21 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

21 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SDWCEOELK e inin bir syfası | — Kekemeler mektebi Kekemelik artıyor ve hasîa_l_ık daha fazla erkekler arasında görülüyormuş! anlı tarih ; sker gla Osm Ağa Paşa ordusunun meşhur Mısır seferi Orduyu hümayunun düşmana yanlız20 ölü verdirmesine mukabil 2000 esirle 55 top bırakması için Mısırlıları Üçüncü talebe çıtır pıtır bir g aletin iştirakile okumıya ben... Rüzgârları — Bilir misiniz Mo- Passan'ın bir hikâye- Bi vardır: Muharrir kiliseye gider, orada kaynaşan kadınlı, er- kekli insanları tedkik eder ve kendi kendi- ne düşünür: İnsanın Sebebi hilkati acaba nedir... İnsanlardan iyi yü- zen mahlüklar — vat: Balıklar.. İnsanlardan iyi ko- Şan mahlüklar var: Atlar. İnsanlardan iyi ses- N mahlüklar var: Bülbüller.. İnsanlardan — çok kuvvetli — mahlükler Var: Aslanlar.. İnsanlardan daha | PA.llınesînıudın daha çalışkan mahlüklar | var: Arılar, karıncalat.. O halde biz neye yara! Vasıl olduğu netice şudur: Bir insan için konuşmama! Usttırabtır. Sinir müt ile karşı karşıyi Biraz sonra kekeleme hyacak! $ Evet, şaşmayın, yanlış bir gey söyle - miş değilim. Kekeleme dersi.. | Gittikce çetrefilleşen, kekemeleşen si- Yasetin dili gibi insanlarda da kekeme - İ uş - Her aklıma gelirdi ama, ne yalan ıöylıyeşy'e;x,;ı İstanbulda — bir "kckem;ıu- dershanesi — olduğunu 'düwnexîîz ::' İşittiğim zamanki bayretim, 69 )..,î:;âki ki İngiliz başvekilinin H.ı'll_erî mud A olmak için tayyareye bin:ığıgı ğny ıâ ğum dakikadakinden daha büyük 0 dı:_ Fahri Celâlin muzy!ııı:bmıesme: şırdı #im vakit henüz talebeler gelmem ğde;m Mektebin hem müessisi, hem | n;"md_. hem muallimi bu ancak bir sinir “SC' nin sabrına yakışacak :inu-ızndı:ck ;a— Mütehassisı ile konuşmağa başla' ı".m Da evvelâ kekemelik hakkında iza) verdi: — Bu hastalık dhLo':İ“'d &ibi Arıza ne adır, ne h | ı’“kmmıı:rlıhl:ıtl:llçı-ı:lı-—'llr,_ ne b:îrı:âı:;;ıı Ve boğazdaki fazla et gibi mhjd: | Hastalığın sebebi ruhl ve asabidir. el Çiğnememizi temin eden VE alt dç'ı; A Mizi hareket ettiren birisi sağda, 1| Solda iki adalemiz vardır K : bit konuşan insanlarda aynı zami fılır, ayni zamanda Yenlere dikkat ederseniz, görü &lt çene tıpkı fırtınaya tutulmuş ee Gal gibi titrer, sallanır, yalpa YAPIr. bunun sebebi: Sağdaki adale sıkışı! Soldaki adale gevşer, soldak . e sağdaki., bu kekemeliğin izahında to— #0n nazariyedir. Eskiden kekeliyen çu Sukları hafız yaparlardı. Oldukça dOBTU todavi tarzı... Biz de şimdi kekemeleri Çük küçük manzum temrinlere çalış- Yöruz, p — Peki doktorcuğum, nasıl “t::iıvî edi- 'Ot, nasıl ders gösteriyorsunuz”. —— — — Hergün bir saat knnqt“l'fnlk, mı; Şümeler ezberletmek guretile.. hıs] * kekeme bir hastadır - evinde de beş #lt! Baat fasılalı çalışmak mcburiyeundıdıı_'; — Kaç derste veya kaç sömestrde İY lüyor. — Bir ay, muntazam tedavi Ve çalış- Maya mukavemet edecek bir kekeleme İZası yoktur. Benim bir mühendis ha:- vardı ki, beş altı derste yani beş altı de tamamen ve hiç bir âriza kalma- Mak suretile iyi oldu. Curahuriyet bay * Tamında da nutuk söyledi. Bu hastayı Türk tıb cemiyetine de tak- etmi oçukların kekemeliği iri mahlüklar var: ri Celâl ehassısı döktor Fıh._ı ayız. —Onu dinliyorum. tedavisi dersi baş- en zannedildiği ne ses çıkaran anda ©- | | | geri, İyüst konuşabileyim! rken | 1 gıkişirken | başla daha inadcı oluyor. sebabi: Onların hir%z daha havai ve dikkatsiz oluşlarıdır. Bu-î yüklerin çalışmaları ve tradeleri daha/; kolay kabili idare olduğuna göre muvaf- fakiyet daha seri ve emindir. Bana çocukların tedavisinden ziyade iyüklerin kurtarılması daha kolay ge- liyor. Konuşamamak belâların en belâ- hğı olsa gerek. Hastalarım içinde konu- şamadığı için ağlayınlar, acayip sesler çıkaranlar, tramvaya bindiği zaman bi- letçiye gideceği yeri söyl emiyenler, 10« kantada «bana bir et getiriniz» diği için yemekten vaz gçenler va Ja kadınlarda mı.. pek sanmam ya! Kekeleme mütehassısı gülüyor: — Tahmininiz doğru!. Erkeklerde daha çok. Kadınlarda da — talaffüz — kusurları çoktur. Bana bir bayan getirdiler, her kelimenin başında — dilini — şaklatıyar, (cık) diyordu. Ne müdhiş şey değil mi?.. Dil bazan kamçı gibi şaklıyordu. - — Hakikaten müdhiş., kekemeliğin se- bebleri nedir?. — Böyledim: Ruhi ve âsabi.. korku baş üzerine düşmeler, ateşli hastalıklar, kansızlık, umumi zaliyet, gıdasızlık bu bastalığı hazırlayıcı sebeblerdir. — Anadan doğma kekeme olan var dir? m— Evet. Fakat bunu çocuk konuşmağa başladıktan sonra hissederiz. Kekeleyenlerin hemen bir çokları ıce-I ecidir. Bu acelecilik hr:’ şcylem'ıde ir olduğu gibi :i'—zıkrı;ı:ıe 'de :?;mı; bisleri onları bitül Kİ [îîrnl;:,nu:::j':cde:. Kekeleyen bir baya kendişini öteki arkadaşlarından kabiliyetsiz, zavallı, biçare bulur. 1 müessi Bana gelirler: — Dilimi ist meliyata bile ti terseniz kesiniz doktor, a- azıyım, Ne olur doğru dü- im! Diye yalvarırlar.| i Jarı bedbaht etmiştir. g llîlltîl;l :ı'x':ıün muvaffakiyetsizlik - mıı'ıı sebebi kekemelikleridir. Ben ke- Jeyenlerin kekemelerinden Fiyıdu se- kze;zınılırındıu.ı şikâyet ederim. Derin b'ıl.s rzü ve heves beslerler, fakat u'çun:ü Vd derste gözleri bir türlü iler- iyen santtedir. Ne - olurdu batlı olsalardı. > Dillerini talaffuz edkmtd'lklen ke- lümelere nasıl ıhşunyorsuu;ıı.'hdc H Fahri Celâl elile masanın Üzc! ge d9 tronomu gösterdi. Bu saat ra Nİ "l'ı.i a:::u:zımı ve bir âlet. Ben gil bu_ker'ö'î ılığfurullnh! Der gibi iki yana sallıyan muştu: bi dsîşıîrv:otıh!ımmülün fevkinde,, te- ile kırk beş dakika meşgul ker teker hgıîl:ımeyi yüzlerce dela bu oluyorum. gine uyarak tekrarlatıyorum. âı'unl:' a r. Ben usulca susunca :ı:îvım ediyor, e$ m;gğîu ğ e kelemeğe N yt ';;::;;y. 'kadar talebeler. gel- biraz daha 5e Bö ses çıkaran âlete bakar- enç kızdı. Doktor ve genç kız, metronom isimli dılar : “ Rüzgârları kim sever... Ne sen, ne de kim sever? Ne sen, ne de ben! ,, |ladılar: Yazan: General mişlerdi. Doktor ev- volâ bir küçük çocu- ğu içeri aldı. Âlet ha- rekete geçti. Beraber Bu âletin de iştirak ettiği kirpik kelimesi ikiye — parçalanaraz defalarca — tekrarlan- | dı. Bana hafakanlar Fakat doktör | ediyord: Birdenbire — sustu. Çocuk beş on tane daha: «Dükan Bey... Dükân — Kirpik dedikten sonra: 'Takriben 100 sene evvel, 1837 - senesi — Kir! deyip kesildi. yazında, Ağa Hüseyin paşa Cisrilşuurda, Bir müddet çenesinini titrettikten son (Dükân Bey Dükan Bey! Köprüyü tutun! ra (pik) 1 müdhiş bir tükürük yağmurile Arabları bu tarafa komayın» diye bağır- beraber doktorun suratına püskürdü. — mıştı. Acaba o buraya ne yapmıya gel- İkinci talebe mevkiü içtimai sahibi, ya- miş ve Dükan Bey dediği kim veya neci şı bir hayli ilerlemiş bir zattı. Bu da 439 Köprüyü hangi Arablara karşı ne sesli harfle başlıyan kelimeleri kekeli « Giye tutacaklardı?. yordu. Mısır valisi Mehmed Ali Paşa devlete Üçüncü talebe ise çıtır pıtır, sevimli isyan halinde idi. Oğlu İbrahim Paşanın bir genç kızdı. Dehşetli utanıyor, kızarı« kumandasındaki Mısır ordusu Sina çö - yör, ikiniyor, sıkılıyor bir türlü bazı ke- Jünü aşmış, Filistini istili ve Akkâ ka-| limeleri söyliyemiyordu. lesini zaptederek Şamı da almış, şimale Doktorla beraber — bitlabi Metronom | ilerliyordu. Vaktin Osmanlı hükümdarı isimli âletin iştirakile ve bu iştirake u - IL ci Mahmut âsi valiye narşı Ağa Hü- an bir makamı mahsusla okumağa baş - seyin Paşayı (Orduyu hümayuna) serdar kılmıştı. Moskoflarla savaşlarda, Yeniçe- rileri tedib etmek ve bozulmuş ocakları- | nı yıkmakta ve İşkodra isyanını bastır- makta ad almış, ilk muntazam axkerin ilk serâskeri, Girid ve Sinar vilâyetleri va- lisi olan Ağa Paşaya seferber ordunun kumanda mes'uliyeti yükletilirken — bir de, henüz zaptetmediği Misir eyaletinin valiliği verilmiş idi. Fiilt bir hizmet ta- zammun etsin etmesin her bir ünvan o-. na ayrı bol bir maaş ve geniş bir tayi - nat bahşediyordu. Hem ağalık ve hem de paşalığın bu za- tın şahsında ne yolda birleşmiş olduğu- na gelince, vaktile Yeniçeri ağası iken, bu pek bozulmuş ve her ferdi birer zarba kesilmiş ocağın kaldırılması hususunda padişahın haklı, gizli emellerine, Hâlet Efendinin entrika ve muhalefetlerine rağmen, vüki hizmetleri dolayısile ona vezirlik, yani paşalık verilmiş ve bu su- retle ağa - paşa olmuştu. İşte epey büyük bir şöhret ve müte - addid ünvanlarla şişirilmiş ve oldukça ağır bir şahsi servet hazinesi ile yüklü | olan bizim Ağa Hüseyin Paşa, kuman - dasına verilen ördu ile evvelâ Karaman hududlarında epey müddet yerinde say- dıktan sonra, nihayet cenuba, İskenderu- na ve aradan takriben 90 Km, daha de- nubda Cisrilşuura yürümüş ve Bayrak -| taroğlu Mehmed Paşa kumandasında bir | öncü (piştar) fırkasını bir kaç yüz gö - nüllü Arab atlısile, Humusa yollamıştı. Kendisi, ordunun diğer parçasının başın- da Cisrilşuurda, Âsi nehri üzerinde kuru- lu taş köprünün gerisindeki karatgâhın- da haber beklerken, bir gün Arab atlı - larının, ırmağın karşı yakasından köp - rüye doğru dörtnal geldikleri görüldü. Hallerinden bozularak kaçmakta olduk - ları istidlâl olunduğu için, zaten durumu düşük olan ordunun bunların telâşı ile bir paniğe uğramaması için serdarı ek- rem hemen çadırından «Dükan Bey! Dü- kan Bey! Köprüyü tutun, Arabları bu tarafa komayın» diye bağırdı. HI. Mahmudun zamanında bir çok dev- let makamlarının adları yenileştirilmiş - ti: Meselâ «kethüdayi sadrıâğli» ye «mül- kiye nazırı» ve sonraları dahiliye nazırı, «relsülküttab> a hariciye nazırı denil - — Rüzgârları kim sever, — Rüzgürları kim sever, — Ne sen, ne de ben. — Ne sen, ne de ben, — Rüzgârları kim sever. — Rüzgârları kim sever. — Ormanlarda gezerken. — Ormanlarda gezerken. Her kelime iki parçaya ayrılıyor — ve| ıskala yapar gibi tekrarlanıyordu. Doktor şarkılaşan şiirin sonunda teri- | ni silerken: — Hastanın evvelâ damarına kadar hulül ve nüfuz etmek, muntazam çalış - tırmak, kekeleme ile beraber - sinirlerin de tedavisini unutmamak lâzımdır, diye ilâve etti. Sanra talebesine dönerek sardu: — Dünkü dersine çalıştın mı kızım! — Çal. çal. çal çalıştım.. — Bir daha söyle.. — Çal. çal. çalıştım. — Bir daha!.. Bu sefer genç kız bir çırpıda söyledi: — Çatlıştım! Genç kız ertesi günkü dersini not edip kapıyı kapadıktan sonra doktora arka - Gaşım karikatürist Orhan Uralın bir ka- rikatürünü hatırlattım. — Bu kızcağın alana ne mutlu! dedim! Doktor merakla sordu: — Neden? — Kocasından bir elbise isteyinciye kadar modası geçecek. Nusret Safa Coşkun ŞEREREEELEEANAAR AA YENERAAAA SA AAA SA MA KA RRAnm e seREnenene Matbuat takımının maçı Matbuat takımı umumi kaptanlığından: 1 — Matbuat takımı 25 Eylül 088 pazar gönü Süleymaniye klübünün mütekald fut- bol takımile Süleymaniyenin yeni sahasında bir maç yapacaktır. İsimleri aşağıda yazılı arkadaşların o gün saat tam on ikide Cum- huriyet gasetesi idarehanesinde bulunma - Jarı rica olunur. 2 — Arkadaşlar futbol levazımatını bera- ber getireceklerdir. 3 — Namik, Ercümend Kemal, Refik Os - man, Ahmed Âdem, Osman Kavrak, Salâ - diği gibi hasekilere de fransızca yaver haddin, Şazi, Ulvi Ziya, Sedad, Ercümend g:ux, Besim, Osman Münir, Puad, Hüseyin, demek olan Aide de camp denilmiş idi. Naci Badullah, Murad Kayahan, Poto A, | Fakat bu yabancı tâbir, ağa paşanın di- 4 — Maçın hakemi Ahmed İhsandır, line hem uzun ve hem de güç geldiği için BgTosİ, nunu nizamname projesinin İkmal etmek üzere son defa olarak 22 Ey - görür görmez dağılıverdiği anlaşılıyordu H. Emir Erkilet Bey köprüyü tutumt> © yaverlerini kısaca Dükan Bey diye ça gurırmış!. İki yaver kılıçlarını çekerek hemer köprüye koşmuşlar ve arkalarından tü fekçibaşı (yani muhafız bölük kumanda nı), otakçıbaşı( yani karargâh kuman danı), aşçıbaşı vesaire başlar maiyetle rile yetişmişlerdi. Bu esnada bir ucunı çadırın direğine bağladığı uzunm kuşağı nı döne döne beline saran paşa da köp rünün başına gelmiş ve hattâ bizzat be linden çıkardığı piştovları bozgundan de liye dönmüş Arab atlılarının üzerine sı karak bunları güçbelâ durdurabilmişti. İşte ağa paşa gerilerde bu gibi şey lerle uğraşırken, Fransız — zabitlerinir yardımile iyi bir talim ve terbiye gör müş ve muntazam teşkil, teslih ve techi: edilmiş olan takriben otuz bin kişiliğ Misir ordusu, İbrahim Paşanın makul ve — disiplinli idaresi altında, evvelâ hemer kendine muadil kuvvetteki Mehmed Pa şanın piştarını 9 temmuzda, Humusta ve sonra, Ağa paşanın kumandasındaki asıl Osmanlı ordusunu da Beylânda perisan etmişti. İbrahim Paşa ordusunun, bu Beylân muharebesinde yalnız yirmi ka — dar telefat verdiğine bakılırsa orduyu hümayunun, 25 topla 2000 esir vermek için, yalnız uzaktan Mısırlıların top ve tüfek ateşlerinin tesiri sebebile dağıldığı anlaşılıyor. Fakat Hüseyin Paşa kendini, mal ve mücevherlerini ve ayni zamanda devle - tin 250 ilâ 300 bin altın kıymetinde olan hazinesini kurtarıp Adanaya kadar Bgeti- rebildi. Ancak bundan sonra, anlaşılan İstanbula giden kara yollarını kâfi em- niyette görememiş olacak ki Mersinde bir Yunanlı gemi isticar ettirerek içine beş altı kölesi ile beraber hazineleri de yüklettirmiş ve bu suretle bunları deniz yolile İstanbula göndermeği daha em - niyetli ve münasib görmüştü. Fakat Yu- nanlı gemi kaptanı hinoğlu hin olduğun- —— dan bir daha eline geçmiyecek olan bir fırsatı kaçırmamak için, bir bahane ile paşanın adamlarını karaya çıkartarak kendisi hazinelerle donize açılmış ve bir daha görünmemiştir. Ağa Hüseyin Pa- şanım Yunanlı tarafından aldatılarak ka- raya çıkarılan bu kölelerinden - birisi bilâhare Şirketihayriyeye müdür olan ve bu işte ölen Mavrokorvato Ali Efen - didir. Bizim paşaya gelince, garibdir ki hiç bir ceza görmemiş ve İstanbulda yalısın- da mukim iken padişah tarafından bir de iftihar nişanile taltif olunmuştur. H. Emir Erkilet Basın kurumunun fevkalâde kongresi İstanbul Basın Kurumundan: İstanbul Basın Kurumu fevkalâde kon - azırlanmakta olan Basın Birliği ka- mMmüzakeresini d 1938 Perşembe günü saat 13,30 da topla- acaktır. Arkadaşların © saatte behemehal rum — Merketinde leriz. bulunmalarını rica — l

Bu sayıdan diğer sayfalar: