkü şimdilik yarı yarıya dü- tmektip. Hazırlanan kanun lâyihası, bu ere #ürette tahakkuk ettirecek bir M esaslar ve nisbetler koymaktadır. ümet, demagoji propagan- ; Bi düşünüyor. Fükat, bu f er müs Bıler; bir taraftan da şiddetli bir muka- en hâH kalmıyacakları Macaristanın — kapılarını Nasyonal rşı Yahudilerin de ne /bir halde kalan Feriköy kkil görünürlerse görün -İluna vilâyet ziraat mü Macaristanm hayatında yeni bir devir başlıyor. Bu devrin hususiyeti şüradadır: Hükümet, nasyonal sosyalizmin yaptığı tahrikâtla mücadeleye karar vermiş gö- rünüyor. Yalnız, dikkale değer değil mi- dir ki, müracaat ettiği tedbirlerin başlı cası, yani Yabudiler aleyhindeki ted- bir, bizzat nasyonal sosyalizmin yapmak istediği şeyden pek az farklıdır! * Avusturya ahvali artık şükünet içine girmiştir. Viyanadan gelenler orada ha- yatın tabil şeklini aldığını va hattâ daha ileri gidip Viyananm ney'elendiğini söy- Wöyorlar. Yalnız Yahudiler çok sıkı için- de bulünuyorlar. Bunların hükümetten pasaport almaları da, gitmek istedikleri memleketlerden vize almaları da fevke- iâde müşkül bir iş olmuştur. Bir çe memleketler, Yahudilere ikamet vizesi vermiyorlar. Anlaşılan Almanya, Avusturyanın ik- tısadi hayatını canlandırmıya karar ver- miş. Bir haftadanberi bülün Avusturya fabrikaları mühim siparişler almakladır. Etraftan mütemadiyen amele toplamak- tadırlar, Bu arada Avusturyanın meşhur demir ve çelik müessesesi olan Alpine Möntan ve Seyer müesseseleri hükümet- ten pek çok siparişler almışlardır. Alınan siparişler içinde pek külli mikdarda oto- mobil ve kamyonla gene külli mikdar- da makine ve harb malzemesi bulunuyor. Fabrikalar bir haftadanberi binlerce amele kaydetmektedirler, Ayni suretle, Almanya Avusturyada da Almanyada olduğu gibi büyük otomobil yolları yapmıya karar vermiştir. Bu yol- ların inşası memlekete sade yollarda de. gil, her sahada geniş nisbetlerde iş teda- rikini temin eyliyecektir. Şimdiki halde, Viyananın balayı içinde bulunduğu mu- hakkaktır. Şehir hareket halinde ve neş'e ile dolu olduğunu söylemekte herkes müttefiktir. Fakat, bu hal devam edecek mi, orasını Allah bilir! Török Bela Aşıklar mezarlığı spor sahası olamıyor Kasımpaşa Spor klübü evvelce Va - kıflar idaresinde bulunan Kasımpaşa - daki Âşıklar mezarlığını müsaade ala - rak düzeltip futbol sahası şekline sok - mak üzere faaliyete geçmiş, bir çok kı- sımlarını düzeltmiş, epeyce masraf et - miştir. Halbuki belediye ile Vakıflar idaresi arasındaki ihtilâfı halleden ha- kem hey'eti bu yeri belediyeye ver - miştir. Şehircilik mütehassısı Prostun | öre Âşıklar mezarlığından yol | alsel çin futbol sahası ola -| mıyacağı spor klübüne bildirilmiştir. Feriköy mezarlık yoluna ağaç dikiliyor Hayli zamandanberi pek bakımsız; mezarlığı yo- yetince iki taraflı servi ağaçları dikilmesine karar verilmiş ve dünden itibaren de işe bağ“ İ gösterm, Maılmaktadır. Bu takdirde hükümetin |lanmıştır. m m m Ad e ie SON POSTA Yt Çinin şimalindeki Türk o ülkelerinden, on yaşında Tuğ han isminde bir Türk ço cuğu Çine gelmişti, Bu çocuk zamanla bir Çinliden daha iyi çin- ce öğrenmiş ve Çinin bugün bile en büyük sayılan bir şairi ol muştur, Tuğ han is- mi, Çin lisanında, her kelimenin uğradığı 4- kıbete uğramış ve Tu-Fur şekline kalbe» dilmiştir. Çinin büyük şairi Liponun Oo yaşadığı tarihte onunla bera- ber yaşamış, onunla kadeh ve şiir arkadaşlığı yapmış olan Tu-funun hayatı, imparator Mivg-Hvan- gın şair ve âlimleri himaye eden salla - natı zamanına tesadüf eder, Bu şair, iyi bir ilim sahibi de olduktan sonr, akademide imtihan verip şiirle - fini kabul ettirebilmek için, o zaman Çi- nin payitahtı olan Şang-tu şehrine gel - miş, büyük bir ümidle eserlerinden £*- lecek faydayı düşünmeğe başlamıştı. Cebinde bir parası yoktu. Fakaz esaser nun paraya da ihtiyacı yoktu. Cebler' de| hâsının mahsulü olan şiirlerle dolu idi Bunlar başlı başına bir servet değil mi idi? Şehre girer girmez doğ: koşmuş, bu kıymettar esi ine tevdi etmişti. İlim 0 ca akademiye lerini keadile - am'atının tak» vekkil bekliyordu. Fakat üracaat ettiği zama min ettiği ve düşündüğü Akademi şiirlerini, bir diğ için veddediyordu. | Bu red, şiirlerindeki kelimelerin ma - nalarını anlıyamıyanlar, hattâ onları doğ- ru okuyamıyanlar tarafından yaplimıştı. Esasen Li-po da, ayni tahkire maruz kalmamış mı idi? Ceblerinde her hangi bir meyhanede, kadehini doldurtacak bir para yoktu. Za- vallı şair, meyus ve bitab, her şeyden ev- vel nasıl şarab içeceğini düşünüyordu. O sırada Şang-An sıtmadan kırılmakta idi. Pazarda bir sürü üfürükçüler bu hasta - lık için muskalar satıyorlardı. Şairin bir- denbire aklına geldi. Şiirleri de bu su - retle satılamaz mı ve halk arasına yayı « lamaz ru idi? Büyük bir tevekkülle ve e- linde şiirleri olduğu halde mücadeleye girişti. Pazarda"yüksekçe bir taşın üze - rine çıktı, Şiirlerinin sıtmaya birebir ol- duğunu söylemeğe başladı. di herkes bu güzel ve ahenktar şiirleri satın alarak kopya ediyordu. Çok kalabalık bir müş- teri kütlesi toplamıştı. Halk arasında büyük bir itibar gören bu şiirler, meyhanelerde de bir kıymete sahib oldular. Tusfu üstad ismin, verdiği Lipo ile beraber girdiği ineyhancelerde, tokuşturduğu şarab Kadehlerinin bedeli ni, bu şlirlerile ödüyordu. Bu sıra imparator Ming-Hvangır. yeni bir aşkile yanıp kavrulduğu zamandı. Bu şiirlerden biri imparatorun sevgilisinin eline geçmiş, o da bunu im Ni paratora göstermişti. Bu şiir karşısında hayran kalan imparator da şairi çağır - mıştı, Tufu huzura çıktı. Akademiden gördüğü tahkiri anlattı. Ve gene impara- torun huzurunda Açılan bir imtihanda, hem büyük şair ünvanını kazanmış, kem de akademinin umum! kâtibliğine tay'n edilmişti. Artık Tu-fu bundan memnun, impara- torun büyük aşkını takdis eden şiirler ya uyor, ağabey ismini verdiği şair Li-po ile sabahlan akşama, akşamdan sabaha kadar kadeh tokuşturuyordu. Fakat birdenbire ihtilâl başladı. İht - lâlden evvel Li-ponun saraydan kovu! - ması onun kalbini ezmişti, Ve arık m- paratoru methetmekten vazgeçmişti. Bun dan sonra büyük şair bütün şürlerini harb ve ihtilâle tahsis etli; «Dün hükümetin bir emri işitildi. On sekiz yaşındaki gençler silâh başmda, Payitahtı müdafaa edecekler, Anpeler, çocuklar sakın böyle ağlamayınız! .İ kemiklerini görürler, Onlar atılma, Açlıktan ölen büyük şâir Yazan: H. Hancıoğlu 3x yaşları akmağı başladığı saman ke- mikler karılar, Ne yapalım? Ne sema, ne de sre artık bize merhamet etmiyor? Şair, şiirlerini yazdığı zamanlar, ihti - lâl şehri baştan başa kavuruyor, yakıyor, yikıyordu. Bundan müteessir olan şesir ise hem durmadan içiyor, hem de durma- dan. yazıyordu: «Biliyor musunuz, Şang Tungüa iki yüz mıntaka ıssız bir sahra halini aldı. Binlerce çiftlikler, binlerce köyler, artık dikenlerden başka bir nebat tanımıyor. İnsanlar kö - pekler gibi parçalandı; kesildi. Kadınlar da tavuklar gibi kovuldu. Erkek çocukların se- fi! âkıbetlerini düşünmek felâketinin, me olduğumu tayin edemiyorum. Çünkü benim çocuklarım kızdır. Yalnız şanu biliyorum; erkek çocuklar dünyaya sadece, yeşillikten mahrum kuru toprakların altına gömülmek için geliyorlar. Mavi nehirlerin kenarlarında dolaşanlar, 0- rada hâlâ eski zamanlardanberi yatanların beyaz parçalar halinde, kumların üzerinde kayı- yorlar. Erkekler acıklı bir tek kalb vücude getirmek için birleştiler, Bu savallıların ıztırab sesleri yağnıuır yağ- dığı ve sonbahar, soğuk rüzgürını estirme- Ze başladığı zamam o kadar yükselir ki elem ve izlırab denen felâketi öldürmek, yok et- mek isterim. Neden Insanlar yaşamak için diğer bir insanı öldürüyorlar? Bunları gere- min karanlığında düşündükçe içer ve ken- dimden geçerim.» Tu-fu bu zaman zarfında yanında karışı ve kızları olduğu halde bütün Çini do - laşmıştı. Elim ve acıklı sefaletini onlarla taksim ediyor ve ailesi ferdlerini besli - yebilmek için pazarlarda diz çökerek di- leniyordu. Bu çok hazin bir hayattı. Diz çökerek bir parça ekmek dilenmek, bir şair, bir san'atkâr için ne elim bir şeydi? Bu sırada rehakâr bir el daha yetişti. Onu pazarda bu suretle dilenirken şeh » rin generali Yen-Vu görmüş ve tanımış- tı. Elinden tuttu, kendisine «Çiçekler nehri» kenarında küçük bir ev verdi. Ve kâtibliğine tayin etti — Fakat diyordu, Artık şarabı tabiatin güzelliğinden bahset! Onâ ancak yiyeceğine yetişecek kadar bir para veriyordu, Onu da karısına tes- lim ediyordu. Zavallı Tu-fu şarabsızdı. Şarap istediği zamanlar kendisine tabia - tin güzelliği gösteriliyor, ondan bir lez - zet, bir zevk duyması söyleniyordu. Şair bu ıztırab içinde ne kadar çok inlemişti. «Önümde dağlardan, korkunç siyah or - manlardan başka bir şey yokken güzel bir cömle, manidar iyi bir mera neye yarar? Ta- biatin bu vahşi güzelliğinden istifade ede - bilmek için biraz içmek lözm değil mi? İşle bunun için ben bütün san'ai eşyamı, kitab- larımı salmağa merburum!e Ve öyle de yapıyordu. Kitablarını bi - rer çanak şarabla mübadele ediyor, vah» şi ormanların kenarında bir zevk, bir haz arıyordu. Maahaza generalin emrinden de çıkamıyordu, Tabiati metheden ve şara- ba küfreden şiirler yazması lâzımdı. Şe- Taba küfretmek? İşte dili buna bir türlü yanaşamıyordu. Hatır için ancak şu şiiri de yazabilmişti: «Ben artık şarap içmek istemiyorum, Çün- kü çiçekler beni teskine kâfi geliyor. Ihtiyar akaçları mavi bir yeşim taşma benziyen de- nizin dalgalarım seyretmek zevki kalbimin en derin köşelerine kadar nüfus etti. Şimdi ben de onları sevmeğe başladım.» General kendisini o kadar seviyordü ki, maddi refahını tam bir suretle temin e « debilmek için ona daha yüksek bir vazi. fe vermişti, Fakat bir vatandaş muhare- besinde general ölmüş, zavallı şair yeni- unut, ne de şarab vard: Artık büyüyen kız- Tarı, kendilerini bes lemekten âciz ediyorlar, eğleniyo: lardı. Ve daha ileri- ye giderek kendisini yalnız. bırakıp kaç tılar. Şair kederden va terkedilmekten ihtis yarlamıştı. Bir ara kendisine acıyan biri» si ona küçük bir mey« hane kiraladı Bu- rada hem şarap satı- yor, hem de içiyor. du. Fakat bir gece, şiddetli bir rüzgir meyhanenin çatısını alıp götürdü. Fırsatı Şimdi ne dükkân, ne yatacak yer, ne de şarap vardı. Ne de bir lokma ekmek bul- mak imkânı mevcuddu. Zayıf ve aç bir halde hayata zorlukla mukavemet ede « biliyordu. Felâketinin ta zirvesine kadar çıkmış bir halde idi. Bir yudum su, bir damla şarap bulmak imkân: yoktu. Gün- de hiç olmazsa iki üç kadeh şarap içer ü- midile, rahip oldu. Fakat buradan da ay- rıldı. Gene aç, ve şarapsız kaldı. Bu sırada kendisini şiirlerinden tani - yan büyük memurlardan birisi ona rast- lamıştı. Onu aldı, evine götürdü. Tu-fu. nun Şerefine o akşam büyük bir ziyafet hazırlamış, edebiyat ve şiire meraklı 0- lasların hepsini davet etmişti. Günlerdenberi aç olan şair, kızaran bir öküzün etinden çıkan kokuları iştiha ile duyuyor, süslü bir Sofranın üstüne kon « muş dolu şarap testilerine hasret İ eden gözlerle bakıyordu. Nihsyet iç» ve yemek başladı. O durmadan içiyor, durmadan yiyordu Nihayet ev sahibi kendisinden, bu zi yafeti methedecek bir şlir yazmasını rica etti. Tudu memnun ve müteşekkir, be şiiri yazmağa başladı. İlk mısraı ta» mamlamak üzere idi: ie «Açtım ve şarapsızdım..» Fakat birdenbire düşüverdi. Sevincin- den ve fazla yemek ve içmekten müte « vellid bir aksülâmel zavallı şairin kalbini durdurmuş ve kendisini öldürmüştü. Bugüne kadar Çinin büyük şairliğini muhafaza eden Tu-fu sürünmüş, dilen - miş, aç ve şarapsız kalmış, şarabını ka - vuştuğu gün ölüp gitmişti. Ona bu sefa. leti çektiren Çinliler, bugün bile ölümün. den sonra onu yaşatmakla ve yaptırdık - ları süslü mezarile iftihar etmektedirler, Posta kaçakçılığına meydan verilmiyecek Memleketimizin muhtelif muinlaka. larında şehir ve kasabalar arasında iş- leyen otobüs ve otomobiller vasıtaşile posta kaçakçılığı yapıldığı yani pulsuz mektub ve koli taşınıldığı anlaşılmış tır. Nafia Vekâleti bu hususta sik sık kontroller yaptırmış ve bunun önüne geçmek üzere tedbirler almıştır. Vekâlet zabıta ve gümrük memur - larile jandarma teşkilâtıma da mektuh kaçakçılarile mücadele için emir ver - miştir. Bundan sonra, üzerinde kaçak mektub taşıyanlardan iki misli ceza &- linacak, bunun yarısı yakalayan “ne - mura verilecektir. Yeni bir esnaf sıhhat bürosu açıldı İstanbul Esnaf Cemiyetleri Birliği, hamallar cemiyeti merkezinde bir $ıh - hat şubesi açmağa karar vermiştir, Bu şubenin ürlüğüne eski ha - (mallar cemiyeti doktorlarından Hilmi ilayin edilmiştir. Bu şubede esnafın ilik tedavisi yapıs lacak ameliyat, pansıman ve diğer iş - ler için de merkeze bildirilecektir, Esnaf dispanseri için sipariş edilen rontgen dört aya kadar getirilerek dis- ek Biliniz ki böyle ağlamak siri hasta eder. | den sefalete düşmüştü. Gene ne ekmek,| pansere konulacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: