28 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eT zerek 300 kilomet- 73 irdenbire uyumuş muydum? e? bilmiyorum... Rüya mı görü - yordum? Belki!... Tanımadığım bir in- san elimi yakaladı: — Seni bizim memlekete götüreyim! Dedi. Tren, vapur, tayyare; otobüs bütün bu nakil vasıtalarile o kadar yer dolaştık ki.. yolu belleyemedim, güzel bir memlekete ulaşmıştık. Elimden tu- tan: — İşte burası bizim memleket! Der demez kayboluvermişti. Bilme- diğim, tanımadığım bir yerde böyle ya payalnız kalmak hiç de hoş bir şey de- ğildi. Etrafa bakındım. Bir polis — görüp yol sormak istiyordum. Fakat etrafta polise benzer kimseler yoktu. Nihayet yanımdan geçenlerden birine sordum: — Polis karakolu nerededir? Yüzüme tuhaf tuhaf baktı: — Ne dediğinizi anlamadım, — Polis ! — Yabancı bir kelime... Yürüdü. Gene yalnız kalmıştım. Ve böyle bilmiyorum ne kadar dolaştım: — Vay sen burada ha! Tanımadığım biri idi. — Siz kimsiniz? — Uzun zamandır bu memlekette ya şıyorum. Çok eskiden sizinle göz âşina- lığımız vardı. Kolundan yakaladım: — Mademki göz âşinalığımız vardı, artık sizi bırakmam, Ben yol iz bilmi - yorum. Polis aradım. . Güldü: — Burada polis ne gezer? — Niye? — Lüzum yok ki... — Ya,demek burada cinayet olmaz, hırsızlık olmaz.. kavga gürültü olmaz öyle mi? — Evet.. Bunların hiç biri olmaz; bu yüzden de ne polis vardır, ne mahke - me, ne hapishane.. — Ne iyi yaşıyorsunuz.. paranızdan eminsinizdir, içersiniz, zevkedersiniz.. Yanımızdan güzel güzel kadınlar geçiyorlardı. Devam ettim: — Aşık olursunuz, sevilirsiniz. Beni hayretle tepeden tırnağa süz- dü: — Bu memlekette bunlar yoktur ki.. — Neler yoktur? — Para, içki ve aşk! — Ne ne ne dedin? © — Ne oluyorsun yahu? Başımı kaldırdım.' Meğer matbaada uyuyuvermişim; yanımda duran arka - daşım: — Korkulu rüya görmedin iİnşaallah! Dedi. — Hayır! Önümdeki gazeteye baktım. Biraz evvel gazetede okuduğum Haber ser - levhalarını bir kere daha okudum: «Aşk yüzünden cinayet» ça «Bir içki âleminde bir adam arka - daşını bıçakla yaraladı.» «Bir zengini parasına tamaan sokak ortasında öldürdüler.: İsmet Hulüsi (| Bunları biliyor mu idiniz? | Âltı gün suda kalan bir bacaksız Geçen sene iki bacağı bir tren ka- zasında kesilmiş 0- lan Amerikalı Çarles Zimmy Hud ç son nehrinde yü- relik bir mesafeyi katetmiş ve bunun için altı gün suda yüzmeye mecbur olmuştur. Bu adam, bu müddet zarfında yirmi kilo zayıflamıştı ve zatürree olmuştu. Adamcağız sudan çıkarılır çıkarılmaz doğru hastaneye kal- dırılmış ve hayatı kurtarılmıştır. * Ideal bir hapishane Dünyanın ideal hapishanesi, Amerika- da Porto Rikodadr. Bu hapishane en lüks ve en konforlu evlerden daha mükem- meldir. Mahkümlardan hüsnü hali görü- Çinde ipekleri nasıl temizlerler? Çin, ipeğin en i iyi cinsini yetişti- ren —memleketler- dendir. Çinde ipek ten bükülmüş ip- likleri temizlemek için çok temiz su |kullanırlar, Hattâ bu iplikleri kuyu suyu ile de yıkamazlar. Nehir suyu ile yıkadıkları zaman bu su- yun içine bir nevi sümüklü böcekten kâ- fi mikdarda salıverirler. Bu hayvancık- iların şayanı hayret bir hassaları vardır: Suyu son derece berraklaştırırlar. Çinli- ler, ipekleri işte bu temiz ve berrak su |ile yıkarlar. lenlere şehirde gezmeleri için izin dahi verilir. Geçenlerde böyle bir şehir gezin- tisinden sarhoş dönen on mahküm kırk gün müddetle ve cezaen hapishaneye a- lınmamışlardır. Nasıl koca lâzım? — Sevmiyorum, sevilmiyorum. Sev- meye, sevilmeye henüz niyetim de yok. Henüz çok gencim, fakat daha şimdiden «talibler» çıkmağa başladı, ben de düşünmeye koyuldum: .Eninde sonunda evleneceğim, tabil seveceğim erkekle evleneceğim, fakat ne tiptekini tercih etmeliyim, söyler misiniz? - * ' Büyükadadan postaya atılmış B. inisiyalli bir genç kız mektubundan aldığım bu cümleler bana üç beş gün evvel işittiğim bir hikâyeye anlattı: Arasıra geçimsizlik yapan, arasıra haşarılık ettiği söylenen bir genç ka- dından bahsediliyordu. Müsahebeye iştirak edenler arasında, genç kadinin kocasının tahammül kabiliyetine hay- ret edenler oldu, o zaman aileyi diğer- lerinden iyi tanıyan birisi şu cümelyi söyledij: — Ben bunda hayret edilecek bir nokta görmüyorum. Bayan B. nin ken- disinden işittim, müsavi kiymet ve va- ziyette iki gencin karşısında kalınca berikini tercih etmiş, tercihine sebeb | olarak ta fazla uysallığını gösterdi: «Abdaldır, her ne tarafa çeksem o tarafa gelir» diyordu. | Dedi. Bu hikâyeden de, bu dediko- dudan okuyucum da kendisine hisse çıkarabilir. Ona şöyle söyliyeceğim: e madem ki çok genç ol- | duğunu söylüyorsun. Sana tavsiyem: | — «İzdivaç» düşüncelerile şimdilik meşgul olmamaktır. Suali «sırası» gel- diği zaman sorarsın. Maamafih ceva- bının bir kısmını şimdiden vereyim: | Bir genç kıza hangi tip erkeğin mu- | vafık olacağı her şeyden evvel o genç kızın kendi karakterine ve kararına | bakar. Müvazeneli ve mes'ud bir hayat mı yaşamak arzusundadır. Müsavi erkek seçecektir, hayatı bir eğlence, bir de- | ğişiklik Mmevzuu mu Aaddediyor, bir | abdalı, bir mütehammili mi bulacak- tır. Fakat evdeki pazar ekseriya çarşı- | ya uymaz. Dedikodu kahramanı olan kadın vakıâ aldanmamıştır, fakat | müstesna kaideyi bozmaz derler, ora- sını da unutma. TEYZE P Fordun başından geçen bir vak 'a Seri usulü mamulâtı icad eden otomobil kralına bir sandalyecinin verdiği ders Hanri Ford Amerika gazeteleri meşhur Ameri- kan sanayicisi Fordun bir ihtiyar ma- rangoz ile yaptığı muhavereyi nakledi- yorlar, İhtiyar marangoz tahta sandalya yapmakla geçinirmiş. Ford tesadüfen bu adamı görünce haline acımış, san- dalyalarından bir iki düzine satın al - mak iste'rmiş, sormuş: — Fiatı kaçadır? — 6 dolar tanesi.. — O halde bana iki düzine hazıria- yınız, yalnız sizin sandalyalarınızın her birinde balık, yılan veya kuş gibi âayrı ayrı resimler var, bana yapacak- larımnızın üzerinde hep ayni resimler olmasını isterim. İhtiyar marangoz biraz düşünmüş, sonra: — Hay, hay demiş, fakat bu takdirde sandalyaların beheri için 8 dolar iste- rim, — Sebeb? j — Çünkü ben her sandalyaya ayrı bir hayvanın resmini yaparken hem çalışıyor, hem de eğleniyorum. Hep ayni resmi yapacak olursam sıkılırım. Bu sıkıntıyı unutmak için 2 dolar lâ- zım, Seri usulü mamulâtı icab eden Ford bu muhakemeyi anlamamış ise de si- parişini gene vermiştir. Lindberg Moskovada bir adam dövdü Meşhur tayyareci Lindberg Moskova- dadır. Sovyet Rusya tayyarecilerile be- raber Alaska üzerinden uçarak Rusya ile Amerika arasında daimi havai sefer- leri ihdası mümkün olup olamıyacağını tedkik ediyor. Bu münasebetle geçen gün Lindbergin başından garib bir vak'a geç- miştir. Moskovaya Bgeldiği gündenberi mütemadi surette şübheli bir adam tara- findan takib edildiğini gören Lindbergin nihayet sabrı tükenerek bir gün, birden- bire arkasma dönmüş ve kendisini adım adım takib eden adama sormuş: — Benden ne istiyorsunuz ve beni ni- çin takib ediyorsunuz? Cevab alamayınca da adamın suratına bir yumruk indirip yere sermiştir. Bir müddet sonra Moskova polis mü- dürü Amerikan sefaretine telefon ederek Üa -T a J.H - Hane ; Ü İki 'kareş bir qenç kızı nişanlısınınj elinden alarak. kaçırdılar ——— Zabıta suçluların evine girerek genç kızı kurtardı ve “yakalanan suçlular Ağır cezaya verildiler ; İ Evvelki gece Bakırköyünde bir kız kaçırma vak'ası olmuş, iki kişi nişan - lısile beraber giden bir genç kızı yolu- nu keserek kaçırmışlardı. Bakırköy Bez fabrikasında çalışan Hüseyinle nişanlısı Şükriye gece saat V1 sularında evlerine gitmek üzere, fab rikadan ayrılmışlardır. Yolları üzerin- de bulunan Elektrik şirketi binasının önündeki hâli arsadan geçtikleri sıra - da, önlerine birdenbire bir adam çık - İmış, bıçağını çekerek Hüseyine hücum etmiştir. Hüseyin, korkudan kaçmağa başlayınca meydana diğer bir adam da- ha îıkmış, Şükriyeyi alarak, kaçırma - ğa başlamışlardır. Uzaktan bu vaziyeti gören İbrahim isminde biri, hâdiseden Şükriyenin a- nasını ve zabıtayı haberdar etmiştir. Suçluların Ali ve Selim isimlerinde iki kardeş oldukları ve Şükriyeyi ev - lerine kaçırdıkları anlaşılmış, eve gi - rilerek, genç kız kurtarılmıştır. Her iki suçlu da dün cürmü meşhud müddeiumumiliğine teslim edilmişler- dir. Tahkikatı yapan — müddeiumumi muavini Orhan Köni, suçluları ÂAğır - ceza mahkemesine vermiştir. Bir yalancı şahidin cezaya ehliyeti olmadığı anlaşıldı Asliye 4 üncü ceza mahkemesinde görülen bir dava sırasında, 'yalan yere şahadet eden İhsan isminde biri, dün adliye tababetine sevkedilerek, hak - kında takibat yapıldığı takdirde, ceza- ya ehliyeti bulunup bulunmadığı so - rulmuştur. Garib bir adam olan suçlu adliye ta- bibi Enver Karan tarafından sorguya çekilmiş ve yaşı sorulduğu zaman, bil- mediğini söylemiştir. Adamın sözlerinin birbirini tutma- dığı ve saçmaladığı görülerek muaye- nesi yapılmış, ve suçlunun ehliyeti ce- zaiyesi olmadığına, çünkü «vilâdi belâ- hete» müptelâ bulunduğu anlaşılmış - tır. Çirkin bir tecavüz ve soygun- culuk yapan biri yakalandı Evvelki gün Bakırköyünde güpe - gündüz çirkin bir yol kesme, tecavüz ve gasb hâdisesi olmuştur. Tecavüze uğrayan Rukiyenin an - lattığına göre, vak'a şöyle cereyan et - miştir: Rukiye Bakırköy hastanesinde bu - lunan bir tanıdığını ziyarete giderken, tenha yollardan birinde peşine bisik - letli biri takılmıştır. Kadın buna ehemmiyet vermemiş ve yoluna devam etmiştir. Fakat, bi - sikletli yabancı da, hiç yolunu değiş - AAA0 Lindbergi takib eden adamın bir polis memuru olduğunu, tayyarecinin muha- fazasına memur bulunduğunu, fakat li- san bilmediği için sorulan suallere ce- vab veremediğini söylemiş ve mükemmel bir tayyareci olduğu kadar üsta bir bok- sör olduğunu da isbat eden Lindbergin badema zabıta tarafından takib ettiril- miyeceğini, çünkü böyle bir himayeye muhtaç olmadığını isbat eylediğini bil- tirmeden takibe devam etmiş, nihayet yol büsbütün tenhalaşınca, birdenbi - re bisikletten atlamış, - ve Rukiyen;nj"* yolunu kesmiştir. Bıçağını çekerek, ka dını korkuttuktan sonra, cür'etini art - tıran mütecaviz Rukiyeye hem taar - ruz etmiş, hem de parasını alarak kaç:- mıştır. Perişan bir halde karakola — koşan Rukiye, başına gelenleri anlatmış, za- | bıta derhal faaliyete geçerek, suçlu - j nun Bakırköyün Osmaniye köyünde 1 Bekir olduğunu tesbit etmiş ve yaka - lamıştır. | Bekir, dün İstanbul müddeiumumi- | liğine teslim edilerek, 4 üncü — sorgu ! hâkimliğinde sorguya çekilmiştir. | Buçlu, müddeiumumilikte — verdiği ifadesinde, hâdiseyi tamamen -inkâr et- miştir. | Sorgu hâkimi, Bekirin tevkifine ka- rar vermiştir. | Gerdekten idam sehpasına giden katilin muhakemesi bitti — — Bergama (Hususi) — Birkaç ay ev- W vel Bergamada bir düğün günü garib bir hâdise olmuş, düğün davetlilerin- den bir kadın gelinin cihazları meya - nında bir müddet evvel çalınan yatak takımını görerek zabıtaya haber ver- mişti. Zabıta memurlarının geldiğini gören damad evvelce işlediği bir cina- yetin meydana çıktığını zannederek su çunu itiraf etmiş ve bir de arkadaşı ol- duğunu ihbar etmişti. Bu vak'anın cereyan eden muhake- mesinde suçlular cürümlerini tama- | men inkâr etmişler ve fakat — evvelce kendilerinin tarif ettikleri yerlerde ö | dürdükleri adamın çizmelerinin bulun- ması ve çaya attıkları baltanın çıkarıl- | ması gibi deliller karşısında cinayet sü- | but bulmuştur. KM Heyeti hâkime kararını tefhim etmiş ve suçlulara idamlarına hükmolundu- ğu bildirilmiştir. — Fabrika bekçisini kazana atanın muhakemesine devam edildi Kantarcılarda, sabun fabrikasında bekçi Şevkiyi kaynar kazana —atmak suretile öldüren Mansurun muhakeme- sine Ağırcezada dün devam edilmiştir. Dünkü celsede hariçte bulunan bazı şahidlerin istinabe suretile dinlenme - lerine ve suçlunun nüfus kaydının cel- bine karar verilerek, duruşma talik e- Müteferrik : Esnaf için barınma evleri yapılacak Birleşik esnaf cemiyetleri yardım he- yetinin İstanbuldaki bekâr esnaf için bir barınma evi yaptırmağa karar verdiği yazılmıştı. Bu husustaki tedkikler hayli inkişaf etmiştir. Yapılan bir istatistik so- nunda, İstanbulda beş bine yakın bekâr esnaf olduğu anlaşılmıştır. Ekserisi Ana- dolunun muhtelif yerlerinden gelen bu bekâr esnaf, barınma evlerinde ayda ye- di buçuk lira ile yiyecek, yatacak ve yı- kanabilecektir. Barınma evlerinin adedi | —— —— at ak ileride ihtiyaç nisbetinde artırılacaktır. Bacaksızın mask_aralıkları : Koparılan çiçek |

Bu sayıdan diğer sayfalar: