25 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

25 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Proaanda ile Mukabele etmeliyiz .— Yazan: Muhittin Birgen alayda Türklerin haklarını te « min etmek, onlara hayat ve in- işaf imkânları temin etmek üzere jriştiğimiz bir dava, bir taraftan bizim yi — niyetler - yüzünden gösterdiği - niz gevşeklik, diğer taraftan Millet- er Cemiyeti heyulâsının fuzuli müda - talelerile, ondan sonra gizli veya açık Hplomasinin kancıkça oyunlarile ©o ka- dar birbirine karıştı ve © kadar ıgmden kül bir şekil ayın küçük ve fakınşarkın büyük ve çöz tüğümü halini aldı. Bu gid | şünün halledebileceği bir mesele şekline firecek olan bu d çeti bizi, bu dir tarzda le ancak artık lır: Hatay meselesi, y leğildir. Bir taraftan Fransanın Yakın- jark politikası ve bu politikanın Türkiye- yi ehemmiyetle alâkadar eden gidişi ve diğer taraftan da Türkiye ile Arablık &- lemi arasındaki münasebetlerin toptan heyetidir. Birinci mesele men ayrı değildir; birlerine bir dereceye karışmış $e dir; fakat, ayrı ayrı mütalea edilm Tâzımdır. Fransanın Yakınşark ve d şarki Akdeniz politikas başlı başına ehemmiyeti olarak mütalea edilmek i bu husustaki fikrimizi « ğiz. Bugün Hatay mesele rab münasebetleri bakımınmdan almış olduğu ehemmiyet üzerinde duracağı * ikinci meseleden tama- akikatte bunlar bir- 1 başladığı ; Türkiye a- gündenberi Sur B leyhinde gayet kesif ne Bu neşriyatı yaptıran Fran: içinde her tür Sancak zılan şeylerin Meselâ, Hatayın Şimdi Suriye matbua isim Livayi Şehit'tir. Yani, Hat Arab mücadelesinde şehid düşmüş Suriye parçasıdır! Bütün Suriye münevverleri bu şehid Hiva için yazı yazıyorlar, En eski tarıhten en yeni coğrafyaya, en yeni politikadan en eski arkeolojiye kadar, Hatayım, Arab | olduğunu isbata çalışan muharrirler var. Türklerin Hataydaki vaziyetlerini, Yahu- dilerin Filistindeki vaziyetlerile muka - yese etmek, artık Arab gazelelerinin hepsinde adi bir iş oldu. Hülâsa, ga - zetelerin vardıkları netice şudur: Tür- kiye ile Fransa anlaşmışlağp, Suriyenin «Sancağı» nı boğazlayıp Türk - Fransız dostluğuna kurban ediyorlar! Suriye gazetelerinde görülen bu neş - Fiyat, yavaş yavaş ı-ua!n yayıldı. Mısır gazeteleri, Trak , hattâ Süudi | Arabistanın yegi tesi bile bu neş- | riyatın sahnesi oldular. Arab memleket- | lerinde her gün dağılan beş on düzüne Zazete, bu mevzuu, aşağı yukarı ayni şe- kilde dillerine dolamış bulunuyorlar. Bu gidişle, kiyenin Arab memlekeller de me d olan dostluk nüfuzu büyük bir tehlikeye maruz bulunaca! Hattâ «bulunacaktır. demek bile fazla: Tehli- kededir! Bu hale karşı Türkiyenin tedbir alma- Sı zaruridir; Türkiyenin de ayni suretle | neştiyat yapması, Arablığa kimın dost,| kimin düşman olduğunu anlatmak için, bir nevi propaganda seferberliğine gi - rişmesi clzemdir. eski adı bir in- * Hatay davasına bir kere girişmiş bu- Tunuyoruz, Madem ki giriştik, bunu mut. Jaka tam muvaffakiyetle neticelendir - vardır; meğe mecburuz. Ben, Türkiyenin bu işi tam bir muvaffakiyetle halletmek — için malik bulunması lâzım gelen bütün mad- di ve manevi kuvvetlere sahib olduğuna kaniim. Bunu havadan hâsıl olmuş - bir| kanaatle değil, siyaset hayatı içinde hayli teerübe görmüş bir adamın serin bir dü- şünce ile ölçüp biçip vüsl olduğu — bir imanla söylüyorum. Yalnız, bugünkü şekli ile bu davanın ikisi ortası bir yol - dan gitmekle halleditebileceğine asla ka- ni değilim; çünkü iş ilerlemiş ve mesele tereddiye uğramıştır. Artık işi daha &- MUVAFFAKİIYET. sivrilmek imkânmdan ma ır ve hayatı görme yükselmek, hayatı SAA an'ane, man ma bile be içtimalyat kanunlarını yıkarak geldiği za- ânını kırarak içeri giren bir otomo- ——— Bu garib resim Nedir, tahmin Edebilir misiniz? Bu garib resim, nedir, tahmin edebilir | misiniz? İngilterede açık hava mektebi tale lerinden bir.kısmı, mekteb bahçı tilâ etmiş olan 30 bin arıyı, sokulup, ya- ralanmadan toplıyabilmek için, böyle kukuleteler giyerek mücadeleye gidiyor- lar. be- tutmıya mecburuz. İşin sıkı tutulacak bir tarafı da ba propaganda cihetidir. Arab matbuatının yarısı benim elimden geçiyor. Büunların içinde, Türkiyenin bütün bu Hatay me- selesindeki tezini ve bilhassa Arablıkla Türklük arasındaki münasebetleri ne su- retle anladığını gösterecek hiçbir fikrin ntişar ettiğini görmedim. Halbuki, bu iste bizim söyliyecek pek çok sözümüz bunu söylemeğe ve bilhassa A - Bu yolda yok de- nühim ol- olsa gerek. Kesif bir propagandaya girişmek zaru- rablara anlatmağa mecburuz Türkiyenin sarfedebileceği ğildir. Yalnız işin bu deri duğu henüz anlaşılmamış KKT S ASN S P TAŞTURN AY RARET TTTT N İSTER İ gMA Hergün bir fıkra Bir İngiliz fıkrası Bir köylü kadın koc: nunu yıkamıştı. Astı, hır Hemen kom - lattı. Kom- antalon küçülmüştü. şusuna gitti, olanı | şu bir an düşündü. Kolayı var, dedi, h. git, kocanı da yıka, kurut, pantalor tamam gelir. teni a en evine İe B l arşrişin tü Vaktinden evvel Doğumlarda Cinsiyetin rolü t çok edi gayet cılız olarak den doğan bir ço- deled İngilti Durhamde vak evvel ve c günler ı m n sonra kurtulmuş, ölüm tehlikes latmıştır. Pamuklara sarılarak be: Di k teda görmektedir. İlk günler, çocuğa damlalıkla yalnız brandi onra da, brandiye şimdi elektri vermişler, birkaç su, ve glükoz kar Şimdi süt verilmektedir. nışlardır. Doktorlar çocuğun kız olmasının yaşa- masını temin ettiğini iddia etmektedirler. Nevyork sergisine Fransız Reisicamhuru da gidecek Nevyork beynelmilel sergisi, idare he- yeti reisi, Fransa Cumhurreisi Lebrun ile eşini, sergiyi ziyarete davet etmiş, Reisi- cumhur bu daveti memnuniyetle kabul ettiğini, fakat hali hazırda herhangi bir tarih olmadığı- nı, ancak sonbahara doğru gelebileceğini tayin etmenin imkâmı ret olduğu kadar, bu propaganda arasında Fransaya karşı vaziyet almak ta zaruret- tir. Yani, Arablığın hakiki düşmanı, Ha- tay Türklerini Fransa müstemlekecile - rinin zulümlerinden kurtarmak istiyen Türkiye değil, bütün Arablığı ağzına atıp çiğnemekle meşgul bulunan müstemleke siyaseti olduğunu herkesin anlıyabilece- ği bir şekilde göstermek icab eder, Hülâsa, mademki bir kere kapışmış bu- lunuyoruz, şu hüalde mücadeleyi bütün kuvvet ve vasıtalarımızla ve sistemli, me- | |todlu bir çalışma ile tutmak farzolmuş - |tur. Bu hakikati ne kadar çabuk anl. İsak o kadar kolay muvaffak oluruz. l Mukhittin Birgen NAN, İSTER Saniyenin 660,000 de Birinde alınan Resimler 1 — Bir tabancadan atılan bu kurşun saniyede 220 metre sür'atle ilerliyor ve bir ampule isabet etmek üÜzeredir. 2 — Kurşun, ampule girmiştir. Çatlak- lara dikkat ediniz. 3 — Kurşun ampülün içindedir. Fotog- raf kinesi bu resmi bir saniyenin 680,000 de biri zarfında almıştır. 4 — Kurşun, bir kuyruklu yıldız gibi, arkastında cam zerreleri bırakarak — çıp kıyor. ma Göz mübadelesi Gözüne bir ok isabetile kısmen görme |bassasından mahrum kalan İngiliz kızı, 4bır kaza neticesinde kör kalan bir arka- daşına sakat gözünün çıkarılıp takılması- na razı olmuştur. Şimdi o arkadaşı mü- kemmel bir surette görmektedir. İNANMA! dos t | I Bugıî;ı —Konam;dı _J istanbula gelen dünya güreş şampiyonu Cek Şeri ile mülâkat (Baştarafı 1 inci sayfada) «Cek Şeri» İstanbula gelmiş bulunuyor. Dün, ismini senelerdenberi bildiğim bu maruf Amerikan pehlivanını yakından görmek, dinlemek, ve tamımak fırsatın! kazandım! «Londra> otelinin salonuna girer gir « mez, onu evvelâ, birçok gazetelerde, mec- mualarda gözüme ilişen resimlerinden ta- rini görmü hiç kim lük çekmiyecektim. nn içine s y eye sorma: tanımakta gü Çünkü es betli vücudü, ve kırıla kırıla koca t dönmüş i lakları birer «kartvizit» gibi takdim yan hey « ren hamur Jonu tab ediy ri — İyi ki beraber geldim... dedi... Çünkü? |Cek Şeri, kendi Hsanımdan başka hiç bit bilmiyor. Eğer ben bu wecüman aramak Mecbur aktın. kadaşım, bu sözler — Öyleyse, dedi kahm! Dünyanın bir Tüzumunu hissetmem Arkadaşım Cek Şerinin bu suale güle- rek verdiği cevabı, bana tercüme etti: — Bugün, dünyanın hangi köşesine gitsem, benim konuştuğum Jisan: — bilen birçok insanlara rastlıyorum! Başkaları benim lisanımı öğrendikleri için, benim başka lisanları öğrenmeme lüzum kal « mıyor! Şimdiye kadar İstanbula getiriln lan ecnebi pehlivanlarının - Cim Lon -« ta dahil - hepsinden üstün bir gü« reşci sayabileceğimiz Cek Şeri, tekaüd. I nış görünüyordu, Ya dim: Kırkını aşmışça gumnen Cek Şeri; bu sualime: — Otuz beşime henüz bastım! c ını vermekle, pehlivanların kadınlar gibi yaş sakladıklarını isbat etmiş oldu. 'Tekirdağlıdan biraz daha uzunca gö « rünen Amerikalı; çıplak olarak 102 kila geliyormuş. Şimdiye kadar kimlerle gü- reşliğini de sordum: Ben, dedi, Cim Londesu, Stengil Luizi, Dan Kolofu, Ma hOniyi, Al; babayı ağlüb et- İ | Amenknnın yarısı, ve bütün Avrupa dünya şampiyonu olarak beni ta- nır!. Geçen ayın tarihini taşıyan çok sü « rümlü Fransız, Amerikan, İngiliz mec e muala aki yazılarla, bu iddiasını tev- sik eden Cek Şeriye, İstanbulda kimlerle güreşeceğini sordum: — Hehüz belli değil.. dedi... bu « raya güreşmek maksadile gelmedim. Medhini çok duyduğum — memleketleri görmek gayesile seyahat ediyorum tanbula da sırf bu arzuyla geldim. Bu » lmekle çok büyük bir İsabet göse terdiğime kani oldum. İstanbulun havası, A olmi söyleyince dim, 5i ba « her tarafını dolaşan iz Ben İs « nerjik bir elle ve her tarafından birden Bir gazeteci arkadaşımız dün yaz mevsiminde Adalarım va- ziyetinden bahsederken şöyle diyordu: — «Adalıların derdlerinin başında su meselesi Ben 26 yaşmdayım. Gazete okuyabilecek çağa vardır. girdiğim zamandanberi gözüme ilişen haberler arasında Adalata su İSTER İNAN, İSTER temini için çalışıldığını anlatan fıkralar pek çoktur. Bilâ- hare gazetelerde çalışmıya başladıktan sanra birkaç defa ayni havadisi yazmak bana da kısmet oldu. Fakat hâlâ Ada- su derdi halledilemedi. Bununla beraber çalışmıya devam edildiğini elân duyuyoruz. Zaten Adalılarm yegâne tesellisi de bu.s İNANMA! suyu ve bilhassa nefis yemekleri, sivri « sinekleri bile pehlivanlaştirır!.. Ben bu « rada, birkaç hafta içinde, birkaç kilo are tacağıma kaniim. Çünkü buranın yemek- lerini yemiye doyamıyorum. Dün akşam, solra başından, tam iki saat ayrılama - dım. Nihayet garson: Size, dedi, yemek yetiştirmek için, bir tahammül koşucusu lâzım. Bende tae kat kalmadı!.. | Dün gece, bana burada birkaç güreş yapmamı teklif ettiler!.. Bu teklifi esas itibarile kabul ettim, Fakat teferrüatta henüz anlaşmadık. Eğer bu hususu mü- zakere ederken, mütevassıtlarla aramız- |da bir ihtilâf çıkmazsa, Türk pehlivanla« |rını kucaklamanın tadını da duyacağım! ı — Kiminle güreşmenizi teklif ettiler$ — Ben Türk pehlivanlarının isimle « |rini bilmiyorum. Hafızam, isim tutmak« 4&: hayli zayıf olduğu için, söyledikleri a« dı hatırlıyamıyorum. Fakat Türkiye şam- piyonundan başka bir pehlivanla güreş- meyi kabul etmiyeceğim muhakkaktır. Şampiyonunuzla güreşmeyi de, saf bu - rada bana gösterilen çok dostane alâka- (Devamı 11 inci sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: