17 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

17 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa Edebiyat bahisleri: 32 ilkteşrin ve Gevad * » * Bugün zabıta romanı janrı, dünya edebiyatının en başta gelen bir şubesi sayılıyor. «Valide Sultanın gerdanlığın müellifinin bu yeni ese- rinin edebiyatımız için yepyeni 'Türk edehiyatında, tercüme zabıta To - Nat Şarlok Holmesler Nik - © Karterler, dahâ oku- ma zevkini yeni ye ni tatmaya başladı- ğimız zamandanberi' bizi sarmış ve diye - bilirim ki adetâ ro - man okuma zevkini bize aşılamıştır. Bu - Bgün do ayni çağda o- lanlar, . inanınız ki ayni zabıta romanla- rını gene ayni zevk ve istekle okuyor - lar. 'Telif ismi altında çıkan zabıta roman- ları ise, daha ziyade ecnebi dillerden a- dapte edilmiş olan romanlardır. Onlarda, edebiyat çeşnisi olmaktan ziyade neşre- denin sırf maddi menfaat kaygusunu gü- den bir koku hâkimdir. Halbuki (zabıta romanı) janrı, bugün dünya edebiyatının başta gelen bir şubesi olarak sayılı- yor. Sürükleyici, fakat gayri ahlâki olmı- yan, usta bir görüşün, keskin, işliyen bir zekânın bütün oyunlarını edebi bir üs- Tübla bize veren bu eserler, her aile kü- tübhanesinde yer buluyor. Mekteb, üni- wersite kütübhanelerine sokuluyor. * Bizde, ilk ve hakiki yerli zabıta roma- nını yazmak ve Türk edebiyatına ver- mek şerefi Cevad Fehminindir. Cevad Fehmi, Türk okurlarının hiç te yabancı- # değildir. Senelerce gazetelerin hikâye sütunlarında en seçme, en güzel ve hep- sinde en usta bir görüşün emekleri bu- hunan hikâyeleri çıkan, sonra da küçük çaplı fakat muhtevası itibarile epeyce yüklü bulunan, «Geceleri bizleri kimler bekliyor» adlı eserinde, dikkatli ve kılı kırk yaran, âdi bir gözün göremiyeceği fncelikleri bulup çıkaran müşahedesinin ganlı birer âbidesi şeklini alan röportaj- larile Cevad Fehmi, benim inanışımca yüksek kaliteli bir muharrirdir. (Alelâ- de) nin sathında gezinmiyen, türlü nü- anslarile (iç )i görmek, neşterlemek isti- yen ve bunu yaparken de, iddiasız, üzen- tisiz fakat o nisbette renkli, akıcı Üslü- bunu coşturan bir muharrir, romancıdır. ö «Valide Sultanın gerdanlığı», uğta mu- barririn ayni zamanda, edebiyatımızın da ilk yerli zabita ramanıdır. Valide Sultanın gerdanlığı, (kitab şek- Tinde çıkmasını sabırsızlıkla bekliyorum) yak'aları hazırlayışı, toplayışı, sıralayışı we bunları yekdiğerine bağlıyarak, oku- yucunun merakını gittikçe arttırarak so- Na varması itibarile, muvaffak olmuş bir eserdir. Eserin en bariz hususiyeti, mu- barririn ne yazdığını, mevzuunu — nasıl kullanacağını bilmesi; vak'alarını geçir- diği — yerleri gidip — görmesi, — ora- larda — günlerce — etüdlerde — bulun- ması ve adetâ bir odebiyat erkâ- mıharbı. gibi, en ince teferrüatı bile ihmal etmemesindedir. Onun için de eser- Ge <mantıksız> hiçbir nokta bulamazsı- nız, «Canım bu da olur mu, böyle saçma muhakemenin hakikati ortaya çıkarma- Bına imkân var mı?» diyemezsiniz. Her hâdise, ve buna takaddüm eden illetler, ince bir ustalıkla hazırlanmış, denenmiş- tir. Ramandaki kahramanların ruhi de- Bişiklikleri, infialleri, kinleri gayet tabil bir surette tesbit edilmiştir. Aslında ga- geteçi olduğunu unutmıyan Cevad Feh- mi, mücehhez olduğu bu silâhile de rea- liteden kıl kadar ayrılmıyor. Esasen Vali- de Sultanın gerdanlığında sacayak kah- ramanlarından biri de kendisidir. Hikâ- yeyi onun kaleminden okuyoruz, Dölayı- gile de seyrettiklerimiz tamamile objek- Wf bir görüşün en reel meyvalarıdır. Sacayak kahramanlardan diğer ikisi Ge, polis hafiyesi Rıdvan Sadullah ile, serkomiser Osmandır. Rıdvan Sadullah, 80 nci asrın uyanık, zeki, hislerinden zi- yade mantıki ve soğukkanlılıkla hareket eden, her şeyi inceden inceye hesab eden bir varlıktır. Serkomişer Osman ise, da- ha ziyade orta tabakanın yetiştirdiği ve Cevad Fehminin yarattığı tiplerden: ” Serkomiser Osman Fehmi bir kazanç olacağı muhakkaktır lasile ya adetâ, «Canım ben Vişin içyüzünü biliyorum, ama, Tomanın ıhınn $çin vaziyet billürlanıncıya kadar 'yü:.lem sayfa okumalısın» der. Halbuki Rıdvan Sadullah sizin, benim kadar ha- kikidir. Bütün o yukarıda saydığım has- letlerine rağmen her insan oğlu gibi tür- lü türlü muvaffakiyetsizliklere uğrar. * Cevad Fehmi ikinci zabıta Tomanını neşrediyor. İsmi de bildiğiniz gibi: 32 İlle- teşrin. Daha eserin isminden meraka tu- tulduğunuza, mantığınızın İsyan ederek 82 İlkteşrin olur mu? diye haykırdığına eminim. Haklısınız. İçinde gene ayni sacayak kahramanla- rın, yani Rıdvan Sadullah, serkomiser |Osman ve Cevad Fehminin bulunacağı bu zabıta romanını ben de merakla bek- Kiyorum. Valide Sultanın gerdanlığı ro- maniıni müsvedde —halinde — okumuş, sonra tefrika edilirken de ayni merak ve heyecanla takib etmiştim. Cevad Fehmi, 32 İlkteşrin eserinin, ilkinden daha güzel olduğunu, birincisinin dahâ ziyade bir deneme mahiyetinde bulunduğunu tava- zula ima etti. Ne yazık ki, seçkin üstadın bu seferki romanını önceden okumuş de- ğilim, Fakat şuna İnanıyorum ki, bu e- ser, edebiyatımız için yepyeni bir kazanç olacak, ve okuyucular da, hakiki bir za- bita romanınım bütün zevklerini, incelik- lerini bu eserde bulataklardır. Yüzümün kara çıkmıyacağına eminim. İbrahim Hoyi Dünyanın en kılıbık Kocası Amerikanın cumhurreisi muavini, ga- yet neş'eli bir adamdır. Mükemmel bir orkestra şefidir. O kadar ki, bazı yerler- de coşunca, orkestrayı bizzat idare eder. Müdhiş püro tiryakisidir. Dünyanım en pahalı, Hiks pürolarını içer. Ayni zaman- da dehşetli surette karısının sözile hare- ket eden bir kocadır. Bir şey satın ala- cak olursa karısının reyini almadan içi rahat etmez. Bu itibarla kendisine şaka olmak üzere dünyanın en kılıbık kocası denmektedir, Resmimizde yazlık şapka- sını karısile birlikte seçtiği görülüyor. Bir sinema yıldızının garib davası Sinema yıldızlarından Anita Luiz bir borsacı aleyhine 20 bin İngiliz Hiralık bir tazminat davası açmıştır. Yıldız istida « sında diyor ki: «Bu zat, evli olmadığım halde, umumi bir yerde babam yerinde bir adamla ev- lendiğimi söylemiş ve bana, «madam!> diye hitabla iftira ederek, bakirelik hay- siyetimi kırmıştır. Onun için kandisin - den davacıyım» demiştir, lok Holmesinden faz- hakikidirler. Şarlok Holmeste, ne bileyim, ben feyvkat - tabia bir seziş kud - verilen her hâdiseyi müstehzi bir şekilde karşılar ve okuyucu- SON POSTA İngilterenin tayyare taarruzuna karşl hazırlığı: Hava barajları Mayıs 17 son senesinde hayli faydası görülmüş ©- lan ehava barajı» sistemini tekâmül et - tirmiş ve harb vukuunda İngiliz adaları» |nın açık sahillerini bu gibi Çelik ağları tutan batonlar Çelik ağlardan otr görünüş Hava hücumlarına karşı müdafaa ted-| korumak için kâfi miktarda balon ha -|takılmamak için pek yüksekten birlerine büyük bir ehemmiyet vermek- te olan İngiliz hükümeti, umumi harbin zırlamıştır. bir sed şeklinde dizilmiş olan bu balonlar, kuvvetli çelik tellerle toprağa Traptedil- miş ve aralarındaki boşluk da tekrar çe« lik tellerile doldurulmuştur. barajlarla | — Mütcarrız tayyareler bu çelik örgülere| birler de alınmıştır. Resimde görüldüğü gibi, havada tam | ,, Lakları bombalar kolaylıkla mecburiyetinde kalacak ve binnetitt: 'ı varmıyacaktır. ğ Bu tertibat haritinde, mütearriz ”:iı ,yareleri kovalamak için ayrıca başkâ Tarihten sayfalar: Şimalden esen müdhiş bir fırtına İn- giltere adarlarını altüst etmiş, sonra Manş denizini köpükler içinde bırakıyordu. Dal galar birer dağ gibi yükseliyor, ko- caman çukurlar bhalinde alçalıyordu. Fırtına o kadar ansızın çıkmıştı ki İn- giliz gemileri açılıp bir türlü şimale gide- memiş, çoğu dalgalar arasında cenuba doğru sürüklenirken batmıştı. Norman- diya gemileri kendi sahillerine doğru sü- rükleniyorlardı, fakat diledikleri yere yanaşmak imkânı olmuyor; büyük — bir kısmı kayalara çarparak parçalanıyordu. Bu sırada büyük bir İngiliz gemisi de fırtına ve denizle boğuşuyordu. Dört kö- şeli iki yelken parçalanmış, kürekler kı- rılmış, direkler güverte üzerine serilmiş- ti Bu gemide İngilterenin lâfta değilse de iş itibarile asıl kralı olan Harold vardı. Fransa sahillerine düşmek istemiyor- lardı. Fakat eğer bir kumsala baştan kara yapmazlarsa boğulacaklarına şübhe yok- tu. İster istemez karaya doğru gittiler. Gemi oldukça düz bir sahile provadan çarptı. Tekne ikiye ayrıldı, fakat Harold ve arkadaşları sağlam olarak karaya çı- kabildiler. Sahile yakın balıkçılar bu silâhh ya- bancıları tanıdılar. İçlerinden bir kaçı he- men en yakın şatoya koştular. O taraf- lara hâkim olan konta gördüklerini ha- ber verdiler. Kont hemen şövalyelerini atlandırdı. Çok geçmeden Harold ve ar- kadaşları birkaç yüz atlı tarafından çev- rilmiş, mızrak ve okların aşılmaz çevresi içinde kalmışlardı. Onlara karşı koyma- nın gonu ölümden başka hiçbir şey ola- mazdı. Esasen kont anların canlarına ilişmiyeceğini, sadece esir edeceğini söy- lüyordu. Bu vak'anın geçtiği on birinci asırda bir senyorun arazisi içine ondan, daha ev- vel izin almaksızın her ne şekilde olursa olsun ayak basanlar esir sayılırlardı. Ha- roldla arkadaşları fidye verecekler, kur- tulacaklardı. Bunun için de fırtınanın yatışması ve bir ikisinin İngiltereye gön- derilmesi, yahud Köntun bir adam gön- dermesi kâfi gelecekti, Piç Gi * & Altın işlemeli çuhadan örtüyü kaldırdılar. Sonra masanın üstündeki kapağı dd_ aldılar. Onun alti bir sandık gibiydi ve içeride bir yığın insan kemikleri vardı. Normandiya dükası: “Bunlar Normandiyada ölen hıristiyan azizlerinin kemikleridir. Eğer sözünüzü tutmazsanız kâfir olursunuz! , dedi * Yazan: Kadircan Kaflı Bu vak'a çarçabuk etrafa yayıldı. En çok alâkadar olan adam Normandiya dü- kası piç Giyomdu. h Giyom İngiltere kralı Edvardın kar- deşinin oğlu idi. Edvardın oğlu yoktu. Bu itibarla İngiltere tahtına açılan kapı- ların birisi de onun elinde bulunuyordu. Haroldun esir olduğunu duyunca gözleri ümidle parladı. Harolâ İngilterede bütün kuvvetleri elinde bulunduruyordu. Eğer onu kandırırsa İngiltere tahtına kolaylıkla kavuşabilirdi. Giyom kurnaz bir adamdı. Pek şişman- dı ve başında saç yoktu. Ayni zamanda zalimdi. Hattâ bir defa kaleyi kuşattığı zaman kaledekiler ona: — Deri!... Derl!... Diye bağırdıkları için hepsinin el ve a- yaklarını kestirmişti. Çünkü Giyomun kaynatası dabaktı, (deri) diye bağırarak Giyomla alay etmişlerdi. Giyom bir aralık İngiltere kralı Ed- vardı ziyaret etmiş, ondan kendisini ye- rine kral yapacağı hakkında vâd almıştı. Fakat bunun sözde kalması ihtimali kuv- vetliydi; çünkü bütün iktidar Haroldun elinde bulunuyordu. Derhal onu esir etmiş olan kontla mu- habereye girişti. Fidyeyi verdi ve Ha- roldu kurtardı, Misafir etti, ağırladı. İn- giltere tahtı meselesini açtı. Kral Edvar- dın vâdini hatırlattı. Haroldun da bu işde kendisine yardım etmesini istedi. Harold başka türlü düşünüyordu. Ed- vard öldükten sonra İngiltere tahtına çı- kacaktı. Esasen Sakson asilzadeleri Fran- sızları sevmezlerdi. Hattâ Normandiyalı- Jara yüksek mevkiler veren, İngilterede | #öyledi. fransızca konuşulacak kadar kendisini Fransız-nüfuzuna bırakan Edvard aley- hinde Haroldun babasının kumandası al- tında isyan etmişler; Normandiyalıları kovdurmuşlardı. Böyle bir asilzade gru- punun Normandiya dükasının - krallığa kabulüne razı olarak büsbütün ve yeni- den Fransız nüfuzuna girmeyi İstemiye- cekleri şübhesizdi. Fakat Harold eğer Giyoma yardım hakkında söz vermezse onun elinde esir| Papa ikinci Aleksandr vaziyeti kalacağını da biliyordu: I kral oldu?. — Kral olmanıza yardım edeceğiif' Dedi. Giyom: — Bunu üsulen bir yeminle IIM yelim. ' 'Teklifinde bulundu. Gayet şen :d tefit bir yüzle onu biraz ötedeki götürdü. Harold bunda da bir mahzur ı“"'. Çünkü masamın üstünde bir İncil öoli” yoktu. Mukaddes şeylerden birinin ' de yapılmıyan yemini bozmak gü! yılamazdı. Çünkü o dakika bu v yapmağa mecbur ediliyordu. Esastfi "4 an önce İngiltereye dönmek için acelt diyordu. ! Harold masa başında lâzım gelen el ni yaptı. Giyom ne zamandanberi sındakileri sanki açıkça okuyordu: nun için de evvelden hazırlanmı! # Yemin biter bitmez gözlerinde bir $ fer parıltıı görüldü ve adamların? emri verdi: — Masanın örtüsünü ve üstündek * tayı kaldırınız! w Altın işlemeli çuhadan örtüyü ' Harold merak ve hayretle emrin yapılmasını bekliyordu. k Örtüden sonra masanın üsti tayı da aldılar. Onun altı bir biydi ve içeride bir yığın insan vardı. Giyom: — Bunlar Normandiyada ölen yan azizlerinin kemikleridir. nüzü tutmazsanız kâfir olursun! Dedi. Sonra artık İngiltereye â Harold sararmıştı; çünkü e kurnazlığa kurban olacağını hif memişti. Kendisini güçlükle © Memleketine döndü. Çok geçmeden Edvard öldü. $47 Haroldu kral ilân ettiler. Harold yomun kendisine zorla ve yemin ettirdiğini ileri sürerek tutmadı. Giyom kızdı. Papaya v etti. (Dcmuııdnıfl“)

Bu sayıdan diğer sayfalar: