10 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eaf el Hayalet Derinden gelen, büzünlü ve pek ga- bir ses duyuldu: — Katil benim!... tiyar konuşuyordu.., Rıidvan Sadullah bize döndü ve ih- üri işaret ederek: — Evvelâ tanışalım, sonra konuşu - "1%. dedi. Çünkü hayli uzun konuşa - ğ Efendiler, size hayaleti takdim ede- Evet müddeiumumi bey, evet Os- bey, işte vücudüne inanmadığı - ü değil mi?. adaşlarımı tanıtayım: » Müddejlumumi muavinlerinden Ve- Ehi Bey, cinayet masası — serkomiseri in bey, kâtibim ve dostum Cevad ... Bana gelince benim ismim de İ tiyar susuyor, Rıdvan Sadullahın ö ©“Jeni bir isim söyleyişinde bu ist'm ihibine derin ve tuhaf bakışlarla ba- u, Orta boylu idi.. Öyle — bir çehresi :r"ll ki hiç bir zaman yaşayan, canlı h İsanın çehresidir denemezdi... Can bir mahlüka değil, daha fazla eski İğlı boya tablolardaki portrelere ben- ;_Mıı. Bir deri bir kemik kalmıştı. Tİsi balmumu kadar sarı ve insana Betfafm ış vehmini verecek kadar ince 1 etrafı geniş siyah halkalarla çev- ti. Bu siyahlık ortasında çukur - MükeE derinden bakan, fersiz, yorgun, nlü mavi göz Ayağına yırtık pırtık bir. pantalon Mİ% bunun üstüne yakası boynunu a len örten kahve rengi bir gemici lâsı geçirmişti. Arkaya doğru ta - tek 4 saçları birkaç kıl kalmış dene - kadar seyrek ve bembeyazdı. & Güıer_m gay i ellerine git- .—&g elinin küçük parmağı ortasın - kopuktu. Bunu görünce garib bir ile ürperdiğimi hissettim. e kışları, ktyafeti ve duruşu, ve sesi li İyle müessir bir hali vardı ki insa- hl)lkmula hiç bir şey bilmeden da - TMüdhiş bir facia yaşamış felâketze- ir insan olduğunu anlatıyordu. —hdv:n Sadullah ağır ağır konuş - K, Hba adı: =r""-»- Bir sigara içmez misiniz? Ha- %m’?_ Lütfen olurunuz ve benim bu h"m*'ucudiîr.üre inanmıyan arkadaş- *İdu—i hayalet denen şahsın bizzat siz Büunuzu, maamafih hayaletler, hort l“ı'ıîl“ hiç bir münasebetiniz bulun- ruz, Hüsnü imiz yok. Sabaha n i bol bol dinleriz. 4 Satilin siz olduğunuzu İstediğiniz '*nıı,'âb“ edersiniz. Biz de evvelki fik- t d €n cayarak sizi tevkif ederiz. Fa .,";hı €vvel mak — istedi N”lıı var, Bize bunları anlatma ..ı“; ki silsileyi kaybetmiyel tün olacak, belki de sizi mütees- ek ama, ne yapalım, — vaziyeti M k için hikâyeyi başından din - Vne ,, Tuhtacız. Bize o geceden, 36 W:_Welki felâket gecesinden bah - lı;ı?f:'"r_ oturduğu koltuğa derman - '.h.“'—'udıınü boşluğa bırakır gibi bı - —’."z' başını da koltuğun — arkasına Şti » Pek uz Si k Zakı t ak... 36 sene evvel pek u - G îş mırıldandı.. iyley Gene böyle bir akşamdı, vazife - l dü'îmüş(üm... Karı koca ye - 'de $, Ooturuyorduk.. Ah o gece... b'lk;, kapı ikılırcasına — çalınmaya kap, — Ne r, demeğe kalmadan bey oturunuz... Şöyle bu - | üüi :ğâuı—.'sz»[ On dakika bile bekleme ferleri içeri doldular. Beni tevkife gel- mişlerdi... Zavallı karım, daha gül yü- zünü seyretmeğe bile doyamadığım karım ağlıyor, çırpınıyor, yalvarıyor - du. Fakat kim söz dinler?.. 1(0 dakika bile beklemeğe razı olmuyorları kadar mes'udken hiç beklemedi günde gelen bu felâket darbesi doğrusu beni şaşırtmıştı... Ne olmuştu, ne yap- mıştım?.. Beni niçin tevkif ediyorlar - dı? Hiç kimse bir şey bilmiyordu, hiç kimse bir şey söylemiyordu... — Yalnız bir çantaya iç çamaşırı, traş takımı vesajire yerleştirebileceğim — bildiril - di... Ha iş anlaşılıyordu... Demek &e - yahat vardı... Sürülüyordum... Fakat niçin? Bana bu fenalığı kim etmişti?.. Kimin iftirasına uğramıştım?... Ne yap mıştım?.. Karımla vedalaştım ve ka - nun neferlerinin ortasından çıklım... Hey Allahım, işte gidiş o gidiş... Ço- (Baştarafı 1 inci sayfada) Binicilerimiz yolda iken Türkkuşu gençliğinin de beynelmilel bir rekor kır- mış olduğunu haber almıştık. Enternas- yonal hava federasyonu reisi Prens Bi- için söylediklerinde mübalâğa etmemiş: Henüz üç yaşına giren Türk plânörcülü- Bü iki kişilik plânörle uzun zaman hava- da kalmada dünya ikinciliği almıştır. İki misal hemen hatıra iki kelimeyi ge- tirir: Disiplin ve metod! Ayni milletin evlâdları binicilikten Wwe havacılıktan şübhesiz çok kolay spor şubelerinde, di- siplin ve metodla çalışmağı ihmal ettik- leri için, bazan hatıra gelmez muvaffa- kiyetsizliklere uğramışlardır. Olimpiyadlarda şu ve bu birinciliği ka- zanmak, bizim için, yalnız övünme vesi- lesi teşkil etmez. Böyle bir netice alın- mak için, sadece spor hünerlerinde tekâ- mül etmek değil, toplu olarak, ve ferd takımının, takım milletinin şerefini dü- şünerek çalışmak ve maddi olmaktan çok daha kıymetli manevi vasıflar kaza- * |mılmak lâzım olduğunu düşünür ve asıl bundan dolayı şevk ve gurur hissederiz. WMı—ıod ve disiplin. milletimize has me- ziyetlerle birleştiği zaman, binicilerimi- zin isbat ettiği üzere, bizden çok daha vasıtalı, çok daha zengin ekiplere karşı kolayca mücadele ediyor ve netice alıyo- ruz. Acaba niçin diğer spor ve atletizm gençliğinin talil sıfırla yüz arasında, baş döndürücü farklarla değişiyor? Ferdi re- kabetler, sporun içinde kaynaşan spor - dışı ihtiraslar, asıl maksadı ikinci ve ba- zan sonuncu dereceye düşüren münaka- şalar ve ihtilâflar bertaraf edilebilir, ve spor gençliği dahi, metod ve disiplinle, tek bayrağı şereflendirmek için çalıştı- rılabilirse, beynelmilel bütün sahalarda kendimize lâyık yeri alacağımıza şübhe var mıdır? a Türk sporunu yeniden tensik etmek ve onun üstünde devlet himaye nüfuz ve B yakalı olüy Yikıldı, bir çok kanum zabit ve ne- mürakabesini daha genişletmek istiyen evimden | besco Türkiyeden dönerken, Türkkuşu | ge razı olmuyorlardı cuk gibi hir sevinç içinde, en derin, çılgınca bir aşkın baş döndüren rTüz gârları arasında kurduğum yuva bir gecede, bir gecenin bir saati içinde yı- kılıvermişti... İhtiyar hem anlatıyor, hem de ses- siz sessiz ağlıyordu.... Hiç bir göz ya - şının beni bu ihtiyarın balmumu ya - naklarından aşağı gürültüsüzce kayan damlalar kadar müteessir ettiğini bil - miyorum. —- Kafamda niçin, suali, içimde isyan arzusu, gözlerimde sevgilimin — hayali olduğu halde bir arabaya bindirildim. Ne muhakeme, ne sorgu, ne sua!... Do rü Galata rıhlımına... Bir kayığa bin - dirildik, oradan açıkta duran bir va - pura aktarma edildik... Vapurda zin - cire vurulduk ve gemi, içinde benim gibi bir çok zavallılar bulunduğu hal- de üç dört saat sonra meçhul bir kamete mütleveccihen hareket et (Arkası var) Binlerce istanbul hemşerisinin kollarında onları bütün vatan kucaklıyor ! Partimiz şübhesiz isabet etmektedir. Bu- güne kadar bir sürü münakaşalar gelip geçti; gu veya bu meselede çu veya bu tarafın haklı yahud haksız olmasından İne çıkar? Netice meydandadır: Hangi fa- aliyetlerimize metod ve disiplin hâkim olursa, muvaffak oluyoruz. Hangi faali- yetlerimiz bu muvaffakiyet unsurların- dan mahrum kalıyorsa, hududsuz emek, sayısız masraf, hepsi heba oluyor değilse de, Tâzım geldiğinin belki yüzde biri ka- dar semere veriyor. Kazançta olanlardan, kayıptakiler için ders alalım. Ve Türk kuvveti: cihan- şümul şöhretini yenided t edelim. F. R. ATAY $ Hatayda Türkler iş başına getirildiler (Baş tarafı 1 inci sayfada) tında, «Prensiplerimizden hiçbir şey feda etmeksizin bunlarım tatbikat sahasında tahakkukuna çalışmak maksadile valili- ği kabul ettiğini, bildirdikten sonra, e- kalliyet unsurlarını ekseriyet unsurlarile sükün ve huzur içinde emin ve müsterih olarak kardeşlik hissile yaşamaya, davet etmekte ve asayişi bozanların cezalan- dırılacaklarını söylemektedir. Kolenin sözleri Valiyi vazifesi başında ziyaret eden kumandan Kole, orada bulunan memur- lara bir nutuk söyliyerek ezcümel demiş- tir ki: «Her yerde memleketi ekseriyet unsu- olurlar. Türk - Fransız dostluğunun her türlü halelden vikayesi için bütün icraatı yapacağız. Bütün memurların bu zihni- yetle hareketlerini isterim, Aksine hare- ket edenler derhal cezalandırılacaklar- dir.» Pariste yeni görüşmeler Paris 9 (AA.) — Hariciye nazırı B. laferler kazanan (Baştarafı 1 inci sayjada) binicilerimiz, dün, Polonya bandıralı Po- lonya vapurile ve ordu müfettişi Orge- neral Fahreddin Altayla birlikte İstanbu- la gelmişlerdir. Vapur, saat on üç buçu ta Boğazdan girmiş, Büyükderede mua- iyene edilirken aslan süvarilerimize, sa- hil sıhhiye müdürlüğü, ilk çelengi hedi- ye etmiştir . Saâat 14,5 ta Denizbank önündeki rıh- tımdan kalkan bir motörle de binicilik mektebinden bir heyetle Denizbank er- kâm İstinyeden vapuru karşılamak üze- re hareket etmişlerdir. Vapur Beykoza geldiği zaman Beykoz klübüne aid 12 fu- ta vapura yanaşmış ve klüp namına bi cilerimize ikinci çelenk hediye ed kendileri tebrik edilmişlerdir. Polonya vapuru saat on altıda limana gelmiş, binicilerimizin kazandıkları Mus- | solini altın kupası İkupaniın — muhafızi Hamdi Barlaşın elinde görülünce rıihtım- da biriken halk şiddetli bir alkış sağana- ğ yaratmıştır. Vapur rıhtıma yanaşınca düdükle şehri selâmlamış, rihtımda bu- lunan şehir bandosu tarafından — selâm havâası, arkasından da onuncu yıl marşı çalınmıştır. Bu sırada vapurun içinde bulunan Polonyalı polcular da «Varol! Yaşa!» diye bağırarak tezahülrat — yap- mışlar, bir taraftan vapurun içinden, bir taraftan da rıhtımdan yükselen alkışlar ve <Yaşa! Varol!» sesleri göklere yük- selmiştir. Sübaylar da ellerile bunlara mükabele etmişlerdir, Rıhtımda Muzalffer süvarilerimiz, vapurdan rıh- tıma Hamdi Barlaşın elinde 11000 liraya sigorta edilmiş olan altım kupa olduğu halde Cevad Gürkan, Eyüb Öncü, Saim men İhsan Alkan ve Kudret, birer birer İrıhtıma çıkmışlar, bu sırada heyecan - çinde olan halk kaynaşmağa başlamış, binicilerimizi kucaklayıp havaya kaldı- ranlar, yanaklarından öpenler, bağırıp alkışlıyanlar bu heyecanı bir kat daha arttırmıştır. Orada bulunan üç müfreze polis hal- kın bu coşkunluğu karşısında intizam ve inzibatı teminde çok güçlük çekmiş- lerdir. Yeni atlar alınıyor Ekipe tiyaset eden süvari binicilik mektebi müdürü albay Cevdet Bilgişin ve yüzbaşı Cevad Kula ile binicilik mü- tehassısı Taton at mübayaa etmek üzere Fransada bulundukları için ekipimizle beraber gelmemişler, ekipe en kıdemli sübay olan Cevad Gürkan riyaset et- miştir. Aslan süvarilerimizi rıhtımda karşılı- yan mahşeri kalabalık arazında Riyaseti- cumhur yaveri Cevdet, Vali ve Belediye tanı Korgeneral Halis Bıyıktay, Harb A- | kademisi komutanı General Ali — Fuad, süvari müfettişi General Şemsi Tahir, İzmit komutanı General Mürsel Bakü, ordu sıhhiye müfettişi General Subhi Ya- kar, tümen komutanı General Osman Tu- fan, General Cemil Cahid, General Sabr mail Hakkı, saylavlar, Şehir Meclisi aza- rüşşafaka, izciler, kız lisesi talebesi spor teşekkülleri, esnaf teşekkülleri mümes- silleri de göze çarpamkta idi. Şehrin hediyesi Binicilerimize evvelâ — vali Müuhittin Üstündağ çehir namına <Hoş geldiniz!» demiş, tebrik etmiş ve birer birer ellerini sıkmış, Paşabahçe şişe ve cam fabrika- zoyu ekip şefi Cevad Gürkana hediye ©- larak ekip namına vermiştir. Bu vazonun üstünde mani atlıyan bir süvari resmi, nin isimleri ve fabrikanın tebrik ve te- ü ü havi birkaç satır yazı bulun- Atatürk'ün iltifatları Valinin tebrikinden sonra, General ru idare ediyor. Ekalliyetler buna tâbi| Halis Bıyıktay, genç binicilerimizin bi- Bonne, bu sabah Türkiye büyük elçisi B. Suad Davazı kabul etmiş ve kendisi ile Sancak meselesi hakkında görüşmüştür. idare Antakya 9 (A.A.) — Havas muhabiri bildiriyor: Sancakta Öörfi idare hâlâ mer'i bulunmakta ve sükün hüküm sür- | mektedir. , İmiz! Bugün bize gösterdiğiniz Poladkan, Üstteğmen Avni Karaca, teğ- reisi Muhittin Üstündağ, İstanbul komu- merkez komutanı General İhsan Tlgaz, ri, Muhafız kıtaatı komutanı albay İs- sı, Millt Reasürans Müdürü Refi Celâl Bayar, Üniversite ve lise talebeleri, Da- gında yapılmış laal renkli kıymetli bir va- | ekipimize dahil sübaylarımızla ekip şefi- yiğit binicilerimizi halk omuzları üzerinde taşıdı rer birer ellerini sık: lemişti Büyük Reisitumhurumuzun başarı. arınızdan memnun olduklarını ve seld- mını sizlere müjdelemekle bahtiyarım. Eminim ki bu yüce teşvik ve iltifat, size lere, yarınki başarılarınız için lâzım ge- len azim ve kudreti verecektir. Ne muta lu sizlere! | Bu sır, rıltımda filmler ve fotog- raflar da çekiliyordu. Şehir Meclisi namına da binicilerimize «Hoş geldiniz!» dendikten sonra, ekip şe- fi Cevad Gürkan kendisini karşılıyanlara şu nutku söylemiştir: , Şu sözler söye —- Sayın büyüklerimiz. sevgili kardeşleri bu candan eVgİ eserine nasil teşekkür edeceğimizi bi « İlemiyoruz. Bizi böyle yüksek — bir sevgi ile amanız, sevgili memleketimize kavuşs gelen şevincimizi çok artürdı. Bü « tün arkadaşlarımızla boraber minnet ve te- şekkürlerimizi sunarız. Değerli gazetelerimizin bizim için yazdıka ları güzel yazıları yabancı memleketlerde 04 kudukça bilseniz ne kadar seviniyorduk. Bü Bevinç bizim milli azızlmizi, milli vazifeleri. mizi ifaya olan gayretimizi bilseniz ne ka « arttırıyordu... Var olunuz! Kardeşlerimiz! Biz büyük bir gey yapmış değiliz; yaptı damız iş, büyük cedadumızn yaptığı işlerin binde biri değerinde olamaz. Ancak, usun süren atalet devrinin, yaptığı — gerilemeden sonra o şerefli cedlerin zaf kanlarıım hâs 1â damarlarımızda olduğunu gösterebildik « se ne mutlu bizel | —Yüksek hükümetimiz, — sayın büyükleri miz, bize karşı lütufkür olmuşlardır. Onla « rın bu Jötuflarıdır ki, bizi tam hazırlamış Ve İbugünkü şerefi kazanmamıza sebeb olmuşe tur. Kendilerine ebedi mintettarlığımısı bu gün karşınızda tekrar etmek fırsatını buldu« Bumuzdan dolayı babtiyarız Mussolini kupası Arkadaşlar! Size Avrüpa mani atlama müsabakala w rının en büyük müküfatı olan Mussolini kus Jpasını getirdik. Bu altın kupa milletimiz nae Tama bize tevdi edilmiştir. Çok ileri giden İa talyan milletinin büyük milletimize selâmik ni da taşıyorur. #Atatürk'ün Parmağı» Bu kupa, ayni zamanda ebirlik kuvvet « Üre düsturunun İtalyanlarca sembolü olan içiçe geçirilmiş dört keskin balta üzerine ös turtulmuştur. Buna karşı bizim sembolümüs nedir... biliyor musunuz?; Atatürk'ün Pata mağı... O büyüz parmaktır ki, bize, gideoge Bimiz yolu göstermiştir... Gösteriyor ve göse terecektir.. O büyük parmak, nice — keskin |taltalardan, nice, keskin — ailâhlardan çok daha keskindir. Yaşasın Büyük — Atatürki, Yaşasın büyük Türk milleti!... Omurzlar üzerinde Cevad Gürkanın bu hitabesi alkışlar, büm yük tezahürata vesile olmuş ve bundan #ot- ra, genç ve aslan yürekli süvarilerimiz Bale kın omuzları, kolları üzerinde cağödede bekm liyen otomobillere kadar alkışlar arasında götürülmüşlerdir. Burada, Sipahi Ocağınca kendilerine tahi sis edilen sekiz otomobile binmişler ve kene dilerini karşılamağa geldikleri halde yan « Jarıma sokulup görüşmefe fırsat bulamyan aileleri etradile beraber, bediye edilen çe« denkler, buketler ve kupalar ile, tramvay yo- dunu takiben Harbiyedeki Süvari — Binlellik mektebine gidilmiştir. Yollarda Yolda, otomobillerin iki tarafında 2üvarl polis müfrezesi olduğu halde ağır ağır gi « dilmiş, otomobiller mütemadiyen — klakson çalarak gitmişlerdir. Yollara dökülen, pen « cerelerden, balkonlardan sarkan halk, bu şe refli zaferin kahramanlarına, alkışlarla ve «yaşayın kahramanlar! var olun!» diye hat çerelerinin bütün kuvvetile buğırarak kon« feti ve yer yer serpantinler atarak takdir « derini ulaştırmışlardır. Binlcilik Mektebi Süvari Bölük Komu w tanlığı binası önünde süvarilerimiz otomo « billerinden inmişler, analarına, — karılarına, çocuklarına, akraba ve dostlarına, kendilee rini bekliyen süvari sübay arkadaşlarına büs yada kavuşabilmişler, onlarla — kucaklaşıp sarmaşmak, öpüşüp koklaşmak fırsatını Mf defa ancak burada bulabilmişlerdir. Bu zi- rada, ilerden hafif makineli tüfeklerle de s6 lâralanmışlardır. , Kupalar Ekipimizin kıymetli ve kahraman elemana ları, süvari bölük kamutanlığının üst katma daki salona, kupu muhafızı ürt teğmen Ham di Barlasın elinde Mussolini kupası, arka e dan da Nis'de Cevad Gürkanin ekipler ârae smda kazandığı şampanya müsabakası ku « past olduğu halde çıkmışlar, burnda Mus: )4 ini kupası masanın Üzerine konmuş, bir ( »e raftan arkadaşlarile basbıhal — ederlerkr x, bir taraftan da şereflerine hazırlanan lin: >« natalar içilmeğe, pastalar yenmeğe başla « mıştır. Bu sırada Cevada — ekip gefi sıfatil bir kupa daha verilmiş, Cevad buna teşek « kür etmiştir. Bimicilik mektebi Müdürünün hitabesi undan sonra, Süvari Binlcilik mektetiğ Müdür Vekili Yarbay Mahmud Kaynal bif hitabede bulunmuş, ezcümle demiştir ki: «Arkadaşlar! Ekipimizin rakibleri ve hasımları dünyâe (Devamı 10 uncu sayfada) aai BURRARRL L L M MA L L MA LA DA AA AAA A RRRER D DA AAA T Te aa S DeD T AAA G ae e Se SĞi

Bu sayıdan diğer sayfalar: