9 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

9 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Temmuz 9 Hergün Biz de burada Bayram yapalım... Resimli Makale: Yazan: Muhittin Birgen —J enuübün büyük sıcakları altın- den su gibi ordusunu coşkunluk Hatayd k rinin gönderdikleri mektublar- r bu coşkumluğun, bu milli küçük küçük parçalarını âllerini askerlerin lar, köylü kızlar, köy a: rak, ayaklarını davul ve zurnaya uydu- ni aldığını gösi Hatay için bu gpşkunlu! ha pek tah Halbuki baştanbaşa don: onlar kurtuldular. lüğü, Hatay da ticedeki yükseklik, sade iki yüz bin Tü kün kurtuluşunda değildir; geçen gün jzahına çalıştığım gibi, muzafferiyetin parlaklığı onun elde ediliş tarzındadır * Vatandaşlarımın, bütün Tü noktayı iyi anlamalarını istiyorum: Ha- tay davasının vardığı netice, Türkiyenin bütün varlığında, gayet büyük bir Jâbın kat'i surette ve her sahada tam men tahakkuk etmiş olduğunu güsterir. Bu hakikati, en Iyi anlıyacak olanlar, an- cak yaşlı ğimiz vukuatı tamamen maş bulumanlardır bini izah edeyim: Meselâ, ben çocukluğumu ve ilk taal genç l koca bir imparatorluk içinde geçirdim. Bu k imparatorluk için- de, koca bir ordunun bulunı lar kan r şin büyük- olduğu n klerin nlar v irmüş ve yaşa- uğu ıharebesinde bize en evvel harb ilân eden Karadağ prensi olmuştu; bence nlı imparatorluğuna tarihte yapılan bu idi! k, fakat, bi imparatorluğu kuvvet hesabına biç kimse yoktu. Zaman zaman bu impa- ratorluğun geniş hududlarını müdafaaya gavet edilen Türk e dakârlığı yapar, terini döker, kanını akıe tır, ciğerlerini deldirir, barsaklarını deş- tirir, fakat, "harb meydanında muzaffer olduğu zaman bile siyaset meydanında mağlüb düşerdi. Koca imparatarlu;j kimse kıymet vermez, onun sözünü dinli yen bile olmazdı. Balkan muharebesini, nisbi bir iyilik- le kötü bir neticeye bağladıktan sanra, gelmekte olan tehlikeleri gören İttihad we Terakkinim Avrupada kapı kapi nasıl ittifak ve yardım dilendiğini pek iyi bi- Birim. İçinde Almanya da dahil olduğu halde her kapıdan yalnız bir — <İn: abını almış olduğumuzu di acı hatırlarım. ola!> cev iği zaman biz adetâ mal mağrıbiye dönmüştük. Halbuki, bizimle ittifakı başka mütte- İk bulamıyacağına kani olduktan ve hat geldiğini gördükten $ kabul et- faka kabul e€ Şimdi senele: bir de bugün- kü Hatay meselesine bakalırı. Hatayda karşımızda Fransa vardı. Bu memleketin müstemlekelerine nasıl dört elle sarıl- maş olduğunu biliriz. Hataya Tü rinin girmesine razı olmanın Fr ne kadar acı bir fedakârlık olduğunu an- Jamaz değiliz. Bugün kımından Türkiye! dan kuvvetlidir, der: balâğa yoktur ve bu vaziyeti Fransa hiç bir zaman istemezdi. Bun bu- günkü k rkiye Fran- uriyede prestij Fransa- ağğmen, ne ise, bugünkü 7 de tamamen m aksidir. Mesel bahsinde Fransa, kendisince en büyük fedakârlığı göze alırken Türkiyeden bir şey istedi: <Bana dost ol!» dedi. Bu döst- huk bir ittifak olaa çok memnum olurdu; fakat, Türkiyenin «ittifakını» kolay ver. miyeceğini bildiği için bu kadarını iste- medi. Yalnız «Benim aleyhimde -bulu- nanlara yardım etme!» dedi. İşte inkılâb, içinde yaşadığımız için derinliğini ve bü- den geçti- | Bunun birkaç sebe- oldu. Fakat, hiç unutmadım: Bal- | | inin kaptan liyen, giydiren, dan verir, bekl mes'üd eti bütün meşakl için tahammül eder. Ve çevresinde kendisini emeğinin mükâfatını almış t tlerine, mihnetlerine, a şey kendi muhitinde bulacağı istirahat, neş'e, r. Bunum içindir ki bizi mes'ud etmek için çalı- şan bi akşam eve döndükleri zaman bekledik- leri tebessüme kavuşturmak vazifemizdir. Babalarım:zın kıymetini takdir direğinin kırılmasını beklemiyelim. an babalarımız cılarına hep tebessüm görürse elâkki eder. £ ar de ertesi gün için yeni bir kuvvet ve- etmek için geminin Sekizinci defa Şampiyon olan Kadın tenisci Helen Wills Moody, sekizinci defa ola- raük kadın tenis şa: mıştır. Böyle keyifli keyifli gülmesi yo- rinde değil mi? Fransada halkın iktısad ettiği para npiyonluğunu kazan- Neşredilen bir istatistiğe göre Fransz İhalkının her yıl iktisad et ati milyar franktır, bu para bugünkü ra- para göre bir milyar Türk lirası, ve) iyon Türk altını eder. sedeme değişme bu- yüklüğünü pek te i büyük inkılâb, yüzde yi radadır! Biz Hatay meselesini emri vakile de halledebilirdik. Fakat, netlce bu kadar parlak olmazdı. Emri vaki, emri vakidir fakat, 'Türkiyenin sözünü Fransaya karşı bu tarzda geçirmesi birkaç emri vakiden daha mühimdir. Hatayda Türk, davul zurna ile ve bü- tün ruhile bayram yapıyor. Biz de b - İda, bütün varlığımızla ve bütün şut müuzla bayram yapalım, Bayram yapalım ve şükredelim, vatan- daşlar. Muhittin Birgen AĞA Hergün bir fıkra Huy İcabı Ön döküzüncü asır - ortalarında Tessam İsabeyin yüptığı portreler çol beğeniliyor, ve ressamın şöhreti gün- den güne artıyordu. Bir gün ressaman atölyesine tant madığı bir adam, yanında köpeği ol duğu halde girdi. Cebinden bir tab ka çıkardı. — Köpeğimin resmini bu tabaka gun üzerine yaplırmak İstiyorum. Dedi, Ressâm bunu biraz —gülü bulmakla beraber kabul etli ve: — Yaparım, fakat beş yüz lira a Tım! Dedi, — Hay, hay, beş yüz tiraynı v fakat yanına bir de ufak köpek teu - lübesi zesmi yapacaksınız. Benim | peğimin tuhaf bir huyu vardır. Kı besinin yanında dururken eğer ona bakarsam, hemen — kulübeye kaçar saklanır. — Peki kulübeyi de yaporım. Bir hâfta sonra ressam İsabey tabakayı sahibine verdi. Üzerinde yalnız bir köpek kulübesi Testni — Köpeğin resmini yapmadınız mı? Hem ©o kadar da sine benziyordu ki, aynen o idi, Ressam İsabey tabakayı eline aldı, ve etti — Bakın aynen o, demekte ne ka- dar ha maz huyu icabı kulübeye kaçmış, gö- *rünmüyor. Hitlerle Mussolininin hayatlarını kurtaran adam İngiliz gazeteleri yazıyorlar: Hermann Woehi bir Alzaslıdır. Şi Fransız tebaasıdır. Fransız ordusunda ih- tiyat zabitliği yapmış bulunmaktadır. Bununla beraber, Mussolini ve Hitler ha- yatlarını ona medyun bulunmaktadırlar 3-|Bu Alzaslı büyük harbde her iki devlet| adamının da ayrı ayrı hayatlarını kur- |tarmıştır. Hitlerle Mussolini geçenlerde | kendisine demirhaç ve faşist meziyet ma- Şi dalyaları göndermişlerdir. Edenin karısı Otomobil sürerken Kaza yaplı / ' Eski İngiliz hariciye nazırı Edenin eşi, Londra caddelerinde şoförü yanında ol- duğu halde ötomobil sürerken, bir kaza yapmış, askeri bir kamyon ile çarpışmış tır. Kendisine bir şey olmamış ise de kam- şoförü, müsademenin şiddetinden ayondan fırlıyatak yere — düşmüştür. 'adam Edenin arabası da epeyee hazara | miştir. nun | Yangına altı ay sonra giden itfaiye 8 Hindistanda * hükümetinde Hanan şehri itfaiyesi bir yangın hâberi almış, fakat haberi aldığından ancak altı ay sonrâ yangın yerine yetişmiştir. Altı aylık teahhür şu yüzden vukua gelmiş Civar köylerden birinde bir yangın çı- kar. Evinde telefon bulunmıyan ev sahibi yangımı mektubla hükümete ihbar eder ve muavenet ister. Mektub hükümete va- rır. Daireden daireye havale edilir. Mek- rinde (Acele) kaydını gören a- lâkadar makam itfaiyenin hareketine e- mir verir. İtfaiye hareket eder, fakat yar giın yerine vardığında yangın ile deği fakat yeni yapılmış bir ev ile karşılaşır. İtfalyenin tam altı ay sonra vak'a ma- halline yetiştiği tesbit edilmiştir... Bu da bir rökor... rmoaor tubun ü ESTERCİ 'Tam 12 yıl oldu: Oturduğumuz odanın kap göründü: — Size mahallemizi göstermek ist ada bekliyor, Jütfen gelir misiniz? d Bizi g açı düğümüz gibi yazdık. İSTER iyoruz, otomobil aşa- irdükleri yer Kuruçeşmeydi. Caddesini, so - kaklarımı, evlerini gezdik ve kapalı çamaşır sandıklarının içine kadar nüfuz eden kömür zerrelerini gördük. Gör - NAN, İSTER | Yazım . Yaşlıca bir zat et depı iyordu. altında yazmış oldi Arâdan tam 12 İNAN, alâka uyandırdı, tahkik hey'etleri geldi, bak- — Kuruüçeşmedeki kömür depoları kaldırılıyor, başlığı Dün çıkan İstanbul gazetelerinden birinde Kuruçeş - menin fotografı vardı. Üzerine de şu cümle yazılmıştı: — Kuruçeşmedeki kömür depoları kaldırilıyor. İSTER İNANMA! NANMA! masına karar verildi. Biz ğumuzu el'an hatırlarız. yıl geçti. |metciler gibi kapı dinler; mis: Sözün Adama iş, E enim aşcım fazla mütecessi$' tir; bemen bütün aşcılar, Bit ir geldiği ndan ayrılmak cti zaman misa istemez her söy bunlar kâti değilmi; yler hakkında sualler soraft ku: a bir dE çok iyi yemek pişirir. İşl€ anlamadığı Aşcıman b meziyeti var bu yüzden onu kovamıyorum. * Geçen akşam birkaç misafir gelmiştli Beraber geç zamana kadar oturmuştuk Misafirler gittikten sonra, aşcım yanımf 1 var, — Size bir şey soracağım! Dedi. Keyfim y . 1di — Haydi defol! Detm — Sor! Dodim. Sordu — Demin bir şey konuşuyordunuz. Demin çok şey konuştuk. — Konuştuklarınızın bir kısımını 4f ladım, yalnız anlamadığım bir şey vafi onu anlamak istiyorum. — Söyle bakalım, anlatayım. <Adama iş, işe adam» diye nedef bahsediyordunuz? İşe adam, ne demekti? Adama iş ne demektir? Bir an düşündüm. Aşcıya bunu nasil anlatabilirdim. — Anlamazsın! — Merakta — Bana — Orası öyle ama ben gece uyuyamı!” yınca yarın ocağın başında uyuklryacif ğam ve pişirdiğim yemekler iyi olmıy# cak. İşte bu fenaydı, hem ocak, yemek küf limeleri de fikrimde bir tedai husule gö tirmişlerdi — Şimdi anlatabilirim. | Dedim, dim: — Yarın ben patlıcan alsam, yufka &f sam, enginar alsam, bunlarla ne yapâf' sın? — Bakla da almaz mısınız? — © da lâzım öyle mi, peki bukla di alacağım. — Enginarı baklayla karıştırır, pişitl rim, patlıcanı kızartırım, yufka ile de rek yaparım. — Enginarı zeytinyağda kızartsı lıcanla börek yapsan, yufkayı da baklaf la karıştırıp piş olmaz mı? Aman efendim nasıl olur. Ama V size bunları sormadım. Adama iş, işe * dam; ne demektir? Onu sordum. kızmadım. n bütün gece uyuyamart ve şu tarzda anlatmıya başlifi — İşte ben de onu anlattım ya; patli/ canı kızartmak, yufka ile börek yapmali enginarı da bakla ile karıştırıp pişirmi demek işe adam demektir — Ya öyle mi, bilmiyordum. — Enginarı zeytinyağda — kızartmaf patlıcanla börek yapmak, yufkayı da bak la il 1ıp pişirmek te adama iş d? "| mektir. — Ya, bakın onu da bilmiyorum Bu sefer ben sordum mdi sen si bakalım, adama İf bulmak mı daha doğrudur; işe adam V ma Aşcı güldü: — Bunu bilmiyecek ne var, dedi, tab işe adam bulmak doğrudur. **xX #encerensenesesseeereReseReeESe e saRsersRenaRcencErEN A” Arabi sene 1407 | iTzr 26 1938 65 CUMARTESİ Resmi sene

Bu sayıdan diğer sayfalar: