12 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

12 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ıoıı !OS'I'A (Her hakkı mahfuzdur) —Hayalet cinayetleri anlatıyor Ğ&w çöktüğü yerderi doğruldu ve İ bir ifade ile: — — Bvet, ben öldürdüm, dedi... Yoo, bakın, öyle sadece ben öldür- demekle olmaz... Bize - tafsilât isiniz ki kani olalım... Sizi t q— hâkim huzuruna çıkarsak hâ- de bunları soracaktır. Yani kurtu- Nlıı yok, demek istiyorum.. İster- Y Sabur pışaduı alamadığınız in- b © evlâdlarından almıya kalktı- Bi Cinayetlerin sebebi budur değil S Evet, S Sizi yakalamamış olsaydık öteki- uldureıeklu:uı et, öldüreceklim. ıı"ivııı Sadullah dudaklarında müs- bir tebessüm olduğu halde sual- | * devam etti: B Sebeb makül ve mükemmel... H, İnayetlerin sureti icrasına ge- ğ niçin Kenan beyden başla- En büyük evlâd diye mi? Yır, pek teşne olduğu sandete Bi sın, evlenemesin diye.. B hç — gectil'de 31 teş : le, yani felâket gecesine rast- OSCU, değil mi? q !v“_ evet.. w, Kenan beyi öldürdüğünüz silâhı Ki aa buldunuz? Subhinin tabancasını aldım... 'ereden aldınız? < Edasından... Nodıımm neresinden' op *Zihanenin gözünden Halbuki Subhi tabanca “da muhafaza — ettiğini hh'lıcıyı ne vakit aldınız? X Bir gün evvel... Öğleden sonra... K Bu da olmadı... Subhi hâdise sa- ncasını temizlediğini iddia e- üsnü bey, dikkat! Bunu gören- aç Vür.. Yanılmış olacağım... Demek bâ- Rünü aldım, ısrar etmiyerek geçelim... * günü akşam oldu, düğün davet- Belmiye başladılar. Siz bu sırada İniz? x , bodrum katında idim. ÜĞK ada yahüd: hidiseden don- Bahçeye çıktınız mı? Hayır, ha- h"l evvel şunu sorayım: Kaç nu-| İ!lkhbı giyersiniz? S * Tabil onun da tesiri x. aynalı söylüyor, N Ş AM_ şimdi cevab veriniz, bahçeye ç Olmadı, çıkmış olacaksı- K B“N:ede ayak izleri var.. im, çıiktım, şimdi — hatirliyo- 'Hı '€ yapmak İçin çıktınız?.. Bı" almak için çıktım. İ Vüzun etrafında dolaştınız. de- İzVu _ııq;"? yanılıyorsunuz... Kenan be- ğ dürüldüğü odanım penceresine A eBitmişsiniz.. bilir... Bunu hatırımda tuta- !elıe değildim... Odimn pencereleri açık mı i- İSİ ai ldı'l “an Sadullah serkomisere döne- aN M c""Mııı bey, dedi, Hüsnü beyin i- dikkatle zaptediyorsun ya. ç her tümlede yanlışını çıkarmıy L*' ediyorum... Evet Hüs- dıvethlzr gelirken siz bodrum ..'ü Kdiniz... Sonra Kenan beyi aşa- Sağırttınız?... Ahmed vasıtasile çağırttım.. Uşak Ahmed sizi gördü mü? 'de kendinizi göstermek ihtiyat- bulunmnmışıımıd.ır Çünkü Sizi tanıması —lâzım gelir... gençliğindenberi yaniın- 4 hıı |görmek istiyor — Ben Ahmedi görmedim. Kendisi- ne dadı ile haber yolladım. ’ — Ne diye haber yolladınız?.. Haya- let sizi görmek istiyor diye mi? — Tabil hayır::. Bir arkadaşınız sizi — Düğün gü damadı görmek is- teyen arkadaşlarır onu bodrum katına davet eltmezler ya... Ne ise masal bu... * |Hüsnü bey devam edelim... Kenan be- yi çağırttınız, geldi, odaya soktunuz, ve öldürdünüz... Kaç defa ateş ettiniz?... — Üçu: — Niçin üç defa ateş ettiniz? Eski bır bıhri)ı— uh!ıl bu kadar ynkın ve — Eherın titi remış olacak... — Kurşunların kaçı nerelere isabet etti?... — Hatırlamıyorum, yiçtim. Yeni bir bahane... Çok mütehey- Peki uşak Ah- (Baştarafı 12 1nci sayfada ) baktığı zaman bakışlarında herhangi bir harikulâdelik yoktu.. fakat bu de- fa böyle olmadı. Tam yanyana gelince baygın baygın bana baktı.. galiba da gülümsedi.. hafifce omuzlarını oynattı.. Kadın değil, harika efendim, harika.. Fakat imkân bulup kadına yaklaşa- madım. Sırası değildi.. vaziyet biraz biçimsizdi.. maamafih bu işi yarın ya- pacağım.. hem muhakkak yapacağım.. kendisine bir kaç da sö: Jiyeceğim.. Sereja Petuhovün söylediğine göre kadmlar küstah erkeklere bayılırlar - raış., erkek küstah olduğu nisbette sevimlileşirmiş!. İşte ben de bu fikre dayanarak bu kadına karşı küstahca davranacağım!, Yarından tezi yok, he- yaen bu işi yapacağım!, Yarın ke şu muaâzzam hayat akıntısına bırakaca- ğim!, Mükemmel bir yemek yedim. Pepo da iki porsiyon kızarmış kazı gövdeme yuvarladım. e 9 İkinciteşrin Bugün her nedense kalbimin hâki - mesine bir türlü rastlıyamadım. Altı defa Morskaya cadrdlesinden geçtiğim halde «onu» göremedim.. fakat zararı yok. Bugün bulamadıysam mütlaka yarın görürüm. Ben beş senedir bekli- yorum, bir gün daha bekliyemez mi - medi niçin boğdunuz?. — Çünkü Kenanı kurtarmak - iste- di,. lmüş adam kurtarılır m? De- İmek siz Kenana ateş etmeden evvel müdahale etti... — Evet öyle oldu,. — Peki öyledir de ne diye onu da tabanca ile öldürmediniz? — Elinizdeki tabancada daha kurşun vardı... - Bunu niçin böyle - yaptığımı bil- miyorum. — Uşak Ahmedi boğmakta kullandı- ğınız elektrik telini nerede buldunuz? — Subhinin odasından aldım, — Niçin? — İhtiyâten bulunsun diye. — Bu elektrik telini bize tarif eder misiniz? — Bayağı tel... Hiçbir hususiyetinin farkında değilim... Hikâye: Kallıimin hâkimesi faat gözetmiyen bir kadına rastlamağı hayal ederdim. Ben bu salırları, sevgilim mantosu- nu çıkarırken, güzel ayacıklarını sıkan iskarpinlerini çıkarırken yazıyorum.. Soyun sevgilim, soyun!, Güzel en - damın daha iyi meydana çıksın!. Bir başkası alsaydı, beiki senin bu güzel endamının incelikle: kavnıyamazdı.. fakat şair ruhlu bi yle in- celikleri çok iyi anlar ve takdir ede - rim.. bana şiir lâzım, şiir... Şöyle bir fırsatını bularak sevgilime yandan baktım. Tıpkı bir kraliçe Ma- donna, V: bunun ayağına su bile dökemezl, Varka bunun yanında pis, mendebur bir kız olarak kalır.. Varka ne kadar manüki seven bir kızl, He- i |men: «Beni tiyatroya götür!» teklifinde bulundu.. bak Madonnam böle mi ya- piyor?, Hattâ doğrusunu isterseniz bu hari- kulâde kadının nasıl olup da bana bak- tığına, gülümsediğine bile adamakıllı aklım ermedi.. bu kadın muhakkak es- ki prenseslerden biri olsa gerek.. ona el sürmeğe bile korkuyorum.. ya kadın bana; — Seni it seni, ben bunun için buraya gelmedim.. ben sadece - şiirle güzel san'atten anlarım.. ben bir pren- sesim.. prenseslerin böyle halt karıştır- madığını bu eşek kafan daha öğrenme- di mi?. derse.. yim? Evet beş sene bir domuz hayatı yaşadım. Haklısm prenses.. haklıan Madon - İnam. Sen mavi şeylerden anlamazsın!, Meselenin yarına kalması daha iyi. | Artık yazıma nihayet veriyorum. Çünkü yarın maaşımın yüzde Duni alacağım.. bu suretle ka hkâkimesini koluma takarak bir lokan- taya veyahud bir kabareye gidebilirim. Yarın, her ihtimale karşı Sereja Petu- hi n biraz da boörc alırım.. ya ver- Fakat imkânı yok vetir.. Ona; «Çok ihtiyacım falan var'» derim.. Se- beb? derse, ben de ona: «Şerşe lâ fam'e derim.. ha ha ha!.. Zekidir, anlar.. Yarını sabırsızlıkla bekliyorum, Ge- ne mükemmel bir yemek yedim. Pol- kinde üç porsiyon kazı gövdeme yu - varladım. e 11 İkinciteşrin Geldi. Kalbimin hâkimesi, ruhumun goncası, mahbubem geldi.. Morskaya caddesine çıkar çıkmaz onunla karşı- laşmıyayım mı?. Ona ne söylediğimi iyice hatırlamıyorum. Fakat, galiba «Bonjurl.» dedim. O da, buna karşılık gülümsedi.. fakat nasıl bir gülümseyiş!, Ah, bir bilseniz! Ben ona tiyatroya git- meyi teklif ettim. O razı olmadı. Evet kalbimin hâkimesi bu teklife razı ol - madı. Herhalde bu razi olmayış, ihtirassız- lığından, dünya zevklerine ehemmiyet vermeyişinden ileri gelse gerek. Demek ki, sevgilim, beni masrafa sokmak is- temiyor. Ah, ben her vakit böyle men- m- (Prensu kalbimin hâki imin |liş esi yanıma ge- vor.. ona ne söyliyeceğimi bilmiyo - İrum.. 12 İkinciteşrin Her şey bitti. Ben enai imişim, Ben enainin enaisi imişim.. tuu,.. Allah be- lâsını versin!. Kadın sabahleyin yatlaktan kalkar kalkmaz: — Çıik paraları, dedi. — Ne pârası, dedim? — Ne parası olacak? dedi?, Para işte., beş ruble. Bir kelime bile söylemeksizin masa- ya gittim. Paraları aldım ve kendisine verdim. Az sonra da ona bir ruble faz- lasile altı ruble verdiğimi hatırladım.. ikişer tane üçer: rublelik vermiştim. Kaltağa merdiven başında yetiştim: — Bana bak, dedim, sana fazla ver- dim. Orada altı ruble var. Güldü; — İyi bir tesadüf olarak, dedi, bende kusur verecek tek ruble de yok.. fakat ne çıkar?. Gelecek sefere bir ruble noksan verirsin! Fit oluruz. Yuh olsun ervahıma.. ben enai mikâ- bi imişim.. yok; <Prenses.. yok şlir... Madonna!.» Nerenin Madonnası? Dün gece yatakta ona: —Sevgilim, diye sormuşlum, nasıl | (Arkası var) liklere tayin edilmek Üzere $ hekim ile caatları. — (1722) — (3360) 12/6/938 tarihinde: rin içmelere gideceği istasyonlara tebliğ rımıza müracaat edilmesi ilân olunur. Deniz ve denizcilik (Baştarafı 9 uncu sayfada) yede, en büyük harb gemilerinin 26000 tonu geçmyieceği hakkında cereyan var- dı. Bu cereyanı ilk bozan, malüm olduğu üzere İtalyadır. O, 1934 senesinde, 35000 | tonluk gemileri tezgâha koyunca, deniz inşaatına yeni bir istikamet verilmiş ol- dü. İşte Strasburgu kıymetten düşüren do bu istikamet olmuştur. Modern zırh- lıların cesameti, 35000 ton olunca, deniz sevki idaresinde, Strasburga tâli vazilele- rin verilmesi icab eder. İşte - istikbal hatrblerinde de bu iki Fransız gemisine, | düşman zırhlıları ile muharebeden da - ha ziyade Alman ceb kruvazörleri ve İtalyanların Vaşington — kruvazörlerinin avlanması vazifesi verilecektir. Bugün yeni 26000 tanluk gemilere yalnız Fran- sa ve Almanya maliktir. Malüm olduğu üzere Almanların da, bitmek üzere bulu- nan, iki aded 26000 tonluk gemisi var - dır: Ginerzenav - Sarnhovst... Bu iki Alman gemisinden başka tekmil yeni gemiler 35000 tonluktur. Hattâ Ja- ponların ve İngilizlerin 45000 tonluk ge- mi yapacaklarını sık sık Avrupa gazete- lerinde okuyoruz. Her hâalde Fransızlar bu hali evvelden tahmin etmiş olsalar - dı, Strasburg yerine daha büyük gemiler yaparlardı. Nitekim Fransa, bu iki gemi- ye rağmen, diğerlerinden geri kalmamak için, tezgâha ikl tane 35000 tonluk gemi koymuştur. Jean Bart, Richelleu ismi verilen bu gemiler 1940 sonlarında ikmal edilecek - tir. Richelleu ve Jean Bart yalnız ceta- met itibarile değil, evsaf ve kullanış ba- kımından da Strasburgdan çok mükem- mel olacaktır. a— e — oldu da ilk bakışta beni sevdiniz?, — Nasıl olacak, sevdim işte.. kılığına kıyafetine baktım, düzgünce.. içimden |audaklarını kemirmiştir. Hattâ HEKİM ALINACAK Devlet Demiryolları işletmelerinde ve muhtelif yerlerde açık bulunan hekim- Eskişehirde bulunan idare hastanesi için bir Röntgen mütehassısı almacaktır. Taliblerin doğum ve mektebden çıkış tarih. lerini ve şimdiye kadar çalıştıkları yerleri bildirir bir tercümel bal varakası ve bir fotoğrafı istidalarına bağlı olarak Ankarada Zat işleri Müdürlüğüne müra- A itibaren Tuzla içmeleri işletmeye açılmıştır. Hangi trenle- edilmiştir, Fazla tafsilât için istasyonla. «33Bİ> çe e — e e 10 kadın öldüren canavar (Baştarafı 6 ncı sayfada) dirzmiş, muhtelii zevkleri uğrunda — harca « muştır. Kadin, ayni samanda bir vasiyetnameyi tahrif etmiştir. Üzerinde cam — göbeği ye « şilden yapılma bir rob olduğu halde mahke- me huzuruna çıktığı zaman, asabiyetle el - lerini oynatmış, pamuklu eldivenlerile meş- gul olmağa buşlamış, birkaç — kere de İncö bir kere « sinde gözlerini kaldırarak, — suç ületlerinin, ölülerin şahsi eşyalarının bulunduğu cCamlt bölmeye uzun uzun bakmış, en ufak bir he« yecan emaresi bile göstermemiştir 1936 da tevkif edilmiş olan kadın, bütün bu Müddet 2arfında: «Ben masumuml!..» te- ranesini bir kere olsun ağrzından düşürme- miştir. Yalmız birkaç gün evvel muhakeme- İiibe başlanacağını öğrendiği zaman mem - nuniyetin! izhar etmiştir. Kadın, 1906 yılında Beker isminde bir &- damla evlenmiştir. Gayet çapkin bir ruhta olduğu için kocasına ihanet etmekte gecik « memiş, ve bir sörü Aşıklar peyda Babasının değirmenine tevarüs eden kocası 1935 de ölünce, kadin borca düşmüş, bu su- retle değirmeni satınıştır. İşte kadının cina- yetleri bundan sonra baş göstermiştir. Katli, ik cinayetini 1935 martında işlemiştir. Ta - tuştığı 48 yaşındaki bir kadını onunla ah « bab olduğundan sekla gün sonra ona gi mada rastlamış, evine götürmüş, ve misa « firine çay ikram etmiştir. Zavsilı misafir Ka Gın geceleyin hastalanmış, gelen doktor ha- zımstzlık teşhisl koymuştur. Katll kadın bir- biri arkasına çaylar ikram etmiş ve sönun- da zayallı ölmüş, ve ölümü kalb diye göste- rilmiştir. Bu ölümden Az sonra, katil kadı « nin bazi kâğıdları yaktığı görülmüştür. Ve aradan çok göçmeden de, kurbanının kocas sile sevişmeğe başlamış ve onun Jehine bir vasiyetname harzırlamıştır. Kadın bundan sönra fena yerlere git « miş, sarhöş olmuş, ve kendisinden — 18 yaş küçük bir adamla iki sene gayri meşru mü- nasebetlerde bulunmuştur. Delikanlıyı, seü- ginim, bütün servetim senindir, diye aldat- mış, ve ona muhayyel noter mektubları, 3t-. nedler göstermiştir. Bundan sonra, tanıdığı kurbanların! ây- ni hilelerle kandırarak, onların dostlukları- a1 kazandıktan söonra, bepsini vijitalin e zehirlemiş ve paralarını çalmıştır. Kadmın muhakeamesi devam etmektedir, eh, dedim, herhalde mangizde tutu - yordur. «Mangiz tutuyordur!» ha? Vay kal- tak, vay.. Hayat, cidden çök kötü ve çok çir - kef bir şeymiş!, Esasen bu hayat deni- len dolab beni hiç bir zaman alâkadar etmemişti.. hayatta âdilik o kadar çok- müş ki... Siz şuna dikkat ettiniz mi?: Tereyağı sürülmüş bir dilim ekmek yere ğü zaman mutlaka yağlı tarafile düşer.. bu neden? Hayattaki âdilikten. Ne âdilik, ne âdilik!, YARINKİ NÜSHAMIZDA: Tehlikeli sarışın Yazan: Mark Hellinger Çeviren: İbrahim Hoyl etmiştir. — Fam ttti Rlatak İLAĞİ ee SAA BAD ŞÖM LA

Bu sayıdan diğer sayfalar: