3 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

3 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Ağustos Cz EE ERLİK BAHİSLERİ SON POSTA mm Rus - Japon ihtilâfı nereye doğru gidiyor? Mesele şimdi Rusların büyük kuvvetler getirerek mukabil Erzurumdan ayrılırken Doğu illeri eskiden ne idi, bugün bir taarruza kalkışıp kalkışmıyacaklarındadır Yazan: General H. Emir Erkilet ki gündenberi, Me hududunda Ruslarla Ja- onlar arasında niha; v i ek nın işlediğini ve hattâ bir harb baş- mez, insanlarda bir heyecan uya : lar. Harb heyecanı". Fakat bu hususta hissiyata kapılmayı mümkün menfaatleri RE. makta ısrar etmezler; günkü Sİ Japon harbi, ağlebi ihtimal eriği k sirayet alanı pek öster- ik harbin tecrübesinin de gö“ si fazla büyüyen Bart Jmaz. Onun işin kmetme- ibi, çerçeve! lerin neticeleri belli o Rusların harbi istediklerine bü melidir ve Bizim için, böyle vaziyetler EE EY i Mümkün mertebe temkinle ay tahlil ederek hakikate en yakın a leri bulup kat'i hükümler aramaktan bil olduğu kadar ictinab etmektir. Çün kü harb ve siyaset işlerinde çi henüz ne bir fol ve ne de yumuriz deni İken, yüzde yüz musib kati büküm! telâkki ederek, ihtilâfı barış ve dip! Yolile hal için Moskova hükümeti De dinde protesto etmekle beraber Korede © büyük Japon kumandanı vak'a git Navo Kiesk Rus mıntaxası &9 Mandanını ziyaret etti ve öna askerini İmei ekiz benelli, sikşi tükdii Uzakşarktan gelen hâ-| yet topun ve harb! muzda 2 Japon murahha, yerine | telmihte bulunmaksızın, se ke-| Şimali Çin bataklıklarında Japon bataryaları de mukabil tedbir almaya mecbur ola- ağını bildirdi. Bundan başka 18 tem- larla vak'a yzzinden Sovyet m nezdine gönderikliler ve hattâ bunlar- dan birkaç gün hiçbir haber alınmadığı halde 23 de neticesiz döndüler. Japonlar tarafından gerek Moskovada ve gerek hâdise yerine vaki olan bu te- şebbüsler hep ihtilâfın barış yolu ile hah li, yani Rusların hodbehod işgal ettikle- ri Çang-Ku-Feng tepelerinden tatlılıkla gitmeleri ve eski yerlerine dönmelerini temin için ve şübhesiz samimi idiler. Fa- kat Ruslar Hum - Çun (vak'anın cereyan ettiği hudud mintakasında bir şehir) mu- ahedesine bağlı bir haritaya nazaran dağlardan geçen hududun Çang-Ku-Feng tepelerini Sovyet arazisi içinde bıraktışı- nı ısrarla iddia ettiler. Halbuki Japon bü- kümeti böyle bir haritayı tanımadığı gi- bi bunun Rusyadan başka hiçbir yerde ınmadığını ve bu sebeble bir vesika edemiyeceğini bildirdiler. İki hü- kümet arasında müzskere, böylece ger- gin bir hava içinde devam edip durur- ken, bu sefer Sovyet - Mançu hududu. nun batı cihetinde, Szetathan civarında, Rus askerleri, Mançu topraklarında bir keşif koluna ateş ettikleri gibi 21 tem- mez, Viadivostok bölgesinde, yakın bir köyden erzak tedarik etmek için, bir ka- yık içinde Ussuri nehrini akıntı aşağı $- nen 9 Mançu askeri, Sovyetlerin, içinde 60 kadar askeri bulunan, 3 küçük topçe- kerinin iaarruzuna uğradıktan başka nehrin ortasındaki bir ada bu askerler tarafından işgal olundu. Ertesi günü 15) kadar Sovyet askeri, ayni yerde, nehrin karşı Yao-ling-Tso köyünü işgal etil ve birkaç ev yaktı. Fakat ak- sem, 500 kadar Japon - Mançu askeri Ruslara üç istikametten hücum ederek onları saat 22 de Mançu sahilinden kov- maya muvaffak oldular. Bu vak'alar yüzünden müzakereler durmuş ve Rusya ile Japonya arasında resmi münasebet tmivakkaten kesilmiş- tir. Fakst dikkate şayandır ki, 28 fem- muzda yani Japonların Çang-ku-feng te- pelerini ve mevkiini istirdad etmelerin- den iki gün evvel, Japon hariciye neza- retinin, Çang-ku-feng hâdidesine hiçbir rette tahdidine büyük bir ehemmiyet verdiğini gösteren bir beyanname “he rettiğini görüyoruz; ancak, müzâkerele- hakkında hiçbir şey söy- lenmemiştir. İşte bu beyanname as.çok iyi bir hava estirmiş iken 30 ve 3İ tem- muzda Ruslarla Japonların gene Çang- Ku-Fongde, fakat bu sefer top, tank ve tayyarelerle de kapıştıklarını ve netico- de bu mevkile tepelerin galib gelen Ja- ponların elinde kaldığını ve Rusların 4 kilometre kadar geriye, eski yerlerine atıldıklarını görüyoruz. Japon ve Rus kaynaklarından gelen haberler biribirle- rile mukayese ve mezcedilirse son vak's- nın şöylece cereyan etmiş olduğunu hü- lâsaten tesbit edebiliriz: (Devamı 10 ncu sayıfada) Üç yaşında İki haydudun Marifetleri ! Resmini gördüğünüz çocuk üç ya - şındadır. İngilterede bir gün kırda oy- narken, karşısına kendisinden kabaca iki çocuk çıkmış, «biz dünyanın belâ- larıyız. Şimdi seni diri diri gömece - İğiz.» diyerek, çocuğu yakaladıkları gi- İbi çırılçıplak soymuşlar, bir çukur kaz- jmışlar, elbiselerini oraya gömmüşler, Ri çocuğu gömmek üzere daha bü- meselenin bir yükçe bir çukur hazırlamaya başla -İtren güzergâhı, tarihçesini yaparak Mançu - Sovyet hu-|mışlardır. Zavallı oğlan korkusundan | ve kamyon ui dudunun bilhassa doğu kısmınm kat'i su-| bağırmış, bundan ürken yaramazlar da |lenmiş; kaçmışlar, * İyısların tahakkümünden kurtulamamı SEYAHAT. MEKTUBLARI ; 13 ne oldu, yarın ne olacak? Erzurumun yegâne otelinin bahçesin- de, dostumla karşı karşıya soğuk bir ha- vi miz yana yana İimonatalarımız: | içerken dertleşiyorduk.. Epey müddet susmuştuk.. daha değirusu o susmuştu Ben zaten bir şey söylemiyor, hep din- Byordum.. birden, aklına bir şey gelmiş gibi dedi ki: — Doğu vilâyetlerinin eski halini bi- lir misin?. Nereden bileceksin. zaten sen değil, eski dahiliye nazırları bile bil mezdi.. Karaköse, Alaşkird, Iğdır, Ha - sankale... Bunları harita üstünde okur geçerdik.. Kan, can, mal pahasına bu yer- leri Türk topraklarına geçiren Osmanlı imparatorluğunun ilk (hükümdarları, dünya yüzünden çekilince, sonradan ge- len oğulları, torunları bu yerleri ve bu yerlerin «Türk: ahalisini yüzüstü bıra- kıvermişler; buraların «Değlv Türkleri- ne «Kürd. ve bu güzel diyara da «Kür- distan»: demişlerdi... Bu alâkasızlık asır-| larca sürdü gitti... Sahibsiz kalan bu hal- kın başına bir takım türedi mütagallibe-| r geçmiş; halk ona esir, kaymakam ona| tâbi, jandarma onun olmuştu. «Devleti aliyei Osmaniyesye kafa tutan bu dere- beylerinden bir gün saray da korkuver- mişti. oOköprüyü © geçinciye & kadar! yıya «day» “demek siyasetini güt-| miye kalmış, bu âsiyeye «paşalıks rüt - besi de vermişti. Ama köprü o kadar u-| İzunmuş ki: Cumhuriyetin kuvvetlenme- | | sine kadar zavallı 'Türk milleti bu yöylelikle memleket harabeye, halkı: Vahşiye, âsisi: Milyonere dönmüştü... Osmanlı Türkile slâkasını kesen «dağlı. Türk, günün birinde kendi )isa- nım unutup karışık bir dil kullanmağa başlayınca, onu kendimizden başka bir millet sanp büsbütün yakasını bırakı - verdik... Devletle, her yoldan alâkasını kesen! bu diyarın kahraman evlâdlar: cehalet içinde kalmış, derebeyinin esareti altın- da bu «kahramanlık» meziyeti, «eşkiya- lık» derekesine düşüvermişti... İşte o eeş- kiyalık» dan da bir «Ağrıdağı bir «Der- sim. çıkıp memleketin başına asırlarca belâ oldu kaldı... Arasıra buralara dü - şen «vali paşa» lar, «kaymakam bey» ler, sırf keselerini doldurmak için gelip vilâ- yet ve kaza dairelerine çekilmişlerdir... Halkla temas etmiyen, konağından bir metre ileri gitmiyen bu devlet adamları- nin «maiyet erkânı» olan alaylı jandar - ma kumandanları, sabıkah tahsil memur- |ları: Yer yer dolâşıp «haraç» toplamakla meşgul olmuşlar... Halk, «devlet» de - yinee: bir soyguncu teşkilâtı, «jandarma» nce: Bir işkence âleti zannetmeğe | başlamış; onların at nalları sesleri, köy- lüye bir felâket haberi getirirmiş... Birer limonata daha içtik... Anlıyor - dum ki: «Kamyon tamir oldu, kalkıyo - İruzle haberi gelineiye kadar, bu dostu - | mun derdi tükenmiyecek, sonuna kadar bana dinletecekti. — Amma şimdi çok farklı ve çok iyi liyor.. Bu kadar sabrettin, bir de sonunu dinle! — Haydi bakalım.. — Ne diyorduk?.. — Eski zamanlardan bahsediyorduk.. — O bitti. Gelelim yeni zamana... Evet, yeni zaman... Yani cumhuriyet devri... Evet, işte o cumhuriyet devri günün bi- rinde gelmiş çatmış.. Yer yerinden oyna- mış. Eskiler satır, yenilere aşılar yapıl - mağa başlanmış. Evvelâ işe kolayından başlamak lâzım... Yakını temizlemeli; ya- kını elde etmeli ki: Uzağa giderken ya- kından yardımcı kazanılsın... İşte bu di- şünce ile evvel& deniz sahilleri, sonra daha sonra da otomobil vahşet ve cehalet tarlaları bel - ilenmiş, çalısı çırpısı ayıklanıp iyi cins | tohumlar ekilmiş, nihayet sâyin semi ğrağı olan pislikler temiz -lİa; Yazan: Vasfi Rıza Zobu Erzurumdan bir manzara: Eski eserli resi olan filizler baş vermeğe başlam Biraz evvel dediğim gibi, bu bayırlı i ler ancak yakın yerlerde yapılabilmi Fakat, bugünkü «Şark mıntakası: ded ğimiz yerler ki, işte bu geçtiğin ve g çeceğin dağların etekleri ve tepelerid onlara ulaşmak, sür'atle yapılacak iş arasına sokulamamıştı... Genç cumhu yet devleti, ğunu gasleti sarıp sarmaleyı lemiş, G © zinden istifade edip şimaran, tepesine tmişti amma, o İhtiyarın | nip hora tepen bir sür haylâz, küstah ğulları vardı ki: Merhum ihtiyarın ö| efradı başma geçmiş; onları bir tak düzme mezhebler, an'aneler, hurafele eli altına almış, imparatorluk içinde * kümtçikler kurmuş; dağları bnimsem ormanları zapt, şehirleri bunlara rapt, halisini harbedip saltanatını süregelm vi Birer limonata daha... Eğer bu havar soğuk limonata ile boğmaca öksürüğü mazsam çok iyi.. Dostum yorulmuştu Bardaklar önümüze gelinciye kadar si tu... Kuruyan gırtlağını ıslatmak için len bardağa sarıldı... Daha «kamyon ua mir oldu!» haberi gelmeyişine bakılı dostumun da sözü bitmedi demekti. monalamı içip kendimi, dinlemeğe di lendiriyordum., Vasfi R. Zobu Filistinde Emniyetsizliğe Kuvvetli bir misal ei lerin Arablu..? çarpıştı lar patladığını gazetelerde okuyorsu nuz. Resmini yukarıya (o koyduğum! İngilizce yazı, Filistin gazetelerinde birinde çıkmıştır. Ve oradaki emni; sizliği göstermek itibarile ibrete değ bir levhadır. Tercümesi şudur: «— İlkönce emniyet.. Elimizde mikdarda mücehhez olomokil ve yonlar bulunur!. Bursada yol faaliyeti Bursadan Gü 'du köyüne kadar uza aan bozuk şose (amir ettirilmiş ve Gündoj wi köyünden Kurşunlu köyüne kadar da !| tarafı bendekli bir köy yolu inşa etlirile rek sahile vasledilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: