August 28, 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

August 28, 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* BSayla OUN KUDAN Hergün Resimli Makale : Asıl ıztırab veren Susuzluk ) Yazan: Muhittin Birgen .. stanbulda susuzluk bu mevsimde son haddine çıkıyor; fakat, senenin bü- tün günlerinde, İstanbul sudan dolayı daima arızalara uğruyor. Niçin? Bunun elbet sebebleri ve bu sebebleri de bilen- ler vardır. Fakat, biz İstanbul sehirlile- ri bu sebebleri bilmeyiz; neden? Çünkü, bizi muntazam surette haberdar etmeğe alışmamıştır. Elbet bu alışmamanın da kendisine göre bir veya birkaç sebebi wardır; bunu uzun uzadıya tahlile giriş- mek uzun sürer. Yalnız hâdiseyi kayıd ve müşahedelerimizi tesbit edelim: 1 — Terkos suyu arada bir kesilir. Ne zaman? Ne kadar müddet için ve neden dolayı? Acaba, tetisat veya tamirat se- bebile mi? Yoksa su yoklur da tasarruf için mi? Biz bunları bilmeyiz. Meselâ, bir cumartesi akşamı banyo yapacaksı- nız; banyoya girdiniz, su yok. Yahud, dün bütün gün su vardı; bu akşam saat dokuzda kesildi. Yarın ne olacak? Bunu ancak Allah bilir. 2 — Geçende Tünel civarında iki gün su kesildi. Halbuki bu taraflarda apartı- manların temizlik tertibatı hep suya ba- kar, Su yok, temizlik imkânı yok demek- tir. Bu yüzden çekilen sıkıntıyı lasavvur edebilirsiniz. 3 — İstanbulda geçen sene bir tifo sal- gını oldu. Önce resmi ağızlar suların te- miz olduğunu tddia ettiler. Fakat, sonra anlaşıldı. ki çeşmelerin bir kısmını kapa- mak lâzımmış. Fakat, o çeşmeleri kapa- mak bu şehrin sıhhati için ne kadar lâ- mradıysa kapanan çeşmelerin boş bırak- tıkları ihtiyaç hazinelerini doldurmak ta © kadar zaruri idi. Bu ihtiyaç tatmin edil- di mi? Bilmiyoruz. akan Çeşmeyi kurutur. İngilterenin En Esrarengiz Siması 4 — Cihan harbinden evvel İstanbulda . # su buhrani yoktu; gene cihan harbinden B evvel İstanbulun tifo salgınları, geçen Tayyarede senekinden daha şiddetli değildi. İstan- bul su buhranını cihan harbinden itiba- ren tanıdı ve sanki o harb hâlâ devam ediyormuş gibi, bugüne kadar buhrân devam etti. Halbuki cihan harbinden ev- vel İstanbulda nüfus hir milyondan fazla idi. Bugün İse yedi yüz bin kadardır. A- caba İstanbulun nüfusu azaldıkça suyu Hep almak istiyen sadece dilenci karakterinde olandır, Eski zamanlarda: derlerdi, unutma. a sereceerLerELeRAAA, (“Horgün bir fıkra ! i M j İ İ e İ i — Bebeği unuttular İ Abdülhamid vüzerasından Halim Pa-! şanın oğulları büyüyüp babalarında! İ ayrı evlerde yaşamaya — başladıkları zaman babalarının Bebekteki yalısı İ na hemen hemen uğramaz olmuuşlardı Bir bayram günü Hatim Paşa ken- î disini ziyarete gelenlerle birlikte o- $ İ tururken d oğlu birden içeri girdi- İ ler ve babalarının ellerini öp(ı'ı'lcr.! £ Orada bulunanlardan biri paşaya: İ — Mahdum beyleri buralarda pek seyrek görür olduk.. Deyince Halim Paşa: — Evet, cevabımnı verdi, beyler bü- yüdüler de Bebeği unuttular, | Sandık içinde Nakledilen yolcu İngilizin — biri İngilterede nişan lısından gayet & cele bir telgraf al m Vermiyen almaz — Sözün Kısası Evlenirken, akıl başta Olmalı imiş! E. Talu Merikanın bilmem hangi eya" letinde, - zaten hep böyle baberler —Amerikadan — gelir - ev « lenmek — isteyenler için — alâka « dar makamlar bir şart — koşmuşlarj; Bundan böyle evlenmek üzere müra « caatta bulunacak her çift, önceden sıki bir muayeneye tabi — tutulacaklarmış. Bu myayene, evleneceklerden herhan- gi birinin bu işe karar verirken içkinin tesiri altında bulunup bulunm tesbit elmek içinmiş. Şayed, .sö leri esnada kızın veyahud — ki erkeğin tamüşşuur olmadığı ânlaşılacak olur - ları tescil edilmiyecekmiş. ar ihtimal ki, bir çok izdivaçr ların âtisi hakımından gereklidir. Lâ « kin, bunun tatbikine geçildikten son « ra, evlenmelerin azalıp- azalmıy: da cayi sualdir. Vaktile bu yolda mizaht bir hikâye yazmıştım, Mevzuu şa idi: Gayet çir « kin, sevimsiz kızcağızın biri, — yanın « , < ozilzurma sarhoş bir adamla nikâli memurunun huzuruna girerler, — Biz evlenmek istiyoruz.. Nikâhı « |jmazı yapın! Bay memur, karşısında durucuk du“ n herifin yüzüne iyice — baktıktan sonra itiraz eder: — Peki, kızım ama, nişanlın sarhoş; aklı başında değil. Bu vaziyette — ben nikâhınızı nasıl tescil edeyim? Kız, ağlamağa başlar ve büyük bir saffetle, cevab verir: — Hakkınız var, bay memur. Fakat ben ne yapayım? Aklı başında oluncaâ da, benimle evlenmek istemiyor! Korkarım ki Amerikada da vaziyet ekseriya böyledir ve bu kararı veren belediye reisi birleştireceği — çiftleri Mww&wmmmm'm“ torunu Bayan Laste ile bestekâr Ernst E. Talu Steffan, izdivaçlarını — sağlamlaştırmak için 1937 de Viyanadaki evlenme sicilini| | Pa _M““':_“:':; Mektubunuzu g_' yıînlaen tasdik etmek Üzere, gıçınl_ lerde Gurabi efendi Avrupada romanının ki- TRiel AĞN OLaCiN SEİSEOİ NT Ai tab halinde bastırılması hakkında he- nüz verilmiş bir kararım yoktur. Hür- 47 sene evvel iflâs eden |metler ederim. dığını «Gelişine varışım, tarhana bulgur aşım» Aynı adamla ikinci Defa evlenen kadın da mı azaldı? Bunu da bilmiyoruz. vi H;î;m adam bugün borcunu ödedi| —— e e Şd Gderek, a ve öldü İ yyareye ış'î'" de M:iı.rg::!:ı:egyî"bî:î:;n Bundan yirmi bir sene evvel, İngiltere- | binmek — istemiş Bundan 47 sene evvel iflâs eden bir İn- R“sy a Avrupadakı vayun bükcekündün değii” Kömlr, bulıra- | €- Studhene katabasina ;sayrekenkallı, BĞ gl aeepileyiş eli ol hUdudıafma ”k" leek K . hş siyah torbalı biri gelmiş. 20 sene bir|tulduğunu öğren. nu faizi ile ödemiş, ve son kuruşunu da , * * guyun ya kendisinde, yahud da idaresin- kulübede oturduğu halde kimse ıı.wıııiıı SFT TÜ LE e İahŞld Bdlyol' dedir. Şu'halde tamam yirmi senedeniböi konuşmamış, bir çift lâkırdı olsun ,ıme.wınn;şmrmuş ve — Ocoh, kurtuldum.., demiş, gözlerini kapamıştır. Bir müddet geçmiş, kendisin- (Baş tarafı 1 inci sayfada) de hayat eseri göremiyenler yanına gel- getirilmiş olan Sovyet Majino hattıni mişler ve namuslu adamın öldüğünü te-| müdafan edecektir. essürle görmüşlerdir. Moskova ve Harkov da dahil olmak ü- zere bütün bu havalide yeni bir askeri kendisinin — (canlı mahlük) diye nak- İledilebileceğini an.xmış ve hemen bir sandığa girerek, o suretle biletini almış Ve gideceği yere kadar gitmiştir. ri İstanbul su derdini halledemeriştir; / Miş, gündüzleri tokakta görünmemiş, ge- yahud yirmi sene evvel İstanbulda su | celeri kulübesinde ışık yakmamış, mobil- derdi bugünkü şekli ile görülmüş bir şey | ye namına bir şey kullanmamış, kuru olmadığı halde, yirmi senelik sulh dev-tahta üzerinde bağdaş kurarak oturmuş, rinde ve on beş senelik ilerleme hamlesi | bütün pencerelere de kahive rengi kâğıd- içinde İstanbul, azalan nüfusuna rağmen gittikçe artan bir susuzluk içine düş- müştür. Zavallı İstanbul, her manada suyu çekilen bir değirmen! 2 — Eğer şu derd başka bir memleket- te olsaydı, böyle senelerce devam eden alamazdı. Bu, mutlaka en kolay, en kısa yoldan halledilirdi. Bizde ise derdin ne zaman halledileceğini bilmeğe dahi im- kân yoktur. Kim bilir. belki de hiç hal- ledilemiyecek! $ — Böyle su buhranları olduğu xx- man başka memleketlerde belediye der- hal halk ile karşı karşıya gelir, anunla kanuşur ve anlaşırdı. Faraza, susuzluk, suyun azlığından mı Jleri geliyor? O zaman, belediye halka gazetelerle, afişlerle, radyolarla — vesair bin türlü vasıta ile hitab eder ve şunları anlatırdı: , lar, çuvallar germiştir. Başında kenarları kopmuş eski püskü bir fötr şapka taşıyan bu münzevi adamın, münevver olduğu okuduğu kitablardan anlaşılmıştır. Şimdi bu adam göne esrarengiz bir su- rette o kasabadan ayrılmıştır. türlü yapılıyor. Meçhul bir el, bugün bu saatle şu semtin, öbür gün bu saatte öteki semtin ve nihayet kırk sekiz saat te şu mahallenin musluklarını kâpıyor ve ken- disini hiç kimseye bir şey söylemekle mükellef saymıyor, Bu nasıl bir eldir? Kimin elidir? Eskiden biz bu €le «kaza ve kaâder» ismini verir, emukadderat» der, işin içinden çıkardık. Fakat, bu asır- da «Mukadderat» gibi mistik bir kelime ile insanlar hayatta teselli bulamaz ol- dular. Böyle olan insanlar da bu gibi ah- valde mütcessir oluyorlar ve derdleni- yorlar. «Ey ahali, suyu tasarrufla kullan, çün- kü suyumuz kâfi gelmiyor. Suyu çoğalt- mak için çare arıyoruz. Şu ve bu projeyi bazırlamakla meşgulüz. O zamana kadar suyumuzu idare etmek lâzım. Suda ta- sarrufu unutma! Sonra susuz kalırsın!. Yahud, suyumuz bol olduğu halde su- ların kesilmesi tesisattan, tamirattan ve yahud herhangi bir teknik sebebden ile- ri geliyorsa o zaman da her tarafta şöy- le ilânlar görülürdü: «Falan ve filân saatlerde, falan ve fi- lân günlerde falan ve filün sebebden su- lar kesilecktir. Susuz kalmamak için te- darikli olunuz!» Samimf olarak içimi açayım ve doğru sunu söyliyeyim: Bana asıl ıztırab veren | şey susuzluk saatleri ve'susuz günler de- ğil, şu makalede anlattığım ihmale uğra- ma derdidir! İnsan ruhunun en büyük susuzluğu «ihmal edildiğini görme> su- suzluğu olsa gerek! Muhittin Birgen İSTER Verilen rakamlara bakacak olursanız y İSTER Hayır, ne öyle, ne böyle, ne de başka teblerinde okuyan çocuklarımızın sayısı 75,000 dir. Bu 75,000 İngilterede vapur, tayyare ve iren sanayünde gyenilikler İngilterede otomobil, vapur, tayyare ve tren sanayiinde büyük hamleler yapıl - makta, yeni yeni icadlar ortaya atılmak- tadır. Son keşif, denizde, karada, ve ha- vada bütün nâkil vasıtalarına tatbik o - lunabilecek, küvvet ve kudret nakli ile a- lâkadardır. Bundan böyle yapılacak olan otomobillerde fren, bulunmıyacak, ara- balar, ilk hamlede, akselejatörün doku - nuşile sür'at iktisab ederek ilerliyecek - tr. Petrol sarfiyatı azaltılmış, ani duruş ve hareket ediş yüzünden makinelerde vukua gelen aşınmalar haddi asgariye indirilmiştir. Trenler, bu yeni keşif sayesinde gayet az bir zamanda sür'atlenerek, tayya - relerin yükselme ve hızlan'ma kabiliyet- leri artacak, büyük transatlantikler şim- dikinden daha fazla sür'atli seyredecek ve idareleri kolaylaşacaktır. Tayyare de bundan böyle pilot motö- rün sür'atini kontrolden kurtulacaktır. Bu işi, motör yapacaktır. Bu keşfin sahibi, Piero Salerini ismin- İNAN, İSTER İstanbulun ilkmek- İNAN, İSTER 7 yaşında bir. kız çocuğu | mtaka vücude getirilmiştir. bir aileye bakıyor İngilterede Brighton'da 7 yaşında bir kız çocuğu annesinin evi kaçma- sı üzerine biri beş, diğeri iki buçuk ya- şında iki erkek kardeşile bir yaşındaki kız kardeşine bakmıya başlamıştır. Evi tek başına çevirmektedir. Annelerinin kaç- tığını kardeşlerine söylememektedir. Her gün çocukları yıkamakta, sonra çarşıya giderek öteberi almakta, eve gidip pişir- mekte, sofrayı hazırlamaktadır. 127 yerinden yaralanan adam İspanyol hükümet aordusu komiserle- rinden 62 yaşlarında bir zatın yanında bir öbüs patlamış ve adamcağız 127 yo- Tici siyasetini izah eden beyanatına ilâve edecek hiçbir şey olmadığını ve bu siya- sette hiçbir değişiklik vukubulmadığını söylemiştir. karşı herhangi bir taahhüde girmek iste« mediğini, fakat evvelce de başvekil Çem- berlayn tarafından ihsas edilmiş olduğu gibi, harb patladıktan sonra bunun nere- den başlayıp, nerede biteceğinin tayin e- dilemiyeceğini beyan etmiştir. : “Harb bir felâkettir,, (Baştarafı 1 inci sayjada) Hatib, İngilterenin — Çekoslovakyaya Sir Con Simon demiştir ki: «Bütün milletlerde bütün makul düşü“« çocuğun sıhhatini kontrol ile muvazzaf olan doktorlarmki || Ruzvelt'in son defa irad ettikleri nutuk ise 5 dir, beher doktora 15,000 çocuk isabet ediyor, demektir. || lardan bahsederek, demiştir ki: rinden yaralanmıştır. Adam daha hâlâ yaşamaktadır, Ve vatanı için ıztırab çek- tiğinden kendisine bir madalya verilmiş- tir, nen insanların Lord Ransimen'in mesai- sini ihlâl etmeği değil, bu mesaiyi başt- rabilmesi için ona yardımda bulunmaği arzu etmeleri lâzım gelmekte olduğuna kailim, Memnuniyet tevlid edecek — bif hal suretini tehlikeye düşürmemek için — ——— de bir İtalyan mühendisidir. 20 yıldır Londrada bulunmaktadır; ve keşfini bu- günkü hale getirebilmek için tam 100 bin|her şeyi yapmak herkesin vazilesidir, İngiliz lirası harcamıştır. çünkü umumi sulh, herkesi alâkadar e“ den bir şeydir.> Sir Con Simon bundan sonra, Ameri- İNANMA! ka hariciye nazırı Hul ve Cumhurreisl «— Hükümetler, sulhün idamesi ve tarsini için bütün nüfuzlarırı kullanma” hıdırlar. Çünkü harb, bir felâkettir.. İNANMAIL

Bu sayıdan diğer sayfalar: