28 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

28 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

._ı Sayfa * ha SON POSTA Hergün Resimli Makale: W Cocuk haftasını *| Kaparken Yazan: Muhiltin Birgen 'ürkiyenin medeniyet — yolunda gok ileri gittiğinin, Türkiyenin yeni kültür bakımından az zamanda bü- yük adımlar attığının büyük bir delilini görmek istiyenlere, en büyük delil ola - rak şunu gösterebiliriz: Türkiye, çocuk denilen küçük ve sevimli mahlükuna, 'Türk cemiyeti içinde resmi bir gün sahibi olan bir mevki verdi! Kaç senedir, ço - gukların bir haftaları var. Kaç senedir, Türk cemiyeti senede bir hafta çocuklarla meşgül oluyor. Çocuk mühterem — bir mahlük mevkiini âldı ve ona, yeni Tür- kiyenin en güzel ve en büyük günü, bay- ram günü olarak hediye edildi! Cemiyet meseleleri Üüzerinde tedkik yapan içtimaiyatçılar ve bilhassa İnsan ruhiyatı ve ahlâkiyatı ile meşgul olan ruh ve ahlâk tedkikçilerinin bir âdetleri var- dır; bunlar bir millet ve cemiyet halkı- nın, yahud, ferd olarak, bir insanın kültür ve medeniyet seviyesini, ruh temizliğini ve ahlâk iyiliğini anlamak için, o cemi- yet içinde, yahud o ferd karşısında çocu- ğun vaziyetine bakarlar, Bu, bir nevi mi- yardır: Bir cemiyet çocuğu seviyor mu? We ne derece? Şu adamda çocuk muhab- beti var mı? Ve ne kadar? Bu cemiyet içinde bu ferdde ahlâki yükseklik ve ru- bi temizlik bu suallere verilecek cevab- larla mütenasibdir. Cemiyet ve ruh tedkikçilerinin, bir mil- lette veya bir ferdde kültür seviyesinin derecesini ölçmek üzere — kullandıkları bu miyar, hakikaten güzel bir ölçüdür. Bunu nerede, hangi cemiyet içinde, han- gi ferdde ve hangi hâdisede kullanırsa - nız kullanınız, netice üzerinde aldan - mak ihtimali yoktur. * Çocuğu adam hesabına koymak, ço - cuğu yumruk altında yuğrulur bir ba - mokratik kültürün ilk şartlarından bi - ridir. Bu, yakın zamanlara kadar muay- yen bir cemiyet muhiti içinde varlığını gösteren bir hâdise idi Gene yakın za - manlardanberidir ki umumileşti, bu te- lâkki cemiyetin malı oldu, terbiye siste- mimiz bu ruhun hâkimiyeti altına girdi. Daha dün, galiba bundan 35 sene ka- dar evvel, Tevfik Fikret: Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer! Diye, karanlık devirlerin haşin kültü- Tile mücadele için şiirler yazıyordu. Sade çocuk değil, kadın da sefildi; bütün bir cemiyetin yalnız bir kısmı bir zümresi, erkekler, kadınlarını ve çocuklarını yum- uk altında idare eden bir tarih devrinin tesiri altında bulunuyordu. Her hak er- keğin ve büyüğündü. Aile hukukiyatının ftarihine göre, islâmın değil, Romanın malı olan bu nizama karşı, islâm dünya- sında ilk açılan isyan bayraklarını, omuz- larında, Türk münevverleri, Türk şair ve mütefekkirleri taşıdılar, Kadın sefil ol - maktan kurtulmakta gecikmedi ve bu ilk adım oldu. İkinci adım da çocuğun, bir sıpa değil, bir insan olduğunu ve medeni bir cemi « yetin kalbinde onun bir taht sabibi bu - İunduğunu ilân etmek teşkil etti. Cum - huriyel 23 nisanı çocuğun bayramı yaptı Ve ona bir haftalık bir hürriyet ve terbi- ye bayramı verdi. Büyük bir memnuni- yetle ve zevkle görüyoruz ki memleket te bu bayramı anlamış, onu alkışlamış ve tatbik etmiştir. * Artık iftiharla ve göğsümüzü gere ge- re iddia edebiliriz: Türkiyede, biri erkek ve diğeri büyük olan iki hâkim yoktur. Erkeği ve kadını, büyüğü ve küçüğile bir- likte bütün bir millet vardır. Erkek ka- dına hâkim olduğu kadar, kadın da er - keğe hâkimdir. Büyükler küçükleri ter- biye ederlerken, onların o günkü küçük- lüklerine hürmet ederler ve yarınki bü- yüklüklerinin de dayak, cebir, hapis, taz- yik ve korku değil, insanca konuşma, bürriyet içinde serpilip açılma ve sevgi temeline oturmuş bir saygı üzerine ku- Tulmasını isterler. Ah çocuklar, ve henüz çocuk sayılacak İstanbul mekteblerinden birinde bir son sınıf hocası tale- beleri ile konuşuyordu, her birine intisab edecekleri mes- leğin ne olduğunu sordu. Doktor, mühendis, kimyager, avu- kat gibi kelimelerle cevab verdiler. İçlerinden yalnız biri şöyle dedi: — Memlekerte müntesibi en az olan fen şubelerini tedkik edeceğim, Hangisini beğenirsem ve seversem onu yapacağım. Ve en ziyade bu cevab beğenildi. İngiliz Başvekilinin Balık tutma merakı i İngiltere başvekili Çemberlayn balık avlamıya meraklıdır. Boş zamanlarında, oltasını kaptığı gibi sevdiği, hoşlandığı yerlere giderek balık avlar. Burada, ken- disini oltasının yemini hazırlarken gö - rüyorsunuz. Mae Vest İngiltereye davet edildi Sinema yıldızı. Mae Vest, yakında Londra sahnelerinde, haftada 4 bin İngiliz lirası ücretle bir ay kadar ça- hşmak şartile bir teklif almıştır. Fakat yildız kat1 bir karar vermiş değildir. Zira, ömründe hiç deniz yolculuğu yap- mamıştır. Ve: — YLondranın teklifin! kabul edecek olursam, büyük havuzu geçmek çok en- teresan olacak! demiştir. bir zihniyet neslinin çocuklarısınız. Biz- ler gibi, pısırık, korkak, mütereddid ola- cak değilsiniz. Ruhunuz korku tanımı - yacak, nefsinizin izzet duygusu kırıla kı- rıla, her şeye tahammül eder insanlar olmıyacaksınız. Hem bu rüya gibi geçen küçüklük devrinizi hoş yaşıyacaksınız, hem de büyüdüğünüz zaman kendi is - tikbalinizi ve kendi demokresinizi, ken- di kuvvetlerinizle kurabilir insanlar ola- caksınız! Muhittin Birgen 4€ Çiğnenmemiş bir yol.. Ve İsimlerini her gün, her dakika sık sık işittiğimiz meslek- lerin her biri hayat yollarının en fazla çiğnenenlerinden bi- rini gösterir. Bu yollarda toplanmamış çiçek yoktur, üzer- lerinden yürünerek varılacak gaye de bellidir. Hayatınızın hiç sürprizsiz geçip gitmesini istiyorsanız, rahat ömür sür- mek bevesindeyseniz, bu yollardan birine ayak basabilirsi- niz. Kayıbınız gibi cesaret, teşebbüs fikri hissettiğiniz takdirde ise kendinize üzerinden geçilmemiş bir yol bulunuz. SÖZ ARASINDA İ HERGÖN BİR FIKAN | Rahat seyretmek için Şehir tiyatrosunun gişe memuru Daime, tanıdıklarından evli bir er - şında yanyana iki koltuk, Evli erkek kızdı: — Sanki ben size telefonda «rahat Tahat oyunu seyretmek istemiyoruz» demişim gibi; tutmuş, karımla bana yanyana iki koltuk ayırmışsınız! Sosyeteye girecek Asil İngiliz kızları Londrada her sene mevsim başmda (eylül . birinciteşrin) sosyete hayatına girebilecek yaşa gelen aristokrat — genç kızların sarayda huzura çıkmaları âdeti vardır. En yüksek tabakaları mensub bulunan genç kazlar Sonjakob sarayında kral ve kraliçe huzurunda eğildikten son- rTa artık sosyete hayatına girebilirler. Hakikati halde kral ve kraliçe huzu- runda şöyle bir eğilip #alondan dışarıya çıkmaktan başka bir şey olmıyan bu â- det için, çok zengin ve aristokrat sınıfla- rıma mensub bulunan Amerikalı genç kızlardan birçokları Londraya gelmek- tedirler. Bu sene bu merasime dahil ol- mak istiyen genç kızların adedi bin altı yüzü bulmuştur. Bu kadar kalabalığı gören Londradaki Amerika elçisi bu sene Senjakob sarayı- ma ancak diplomatların kızlarile İngil:e- rvede yerleşmiş Amerikan kızlarının gir- mesini taleb etmeğe karar verdiğini söy- Temiştir. Bu suretle 1600 genç kızdan yal- nız on ikisinin kral ve kraliçe huzurunda reverans yapabilecekleri anlaşılmıştır. Halbuki bütün kızların bu —merasim için giyecekleri üç metre kuyruklu beyaz fistan ve başlarına takacakları başlık ha- zarlanmış bulunuyor. İngilterenin Demirden futbolcusu kazancınız da az olur. İçinizde kuvvet | 3rsenal futbol takımı ile İngiltere | kafasından aldı- ğ beş altı yaraya rağmen, ikinci haf tayimde tekrar oynamıştır. Oyuna, bir maç evvelki kaza neticesinde sol eli de alçı da olduğu halde girmiştir. Resim kendişini yaralandıktan sonra sahadan — çıkarılırken — göstermektedir. Kendisine bu hâdise üzerine eİngiltere- nin demirden futbolcusu> ismi verilmiş- tir, Dünyanın en kıymetli düğme koleksiyonu Meri Rayt isminde bir kadın Amerika terziler klübüne çok kıymetli sayılan bir koleksiyon hediye etmiştir. Madam Meri bugün 75 yaşındadır. Hediye ettiği ko- leksiyon pek küçük yaşındanberi topla- dığı düğmelerden müteşekkildir. Bu ko- leksiyon bugün birbirine kat'iyen benze- miyen on beş bin düğmeden mürekkeb- dir. Madam Meri bu koleksiyonu üç ya- şındanberi toplamakta imiş! Düğmelerden bir çoğu bilhassa Vene- zuella yerlirlerine aid taştan mamul üç ve Hind mihracelerine mahsus beş tanesi başlı başına bir servet teşkil edecek kıy- mettedirler. Taş düğmeler Klombdan ev- velki devirlere aiddir. Altın düğmeler- den iki tanesi de yedinci asır mihracele- rine aiddir. İSTER İNAN, Dün nisan ayının 27 inci günüydü. Buna rağmen İstan- bulda bir kış havası hüküm sürüyordu. poları tekrar açıldı, sobalar tekrar tutuşturuldu, paltolar delikanlılar, sizler ne kadar mes'udsunuz! Artık çocuğu hiçe sayan eski terbiyenin çocukları değilsiniz. Sizler de, ne zaman- danberi, cemiyet içinde «<müstakbel adam- lar> muamelesi görmeğe başladınız. ve itaat ve inzibatı hürriyet içinde anlıyan bir zibniyetin, istikbalin büyüklüğünü gocuğunun cisminde ve ruhunda arıyan da tekrar sırta geçirildi. Herkes yeniden rik etmek zaruretinde kalmış olmaktan şiküyet ediyordu. Bu münasebetle bahsin açıldığı mecliste hazır bulunan- lar arasında bir anket yaptık. Gördük ki kullanılan muhte- lif kömür cinsleri arasında en çok memnuniyeti mucib olan İŞTER Odun ve kömür de- | kullanmak mecbur: «z çok kömür teda- | — — İstediğimiz za Kömür memleket İNAN, İSTER İNANMA! yerli kömürdü. Fakat bir çokları arasıra ecnebi kömürü iyetinde kalmışlardı. — Sebeb? diye sorduk. manda istediğimiz kadar bulmak imkânı olmadı da ondan, cevabını verdiler, tindeyiz, dünyanın en iyi kömür maden- lerinden birine malikiz, buna rağmen bizim için pek kıy - metli olan Türk parasını harice yollıyarak az miktarda da olsa gene ecnebi kömürü alıyoruz. İSTER İNANMA! Sözün Kısası Hava müdafaası için En esaslı tedbir A E — T esadüf eseri olacak, bu sabah ga- zetemi açınca gözüme ilişen ilk fıkra zehirli gazdan korunmanın yolları hakkında verilecek bir konferansın ilâ- nı oldu. Bizim Basın kurumu da bu ba- his üzerinde bir ders serisi tertib otmiş. Geçenlerde matbaa matbaa dolaşıp der- be devam etmek istiyenlerin adlarım ya- zıyorlardı. Henüz gitmedim, hatlâ —ilk dersin verilip verilmediğini de bilmiyo- rum. Yani demek Isterim ki, Allah gös - termesin böyle bir felâketle karşılaşacak olursak nasıl korunacağımı henüz öğre- nemedim, Zaten öyle bir hal vukuunda büyük harbden kalan eski üniformamı giyerek soluğu kim bi hangi livada a« İacağıma göre bu dersi öğretip öğrenme- miş olmanın pek ehemmiyeti de yok. A- sil curcuna şehirde kalacakların kulak » larında, daha doğrusu tepelerinde patlı- yacaktır. Meselenin nazik noktası da ön- ların nasıl korunacaklarındadır. * > Bir #frenk gazetesinde okumuştum. Gâliba Londra veya Paris belediye meclis lerinde konuşulmuş. Bu koca şehirlerin etrafına 6000 metreye kadar yükselecek sabit balanlar dikmeyi, dikmek tabiri pek yerinde değil, yükseltmeyi düşün « müşlet. Sanra bu balonları örümcek ağı Bibi çelik ağlarla yekdiğerine bağlıya - eaklar, bu şekilde şehir çevresinde tay - yarelerin geçemiyocekleri bir duvar vü- cude getireceklermiş. Neticeyi bilmiyo- Tum. Galiba bu çelik duvarın dost tayya- reler için de tehlikeli olacağı, yahud da 6000 metre irtifar aşan tayyareler bulun- duğu düşünülmüş olacak ki artık bu dü - şünceden bahseden olmadı. Kim bilir bel- ki de herkese bir gaz maskesi dağıtma - nın daha kolay olacağı düşünülmüştür, * Paris ve Londra belediyelerini bıraka- hm, acaba bizimki ne tasavvurda? diyen- ler olabilir. Cevabı kolaydır: — Bizimki hepsinden akıllı. İlk tecrü- beyi başkalarının yapmalarımı bekliyecek, çıkan neticeye göre hiç düşünüp taşın « madan, borç harç masrala girmeden en iyi usulü kabul edecek, diyebiliriz. Fa « kat belediyemizi sadece başkalarının ya- pacakları tecrübelerden istifade etmiye karar vermiş sanmıyalım. Kendi hesabi- ma ben bir aralık umumi yeraltı sığı « nakları yaptırmayı düşündüğünü hatır- hlyorum, Hattâ galiba bizim şu Binbirdi- rekle Yerebatandan da istifade edilecek. ti. Şu Eminönünün genişletilmesi işi bir Bitse, belki gene bu düşünceye avdet e - der, Fakat avdet etmesile, hattâ bütün İstanbul halkını alacak kadar geniş &- Bıwmak yaptırtaa iş olup biter Mi? O başka meseledir. Savulun geliyor! Demek başka, 800 küsur bin kişiyi yeraltı mahzenine tıkmak veya şehir d şina çıkarmak gene başkadır. Telâş, he- yecan, korku içinde şaşıracağı şüphesin olan milyonluk kütleleri nasıl sevketmeli, nasıl idare etmeli, hele nasıl beslemeli? Hakiki mütehasasıslar bunun mümkün o- lamıyacağını söylüyorlar. Bana öyle geliyor ki hakiki korunma usulünü müdafaa düşüncesinde bulama- yız. Yapılacak şey sığınmak değil, aliıl - maktır. Bir taraflan mütecavizi geçemi - yeceği bir ateş yağmuru ile karşılıyaca - Bamız, öte taraftan da kendi yurdunda ay- ni âkıbetle karşılaşmak tehdidi karşısında bulunduracağız. * Sözün kısası: Gaz hücumundan korun- mak için maske, sığınak ve ders haricin« de alay alay, tümen tümen tayyare lâ « zım, O kadar çok tayyare hazırlamalı ki, verecekleri dehşet neticesinda bu tay « yareleri de, maskeleri de, sığınakları dâ hâsıl kullanmak lüzumu hiç bir zâman olmasın. | Sümer Bankın Trakya bayiliği Edirne (Hususi) — Bugün Bdirne menmrs larını sevindirecek bir baber aldım. İstan “ bulda bulunan Kooperatif Müdürümüz Ha * zim Balkuv'un yaptığı teşebbüs üzerine Sü< mer Bank Edime memurlar Kooperatifi 1 “ çinde bir serzi açmağa karar vermiştir. Bu suretle Sümerbank'ın Trakya bayiliğis

Bu sayıdan diğer sayfalar: