27 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

27 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V Eğilen ağacın dibinden toprak parçaları 'dbkulmıye başladı. Kökün kopması bir dakika meseleri idi, * Jimni meşhur bir cambazdı. Avrupa, — Amerika sahnelerinde trapezden trapeze — Hçardı. Buna rağmen daha btuz beşinde /— isahneden çekildi. İlk gençliğin çevikliğini — yavaş yavaş kaybediyordu. Günüm birin- ' lde bir saniyelik bir gecikme hayatına - (malolabilirdi, " | Çok kazanmıştı, çok ta biriktirmişti. — |Ömrünün sonuna kadar yetecek parası — ivardı. Cenub sekillerinde şirin bir kasa- İW' yerleşti. Yazın kibar halkla hınca - Hhınç dolan bu kasaba otellerinin birinde |7nez, yırtıp yeniden başlardı. |- Bir gün otelin yemek salonunda yeni Vbir çift göründü. Kadın esmer güzeliydi. “FDelikanlı da fena değildi. Fakat Jimni, ııııı genç kadına yakıştıramadı ve aradan — ibeş gün geçmeden ilâhları bile bu güzel — ykadına lâyık bulmamıya başladı. 4 f İlk günler yalnız yemek saatlerinde u- 'zaktan görebiliyordu. Kim olduklarını O merak etti. Otel defterinden — araştırdı. ““Karı koca değildiler. Kiber bir sileden Giki kardeştiler, Kızın adı İristi. Bir gün İ igenç kız salondan geçerken gülümsiye - — Mek onu selâmladı. Jimninin heyecandan *0 gün boğazından bir lokma yemek geç- medi, Bir gün de kıyıda oturmuş, batan meşin altında türlü renk alan kayala - _j n resmini yapıyordu. Genç kız: " — Galiba siz de ağabeyim gibi resim ğ Taklısısınız, diye geldi, çakılların üs - — Hüne oturdu. Gülerek biraz havadan, su- idan konuştu. Ve o akşam Jimniyi ağabe - I iyisile tanıştırdı. Ertesi gün iki kardeş ba- “|lik avına gidiyorlardı. Jimniyi de çağırdı- r. Akşama kadar bir tane bile balık 1u- 1 Iı.ı olmadı ama ahbablıklari hayli iler - | dedi. O günden sonra yemeklerini ayni ma /— |sada yemeyi âdet ettiler. Beraber denize | ğidiyorlar, güneşin altında çakıllara be - kraber uzanıyorlar, beraber yürüyüş ya « » hpıyorlardı. i Hayat, Jimniye hiç bir vakit bu kadar izel gelmemişti. (İris) e her gün biraz ııh.ı artan sevgisi çoktan derinlere kök oBalmış, yarası iyi olmiyacak büyük bir ğ başk halini almıştı. Günler geçiyordu. Bir gün İrisin ağa - »beysi ağzından şöyle bir şikâyet kaçırdı: İ «— Şu para dönen şey ne fenadır. Bu 3, güzel ömrü bırak ta kazanç peşinde git, Uğurada burada didin dur» Demek görün- Vdükleri gibi zengin değildiler. Zaten Jim- [ *ni onların zenginliğine görünüşlerinden ırııh isimlerine bakarak hükmetmişti. Bir ukşam gene beraber yemek yiyor- jlardı. İris ağabeyisine bir mektub uzattı: ! — Frank da galiba bizimle alay ediyor. | — Öyle olsa gerek. (Delikanlı Jimniye “açildı.) Mektub bizim eski bir arkadaş- / yapayalmız yaşamıya başladı. Sade, te -|tan,. — Küfirim [:ıxuh)ubırinnmfhnhndnmın-m açık ma undu. Yüzüyor, balık tutuyor, en çok da | açıktır. Tutuk mmyıpıyordıüıdmı—hlbel—-h toprak ah DA SAHNESİ İngilizceden çeviren: Neygir — MWmmiz para ile oynadığını sanıyor. Jimninin içi sızladı. Para, gerçekten ne fena şeydi. Mümkün olsa iki kardeşe dez- hal bin lira borç vermiye hazırdı. Fakat ya bu teklife gücenir, bir daha ona yak - laşmazlarsa... En iyisi bu bin lirayı kimin tarafından geldiğini belli etmeden (İris) e hediye etmeliydi. Ama nasıl... Bir türlü yolunu bulamadı. Bu düşünce içinde ya- tağına uzandığı vakit İrisin kalbinde na- sıl bir yer tuttuğunu her zamandan daha kuvvetle anladı. Halbuki ondan pek ya- kında ayrılması lâzım gelecekti. Evlen - meyi teklif edemezdi. «Kiminle evlen * miş?», «bir cambazla», duyanın gülme - mesi kabil mi? Hattâ bu kibar çocuklar Onun cambaz olduğunu bilseler şimdiden yüz çevirirlerdi. Şu halde ergeç ayrıla - caklardı. Zaten Jimni şimdiye kadar (İris) 1 hayran hayran seyretmekten fazla bir şey istememişti. Bir haflaya kalmadan © sandet te elinden gidecekli. Yemekte delikanlı «bu cuma pılıyı pırtıyı toplayıp iş başına dönmeli» dememiş miydi? İrisi bu kadar için için ve derinden sev- mek., Sonra otel kapısında ondan bir ya- bancı gibi ayrılmak... Buna dayanabil - mek için Jimni cambazlığının en tehli - keli anlarında yaptığı gibi bütün irade ve metanetini toplamıya çalışıyordu. Fa- kat tehlike hissi bu acının yanında pek sönük kalıyordu. Kendini avutmak için ertesi sabah u - zun yürüyüşlere çıklı. Öğle yemeğini dı - şarıda geçindi. Akşam da iki kardeşin yatma saatinden sanra ötele döndü. Bır biri arkasına üç dört gün İristen kaçmı- ya başladı. Kendini resme verdi. Baktığı, gezdiği her yerde, İrisin hayalini görü - yordu. Buna rağmen gene o akşamüstü kıyıda bir başına oturmuş, karşısındaki sarp kayayı böyamıya çalışıyordu. Bir » denbire farkına vardı. Batan güneşlen kızıllaşan bu sivri kayanın üstünden cı- Tz bir ağaç denize doğru uzanıyordu ve... Bu ağacın üstünde beyaz bir gölge, aya- Bında beyaz şortu, sırtında beyaz örgü ka zağile İrisin tâ kendisi duruyordu, Ağacın dibinde ağabeysi ellerile, kollarile ümid- siz jestler yapıp kardeşini geri çağırı - yordu. Genç kız hiç kımıldamıyordu. Başı denize çevrili, gözleri uzaklarda... Beili yakına bakarsa, başının dönmesinden kor- kuyordu. Kımıldasa ağaç kökünden ko - pacak. Ve bu şen, bu güzel, bu şirin kız dört yüz kadem yükseklikten çakılların Üstüne cansız bir yığın gibi serilecekti. Ağacın elli ayak kadar aşağısında ulak bir çıkıntı görünüyordu. Jimni oraya ka- dar çıksa... Ondan sonra eğer cambazlığı- nan o parlak günlerindeki gibi bütün ira- desini, gözlerini, adalelerini bir saniye - de tek bir kuvvet halinde toplıyabilirse belki bir şeyler yapabilecekti. * Çıkıntıya tırmandığı vakit soluğu ke - silmişti. İki yıllık durgunluk eski cam - bazı çok değiştirmişti. Buradan İrisi da- ha iyi görebiliyordu. Gözleri korkudan büyümüş, kupkurü dudakları yarı açık. Jimni onun tam altında durdu, ayakla - rını yumuşak toprağa gömdü. Yaptığı hamlenin ümidsizliğini biliyordu. Genç kızı düşerken tutsa bile şüphe yok ki mü- vazenesini kaybedecek, ikisi binden uçu « ruma yuvarlanacaklardı. Fakat hiç ol - mazsa birlikte öleceklerdi. İris hâlâ aşağı bakmıyordu. İsabet... Çünkü o gözlerdeki ümidsizliği görmiye Jimninin tahammülü yoktu. Bu sırada Bitükçe eğilen ağacın dibinden yeni yeni toprak parçaları dökülmiye başladı. Kö- kün kopuvermesi bir dakika meselesi idi. O zaman ağaçla beraber İrisi tutmıya imkân kalmıyacaktı. Tek ümid genç kı- zin ağaç kırılmadan önce kendini bırak- maşçında idi. Jimni heyecandan tıkanarak ona seslendi: — Koyuver kendini İris koyuver! İris kımıldamadı - insanın son daki - kaya kadar bir şeye tutunmak istemesi en kuvvetli bir sevki tablidir - yalnız aşağlı baktı. Ve birdenbire gözleri kapandı. Bir eli yavaş yavaş gevşedi, korkudan bayıl- mıştı. Ayni saniyede Jimninin bütün vü- cudü bir yay gibi gerildi. Ölüm İrisle bir- likte kucağına düşecekli. Fakat o yaptı- ğından pişman değil, mes'uddu. * Kollarına düşen ağırlık o kadar kuv » vetli bir darbe halinde inmişti ki Jim - ninin toprağa daldırdığı ayakları buz üz- tünde gibi kaydı. Genç kızı demir gibi sa- ran kolu çözülmedi, fakat müvazenesini kaybetmişti. Kendini kayanın dik yüzü- ne doğru attı. Kolundaki baygın vücud altta kalmasın diye cambazlığının en teh- (Devamı 9 uncu sayfada) ÇO C UK PI l11 haziran tarihli bilmecemizde kazananlar W haziran tarihli bilmecemizde ka - Mm' Akay, İstanbu! Aksaray Sofular cad- zananları aşağıya yazıyoruz. İstanbul - da bulunan talihli küçük okuyucuları - mızın pazartesi, perşembe günleri öğ- leden sonra hediyelerin! bizzat İdare- hanemizden almaları lâzımdır. Taşra 0- küyüucularımızın hediyeleri posta ile adreslerine gönderilir. Bir futbol topu Kaslamonu Gazipaşa ilk mekteb 240 Meh- med Cemal, Bir kilo çikolata Beyoğlu 45 inel mekteb 4/0 den 135 Poölat. Güleret, MUHTIRA DEFTERİ (San Posta hatıralı) İzmir Hatay caddesi 99 numarada Nadire Baytu, Samsun Park karşısında Suna pasta- evinde Akif, İstanbul Cibali Fener caddesi 226 numarada Hakkı Giray, Düzce orta okul st- nıf 3-B de 238 numaralı Muzaffer Sayar, İs- tanbul Bakırköy birinci ilk okul sınıf 5 de Nesrin Oluğ, İstanbul Beyoğla Yazısı zokak eski Kanada han 16 numarada Bahaeddin. M KALEM (Son Posta hatıralı) İzmir Alsancak Akdeniz sokak 10 numa « rada Hüseyin, İstanbul 2 mel ilk okul sınıf S-A da 640 Kâmil, İstanbul Boğaziçi İlsesi sınıf 1 de Mehmed, İstanbul birinci ilk mek- teb 5-B den Cevad, Kadıköy İmamova No, 1 de Fehiman Doğanalp, İstanbul Vefa er - kek lisesl sımıf 1-B de Muammer Özbay. BİRER BÜYÜK KUTU YAPI TAKIMI Beyoğlu 29 uncu mekteb 164 Cemal, İs - tanbul Perteyniyal lisesi sanıf 1 de Salih Ha- şim, Erzurum posta, telgraf müdürü kızı 'Türkân Aydaş, 'İstanbul 44 ündü mekteb « den — Ülker, — İstanbul — kız — li - sesinden M43 Türkân, Zile İstiklâl okulu la- lebesinden 20 numaralı Turgud, — İstanbul Gelenbevi orta okul sınıf 2 de Mustafa Öz- demir. z BİRER KÜÇÜK KUTU YAPI TAKIMI Erbaa tahrirat kâtibi Tevfik kızı Gönül, İstanbul Cağaloğlu sınıf 2 de Doğan Aker, İsmir Kemerallı, Şamlı sokak 40 numarada Necdet, İstanbul 44 üncü ilk okuldan 327 Aysel, İstanbul Kadıköy Nemlizade sokak 68 numarada Leylâ, Ankara Zincirlicami ya - nında Tarakçılar sokak 27 de Şakir, DİŞ FIRÇASI (Son Posta hatıralı) İslanbul Çırçır Haydar caddesi.23 numa - râda Cemli, Bursa Cumhuriyet caddesi 206 numarada Ali Salb, Çubuk flk okulu tale - besinden 40 numaralı Ömer, İstanbul Şeh- remini İbrahimçavaş mahallesinde keres - teci Veli sokak 8 numarada Ziyaeddin, İs - tanbul Fatih Gelenbevi caddesi Şadi. ALOMİNYOM BARDAK (Son Posta hatıralı) İstanbul izinel ilkokul sınıf S-A da 496 İnsan, İstanbul Hayriye lsesinden 196 Meh- med, İstanbul ticaret okulu sınıf 6 da 1292 Necati, İstanbul Vefa erkek llsesi sınıf 4 de 848 Cevdet, İstanbul Bakirkâöy birinci llk o- kul sınıf 5 de Nesrin. ALBÜM (San Posta hatıralı) Lüleburgaz birinel okul sınıf 3 de 533 nu- maralı Gönül, İstanbul —CağnloğluNuruds- maniye caddesi 58 numarada Mehmed, Ma- latya Şerbetçi sokağı 86 numaralı evde Sa » desi 3$ numarada Nebahat, İstanbal Hay - darpaşa lisesi sanıf 5-C de Cevad. AYNA (San Pesta hatıralı) İstanbul Eyüb 36 nci okul sınıf 3 de Ke- mal, İstanbul kız lisesinden 1000 numaralı Muzaffer, İstanbul Lâleli Tayyare apartı - manı 33 numarada Ayhan, İstanbul Beyoğ- Ha 29 uncu okuldan 963 Veli. KİTAB Çanakkale askeri inzibal sübayı yüzbaşı Mustafa oğlu Orhan, Ankara İsmet İnönü mahallesi Ulucak sokak 9 numarada Ke mal, Ankara Çankaya 178 numarada M. Sol- maz, Alaşehir bakkal Ömer yanında Mu - zaffer, İstanbul Tophane Örtmealtı sokağı 1 numarada M. Temlzsoy, Reki Foça gümrük memuru Hüseyin kızı Birsen, İstanbul Bey- lerbeyi Çamlıca caddesi 58 numurada Sa - diye, Hayrebolu merkes okulu talebesinden 526 Ali Yüce, Konya BSelçuk kıraathanesinde Hasan, Fatih 40 mcı ilk okul sınıf GA da messili kızı Merih Brol, Tekirdağ emniyet po- Ns memuru Abdullah oğlu Haydar İçdağ, İs- tanbul Kadıköy Reşidefendi sokak 39 nu « marada Altan, Kırşehir Namık Kemal okulü sınıf 3 de 1 numaralı Sevim, İstanbul 49 un- cu ik okuldan 31 numaralı Ömer, Ankara Feovzipaşa mahallesi 10 numarada Noclü, BSamsun Inhisarlar başmüldürlüğü ziraat me- muru Cemil oğlu Şükrü, Klâzığ belediye ko- miserl Tahir Yılmaz oğlu Muhsin Yılmaz, Sö- #üd kaza kaymakamı kızı Melike Gedik, İş- tanbul Lâleli Çobançavuş Mesihpaşa sokağı 87 numarada Turgud Can, İstanbul Topka- pt Arptemini mahallesi Tekke sokak 48 nu- maralı evde Necdet, Sarıkamış tümen leva- zın müdürü Sabri kızı İsmet, Samsun hü - kümet karşısı Hürriyet caddesinde 4 numa- rada İsmail Hakkı oğlu Sami, İstanbul E - zenköy 16 ncı ilk okul dördüncü sınıftan Me- fin Özerman, Biga öğretmen Necati kım Ne- şide, Eski FPoça nüfus memuru Galib kızı Ja- le, Kayseri Şiremenli caddesi Asmalı sokak 8 numaralı evde Müzeyyen, Çarşamba mani- faturacı Şevki oğlu Mürşid, İzmir Karşıyaka Mithatpaşa caddesi 69 numarada Suna Ki - nay. KART İstanbul 14 üncü ilk okuldan 256 Remziye, Diyarbakır Akıncılar sokağı 6 numarada Fa- ruk Akıncı, Tarsus dava vekili Saffet oğlu Muzaffer Haykır, eski Foça bakkal Meh - mud kızı Tahire, Samsun Şems sokak 15 nu- marada GCehcay Uslü, İstanbul Cumhuriyet kız lisesi sınıf 2-A da 80 numaralı Nermin, Diyarbakır Yalova oteli yanında 6& numa- rada Türkân Ünal, İstanbul Süleymaniye Aygekadın sokak 26 numarada Hüseyin, İz- mit Tepecik sokak 7 numarada Hicran, Çor- la tapu kadastro müdürlüğünde — Ahmed Cengel, Tarsus manifaturacı Hasan oğlu Ri- fat, Acsıkara Doğanbey mahallesi Taşdöşeme sokak T numarada Şükran, Konya devlet de- miryolları mühendisi M. Emin kızı Muzaf - fer, Darıca Bağlarbaşı T numaralı evde Meh- med Erdem, Zonguldak seyyar tahakkuk me- muru Niyazi oğlu Cevdet, Mardin gümrük ta- buru satınalma komlayonu relal Halli kızı Fahriye, Karasalı orman kâtibi İbrahim Şim- şek oğlu İhsan Şimşek, Adana Nacaran mâ” hallesinde 6 numaralı evde Komal, İzmit Hacıhasan mahallesi e sokak 13 numarada Orban, İstanbul Beyoğlu dör - düncü okul sınıf 4 de 230 Sabiha. BABA Evvelki yünkü ve dünkü L ıj On iki senedir allesinden ayrı olarak Bergamada yaşamış bulunan Feriha ko- gası Leminin ölümünden sonra İztanbula, babasının evine dönüyor. Bu evde kendi- gsinden allı yedi yaş büyük üvey anası, bir genç erkek kâardeşi, bir de tıb talebesi o- © dan kız kardeşi Güler var, Güler tam sportif ve modern bir kızdır. Fetiha 41 yaşında olmasına rağmen el'an vücudünün ve yüzünün gençliğini tama- mile mubhafaza eden bir kadıadır. Ve Borgamada bulunan bir arzadaşına İstanbulu yadırgadığından bahseden bir * mektub yarmaktadır. B Bu mektubunda vaktile feysesinin oğ- lü Vefik ile nasıl yurd için anlaştıklarını, “Yunanlıların İzmiri işgallerinde Sultan - ahmedde büyük bir miling — yapıldığımı, Veriğin du mitingde bulunması için ken- disine nasil telkin yaptığımı anlatıyor. LRoman vaanı ediyor)| — uşlardı! Evet o gün: kısımların hülâsası — anan n memtim OĞUL ğe iştirak eder mi?» diye zavallı büyük ağlıyordu. Siyah © gün.. Sen de o günü, o günleri tanıyanlar- dansın Mürvet! Sen de o ateşi, o isyanı tadanlardansın, İşte o günden sonra benim hayatı- mın seyri değişmişti. Naz içinde yetiş- miş küçük hanım ben miydim? Duvar- daki örümcekten bile korkan ve dün- yada her şeyden üstün kendi canını tu- tan Feriha... Bu büyük babamın padişah ihsanı 0- lan yalısına güya misalir gitmiştim. Halbuki hakikatte Anadoluya silâh kaçıran bir teşekkülün Szasıydım. © teşekküle gene Vefik beni sokmuş- tu. -- chbi sermayedarlara pazar ha- zırlamak için topraklarımıza ve yurd- - daşlarımıza ıldm bu ordunun kar- Ve beni beraber götümnm Ne kız-İşisında sapanı ve kazma küreğinden başka silâhı olmıyan, Türk köylüsüne Hiç genç bir kız böyle bir mitin- |silâh yetiştireceğiz! diyordu. Tabil servetlerimize göz diken, on-|tiklâl aşkile, kara sevdalara tutulmuş| Bu gelip gidenlerin içinde zabit var- ları istismar eden, bizi köle gibi kul -|gibi yanan bir tek kalbdi. lanmak istiyen ve mallarını bize kır- baçla satmağa çalışacak olanları bu Öyle değil mi Mürvet? Geceleri muayyen saatlerim — vardı. topraktan kovmak için silâh lâzım... | Çocukluğumda cin, peri, hortlak hikâ- Silâh kaçıracağız, bize yardım eder mi- sin?. Diye sormuştu. O zamanki gençler- den hangimizin dili böyle bir teklife: «Hayır» cevabını vermeğe varırdı? — Söyle! Ne istersen yaparım, demiş- Ün * Geceleri, solgun benizli, ince Feriha- yı yalının en üst katındaki pencerede dalgın, dalgın otururken gören ev hal- kı şüphesiz ki onun bir aşka tutuldu- ğunu zannederlerdi. Yalı, eski edebiyata göre: .Saldide yalının rıhtımlarına çarpa çarpa uğul- dayan beyaz köpnklu lâciverd deniz |* Ben de âşıktım. Bütün bir memleke- te âşıktım. İstiklâli için çarpışan kah- raman Türk halkına, Türk köylüsüne, Türk askerine âşıktım. Zaten 0 zaman halkı ordudan, orduyu halktan ayırma- ğa imkân var mıydı? Herkes gönüllü neferiydi. O devirde Türk milleti yok- tu Türk ordusu vardı. Bütün bir memleket hürriyet ve is- yelerini dinliye, dinliye bir odasında bile tek başıma yatamadığım bü yalı- nın meydanlar gibi geniş sofalarından, çıft merdivenlerinden aşağı süzülür - düm. Çıplak ayak inerdim. Işıksız inerdim. Ve bir somnambül gibi hiç şaşırmadan kapıları bulurdum, Tâ aşağıya eski ka- yıklığa kadar... Yol üstünde ölüsü bırakılmış bir bey- girin kaburga kemikleri gibi iskeleti görünen kocaman bir kayık cesedinin hergün biraz daha koyulaştığı bu ka- yıklığa girdiğim zaman bir kibrit ça- kardım, O zaman büyücek bir sandal kayıklığın içine girerdi. Bundan evvel tanımadığım, kim 0l- duklarını bile bilmediğim erkekler i- çeri girerdi. Bunların içinde bir tane tek kollu, beyaz sakallı bir ihtiyar vardı. Lüz kıyafetli delikanlılar, kırk beş, ellilik iri yarı ve pehlivan kılıklı adam- Jar vardı. Kıyafeti hammala benziyen, kıyafeti kalem efendisine benziyen, beline sar- dığı geniş kuşağile tulumbacı dediği- miz insanlarla karşılaşırdım, dı. Üniversite profesörü vardı, balıkcı vardı, Köprü altında yatan serseriler vardı. Talebe vardı, amele vardı, bütün bir milletin pozu vardı. Onların, beni karşılarında gördükle- ri zaman bir parça bile hayret ettikle- rini yüzlerinden okumuyordum. Be- nim de onlardan olmam, onlara yaz- dım etmem o kadar tabii idi ki!... Beyaz baş örtümü kulaklarımın ar- kasına atardım, Onun iki ucu bir ra- hibe örtüsü gibi belimden aşağıya sal- lanırdı. Bana: — Abla! derlerdi. Beyaz sakallı ihtiyar da, ellilik er- kânıharb zabiti de, Köprü altında yatan on altı yaşındaki serseri de... Silâhları alır ve bodrumlardan birine istif ederdim. Üstünü örtmek için bana kimse yardım etmezdi. Bir peri masalındaki saraylar gibi kırk o- dalı bu korkunç yalının bodrumunda tek başıma bu silâhlarım üstünü örter, sonra yaktığım mumu söndürür, aya- Bima taklığım iskarpinleri elime ala- rak geniş merdivenlerden üst kata çı- kar sessizce odaman kâapısını açar... Ve yatağımın üstüne kendimi atardım. Her neslin aşk düşündüğü yaşlar bi- zim neslimiz için böyle geçmedi mi? fArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: