10 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Kaliteden 3 Çalmak Yazan: Muhittin Birgen ir kilo çilek alınız; acaba için- de ne kadar çürük vardır? Bu bir talih meselesidir. Aldanmamak için ne kadar dikkat etseniz boştur: Mutlaka araya bir hayli çürük çilek karışacaktır. Bir hâzır elbise veya gömlek veyahud buna benzer bir konfeksiyon eşyası alı bız; acaba düğmeleri ne kadar zamanda düşecek, cebleri kaç günde sökülecek? Bu da malüm değildir. Bir düğmenin ye- rine tamam dikilmesi, bir ceb astarının sökülmiyecek tarzda dikilmiş olması â- çaba bu eşyanın maliyet flalına ne zam- meder? Hiçbir şey denecek kadar hesab edilmesi bile göç olan ehemmiyetsiz bir ilâve, Buna rağmen, bu tarzda aldığınız şeyler hep böyledir. Geçen sene, Köprübaşında vapura ye- #işmek acelesi esnasında iki kilo taze in- cir almıştım. Sonradan gördüm ki bunun yarısı bozuk, ekşi, adetâ taaffün etmiş bir halde bulunuyordu! Her şey bunun gibidir; her şeyi bu mi- sallere kıyas edebilirsiniz. Çileği veya in- tiri Avrupada alırsanız hiç dikkate lü- zum yoktur; sonuna kadar yiyebilirsiniz. Avrupadan aldığım gömleklerin düğme- leri, son güne kadar sapsağlam yerlerin dedir. Kaliteden çalmak, bizde bir hastalık- tır. Müstahsili de, mutavassıtı da tama” men pençesine almış bir hastalık! * Bir zamandanberi İstanbul için yeni bir hâdiseye dikkat ediyorum: İstanbul etrafındaki süt, yoğurd mıntakalarından gelen vapurlar, motörler, kamyonlar ve vagonlarda yeni bir ambalaj göze çarpi- yor: Beyaz, muntazam yapılı teneke ku- tular. Merak edip soruşturdum; bunlar sütten alınmış kremin ambalajıdır. Tür- kiyede süt için santrfüj cihazlarının kul- İamılması çok tasmmüm etti, Sevinebili- riz; çünkü bu sayede sütlerin kremlerini tamam almak ve yağcılığı ileri götür- mek mümkün olur, değil mi? Hayır, se vinmekte pek ileri gitmiyelim. Bu âlet İer bizde yeni bir «kaliteden çalma: va- sılası olmuştur. Kalitesi çalınan şey de yoğurddur: Ek- geriya, Silivri yoğurdu denilen yoğurd- larda tatbik ediliyor. Kremi alınmış, yani yağı çıkarılmış, eski bir tâbir ile «iman- #7: sütle yapılan peynirler ve yoğurd- lar gayet katı ve «sağlam» olurlar. Siliv- ri yoğurdu denilen yoğurd cinsinin de başhca meziyetlerinden biri katı olmâ- larıdır. Şu halde, sütün içinden yağ kıs- mını çektik mi, geriye kalan sütle - buna fennt sütçülükte süt altı derler - gayet katı - kaymak gibi! - bir yoğurd yapabi- liriz. Bu suretle, bir taraftan santrfüj ile aldığımız kremin “kilosunu yüksek bir fi- atla şatarken öbür taraftan da gayet gü- zel, katı, kaymak gibi bir yoğurd elde etmiş bulunuruz. Bundan daha mükem- mel ne olabilir? Hakikatte bu işi yapanlar için bundan daha güzel hesab olmaz. Fakat, yoğurd da berbad bir şey olur: Yavan ve gıdasız bir yoğurd. Bunu bir kişi yapsa diğerle- rinin de yapması zaruri olur, Mep birden yapılınca da, artık elveda, o eski Türk yoğurduna! * Merak ettim ve bazı tedkikler yaptım. Sütün kremin! alp sütle yapılan diğer maddelerin kalitelerini çalmak usulü sa- de İstanbul civarının yoğurdlarında de- ğül, her şeyde ve hattâ bizzat İstanbulda tatbik ediliyor. Bu suretle, Avrupanın o mükemmel medeniyet tekniği de mem- lekitimize girdiği zaman mükemmel bir hırsızlık âleti oluyor! Avrupalı mucid, santrfüjü sütten krem çalmak için icad etmedi. Bu &letle Avru- pada sütten krem çalınmaz. Fakat, bir taraftan süt israfına, öbür tarafından kuvvet ve vakit zaylatma mâni olan bu hayırlı medeniyet âleti, bizim memleke- timizde, bizim elimizde böyle bir fena- lığa vasıta oluyor ve o meşhur Türk yo- ğBurdunun gıda kuvvetinin yüzde sekse- nini alıp götürüyor! Acınacak ve hattâ ağlanacak bir hâdi- sel Bir vakitler bu memlekette vicdanlı bir ticaret ve küçük san'at, esnaflık var- dı. Bir zamanlar, böyle bir şey yapmak değil, hattâ hatıra getirmek bile bir tacir veya esnaf için en ağır bir günah ve bir vicdan azabi teşkil ederdi O zamanlar esnaf cemiyetleri, loncalar vardı ve bu SON POSTA Resimli Makale: Her insanın arkasında göze görünmiyen bir hayal gizlidir, bize daima tehlikeye atılmayı tavsiye eder: «— Talihini dene!.» der. Gösterdiği tehlikenin sefaleti, ıztırabı, ölümü doğurabile- ceğini düşünmez. Bu, şuursuzluğun sesidir. Buna mukabil bir başka ses ihtiyatı tavsiye eder. Bu ikinci tavsiye şuuru- Şuur ve şuursuzluk Mukadderatımız! tayin eden Amil, şuur ile şuursuzluğun mücadelesinden çıkacak neticedir. «Tehlikeyi göze almıyan kâzanmaz!» derler, doğrudur. Fakat tehlikenin göze alına- bilecek cinsten olup olmadığını tâyin eden şuurdur. Öl- çüsüz cesarct ancak şuursuzluktan çıkar, delilikten tama- muzdan doğ Otomobilli Müşterilere mahsus Sinema salonu Amerikada otomobillerinden Oinmeğe üşenip te, canları sinema seyretmek İsti- yen Amerikalılar resimde gördüğünüz gibi, otomobil tevakkuf mahallerinde ge- rilmiş muazzam sinema perdesi vasıtasile sesli sinema seyretmekle ve dinlemekte- dirler. Bir telefoncu kızın intikamı Londrada posta, telgraf ve telefon ida- resi Mis Johnson isminde bir genç kızı mahkemeye vermiştir. Mis Johnson mühim bir şirkette dağ - tlograttı, haksız yere işinden çıkanılmış- tı. İntikam slmak hevesine kapılmıştı. Umumi telefon merkezlerine giriyor, 5 kuruş telefonun sandığına atarak sa - bık şirketini buluyor, sonra mahirane bir hareketle attığı 5 kuruşu çıkarıyor ve sa- bık şirketinin telefonunu mütemadiyen «meşgul» sesini verecek hele getirmenin yolunu buluyordu. O derecede ki şirket birkaç gün içinde iş yapamıyacak hale girmiş, binlerce lira ziyan etmiştir. Maa- mafih mahkeme genç kızın işinden çıka- rılma sebebini haksız bulmuş olacak ki kendisine hiç bir ceza vermemiş bir da- ha yapmaması tenbihi ile iktifa etmiştir. a m lonca mensubları için mağşuş veya kötü işlenmiş bir mal yapıp satmak dine hi- yanet ve meslek bakımından da cinayet telâkki edilirdi. Zaman o loncaları yıktı; biz de bunla- rın yerine yeni bir meslek ahlâkı koya- madık. Zamanın yegine ahlâk düsturu bir kelime ile ifade edilir oldu: Anefor! Evet, herkes anaforcu oldu! Muhittin Birgen İSTER İNAN, men farksızdır. sÖöZ ARASINDA seemesesemerrumessese sensesemesessesasmaseseasmsaassay Hergün bir fıkra Ne hiddetleniyorsunuz Münhal bir mutasarrıflık için kişi birden dahiliye nezaretine müra- $ caat etmişler, Nazır bunlardan birini £ seçip tayin emrini yazmış. Öteki bu- nu haber alır almaz dosdoğru nazi; nn yanına çıkmış: i — Bu nasıl işdir beyejendi, ben o adamı tanırım. Eşeğin biridir. Dese nize bundan sonra mutasarrıflıklar eşeklere kısmet olacak. Demiş, nazır, adamin yüzüne bak- maş, cevab vermiş: — Ne hiddetleriyorsunuz, yakında İ bir mutasarrıflık dah münhal olur- £ sa oraya da sizi tayin etijririm. j / ESER MERAM ESERİ zener kle MADENE me Bir İngiliz aktörünün Başına gelen garip hâdise 15 gün müddetle Berlin şehrinin bü - yük müzikhollerinden birine angaje €- dilmiş olan bir İngiliz aktörü şu bakiki hikâyeyi anlatmaktadır: Aktör halk arasında büyük bir rağbet görmüştü. Oyununu bitirdiği zaman şid- detle alkışlarmıştı,- perde 6 defa inip kalkmıştı, sonuncusunda müessesenin dis| rektörü san'atkârın yanına gelerek: | — Nazi usulü ile halkı selâmlar Hayi| Doyçland diye bağırırsanız iki misli al- kış toplarsınız, dedi, Alkış kesilmemişti, perde tekrar açıldı. Aktör çıktı, söylen - diği gibi halkı Alman usulü ile selâim- Jadı, ve: — Hayl diye bağırdı, fakat aksilik tek| kelime" almanca bilmediğinden cümlenin sonunu unutmuştu, sıkıldı, kızarıp bo - zardı, nihayet kulise dönerek sordu: — Peki ama, cümlenin sonu ne idi? Paris halkı nasıl geziyorlar? Ayın 5 inci günü hıristiyanların Pant- kut yortusuna tesadüf ediyordu. Bu münasebetle haziranın 3 ünden 6 sına kadar 3 günlük zaman zarfında Pa-| ris şehrinden 1237 yolcu katarı hareket| ederek Parislileri kırlara götürmüş, ayni müddet zarfında da Parise vilüyetlerden| 1173 tane katar gelerek taşralıları Parisi görmiye getirmiştir. | İŞTE i At yerine Bisikletle Polo oynuyorlar Polo oyunu bildiğiniz gibi atla oyna- nır. İngilterede, bunu bir de bisikletle tecrübe etmek istemişler, ve pek hoşlan- mış olacaklar ki gördüğünüz gibi, şimdi bisikletle polo oynamak moda olmuştur. Resmimiz bir maçı gösteriyor. Madagaskarlıların taptığı insan yiyen ağaçlar Son günlerde Madagaskar adasından dönen Fransız kâşifleri bu esrarengiz â- dada yerlilerin taptıkları ve insan kur- İban ettikleri ağaçlara tesadüf ettiklerini anlatmaktadırlar. Köşiflere göre insan yiyen bu ağaçlar pek büyük cesamette ve gövdeleri iki meire kalınlığında imiş, Bu ağaçların yaprakları haşeratla beslenen bazı 4- Zaçlar gibi insan eti İle beslenmekte, bir insanı altı günde hazmetmekte imişler! “Garib âdetliler, in kongresi İngilterenin Ronknor Renkis kasaba - sında bugünlerde «Garib iler» in kongresi toplanacaktır. Bu kongreye dün- yanın her tarafında bulunan garib âdetli insanlar iştirak edecektir. Bunların ara- sında Londranın büyük caddelerinde bü- yük bir cevizi bir gürdan ile iterek yü- rüten bir İngiliz, bütün dünya gazetele- in başlıklarını toplıyan bir Amerikalı, büyük payitahtlardak! büyük lokanta - lardan komposto kaşıkları çalmağı iti - yad edinen ve bunlardan bir koleksiyon yapan bir Leh de vardır. NANMA! Itır, Bir arkadaşımız evlenme yaşının indirilmesi münasebetile kadın ve çocuk hastalıklarında mütehassıs doktorlar arasın» da bir anket yaptı. Bu meseleye taraftar musmiz, değil misiniz? sualine veri- lecek cevab ya müsbettir, yahud dü menfidir, Her iki takdir. de de fikrinize esas teşkil eden düşünceleri söylersiniz, me- seleye ilmi bir şekil verirsiniz, yahud da bu bahis üzerinde mütalea dermeyan etmek istemediğinizi söyler ve işin için- den çıkarsınız. Fakat anlaşılıyor ki bu üç şıkkın dışında bir yol daha var- İSTER İNAN, İSTER İNANMA! dır. Nitekim tanınmış bir doktorumuz şunu söylemiştir; — Bizden evvel gelmiş duha akıllı, daha tecrübeli, daha bilgili adamlar bu meseleleri halletmişlerdir, bize söz düş- mez. Bu meselenin bir ilmi, bir idari tarafı vardır. Size bir söz söyliyemem. Tozlu sokak mı iyidir, tozsuz sokak mı? Tabii tozsuz sokak değil mi?» Deoklorun bu sözlerini keydeden arkadaşımız şöyle diyor: — Ne yalan söyliyeyim, ben tozlu sokaktan bekârlığın mi, evliliğin mi kasdedildiğini iyice anlıyamadım, siz anladınız- sa bana da öğretin. Sözün Kısası Kervan Yürüyor ! H akikati haykıran herkes gibi, miz, yüksek ideallerin müd sını meslek edinen gazeteciler de €k$*, riya, habis ruhların taan ve tegniinö, cumuna uğrarlar. Lâkin bu hırlamaliğı onlara hedef olan muharrir için hiç vw vakit engel değil, bilâkis daima, yürüt düğü yolda teşci ve teşvik yerine gesi Zira muharrir, görür ki, parmakla ÖÜ kunmuş bulunduğu noktada hakikate ufunetlenmiş bir yara vardır. Ve nasl w Flit çıkıldığı vakit, döşemelerin aralık” rına büzülmüş tahtakuruları hemen mıldamağa başlarlar, muharririn de dettiği habis ruhlar ayni şekilde hareöii te geçerler. Sinsi sinsi.. kahbe, kahbe Mukabil taarruz vasıtaları kendi yetlerine, seciyelerine uygundur: İ sız mektub, ve küfür!, İşte, ben de, «Tecvidden bakiye BÜ lıklı ve bir kaç gün evvel gene bu #ül larda çıkan bir yazımdan dolayı, Anf& radan böyle bir mektub aldım. Daha rusu mektub değil de, o yazının sı etrafına sıralanmış bir alay şütum- | Evvelâ, bunları, kailine, sade kali değil de, ayni çürük ve mülevves ” taşıyanların kâffesine red ve iade eti ten sonra, bir insana uluorta ve yenii hüviyetini gizliyerek sövmeyi fezaili # lâmiye ile kabili telif gören o dini PÜÜ tün (!) yobaza derim ki: — Sizleri, sizin sakim düşüncelerini tecvidiniz!, Arab harflerinizi — horüa mayız. Bunları hortlatmamak içi3 mukaddes memleket binlerce asil geni kanlarını akıttı. Kubilây'ın ruhu, me? leket ufkunda her an bizleri ikaz için © aşıyor. Fikir inkılâbı İzin: aldı. yÜÜ yor, koşuyor, Onun bu hızı önünde # zin köhne düşünceleriniz, emesleri şimdiye kadar ezilmemiş, çamurlarâ > tılmamış ise, er geç ezilecek, katılact&” E. Talu Cumhuriyet ve onun amaçları © adı sağlam temellere kurulmuştur ki, gk tıpkı sizin gibi, vaktile saldırmış ola” Jarı bile affediyor, yeniden memleket girmelerine izin veriyoruz. : Ama siz havlıyacak, kısık kısık havli” makta devam edecekmişsiniz. Aldı cağız. Saldırıp saldırıp, sonra da geri çekilen soysuz köpeklere çomak sall& şiarımız değildir. Havlayın.. uluyun. inkılâb kere yürüyor.. hayır, kervanı değil, 190' lokomotifi, saatte bin kilometre aşa yürüyor, ve yürüyecek. bundan kadar şüpheniz olmasın! a Zel eiinnine nede 5 e Bazı idhalât maddeleri hakkınd” yeni bir hüküm Türkiyeye haricden giren bakır: x Vay, ham deri, çuval, jüt ipliği ve MZ sucatı, kauçuk kelrako Ye pamuk İf liğinin idhali hakkındaki 15 Mart o ğ“ tarihli tebliğin ikinci maddesinin giştirildiği İktısad Vekâletinden kadar makamlara tebliğ edilmiştir. we Yeni tadilâta göre Mısır ve Fİ menşeli bu ham maddeler bu iki ge leketin tabi tutulduğu tediye şar tabi olarak idhal edilebilecektir TAKViM an EEE EİELEİELE

Bu sayıdan diğer sayfalar: