4 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

4 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 ) L UU NŞ SA T5" .6 N İstabulda e SÜN POSTA nkarada “Beyaz Esire,, filmini çevirecek olan Edvige Feuillere Kimdir ? Bu esmer, güzel gözlü Fransız yıldızının san'at hayatı tiyatroda başlamıştır. İlk filmini çevirdiği zaman sinema müdhiş hücumlarile karşılaşmıştır .. . . . münekkidlerinin Milli mücadelemize dair bir Fransız şirketinin <«Beyaz Esirer adlı bir film ce- vireceğini, bunun için de hazırlıklara başlandığını yazmıştık. Bu filmde baş ro- Tü oynıyacak olan Fransız yıldızı Edwige Feuillere'i sinema meraklılarına şimdi - don tanıtmayı faydalı bulduk. Aşağıdaki yazıda bu çok güzel yıldızın hayatını o- kuyacaksınız. Edwige Feuillere, bundan bi: kaç sene evvel «Cora Lynn> adı altında tiyatro « larda aktrislik yapardı. Pariste bir müddet (Bouffes) ve (Pa- lais Royal) tiyatrolarında — aynadıktan sonra (Conservatolred) « imtihana girdi. İmtihanı mükemmel bir surette verdiğin- den büyük mükâfatlardan birini almağa muvaflak oldu. Bundan sonra film çevirmeğe gaşladı. © vakit Cora Lynn ismini brrakmış Ed- wige Feuillere ismini almıştı. — | İlk muvaffak olduğu film (Topaze) idi. partönerliğini meşhur san'atkâr Jouvet yapıyordu. Muvaffak oldu demek efilmi beğenildir demek değildi. Münekkidler onu hayli hırpaladılar. O bütün bu ten - kidlere kızmadı, hattâ aleyhinde söyle » nilenlere iştirak bile etti. Ve ciddi bir su- rette çalışmağa koyuldu. Geçen sene (Saray) sinemasında sey - reylemiş olduğumuz (Malakalı Kadın) filmindeki rolü de pek beğerilmedi. Fa « kat müdhiş bir azme malik bulunan Ed- wige daha iyi film çevirebilmek, daha iyi rol yapabilmek için çalıştı ve muvaffak ta oldu. Edwige Feuillere «kadın kadıncık» bir Edwige Fevillöre'in en yeni resmi yıldızdır, cana yakındır. Onunla görü - gşenler sadeliğine, samimiyetine meftun olurlar, Çalışmaktan pek büyük bir zevk duyar. - Çalışmak... İşte güzel yıldızın çok sev- diği bir şey... Sinema sayesinde çalıştı » ğından dolayı sinemaya âdeta fşıktır. Fa- kat kendini çabuk harcamaktadır. Fran- sız ginema münekkidleri onu daha fazla çalışmağa, senaryolarını daha iyi seç « meğe teşvik eylemektedirler. Bunlara riayet ettiği takdirde Fransanın biricik sinoma yıldızı olacağına muhakkak naza- Tile bakılmaktadır. Edwige Feuillere çok hoş sohbet bir kadındır. Bundan bir sene evvel başından geç - miş olan bir vak'ayı hiç unutmaz, ker - kese anlatır durur; Edwige Feuillöre «Saf bir genç kız> filminde Henüz on beş yaşında bulunan bir de- | Aşığına bir mektub yazmış ve onu fik -| yordu. Diğer şehzade ve sultanlara du Hikanlıdan gu mealde bir mektub almış: |rinden vazgeçirmiştir. «Matmazel! Tarihit Tedkikler: Osmanlı imparatorluğunda — veszirlerle |padişahların pek samimi oldukları çok eğildir. Sadrâzam da dahil ol- duğüu halde bütün vezirler, halk gibi, pa- | dişahan köleleriydi. Padişah bunların ha- yatlarına dilediği gibi tasarruf ederdi, Bu itibarla samimt olmaları zaten pek az mümkündü. Bilhassa yükseliş devrinden sonra, bugün padişahın çok sever gö - ründüğü ve iktidar mevkiine getirdiği vezirin ertesi gün meselâ Yeniçerilerden bir kaç zorbanın hiddetlerini yatışlırmak için öldürüldüğü çoktur. Kanunt Sultan Süleymanla Pargalı bir köle iken sadrâzamlığa ve damatlığa ku- dar yükselen İbrahim Paşanın dostlukla-İ rı ilk zamanlarda çok sıkı idi. Fakat san raları kıskandı, bazı hallerden şüphe kendi ve idam ettirdi. Osmanlı tarihinde diğer bir İbrahim Paşa var ki o da zamanının padişahile pek dosttu. Bu adam Nevşehirli bir öz Türktü. Zarif, terbiyeli münevver, ye - niliği seven, zevk sahibi bir zattı. Onunla üçüncü Ahmed arasındaki çok samimi ve derin dostluğun bir eşine daha tesadüf mümkün değildir. Üçüncü Ahmed Nevşehirli İbrahim Pa- gayı çok severdi. Ona büyük itimad bes- Jerdi. Onsuz geçen zamanlarda pek sıkı- lırdı. Kendisine daha yakın olmak ve hep beraber bulunabilmek için İbrahim Pa- şaya kendi kızını da vermişti. Hem de «Fatma Sultan sadındaki bu kızına karşı derin bir sevgisi vardı. İbrahim Paşa uzun zamandanberi A - vusturya ile Osmanlı imparatorluğu a - Tasinda devam eden yıkıcı harblere son #ermek istiyordu. Bu maksadla Tuna boylarına gitmiş, düşmanla müzakereye başlamıştı. Bu sırada üçüncü Ahmedle sık gık mektublaşıyorlardı. Üçüncü Ah- med bu mektublarında sadrâzamı gör - mek için duyduğu sabırsızlığı büyük bir samimiyetle anlatmaktan Çekinmiyordu. Bu mektublarda kızı Fatma Sultânla an- nesi Emetullah Sultandan selâmlar yazı - sevgi gösterirdi. En çok ikinci Mustafa- Şimdi onn Adeta ablalık yapmaktadır. |'nın kızı Safiye sultani riyaret eder, o - «Sizin için candan bir şey yapmak is -| Çok tatlı bakışlı, esmer güzeli olan Edwi-|rada günlerce kaldığı olurdu. İbrahim tiyorum. Düşündüm, kendimi öldürece- ğim. Bir de mektub bırakacağım. Bu mek- ftubda kendimi sizin için öldürdüğümü reklâm temin etmiş olurum.: Metro Goldwin Mayer'in en kuvvetlt erkek san'atkârlarından Robert Mont- gömery ile güzel sarışın yıldız Virginia Bruce «Boradan sonra» isimli yeni bir film çevirmişlerdir. Bu filmin mevzuu 20 nej asrın hayat mücadelelerini, ır, Yukarda iki artisti bu filmden bir güzel bir aşk içinde canlandırmakta: sahnede görüyorsunuz. KB Ene Si ee S ea ber ee a AĞ aei 0 Yak eee neki y lr ö n ahai ge Fenillere son bir sene içinde gan'at | Paşanın mektublarına yazdığı cevablar- hayatında çok yükselmiştir. yazacağım. Bu sayede size mükemmel bir Son çevirmiş olduğu film (Charlotte da pek bususi şeylerden bile bahsedi - yordu: «Benim vezirim, telhisinin geldiği gün Corday) adında büyük bir tarihf filmdir. n  Bafiye Sultanda idim. Mefhumu malü - Edwige hemen kaleme sarılmış, genç|Bu filmde çok muvaffak olmuşlur. a Yeni bir film: Boradan sonra mum olduğu saatte kaymakam paşayı ça- ğarıp akçenin tahsiline ziyade takayyüd ile, sonra itab ederim deyu tenbih eyle- dim. Tekrar istical görmek üzeredir. Ru- zâ kasımadek bu akçeler gelür, erişür de- yü defterdar haber verir. Hazinei âmi - vede hâlâ iki yüz otuz kese mevcudları vardır. Âsitaneye şimdiden akçe gelmiş- tir. Ona dahi adam gönderecektir. Ruzı kasıma tamam seksen iki gün var. İki aya değin tahsili melhuzdur. Paşanın tarzı etvarı levendane. Devlette perverde ol- mamış. Takayyüd eder, lâkin giden mü- başirlere ne veçhile muamele eder, ma- lümum değildir. Hemen bir gün evvel gelip her işe nizam veresiz. Bana bir da- İnanmış al verdi. Bir de çıplak, Donan - maşın melbusalı gayet ednadır, Sultan ise bir naleyn bile vermedi. Hâsılı ramazana müsadif olduğundan perhizi kemalde. Davetlerine binaen vardım. Ne kadar ise ırzı saltanat var. Nakise getirtmemek ev- lâ imiş. Bilmedim. Biraz içağası kütüğe tirid vurdular. Mecmuu beş saat eğlenil- medi. Mutad üzere ziyafettir deyu paşa- ya kürk ve hademesine hil'at ilbas olun- du. Olmasın dedim. Lâkin ağa pek niyaz eyledi. Keyfiyeti ahval bu minval üzere- dir, malümun ola...> Başka bir mektubundaki şu satırlar, o- nun İbrahim Paşa İle ne kadar içli dışlı olduğuna şahiddir: €« Oğlum Süleyman selâm eder. Bir çıplak midilliye nail olmadı. Ziyadeye biz de rıza vermezdik. Bu kadarca olam bari neleri eksilir, Kasden midir, yoksa ziyade züğürdiüklerinden midir, bayret- b n bi a ÜĞÜr e adk Ağuston 4 Üçüncü Ahmedle Nevşehirli İbrahim paşa | ye a fi Üçüncü Ahmed vezirine karşı o kadar samimi davranıyordu ki mek- tublarında gittiği bir ziyafette oğlana hediye verilmediğinden, ken- disinin ağırlanmadığından bile şikâyet ediyordu: «Oğlum Süleyman selâm eder. Bir çıplak midilliye nail olmadı. Ziyadeye biz de rıza vermezdik. Haber varmış iken odalarında meyva tedarik etmeyip ben vardıktan sonra getirip şadırvanlı odaya koymuşlar!» Yazan: Kadircan Kaflı te kaldımi. Vardığıma bir mertebe piş « manın ki kalem ile tabir edemem... Ha« ber varmış iken odalarında meyva tedas Fik olunmayıp, ben vardıktan sonra ge- tirtip şadırvanlı odaya koymuşlar.» Ziyaretlerde padişaha ve onunla bera« ber gelenlere hediye vermek, ikram et « mek gayet tabil şeylerdi. Böyle bir ziya- rette üçüncü Ahmede karşı usule riayet edilmediği ve buna çok sıkıldığı anlaşılı« yor. Safiye Sultanın bir oğlu dünyaya gel diği zaman bunu İbrahim Paşaya haben verdi. İbrahim Paşa Pasarofça müâhe e desini yaptıktan sonra Edirneye gelmişe ti. Padişahla birlikte İstanbula dönecek- t. Bu sırada üçünett Ahmedin bir oğla, oldu. Bunu da hemen damadına bildirdi., «Sen ki vezirim. Bt şeb #aat sekizde bir şehzadem dünyaya geldi. İsmini Beyazıd: tesmiye ettim. Haktaalâ kudumunu müs barek eyleyüp etval ömür ile muammer eyliye âmin: Sultan kızımın didesin pus ederim. Mutad üzere mehterhanc çaldır- mak ve şenlik olmak...> Üçüncü Ahmed en küçük işler hakkına da bile damad ve veğzirinin fikrini almak ihtiyacını duyar, yahud bunu onunla mektublaşmıya bahane tutardı. Bir mek« tubunda şöyle diyordu: «Benim veziri m. Miflah ağası ile ı.ıeşkl.ı!i ağasının taşra çıkmaları hususu malü « müundur. Selime eski zeameti verilyor. Miftah ağasına ne vereyim, Çıktıkt sotnra talib olursa yüz yirmi akçe ile kağ picibaşılık rüüsü veriliyor. Otuz ahçeı süyi miri (tasarruf demek istiyor) rılur.q İ Karısının ve çocuklarının hastalikla « rını da İbrahim Paşaya bildirirdi. Hele İB) rahim Paşa hastalandığı zaman çok üzüle| müştü. Ona sık sık mektublar gönderiyori| halini, hatırımı soruyor; kızi Fatma Sule tana İbrahim Paşaya iyi bakmasını ten 4 bih ediyordu. Bu mektublardan biri de, — şudur: | «Benim vezirim. Bu gece nicesin. İlles — tin hiffet buldu mu? Şeb tâ seher fikrin — ile alâde olup Tahatım kalmâdı. Sahili — olmak üzere keyliyeti yazıp şimdi bildi « — resin. Teselli olacak cevablar şifayi sadt hâsıl eylemez. Vükini boyan buyurasınle | Hazreti Rabhülâlemin şifayi tam ihsami * İ eyleyüp kem günlerin ne göstere, ne d€ işittire. Sultan kızımın nergis çeşimlerine den takbil ederim. Paşaya takeyyüc e€ | dip ilâca mukayyed olasın.» Eskiden yazılarımızda nokta, virgül gibi işaretler kullanılmazdı. Okunmalari kolay olsun diye burada işaretler ilâvd edilmiştir. Bu mektublar bize yazı diliraizin şeklf hakkında da bir tikir veriyor, Eski edebi eserlerin uzun cümlelerinden, yabandl kelime bolluğundan, acayip ve karışılf terkiblerden şikâyet ederiz. Gerek üçünt cü Ahmedin ve gerek İbrabim Paş | mektublarında bu hal yoklur. Halbul bunların da divan edipleri gibi yazma * ları icab ederdi. Samimi oldukları içiik | öyle yazmamışlar. Demek ki eski yf dilimizin kozmopolitliği samimiyetsiz * likten ve yapmacıktan ileri geliyormuşe — Kadircan Kaflt

Bu sayıdan diğer sayfalar: