20 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

20 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir Fotograf Makinesi i ördü i karyo- Onu bitpazarında gördüm. Eski lalar, bacağı kırık masalar arasında H Tuyardu. Belli ki çok yaşamış. n müştü. Yıpranmış, hurda haline gelm:: Olmasına rağmen, bir göz gibi parlıyi Objektifi, hâlâ onda bir hayat eseri oldu- Bunu belli ediyordu. — Hazret bana Dükkânın dibinde bir ihtiyar isteksiz isteksiz Burdı. , — Bu fotoğraf makinesi satılık mi” — Satılık. — Ne vereyim?, Parmaklarile bir tıktan sonra: — Ver üç lira, al git Dedi. Üç liraya k:ıy;:m Yit tograf makinesini e L dügnı Bir işe yarıyacak mıydı? Onu h,: Mem ama, şimdi masamın Üzer" de g tablarımın arasında duruyor ve Işıklı İektifle bana sergüzeştini anlatıyor: * «Fabrikada beni bir mukavva hıt:!,: hapsetmişlerdi. Günlerce bu muka! Yü kutu içinde kaldım. Kutunun kıp_aıı çıldığı zaman kendimi büyücek bir ma- Gazada buldum. Kırmız! yanaklı, göbekli bir adam beni kutudan çıkardı. K”*’;’,’_" da duran bir başka adama izahat vert liz — En yeni sistem bir fotograf makine- sidir. Alınız memnun oııe:hnm!— m Şişman adamın elinden, ötekinin elın; geçtim. Beni evirdi, çevirdi; Körüğümi açtı, kapadı: — Kendim için takım hesablar yap- 1 Eski püskü fo- Z) ime — götür- almıyorum, dedi, bir de.. ğ ğuna hediye vereceğim de- Sünn aha iyi söylediniz ya.. onun da işi- . Senelerce kullanır.. HaT İ& ettiler. Uyuştular, tekrar ku- arlık qu:': kondum. Kutumun kapağı tekrar açıldığı zaman bir ses duydum: — Ne sihirdir, ne keramet, bir cl ça- ğarıyorlardı. Ben - başın tan bir çocuğun yastığının idim., Yanımda toplanan başka &mull: bana kıskanarak bakıyorlardı. Bcno:ı;k faktaki çocuğa sünnet hediyesi » Verilmiştim. . Birkaç gün geçii. Çocuk yütaktan :“.n:) tı. İyi olmuştu, beni aldı, snitığakı,- - Zamana kadar gmııed' iğim lr:'rqnm:yb.. görmek hoşuma gitmişti. Sağa, kıyor eğleniyordum. Sahil tukla birlikte bir Md'“mm ee Tadk upuzun bir kule vardı. Âdı YA kulesiymiş. Sahibim beni kulrs ?ı:ı;uı çevirdi. Objektifimi açtı, kapodı. Kulük * Tesmini almıştım. Derken Çıîm y ısına geçti, onun da n'.ıımnloekmnı ü Bu ilk aldığım resimlerdi. Gerçi BEh e Çıkmamışlardı ama gene ne olsa ler belli oluyordu. Ne resimler ne resimler almadım- kezli İstanın İstanbuldan görünüşü, İslanbu- Galatadan görünüşü, bir tramvayı bir otomobil, Ayasofya camiinin kaptsı, dikili taşın kaldesi, ben yava$ yavaş sıkılmaya bı;.lı_mışhnı H Gdeğişiklik, bir başkalık görmek, ĞA aşka resimler almak kî!yoıdıun'ım;m bim de benim gibi bıkmış maydı bilmen âma. günün birinde istediğim değişik oldu. Ben sehpanın üzerinde dmkyı:: düm. Sahibim evvelden çekilen $ aa resimlerini gvyredlyordu, B_-ılı::- üğumüuz odanın kapısı açıldı. İçeri o t eşlik bir kadın girdi. Güzel miydi, ÇF N Miydi artık pek hıeırîıymıyom , Şt Bayetle şişmandı ve kolları çıyl:ı - Saaçlibime baktı, bana bakti. — Nasıl komşu teyze, dedi, ’“w'."( Makinemi beğendin mi? d .— Güzel, benim resmimi çekmez Sin? — Çekeyim komşu teyze. — Bu kıyafetle olmaz. — Ne olur komşu teyze.. başka kıya- K Hü a K AM icunda |pu bıngil bingil vücudlü, pudralı, allıklı k- | yordu. Ne MİZAH Hatıraları — Peki öyleyse kendime biraz çekidü- yim. w;:.î;’ teyze denilen kaflın ıyn_u;ı: karşısına geçti. Saçının topuzunu çocn. açları omuzlarına dökülmüştü. Enum: sinin göğsünü biraz ıçr:. bu arada sal İ 4 hazırlıyordu. hu;e::mb;îınrhnmıym uzun sürmedi, ılı- kat komşu teyzenin hazırlanması bir tür- Yan DD hsf,a;îılıîr:e ona yardıma gitti. Bir î.;ı. dalya koydular. Bir sigara İ!k,l:lfües ni ': üzerine bir kitab koydular. Şah:bım_ pel 'enin içindeki saksıdan bir sardonya ::ırdl Knmşi.ı teyze bir elile sardonya- y'lı:ul(u'. Öbür elini sandalyanın k_enır;:a dayadı. Sahibim yanıma geldi. lıâaım_ r daha baktı. Gene komşu teyzenin yanına gitl. Dökük saçlarına tilriyen ellerile dokunup aklı sıra düzeltti. — Şimdi iyi! | | Dedi. Objektifimi örten perde açıldı, kapandı. Komşu teyzenin resmini almış- tım. O günden sonra ayni komşu teyze ile alışıyordu. Artık eli titremeden — komşu teyzelerin, komşu ablaların saçlarını dü- zeltiyor, çenelerini doğrultuyor, ayakla- rının yerlerini d»ıs:mmw Ben de maymun iştahlı mıyım neyim, komşu teyzelerin, komşu ablaların resim- lerini çekmekten de bıkmıştım. Bikilmi- neılıjhl.qmî?âendemıyn!üph— dınlarla karşılaş. Hiç değişiklik olmasın.. | hgpbep:ynlıq.,uhlb!mdsnımhuy- ca bana benziyor da vyııphüiynru. o da bıkmiş olacak ki artık resim çıkar- mak için eve gelen komşu ablalara, kom- şu teyzelere pek yüz vermiyordu. Ço- Diyerek, atlatı n Ç ların çıkarttığı resimlerden hl_ıır l'ıupyı. gını kendine alıkoyar. Odada ikimiz _k.ql— ;iığıımı zaman birer birer Çılır!.r, bakar, Kimisini okşar, kimisini öperdi. Sonra- | ları böyle şeyler yapmaktan da vazgeçti. , * tımda bir değişiklik oldu. Bir sa- bıîı'.'ıy:nibim beni erkenden âldı. Pence- nin önüne geçti. Gözlerini karsı bak rem. dikti, uzun zaman öyle kaldı. Baka- ıkun ne olacak? diye bekliyordum. Karşı balkonun kapısi birdenbire açıldı. Bal- iktı. On dokuüz yaşında ya Güzel bir kızdı. Saçları Balkonun parmaklığına da- yandı. sü şm[n a]S(;ıhibiı-ıı | etti, Resmini aldım. ge bmlı:y:nrı bir sabah sahibimle KB gl':ığı çıktık. Tren istasyonuna evvel oraya — sahibimle i smi çekmeye giderdik.. Ka !i':ııı;esadlı gittiğimizi zannet- me’;ml!m"ht yanılmışım, biraz — sonra d nç kız göründü. Bize doğru geli- a d Nle de güzel bir yürüyüşü vardı. 5 ldiği zaman tanıdım. Balkori Y"ık“]:ıuıış:msııi aldığım ıînç kızdı. Sahi- bimle konuştular. Üçümüz birden trene pindik.. plâj dedikleri bir yere gittik. O- zada b T çiydiler. Genç. kunn lar ler. - :ıü':uodünü de gördüm. Sahibim gibi çok beğenmiş olacak ki, resimlerini —aldırdı. dım, konuştu aldım, otururken aldım., A- yakta dururken aldım, Bu da yeni bir hevesti. Ben çok hoşlan- mıştım. Haftanın birkaç günü başka baş- ka yerlere gidiyorduk. Hem genç kızlar da değişiyorlardı. Balkondaki kumral genç kızdan sonra, bir sarışın genç kızın, daha sonra bir esmer kızın, daha sonra gene bir başka sarışın kızın resimlerini aldım. Birkaç sene böyle belki bir yüze yakın genç kızlarla gezmeler yaptık, resimleri- ni aldık. Bu işden de bıkmamıştım ama sahibime bir hal olmuştu. Son defa bir- likte gittiğimiz bir kumralı hiç bırakmı- yordu, hep onun resmini alıyordum ve nihayet bir gün beni, sahibimin akraba- sından biri eline akıı. Bir büyük binaya gittik, orada sahibimi gördüm, siyahlar Biymişti. Sahibimin resmini çekmekten bıkmadığı kumralı gördüm. O da beyaz- lar giymişti. Daha pek çok insanlar gör- düm. Orada arkadaşı kumral kızın ve o- rada bulunanların birçok resimlerini 2l- dim. * Bir dolabın altına atılmıştım. Ki beni arayıp sormuyor, ben kimseyi gör- müyordum. Böyle seneler geçti. Bir sa- bah bir el boni tuttu. Bu sahibimdi. Ben görmiyeli ne kadar doğişmişti, saçları bembeyazdı, yüzü buruşuktu. Etrafa ba- kındım, son defa beyaz elbiseli iken res- mini çektiğim genç kız da orada idi. O da çok değişmişti. Tek bir kumral saçı yonlara binip Kör Mehmedden firar e-| İpeği varmış.. kendisine karşı bir evlâd muhabbeti duyduğu için gece gündüz ya- İnından ayınmazmış.. Karaköseden kam- Yazan: Vasfi Rıza Zobu - Bir primadonna ile seyahat Kadın benim neçi olduğumu sordu. “ Hududa gümrük kolcusu tayin edildim ,, cevabını verdim. e iyi... Bizim enayi Velide okusaydı işte böyle senin gibi memur olur, oyunculukta sürünmezdi., dedi Doğu illerinde kamyon kafilemiz ve ben Bizim Maraşlı primadonna Bayan Ha-|lahi tanıyamazsın. Oyuncu karı deaıgın nifenin küllü aybından gayri bir de kö-| boyanmasını bilmeli.. O esnada elinin tersile ağzını sıvazla- dı.. dün geceden kalma dudak kırmızıla- rı etrafa yayılmış acaib bir şekil almıştı.. — Karı kısmının bir alıcı tarafı olur.. kalmamıştı. Benim bildiğim zamandaki derken, telâş arasında köpek te kaybol-| güzel olmaz ama civelek olur.. halbuki İmuş... Yola çıktık çıkalı andan bahsedi-| Sabahat değnek gibi.. elle tutulacak ye- Sahibim benimle beraber sokoğa çıklı, Yor: «Receb buna bakmalı değil miydi?» |ri yok.. nesini beğensinler onun... Hem |Hem aktör hem davulcu ve hem de uşak | tiyatrocu kısmımın gandıropu (**) olma- şen, şuh, hoppa kız değildi. plâja gittik. Sahibim soyundu. Bit kenar- da oturdu. Sağımızda solumuzda birçok genç erkekler, genç kızlar vardı. Sahibim hep genç kızlara bakıyordu. Beni göster- meden, meydana çıkarmadan onların en /“gençlerinin resimlerini aldırdı. Resimler | at ee a FU Si daha başka komşçu teyzelerin birçok re- | banyo edildiler, kâğıda yayıldılar. Sahi-| Saydın bir yerin mi kırılırdı?. Biliyorı simlerini aldım. Sahibim bu işe gittikce bimle birlikte onlara baktık. Sahibim bir | İşte gü b...ka nasıl düşkünüm... türlü gözlerini ayıramıyor. Kimini okşu- yor, kimini öpüyor, kimini kokluyordu. * Üç gün evvel bir hâdise oldu. Sahibim- le birlikte idik. O, gene resimlere bakı- yordu. Nasıl oldu bilmem, sahibimin ka- rısı odaya girdi. Sahibim şaşırdı. Sahibi- min karısı resimleri görmüştü: — Utanmaz, edebsiz, ihtiyar çapkın. Daha ötesini duyamadım, birlikte oda- dan çıktılar ve befi hemen o gün, biıpa- zarına götürüldüm ve bir eskiciye satıl- dim. * Fotograf makinesine baktım. Btün bir hayatın yükile ezilmiş kadar yorgun ve bitkin görünüyordu. Ömrünün son günlerini yaşadığı besbelli idi. Kim bilir belki bugün, belki birkaç gün sonra bir Ççöpçünün arabasına atılacak, bir daha insan içine çıkmamak üzere aramızdan ayrılacaktı. İsmet Hulüsi besanssssn Müteferrik : Çöp kongresinde bulunacak murahhaslarımız yarın gidecekler Viyana çöp köngresinde bulunmak üzere Dahiliye Vekâleti mahalli işler umum müdürü Faik ve İstanbul bele- diyesi makine şubesi müdürü Nusret, yarın akşam hareket edeceklerdir. Hey et kongreden sonra bir buçuk ay ka - dar, Almafiya, İtalya ve Fransanın bü- yük şehirlerini gezecek, tedkikler ya- pacaktır. » İtalyan sefirine veda ziyafeti Geçenlerde tekaülde sevkedilmiş o - lan İtalyanın Ankara büyük elçisi B. Karlo Gali, yakınlarda memleketine dönecektir. Bu münasebetle şehrimizdeki İtal- yan kolonisi B. Gali ve refikası şerefi- ne, dün gece Tepebaşındaki Kaza d'İ- talya klübünde bir veda ziyafeti ter - tib etmiştir. B. Karlo Gali yerine Ankara büyük elçiliğine tayin edilmiş olan İtalya ha- riciye nazırı Kont Ciano'nun — hususi kalem müdürü B. Peppo, yakında mem leketimize gelerek, yeni vazifesini der uhte edecektir. Tolan Receb, bizim kamyonun arka tara- fında, eşyalar arasına sıkışmış bir halle yuklamakta.. kadın, duruyor - duruyor boşalıyor: Ulan dangalak! Elinden bırakma- Sonra bana dönüyor: . — Ke...f herif bir işe yaramaz ki... Öteki «Rize» de kaybolalı üç sene olu- yor, hâlâ aklımdan çıkmadı.. — Öteki kimt. — Margarit. — Margürit te kim? Oida aktris miydi? — Bayım sen de kafayı çekmişsin ga- liba.. ne aktrisi? Köpeğim köpeğim.. — Yal.. Vahvah... — Şimdi Üstelik Viyolet te giderse val- Tahi ölürüm.. — Yeni köpeğin ismi de Viyolet mi?, — Evet.. — Nereden aklınıza geldi bu isimler? — Trabzonda sokakta giderken bir hı- ristiyan karısı köpeğini böyle çağırdı, ben de ezberledim, benimkine koydum. O esnada bir çamura battık.. geriden h. iki kat fistanla oyunculuk olmaz! Kantoyu onunla, gomdiyi anunla, dramı onunla oyna.. kim ipler seni!, Tiyatrocu kızını. Entarisi gösterir... Ben ona köç dela söyledim. Kızdı bana... Sonra yüzüme bakarak: — Züten bayım, biz tiyatrocu milleti- ne iyilik yaramaz.. — Öyledir! Diye tasdik etmek mecburiyetinde kaldım.. — Allah içimize kimseyi düşürmesin.. . — Biz düştük işte... — Yok be bayım, seninkisi iğretiden.. sen memur filânsın galiba, — Onun gibi bir şey.. — Nesin?. — Hududa -gümrük kolcusu tayin &e dildim. Oraya gidiyorum.. — Ne iyi.. bizim enayi Veli de okusay- dı işte böyle senin gibl memur olur, o- yunculukta sürünmezdi!. Kadın adetâ beni tanımış, karşıma geç- miş, alay ediyormuş gibiydi!! Ona sor- dum: — İstanbulda bir tiyatro varmış. İzmi gelen kamyonlar da gelip arkamıza dizil- | bir zamanlar Darülbedayimiş. Hiç duy- diler.. hepimiz durmuştuk.. Hanife bir feryatkdlır kopardı: — Viyolet geliyor!. muşluğun var mı? — Ha, düydum.. söylediler.. — Oraya girmeğe hiç heves etmedin Gerideki kamyonların birinde — imiş. | Mi? ;kogı koşa geldi.. çamurlu ayaklarile pri- Dmadonnanın kucağına sıçradı.. Bayan Hanife onu bağrına bastı:: — Evlâdım Viyolet, hain oruspu nere- lerdesin?.. Diye, ana kız cilveleşip, öpüşmeğe dal- dılar... * Battığımız çamurdan binbir müşkülât- la, iki saat sonra sökülüp çıkabildik.. aktrisi şehire, «Viyolet» ini bulduğundan memnun, neş'esi gelmiş, sararmış — par- makları atasında Köylü sigarasını içine çeke çeke tüttürüyordu.. Çalgıcı todi seslendi: — Ayol haberin var mı, Sabahat ta bi- zimle geliyormuş.. —- Asa.. neye 0?. Kör Mehmedini na- sıl olmuş ta birakmış?. — Ne haltetsin. Açlıktan ölecek değil — Sabahatta da satış yoktur - salış. gömdi (*) oynar diye adını çıkarmış. Halbuki gamiğin karşısında aval aval baş sallamaktan başka bir iş beceremez. hem biraz da sahne vaziyeti (?) lâzım.. sahnedeki gecelik surat başkadır. * Sonra bana döndü: — Bayım, sen şimdi beni böyle görü- yorsun ya, gece beni sahnede bir gör val- 4*) Komedi olacak, — Ohoool! Heves etsem de ne olacak? O tiyatroya Birmek için oraya gitmek l zım.. buralarda sürünmekten İstanbula kim gidecek.. Şoför Bayanamayıp sordu: — Bakalım gitsen soeni oraya alırlar mı? . — Ne' diye almıyarlarmış. Oradakiler de benden hırlı bir şey mi?. — Estağfurullah, onu demek isteme- dim.. oraya girmek için okumuş, yazmış olmak lâzım da.. — Allah Allah! Mühim bir şeydi zaar. Şimdi yeni harflerle herkes çabucak öğ- rTeniyor. Ben de öğrenirim!! * «Taşlı çay» denilen bir köye gelmiş- tik.. biraz istirahat etmek için durduk.. kahvesinde oturuyordum. Şoför haber getirdi: — Bayım senin oyuncular burada ka- Tacaklarmış. — Hani Diyaine kadar geliyorlardı?, — Bilmem öyle diyorlar.. Bayan Hanife, kamyonların arkasın- dan göründü.. ona sordum: — Ne o, burada iniyormuşsunuz?. — Eveti.. (Devamı 15 inci sayfada) (**) Gardrop olacak.

Bu sayıdan diğer sayfalar: