25 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

25 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Yarın ikide, ayni yerde!,, Opera bittiği zaman büyük bir servet kaybetmiş insanlar gibi öksüzlük duy- dum, Her opera bu kadar Bir tesir bırakabilir mi acaba lerini görmediğim için bir şe: Miyeceğim. Bana öyle geliyor ki bu Beceki temsilden daha muhteşemi ola- Maz. Hele muzaffer kumandanın savaş dönüşü tablosunu bütün hayatımca u- Nutamıyacağım. Bir an içinde sank dünya küçüldü, küçüldü, Paris opera- Binın sahnesi içine sığdı. Hükümetler, Ordular, âlemler gördük. İnsan oğlu ça- lişınca nelere müuktedir değil!.. i» yi bilirdim. Fakat onu bu anıdım. Aramızda hâlâ yaşıyor- i tanıdım. Aydayı Mis arzusu üzerine, Kahire ope Açılış töreni için yazmış. Kahire opera- &, açıldığının ertesi günü kapılarını kapasaydı bile, yeryüzüne bir Ayda| bz:md:rdığı için gene her devirde say- | Bi ile anılırdı. Son perde kapanırken, farkına var- Maksızın: — Yazık!... muht teşem | Prens bizi yerlerimize kadar ge |den b.ı.an garib bir rüyaya dalar gibi Başkalarile meşgul ol- mamdan istifade etmek isteyen gözle- rengiz bir titremeden kurtulamıyor? Demişim. Prens işitmiş, sordu: — Esere mi?... — Hayır!... Eserin bittiğine!,.. — Hoşunuza gitti şu halde?... — Birkaç saat için ilâhf bir âleme Şükseldiğimi sandım. Fir'avunlar ar: tında yaşadım. Ne devirmi 'yü- tü bu kadar da muhteşem âlemlerle Berçek tanışmış mıdır diye kendi ken- dime soruyorum. Prens gülümsedi: — Bugün bile yeryüzünde umulma- dik ihtişamların yaşamadığı ne ma- lüm?... Bilmem neden?... Titredim. Bu leri prens öyle manalı bir e lemişti ki.. ne kasdetmişti acaba?... Bi &ra bir fırsatını bulup Rühsara fikri Sordum. — Kendi hayatını Şübhe Dedi. Belki de... Parise bir gelişi baş- h başına bir hâdise olan bu prensin Kendi memleketinde hâlâ bir Ayda dev- Ti yaşamadığını kim iddia edebilir? Öperadan sonra Düberry lokanta: ha gittik. Şanzelize bulvarının bir k #e başında bulunân bu müessese, ki- barların toplantı yeri. Ortası gazıno Âlt katları kısmen - husus? salonlara, 'edansan yerlerine bölünmüş, kısmen de bar. Prensin her işi gayet düzgü: Daha otomobil durur durmaz, geleceği- Mizi bildikleri anlaşılan bir garson gru- Bu ileri atıldı ve bizi bir çırpıda hu bir kompartimana attı. Mükellef sofra $oktan bizi bekliyor gibi. Üzerinde ne- hr yok. İçkiler arasında şampanya bel- ki de en fdisi olarak kaldı. Masanin iki Yanındaki küçük ve tekerlekli, iki kat Masacıklarda da pastacılık san'atinin üzel eserleri birer aslan dizisi gibi kasdettiğine ne Rühsar kolumu çimdikledi: — Babamın gözü aydın!.. — Sebeb?... — Ona içki ve pasta ver. İstersen Canını al!... Bizimki gibi. Babamla, babasına göre Masa. Farkındayım zaten. İki ihtiyar fena yutkundular. Prens Nâzım Abâd, gerçek can sıkmı- Yan bir dost. Açtığı her mübahase o ka- dar tatlı ki. <«Harcı âlem» sözlerden tik- #indiği besbelli. Bana mı öyle geliyor, bilmem?.., Bu dlinin söz söyleyişi uzaktan tatlı 1 süzülen müzik nağmeleri kadar te- P(r"*ıl? beraber neş'eli. Fransız de Ikubaliliğe düşmemekle P RUJ giriştiler. aktan ııı)lemoğı vakti 1 onlarınkinden aş; Tn babasının 'ensin neş ği Yalmaz... Fikrim gene bir nok Baplandı ve düğümlendi. Ah bu vehim- Ciliğim.. ben de bıktım!.. Herkesle neş'eli konuşan Prens ne- 1l)“n:ı Bi Bu bakışlar sanki tâ ruhuma saplan- mak hevesinde, i bakmak istiyor ve bunu bel- etmekten çekiniyor!... Bazan öyle da- yor ki benim baktığımı bir iki sani geç farkeder etmez hemen başını yor, bir mektebli gibi sıkılıyor. imde bir şey arıyor gibi n döktorun söylediği sözü ha- tırlıyorum: — Bayan... Prens sizde aradığı bir şeyi buldu!... Arna ne?.,, Kotca Hind prensi bir kı- zın gözlerinde ne bulabilir ki?... Ad- danam!.. 'Tam bir neş'e içindeyim... Neş'e ve merak birleşemez diyenlere artık 'nan- Prens, Bir doktorun günlük notlarından Raşâ;m [ çocuklarda' Kemik hastalığı J Normal olarak bir. çocuğun nihayet bir yaşında yürümesi ve nihayet iki ya- şında konüşmağa — başlaması lüzimdir Tabil bu müddet beş on gün evvel ve - yahud gonra olabilir. Fakat bu fark ay- lar haline gizdiği zaman çocukta neşvü- nema durgunluğu mevcuddur demektir. Bir çocuğun muayyen vakitte yürü - yememesi demek henüz kemiklerin serı- leşmediğini gösterir. Kemiklerin sertleş- memesi de vücude kâfl derecede kalsyom ve fosfat ve diğer emlâhı madeniyenin idhal edilememesi veyahud bu - emlâhın lâyikile temessül edememiş olmasından ileri gelir, Ve bunun için kemikler sert - löşmez. Yumuşak kalır ve yavaş yavaş eğrilmeğe başlar. Baş kemikleri — gayri muntazam büyümeğe — başlar. Çocuğun başı büyür. Bacak ve kol kemikleri bil- hassa bacak kemikleri inhina kesbeder, Eğrilir, göğüs kemikleri de ayni vüziyette Bayri muntazam şekiller almağa başlar Kamburluk baş gösterir. — Tabll bu çok mühim ve feci âkibetler husule getiren bir vaziyet ihdas eder. İşte Raştizm denilen kemik hastalığı budur ve bu sebebler tahtı tesirinde baş- lar ve yıllarca devam eder. Raşlizmi nüsil tedavi edelim: bunu bildireceğiz e Adanadan (8, 8.) e: Bu hususta yupılacak tedabir, evvelâ gıdadır. Bol sebze ve meyya yemek, etle- 1 kızarmış ve tavada yakılmış olarak Yağlı şeyler, Yarın için iyi değildir. makarna iyidir, Enginar çok iyidir. Çok soğuk şeyler, me- selâ fazla buzlu meşrubat, dondurmalar dir. Alkollü” mı a muvafik gi iyidi leyyinler lüzımdır. Meselâ, Bilagid denilen ilâe çok iyidir. Aldı Onu Cevab isteyen — okuyucularımızın — posta Dulu yollamalarını rica ederiz. Aksi tak- dirde istekleri mukabelesiz. kalabilir. ri, beni süzerken, kirpikler neden esra- Yemin ederim: Prens | SON POSTA Yazan: Vedad Ürül tirdi. Benim elimi sıkarken gizlice,.. mıyacağım, Merak, tereddüd ve neş'e- nin bir ayara gelmesi daha büyük zevk- ler doğuruyor. «Düberry» den çıktıktan sonra prens | yerlerimize kadar getirdi. Herke- |sin ayrı ayrı elini sıktı. Benim elimi sıkarken gizlice: Yarın ikide. Ayni yerde, Dedıgim işittim. Titredim. İlk önce amadım, Kimse farkına iye bir şey saramadım da Nerede buluşmuştuk ki ayni yerde tektar buluşahm?... Ha... Sakm... E- vet, keşfeder gibi oldum. Prens, ilk rast ladığımız yeri kasdetti!. Barklay ma- ğazasının önünde karşılaşmıştık!... Ne olursa olsun, yarın ıkıd:— oraya gidece- ğim. Yalnız bir nokta: Prens, bü rande- vuyu ne diye bana veri Bubama açsam.., Hayır, hayır... olur... (Arkası var) Eski günler: Bir Alemdağ sefası (Baştarafı 9 ncu sayfada) Gurup yaklaştıkça her kümenin zev- kindeki şetaret taşkınlık göstermeye baş- ladı. Kahkahalar gırla, faraza — çalınan kemansa ciyak ciyak, udsa gümbür güm- bür, Hele su başındaki bir klârnet orta- liğa sada hususunda meydan vermiyor, her nağmeyi sus pus ediyordu. — E! dedim. Çocuklar! Safa tamam! Haydi yemeğimizi yiye'im ve yavas ya- vaş yollanalım. Biz korudan çıkıncıya kadar mehtab da arzı didar eder, Ahmed Refik fikrimi tasvib etti; Zaten bütün arkadaşlarımız hep yüksek sec'- yeli öyle iki kadeh akp benlik murdarlı- B edecek kimseler değillerdi. Fikrim ka- bul olundu. Emsaline zannederim kürei- arz üstünde Tastgelinmiyecek o canım Taşdelen suyile güveci, dolmayı, helvayı atıştırmaya başladık, aldığımız yoğurdu dolmaya nikâhlayıp zifaflamakta kusur etmiyor, mütekabil dostluğun, muhat- betin arttırdığı bir iştiha içinde yemek yiyorduk. Bu aralık nasıl oldu bilm rum. Naci merbumun eli mi, kaşığı mı yoğurd kâsesini sofranın üstüne secde et- tirdi. Aman.. diye kopan feryadlara kar- Ş — Telâş yok! dedim, Sofraya temas & den bir santimlik kısmı kirlendi. Üst kıs- ana ne oldu? Üstten üstten alın, Ted- ü davranın, ağzımızın tadı eksilmemiş olur. Ah! Bu sofra üstünden «beze dokun- durmiyayım!» itinasile tıpkı minicik ya runun sıcak süt içmesi korkaklığile y diğimiz o köy yoğurdunun tadı acaba |hangi arkadaşın damağından çıkmıştır? * Bizim arabacıya ne olmuştu? |len yoktu, beraberinde gelirdiği 12 ya; Plarındaki oğlunu bıral kendi sırra | kadem basmıştı. Yola düzüldük. İyi ama! (Alemdağı) korusundan gece değil, yün- düz bile bir klavuz olmadan yol bulup çıkılamaz, Arabacının küçük oğlu bili- yorum iddiasile sürüp gidiyordu. Ben Bonu bi-| & Devletin hayatı ucuzlatma işlerini ko - laylaştırmak maksadile Sümerbankın da kendi mamulâtında ve kendi pazarları| g olan Yerli Mallar pazarlarının sattığı em- tia üzerinde tenzilât yapmak üzere oldu- ğunu yazmıştık. Bu tenzilât satış bedel- lerinde yüzde on nisbetinde olacak ve bir temmuzdan itibaren Yerli Mallar pazar- larında bügünkü fiatlara nisbetle yüzde an Gaha ucuz satış yapılacaktır. Bu ten- zilât sayesinde istihlâkin yüzde 40 nishe- tinde artacağı, tenzilâlın piyasada akis- ler yapacağı, diğer firmaların da bu- na imtisal edocekleri umulmaktadır, ya- kında Adanada da bir Yerli Mallar pazarı açılacaktır. Ayrıca Yerli Mallar Pazarlarında dev- let ve Tesmi müesseseler memurların dörl ay vüde ile ve peşin ücret taleb et- meden yapılar kredili satışlâarın vâdesi altı aya ve altı taksite çıkarılmaktadır. Almanyaya gidecek ticaret heyeti İstanbulda Almanyayla ticari müzakerelerde bu - man Menemencioğlunun Türkofisi umum müdürü Bürhan Zihni ve müşavir âzalardan mürekkeb ticaret heyetimiz şehrimize gelmektedir. Heyetimiz, burada Almany cat yapan tacirleri Türkofiste toplıyarak görüşecek ve birkaç güne kadar Berline bareket edecektir. Nevyork sergisi ve sanayicilerimiz etmek üzere şehrimizdeki sanayiciler a- lâkadar makamlara müracaat ederek ma- lümat istemektedirler. Ancak, bu ma - madığı için müracaatçılar tenvir edile - memektedirler. Bazı sanayiciler, sergiye iştirak suret ve şartlarını öğrenmek üze- re İktısad Vekâletine müracaat etmişler. | dir. Kızılcahamamda kuraklık tehlikesi Kızılcahamam — (Hususi) — Yağmura ibtiyaç çok fazlalaşmıştır. Mezruat he- men hemen kavrulmak tehlikesi içinde- dir. Karabükte bir kereste fabrikası kuruluyor Zafranbolu (Hususi) — Karabükte ye- ni bir kereste fabrikası tesisine karar ve- rilmiş, bir Hmited şirketi bu iş için lâ- İtfaliye lar. (3641) (B.) Senelik muhammen kirası 60 lira olan akkile bilmemekle beraber bu ço- Demez mi? İstedi (lâhavle) İstemedi mi — köteği?.. yeri, sırası değil! — Bir çehtim. —Arabadan Ahmed Refiğin fenerini elime aldı. n arkamdan!» dedim. Habire, da bire!.. zuyor. Fakat benim selâmet Ümidim âl... Arada bir Ahmed Refik te- Tâşlı telâşlı sormakta kusur etmiyi — Hoca! Nerelerdeyiz? Yol epeyce u- zadı. ama — Merak etme! Şimdilik (Kafa bur- nu) nu dolaşıyoruz. Çeyrek saate kal- (Alemdağı) na çok gelip gitmiştim, yol- maz korudan çıkarız. Nevyork beynelmilel sergisine iştirak | kamlarda sergiye aid kâfi malümat ol -| üzi bir aksi semte götürdüğü hiasi | Gen, biliyor muydun? Nasıl Sümer Bank fabrıkaları mamulatı ucuzluyor Bir temmuzdan itibaren bütün pazarlarda yüzde on tenzilât yapılması kararlaştırılmış bulunuyor zım gelen makine ve tesisatı getir Keıı—s'ı* fabrikasının yakında faaliyeto çalışılmaktadır. llıklu fiat kontrolüne hazırlık Ticarette maktu fiat usulü tatbik edil- meğe başlandıktan sonra belediye iktısad birçok vazifeler dü: tedir. Müdürlük kadrolarının yeni yaç nisbetinde genişletilmesine imkân ol madığından maktu flat usulünün kon « trolü belediye zabıtasına yaptırılacaktır. Mahlüt yağ işi tedkik edilecek Piyasada mahlüt yağ mükdarının gün- den güne çoğı görülmektedir. Dahi- liye Vekâletinden belediyeye gelen tez » kerede bu işin ehemmiyetle tedkik edil- mesi ve mufassal bir rapor hazırlanarak gönderilmesi bildirilmiştir. Ankara borsası Açılış- kıpınıq fiatları 24 - 6- 938 lunmak üzere Berline gidecek olan, Nu-|| riyasetindeki | VOVVEBSRİ11T && r ve efradına yaptırılacak kasketile beraber 448 takım yazlık el- bise açık eksiltmeye konulmuştur. Beher takımına 8 İira bedel tahmin edilmiştir.» Nümunesile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 No. lı kanunda yazılı vesika ve 268 lira 80 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektu- bile beraber 4/7/938 Pazartesi günü saat 14 de Daimi encümende bulunmalıdır- Kadıköyünde Kızıltoprakta Zühtüpaşa mektebi 939 senesi Mayıs sonuna kadar kiraya verilmek üzere açık artırmayâ konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekli olanlâr 4 Hra 50 kuruşluk ilk teminat mektub veya makbuzile 4/7/938 Pazartesi saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. günü (3680) () al bir çeyrek sonra korudan çık- ftık.. çıktık ama şark yamacı yerine ce- nub kısmına... Zarar yok. <Erenköy yo- lile gideriz!» dedim. Korudan kurtulup selâmete erişince pek tabil cümlemiz de- rin birer «ah!» çektik. Ahmed Refik da- yanamadı, sordu: Allah aşkına hoca! Bu yolu evvel- buldun. — Yo... Bildiğim filân yok, kömür a< rabalarının — tezeklerini — kolliya kolliya sizi buraya çıkarabildim. Ahmed Refik: — Desene... Diyecek oldu. Derhal atıldım: — Uzun etme, selâmet asına ulağ-' tırdım ya, sen ona bak... Muallim Wihad

Bu sayıdan diğer sayfalar: