10 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Mayıs Kırkpınar güreşlerinden SON POSTA int Sayfa ibalar Sağlam, iri yapılı pehlivanlar yiğitçe nâralar attıkça süt sakallı ihtiyarlar bile dayanamayıp coşuyorlardı Tarihte l“(ırkpmar güreşlerinde birinciliği kazanmak, bir muharebe kazanmak, bir kale fethetmek gu kadar Ş Zdirnede, Sarayiçinde üç gündenbe- H devam eden, ve nihayet, dün akşam Z€Ti geç vakit nelicelenen «Kırkpı - hür» güreşlerinin çok ehemmiyetli, ve Sok alâka uyandırıcı bir tarihi vardır. Na Br:n_ewelkı gün, sadece «Kırkpı - T» güreşlerinde bulunmak maks Edirneye gittim. Güreşi ve gü - ler esnasında gördüklerimi, duy - larımı anlatmadan evvel, «Kırkpı- hars m, Türk pehlivanlığının — şerefli “hindeki büyük mevküni te et lek istiyorum: _Gıjrcşin, Türklere hâs bir spor ol - UĞu, tarihin su götürmez hakikatle - Tinden biridir. Eski devrin bütün l düğünlerinde, Yramlarında, eğle ntilerinde, kendi- e güvenen pehlivanların kispet - Kiyip meydana çıkmaları âdetti. üssa Trakya Türkleri, bu güzel â- daha geniş bir mahiyet vermiş - ün, ©nlar, her yılın muayy r gü- 'de muazzam bir spor şenliği hazır- Ir, ve o gün, ciridler, oklar atılır, ğlu' güreşler yapılırdı: Bu şenlik- n en büyüklerine sahne olan tarihi İ, «Kırkpınar» meydanıydı, dan T Hıdirellez günü, Kırkpınar mey ç inda yapılan güreşler ve şenlikler, Bün, üç gece sürerdi. € Bu güreşleri kazanan — pehlivan: Ve kpmar Ağası»r ünvanını kazanırdı. *Kırkpınar Ağası», Hidirellez ari fün de, bütün Trakya şehirlerine, bü Üya 'a köylerine, dipleri kırmı Üz boyanmış balmumları (*) gön hh" Ve bu suretle, bütün pehlivan - _h:f mMeydanına çağırır, bütün ha'kı davet ederdi. xn'“'üadılmkr, yanlarında hediye __(_:boıu*m balmumu ile mi MAt edelim! tabiri, buradan kal - Bilh; te, lerdl b—m“müwmlwı ç ve büyük bir muzafferiyetti. Koca On binlerce halkın önünde yekdiğerile tutuşan pehlivanlar ermeydanında güreşiyorlar lerile Kırkpınara koşarlardı. Ve Kırk - pınar Ağası, koca meydana, kendi kö- yünün yardımile kurdurttuğu çadırlar- da, bütün misafirlerine ayranlar, kah- veler, meyvalar, yemişler ikram eder - di. Kırkpınar Ağalığı, külfetli olduğu nisbette de şerefli bir Ünvandı. Fakat, bugünkü Türkiye şampiyonluğu mesa- besinde sayabileceğimiz Kırkpınar A - galığını kazanabilmek, bir muharebe kazanmak, bir kale fethetmek kadar güç ve büyük bir muzafferiyett Çünkü her yıl, Kırkpınar — Ağalığı uğrunda kapışan dev cüsseli ve çelik pazülü pehlivanların sâyisı iki bini ge- çerdi Devirlerinde, Kırkpınar almış olan Koca Yusuf, Adalı Kurddereli, Kara Ahmed, Filiz Nurul- lah gibi bir çok pehlivanlarımızım ci - han şampiyonluğuna kadar yükseldik- lerini hatırlarsak, Kırkpınar meyda - nınin Türk pehlivanlığına neler kazan- dırdığını anlamakta zorluk çekmeyiz. «Türk gibi kuvvetli» darbı meseli - ni, bütün dünyaya'tanıtan o canlı ve devrilmez çınarlardan hepsini, Kırkpı- narın münbit toprağı, temiz — havası, ve bal gibi suyu yet! i kan harbinden! şında bulunan «K nın şerefli hatıraları gönüllerimizde - nında her | geldik. heyda: ve ha giren köprü, Çocuk Esirgeme Kurumunun pazubendlerini takmış me murlar tarafından kesilmişti. — Meğer Ağalığını | Halil, | »|ra Emin pehlivanla göl Sarayiçi köprüsü, tabit Sarayiçi sta - dına tornike, ve antre vazifesi görü yormuş: Biletlerimizi kontrol ettirip köprü- yü geçtiğimiz zaman, kendimizi muaz- zam bir iİnsan kalabalığı içine karış - mış bulduk: Biraz sonra anladık ki, Kırkpınar güreşleri, beş büyük vilâ - yetin, bir düzüne kazanın, ve yüzden fazla köyün hemen bütün halkını, bu muazzam meydana toplayabilmiştir. Kavak, ve söğüd ağaçlarının gölge- lerindeki yemyeşil çimenlere serilen merâklıların sayısı yüz bini çoktan aş- mış görünüyordu. Etrafı çadırlarla çevrilmiş olan ko- ca meydanın ortasında 200 den fazla çift güreşiyordu. Davullar zurnalar - |la mütemadiyen coşturulan tam |400 pehlivanın ayni meydanda — ve ayni zamanda güreşmelerini seyreder - ken insan, bir çok kimselerin, tâ İstan- buldan, Bursadan, Tekirdağından bu - ralara kadar gelmek zahmetinden ni - çin çekinmediklerini anlamakta zor - luk çekmiyor. Meydanın kenarlarındaki kazanlar- da habire yağlanan pehlivanların sağ - lam, mevzun, ve iri yapılı — yücudleri bronz birer heykel gibi parlıyor. On - lar güreş coşkunluğuyla: — Haydaaa! diye nâra attıkça, süt sakallı ihtiyarlar bile mücadele arzu - sile dineleşiyorlar!,, m, kenara çekilirken, ortada ler, tıpkı birer mübaşir ğ ftleri çağır lar: — Kırklarelili Halil. Tekirdağlı Müustafaaaanah. O sıradağ güreşleri idare eden Ka - üyorum. Kurd derelilerle boy ölçüşmüş olan bu eski güreş kurdu, şimdi, Edirnede, amatör pehlivanlara hacalık ediyormuş: Yusuflar, Kartderelile — Bugün, diyor, eski pehlivanlar â- yarında pehlivan az. Nasıl, bir ağaçta- ki 20-30 okka kiraz içinden ancak bir, iki okkası yenebilirse, bu meydandaki 400 pehlivanın da sekiz on tanesi işe yarar, Fakat ben tam pehlivan arıyo - rum ha!.. Buradan ayıracağım o sekiz, ön peh- livandan her biri, bir, iki sene içinde dünya şampiyonu olabilir!.. Yanki senin anlayacağın, böyle en zayıf senesinde bile, Kırkpınar mey - danına çıkan pehlivanlar içinde, en az bir düzine dünya şampiyonu vardır! Şimdi, Tekirdağ, Kırklareli, ve E -| dirne pehlivanları arasında müdhiş bir rekabet var, Fakat bu sene bizim ga - yemiz hangi vilâyetin üstün olduğunu değil, hangi pehlivanların üstün oldu- ğunu anlamaktır, Gelecek yıl, sade en üstün pehlivanı değil, en üstün vilâyeti de ayıracağız!. r hep buradan yetişmişlerdi Bu sene böyle bir şey — yapsaydık, puvan hesabile, Kırklareli başta, Te « kirdağ ondan sonra gelirdi. Edirneye ise, arlcak üçüncülük kalırdı! — Fakat gelecek yıl, Edirne, başı kazanmanın en kuvvetli namzedidir. Kara Emin, hususi gösterdi: — Ru araba, Kâzım Diri sıdır. Şimdi güreş meydanile rasında onuncu seferine Kâzım Dirik İstanbulda te da bekliyor. Biz burada pehlivanların aldıkları neticeleri ken disine dakikası dakikasına haber veri « yoruz. Alâkasının, heyı görseniz, şaşarsınız! Ben şaşmıyor, seviniyorum: Çünkü Kara Eminin sözleri beni öyle inan « dırıyor ki, Kâzım Dirik'in bu alâkası kadar büyük olan gayesi, «Sarayiçir meydanını, eski Kırkpınarın mazisini aratmıyacak kadar parlak bir istikba « le kavuşturacaktır! Meydandan ayrılırken, Tekirdağlı Hüseyinle de görüştüm. Ve koca şam « piyona: — Senin, dedim, burada işin ne? Bu« rada seninle tutuşabilecek rakib yok ki? Sevimli şampiyon, derin bir sami « miyetle güldü: — Ben, dedi, buraya güreşmeye de- ğil, Hacca geldim... Kırkpınar, hepi « mizin kâbesidir!... Ben, Koca Yusufla rın güreştikleri bu meydana çıkarken, hem kendimden utanıyorum, hem ken: dime güveniyorum! — Niçin? — Utanıyorum: Çünkü onlar kadar olamadım! Güveniyorum: Çünkü ben; onlardanım! bir otor aın hududunu Naci Sadullah

Bu sayıdan diğer sayfalar: