4 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

4 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | âi_lllllll-lllllII-— Yazan: Üç gündür Ali ağa gene ortalıkta gö - rünmemişti... Yirmi senedenberi mahal- lenin bekçisi olan bu emektar ihtiyarın vakit vakit meydandan kaybolması, bir iki gün görünmemesi hiç te iyi bir alâmet değildi. Ali ağuyı mahallede tanımıyan Ve sev- miyen bir tek ferd yoktu. Yirmi senedir ©, vücudünü ve bütün ömrünü bu ma - halleye vakfetmişti. Ali ağanın her vesileye göre değişen sevimli bir yüzü vardi: Düğünlerde, ce - nazelerde, doğumlarda, — ramazanlarda, bayramlarda, asker toplamakta, intihab zamanlarında hep başka bir yüz takınırdı. Fakat o gene her zaman herkesin sev « diği, herkesin kendisine güvendiği Ali ö larak kalırdı. Mahalleye ne zaman gelmişti? Bunu hi an pek yoktu. Fakat yirmi yıldan- beri onun bü sokaklarda en çok dolaşan, evlere en çok girip çıkan adam olduğu herkesçe malümdu. Hattâ bazı zengin - ler öonu kendi adamlarından biri imiş gi- bi kullanırlar, yazın sayfiyeyo gidecekle- ri zaman eşyaları onunla yollarlar, kışımn odun ve kömürü ona aldırırlar, evdeki u- fak tefek tamirleri ona yaptırırlardı. Beş sene evveline kudar Ali ağa ma - Ballenin en güçlü kuvvetli ve neş'eli a - damı idi. Altmış yaşına rağmen değme delikanlılarla boy ölçüşür, en ağır yük- leri kolayca kaldırır, geceleri bir saniye durup dinlenmeden sokakları dolaşırdı. Eskiden onun sopasınımn kaldırımlar « ardığı tok sesi duyan çocuklar yas- fıklarına daha rahatça gömülürler, ken- dilerini emniyette bilerek korkusuzca uy- kuya dalarlardı. Beş sene evvel Ali ağanın karısı öldü.. Yıllardanberi mahallenin cenazelerine koşan; kazan ve teneşir taşıyan zavallı a- dam, bu sefer kendi karısına son hizmeti yapmak için çabalamağa mecbur kalmış- tı. İşte o gün, ihtiyar bekçinin ya neş'e sine ve saadetine veda elliği günün baş- Jangıcı oldu, Karısı öldükten sonra Ali bir kaç gün ortalıkta görünm Bu, onun seneler - denberi ilk defa evinde kapanıp kalışıy- dı. Bu bir iki gün içinde, ihtiyar bekçi ile biricik kızı, on yedi yaşındak Emine, ku- lübelerinde ne yapmışlardı? Bunu kimse bilmedi. Genç kız, cenazeden sonra eve gelen konu köşmuya, kapının aralığından başını uzatarak, babasının yatağına u -| zanıp yatlığını ve kimseyi görmek iste » mediğini söylemişti. Tam bir hâfta bekçinin kulübesinin ka- pısı kapalı kaldı ve bir haftanın sonun- da Ali ağa beş sene ihtiyarlamış olduğu halde meydana çıktı. Fakat zavallı adam- da değişen şey yalnız bu birdenbire ihti- yarlamaktan ibaret kalmamıştı. Karısı Ale beraber adamcağızın keyfi de kaçmış- ti. Artık onu kahvede harb masalları an- latırken, çeşme başında sakalarla şaka- laşırken gören olmuyordu. Hattâ bir iki defa,,kuvvetsizliğini ve yaşın: bahane e- «Son Posta» nn edebi romanı: SON POSTA memı” “Son Posta,, nın HikâyeSi aaıdııaasd'inaamınınınınmanamı 4 İHTİYAR BEKÇİ İLE KDPEĞI Ğİ G Muazzez Tahsin Berluınd Bu yetmişlik ihtiyarın bin taş üstüne oturup köpeğint okşadığını görenler, onun yavaş yavaş şuurunu kaybettiğine hükmediyorlardı derek,göç taşımayı, odun kömür almayı da reddetti. Bu, böylece bir iki sene kadar sürdük- ten sonra bir gün gene bekçinin evinden bir cenaze çıktığı görüldü. Bu sefer ölen Emine idi ve kızının ölmünden sonra ih- tiyar Ali tam on beş gün ortalıktan kay- boldu, Kulübenin kapısı sallanıp durduğu için konu komşu arada bir geliyor, ona bir sı- cak çorba, bir kahve, bir bardak su verip gidiyorlardı. Biricik kızını toprağa bıra- kıp döndükten sanra Ali ağa otrafına bak- madan, kimseyi görmeden kulübesine dö- nerek yatağına girmiş ve on beş gün, gözleri tavana dikili kalmıştı.. Etrafında olup bitenden haberi yoktu. Bitişik kom- şunun kızı Hacer, cenaze gitlikten sonra hemen gelmiş, Eminenin nesi var, nesi yoksa ortadan kaldırmış, Alinin yatağını kercvetin üzerine yaymış, karışıklığı dü-i yorlar zeltmişti. İşte Ali ağa kendisine yabancı gelen bu yatakta, birdenbire boşalan, ıssızla - şan bu kulübede tam on beş gün, cansız bir vücud gibi kalmıştı, Sonra bir gece, kulübenin kapısi gene sallanıp dururken, yerlerde sürünen bir gölge yavaş yavaş içeriye girip yatağı yaklaşmış, iyarın kerevetten — sarkan zayıf elini yalamağa başlamıştı. Bu, bir sokak köpeği idi. Zavallı hay - vanın açlıktan kemikleri fırlamış, gözle- rl dönmüş, boynu incelmişti. Iztırab çe- ken bir insan gözlerile Aliye bakıyor, on- dan meded bekliyordu. On beş gündenberi kupkuru gözlerle etrafına bakan ihtiyar bekçi, bu sokak köpeğinin acısını birdenbire kendi yüre- ğginde duydu ve kızmın ölümündenberi ilk defa olarak gözlerinden iki damla yaş fırlıyarak beyaz sakalının üstüne yuvar- landı. Köpeğin göğsünden çıkan iniltiler o kadar acı ve tahammül edilmez derece- de yakıcı idi ki kendişinden başka ÇINARALTI Başıma bir balyöz vurulmuş gibi ol- du. Jalenin bu davet teklifini ne mak- sadla yaplığını pek iyi anlamıştım, O misafirlerimi merak ediyordu. Asıl teh- like onlam bir araya geldikleri zaman başgösterecekti. Derhal reddettim: — İmkânı yok. Misafirlerim gitsin. ler, sonra! Başını salladı: —— Hayır efendim. Yarın bizi davet edeceksin. Bu kıymetli misafirlerini ben de görmek isterim. — Peki, buna neden lüzum görüyor- sun? — Orası bana aid bir mesele.. şimdi çiftliğe gider gitmez bize bir tezkere yazacak ve yarın için bizi yemeğe ça- ğiracaksın - Peki, daha dün ben sizde idim. Bi- raz arası geçmesi lâzım değil mi? — Hayır efendim, misafirler bu da- wete bahane olabilirler. Yazacağın da- vet mektubunda onlardan bahseder, höp beraber bir gün geçirmemizi ister- Bin. Bir şahin bakışı ile gözlerime dikilen ti ki teklifini reddetmenin imkânı ol- | madığını anlatıyordu. Bu tesadüflerin, bu karşılaşmaların getireceği meçhul tehlikeler Jalenin bu keskin, ısrarlı ba- kışları önünde büsbütün silindi, Mut- lak bir hükmü kabul etmekten başka çaresi kalmamış suçlu gibi başımı eğ- dim:; — Peki efendim. Yarm için sizi de davet edeceğim, Jale elini bir daha uzattı. Dudakları- ma götürdüm ve bileğinden öptüm. O şimdi arzuları yerine getirilmiş bir bayram çocuğu gibi seviniyordu. — Haydi marş! dedi. Mektub akşam- dan (Filiboz) a gelmeli. — Hayhay! Çapkın bir dudak hareketile beni bir daha selâmladı: — Avrevoir.. — Avrevoir.. Ve kısrağını bir dişi aslan çevik- liği ile sürdü. Bayırdan aşağı, süzüldü, gitti. Yalnız kalan kır atım benden hare- ket görmeyince yavaş adımlarla iler- | mahlâükün bu ıztırabı karşısında Ali a- ğa içinin ateşini biraz unutarak sürükle- ne sürüklene yatağından aşağıya inip tahta masaya yaklaştı. Akşam Hacer bir tas içerisinde çorba getirmiş ve ihtiyarın başının duvara dö- nük olmasından onun uyuduğuna hük - lerek tepsiyi masa üzerine bırakıp git- ri bir hareket yaparak dolabdan bir çin- ko tabak âldı ve çorbayı ikiye bölerek ri içine doğradı, gonra yere çöke- ekle karşı karşıya bu soğuk ye - meği yedi. İkisi de kalblerinde ayni acıyı duyu - yorlar, ikisi de ayni hayvant ihtiyaçla karınlarını doyuruyorlardı. O günden gonra ihtiyar bekçi ile köpe- ği her tarafta beraber görülmeğe başla - mıştı. Geceleri mahalleyi beraber do gündüzleri kulübede berabe yuyorlar, yemeklerini karşı karpıya yi- yorlardı. Eskiden kızının arkadaşı diye çok sev- söylemiyen, onun yemeğini pişizmesine, odayı toplamasına, yatağını yapmasına, çamaşırını yıkamasına lâkayd — gözlerle bakacak kadar insanlarla alâkasını kesen bu yetmişlik ihtiyarın, sökakta bir taş üz- tüne oturup köpeğini okşadığını ve hay- vanın da sevinçle kuyruğunu sallıyarak iri başını ihtiyarın dizine dayayıp kur - şunt gözlerile ona tatlı tatlı bakmasını gö- renler Ali ağanın yavaş yavaş şuurunu kaybetmekte olduğuna hükmediyorlardı. Hele geceleri onun boğuk ve titrek bir sesle köpeğe bir şeyler anlattığını duyan- lar zavallı bekçinin büsbütün çıldırdığı- ni zannediyorlardı. Hacer bile buna inan- mış, ancak onun dışarıda olduğu zaman- lar alelâcele gelip işini görmeğe ve onun- la karşılaşmadan kaçmağa başlamıştı. * Ali ağa üç gün ortalıkta görünmedi. Bu lemiye başladı. Hayvan yolunu bilme> | var. Dağ başlarında, kuytu ormanlarda | Gelenler diği kormşu kızı Hacere bile bir tek söz | Parisin şıklığı son parfönmü Ka PARFOMLER ŞAİRİNİN ——EN SON Aa SUWilda Şarkın gizli ve sehhar cazibesi, Baharın bütün tazeliği , .«« İşte sizin için, COTY'nin hazırladığiı en MEŞHUR FRANSIZ MARKASI HSA D ae ve inceliği, “A SUMA, y | “Ali ağa on beş gündenberi ilk defa şuus enbul Belediyesi İlânları 1/Haziran/1938 tarihinden itibaren Eminönü şubesi çevresindeki belediyenin Alemdar ve Kumkapı tahakkuk ve tahsil çubes leri tevhid edilerek Şehsuvarbey mahallesinde Gedikpaşa caddesinde 145 numâ* raya nakledildiği ve Beyoğlu Kaymaka mlık Kasımpaşa ve Hasköy şubeleri de keza birleştirilerek mahallesi Bahriye caddesinde 69 numar alı binaya taşını Baş, diş, nezle, grip romatizma, nevralji, ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. iyi alâmet değildi; fakat mahallede kim- | remediler se kulübeden içeriye girmeğe cesaret e -| Bir tanesi demiyordu: Kimisl deli bekçiden, kimi - | yordu. Ya si de kuduz köpekten korktuğunu süyli-| yok... yerek başkasından cesaret bekliyordu. —| Bu deli ve kuduz dedikodusunu ortaya atan Hacerin annesi idi. Bütün bir gece bekçinin kendi kendine konuştuğunu, sonra seslerin kesilerek boğuşmıya beıı-ı ziyen gürültüler ve hırıltılar duyulduğu- | nu söylüyordu. l Nihayet polise haber vermekten başka çare kalmamıştı. Ellerinde tabancalarla yavaş yavaş ka-| pıyı açıp İçeri giren polisler bir şey gö -| se olduğum yerde kalacağım. Kafam |âdeta bir melike rolü oynamak istiyor. yerinde değil.. hâdiselerin irademe ve|bu maceranın jön prömiyesi zavallı arzularıma bu kadar şiddetle galebe | Bayrakdaroğlu. Fakat şimdi bunlardan çaldıkları bir devir yaşamadım, İszan- |fazla beni düşündüren yarınki davet. | le karşılaşmadım. ! Zayıf düşen ciğerlerimi, bozulan si- | davet edeceğimi söylemek lâzım. Ya is- Tım. Şima nirlerimi kuvvetlendirmek için geldi- | temezlerse... ğim bu salonlardan, balolardan, dans- | yerde arzuladıkl. lardan ve binbir teşrifatlı İstanbul ha- |istiyecekler. Bunu bir emrivaki olarak | bekâr bir a yatından uzak yerde bu kadar tehlikeli |yapmak lâzım. Bu da pek güç değil. |de tanımadı vak'alara karışacağımı | Çünkü ben onların çiftliğe geldiklerini ve heyecanlı nasıl düşünebilirdim?. Bürhan Cahid aa |bul kibar âleminin en dedikodulu kö- |Bu daveti yapmıya söz verdim. Fakat göz bebeklerindeki mana o kadar açık- l şelerinde bu kadar tehlikeli tesadüfler- | bizim serseri ılayına bir kere bahset- | dudakları! mek, komşu çiftliğin beyi ile karısını Çünkü onlar bu serbest bilmemiş bulunuyorum. Onların gele- Kendime çifilik hayatına uygun ma-|ceğini bilmeden komşularımı buğgün i- sum bir macera yaratmak için alâkadar | çin yemeğe davet etmiş olabilirim. Her olduğum Sıdıka bile daha ikinci görüş- |halde çiftliğe gider gitmez bir fırsat mede bana bir ıztırab oluverdi. Fakat Jale, bu iki çiftlik arasında bire bulup mektubu gizlice yazmalı. Ooof yarabbl.. kadın entrikası bu dağ denbire peyda oluveren salon kadını | başında da beni gelip buldu. Daha ne- beni büsbütün şaşırttı. Bayrakdaroğlu bu ihtiraslı ve zeki kadını çiftliğe getirmekle kendisile be- relere kaçayım? e Daha Beş çınarlara varan yokuşu çi- raber bana da fenalik etmiş oldu. Bu| karken Sunanın sesini tanıdım. Yuka- kadına İstanbulun her hangi bir salo- | rıda kıyamet kopuyordu. Hayvanı sür- nunda tesadüf etseydim ahbablığımız |düm., Bir anda içlerine girivermiştim. belki birkaç hafta devam ederdi. Fakat Kopan çığlık arasında etrafımı sardı- bu dağ başında o ve ben birbirimize o |lar. Hepsi bir tarafımdan çekiyor, beni kadar yakınız ki ayrılmamız müşkül.. |(âttan indirmeğe çalışıyorlardı. Kendi- vaziyet çok nazik.. Jalenin bareketle- | mi iradem haricinde yerde buldum. ri gittikce fırsat hududlarını aşıyor.. on- | —Artık ne söylenen, ne anlatılan bel- da bir hüdise kahramanı olmak istidadı |liydi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. jne bahsetmi 1 kepazeliği yapmak | Kaymakamlık ve Belediy€ ve Belediye şubesi dahilindeki asımpaşada Camiikebif ığı ilân olunur. <Br <0268> kırıklık ve bütür 'a omuzuna dokundu. Yorganı ucundan tutarak a bulunanların hepsi , hayretle dona kaldılar: Ali ağa mıııu— Köpeği de başını efendisinin ayaklarıni dayıyarak can vermişti. zaman o 'YARINKİ NÜSHAMIZDA: Hoş bir otomobil kazası * Çeviren: H. Alaz l' hmin ettiğim baş belâlari . Yalnız ikinci erkeği ın.nımıyuıdı" îxcv in bana tanıtt — Kuzenim Sezaı Bey. İnce, solucan gibi bir Adol.f HNÜV bi benziyo: b.ı)le bir ne göstermişti. Her yeni tutkunl im bir monşerin gi ni hiç doğru bulmadım, Fakat durmanın imkân: yok: Yakın bir olsa biraz alay ederim, çeker, gider. G rültü, hv_)ccan geçince Md; vaziyeti izah etti: Sunanin kocasi mire gitmiş. Nevinle Nazlının kocalarının izni ile oturup kalkali W kımdan olmadıkları için bu seyabi yal karar vermiş'er. Niyetleri bir haftâ ç kadiın el!erindı allı çiçekli jorjetler Harıl harıl bir dikiyorlar, ledim. FFE S P PU U, PERLERZE, EE BESE S, X EPEEDELSEELEREE A En el ELEMAELEEYEŞİ SAT OCASEK SEZ.İ FFf (Arkanı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: