1 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

1 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AOUN A ' YERe SAA a e ; ç r , f TP PT M çe STERAY ÇER T A ee çe Bd M S ARAŞAE ĞÜŞT P Hocanın İki gün evvel sizin bizim dünyamıza gelenlerden dum. İstanbulda, Beylerbeyinde bir fişek fabrikası varmış. Bu fabrikada birden- bire bir infilâk vyukua gelmiş, ölenle - rin, ağır yaralıların sayıları otuza ya- kınmiş. Bu haber beni çok üzdü, çok acm - dırdı. Kendi kendime: — Acaba bu infilâka sebeb nedir? Diye düşünüyorken.. sizin dünya - nızdan, bizim dünyamıza yeniden gö - çenler oldu. Onlara sordum: — Beylerbeyindeki öünyanızdan düy - tafsilât ısunu İsterseniz, ben — fahrika sahibinin tevkifini, ve mesele hakkın- da uzun uzadıya tahkikatı buldum. Bilmem size de anlattılar mı? Be - nim bir oğlum vardı. Bir gün 9; testiyi verip çeşmeye gönderece getirtecektim. infilâka sebeb |h zamansız k mektubu Oğlumu çağırdım. Bir eline testi' — Haydi git, çeşmeden su getir, Üe- dim. Oğlumu döverken görmüşlerdi. Yanıma geldiler: — Hoca, dediler, niye oğlunu döv - dün? Cevab verdim: — Çeşmeye su getirmeğe gönderiyo- rum da testiyi kınmaması için döv » düm, Güldüler: — Canım hoca, sen de olur insan de- testiyi kırmış olsaydı dövmeğe m olurdu amma. testiyi kırmadan başına — toplasın da | N at derinleş.| Rfilâkına sebeb olduğu dbini tevkif etmişsiniz, neye yarar. Benim oğluma yaptığım gibi yapıp, fabrika infilâk etmeden evvel fabrika- sında acemi amele kullanan fabrika sa- i yakasından yakalamalı, — cezası liydiniz de bu infilâk hâ - Hoca Nasreddin Hocanın mektubunu kopye eden İsmet Hulüsi ——— — L Bunları biliyor mu idiniz? — | Kırmızı, sarı ve beyaz yıldızlar Bazı yıldızlar vardır ki aralarındaki mesafe çok yakındır. Teleskop bu mesa- feyi adetâ mevcud değilmiş gibi telâkki eder. Bu yıldızlara eş yıldızlar denir ki bütün semada sayıları (30) bin kadardır. Bunun haricinde yıldızların renkleri de bir değildir. Beyaz veya mavi, sarı; kar- mazı veya portakal rengi yıldızlar vardır. Bunların en hararetli olanları beyaz ve- ya mavi renkte olanlarıdır. İkinci dere- ncü derece- | Ko'tuk ve iskemlenin ceddi Bugünkü iskem- le ve koltukların ilk ceddinin ağaç ve taş oyukları ol- duğu bugün tarihi bakımdan sabit ol- muştur. Maamafih koltuk adı verile. bilecek ilk oturma |mahallinin eski Mışırlılar Fir'avunlar için yapılan tahtlar olduğu muhakkaktır. O zaman, koltuklar hü- kümdarlara mahsustu. de de kırmızılardır. Kırmızı yıldızlar ar- İtık hararetlerini kaybetmek devresinde |buhmanlardır. Güneş sarı renktedir. Ya- İni ihtiyarlamaya başlamıştır. Hararet de- İrecesi (6000) dir. Halbuki bir takım genç yıldızlar vardır ki bunların harareti (30) İle (40) bin derece arasında değişir. SA (Z ///. Kesilmiye mahküm Bir münasebet — Vaktile gençtim, kendimi kuv- wetli hissediyordum, büyük denilebi- decek bir de servetim vardı. Ken- dimden yaşca çok küçük bir genç kızı gördüm, sevdim, ailesi evvelâ yaş farkından dolayı tereddüd ge- Çirdi, sonra, tabii servetimin tesiri- le, yaş farkına göz yumdu. Evlendik 've mes'ud da olduk, yahud ben öyle sanıyorum. Fakat şimsdi... 64 yaşındayım, kuvvetimi yanlış ftahım', imişim. Çabuk yıpradım, saçsız, zayıf, yanakları pörsümüş ihtiyarıtç, zevcem ise. henüz 32 sin- de, dahâ da küçük görünüyor. 'Tanımıyanlardan, kızım olabilece- ğine zahib olanları çok gördüm, çok müşkül evkilere düştüğüm de ol- du, şin .bir hasta'ık neticesinde, biraz daâ“serin kanla düşününce, zevceme tisini vermeyi makul bulmıya başladım... * 'Yukarda okuduğunuz satırları çok tzun bir mektubdan bülâsa ederek yazdım ve şimdiye kadar okuduğum binlerce mektub arasında bir benze- Tini hatırlıyamadığım için, diğer o- kuyucularıma bir nümune olarak göstermek istedim. Mektubun altında sarih bir adres, gayet okunaklı bir imza var. Umumiyet itibarile bu gibi vazi- yetlerde alâkadar olan zat hüviyeti- ni saklamak ister, sonra da kadın bahsinde erkek fazla yaşlanınca, ek- seriyetle hodbin olur, benden sonra tufan diyen pek çoktur. Bu sebebler dolayısiledir ki mektübün bir lâtife olabileceğine hükmettim, belki de bizzat alâkadar tarafmdan yazılma- mıştır, diye düşündüm, onun için o- turduğu memleketin adını yazmadı- ğım gibi, hüviyetini anlatabilecek fazla tafsilâtı da bir kenara bırak- tım. Bununla beraber bir dakika için hakikat fle, acı bir hakikat ile karşı karşıya kaldığımızı farzedelim. Bu takdirde okuyucuma şunu söyliye- ceğim: — Mektubunuzu, az evvel bir de- fa daha gözden geçirdim, içinde zev- cenizi bıraktıktan sonra geçinmesi- nin nasıl temin edileceğini anlatan tek kelime görmedim. Bu kadın size gençliğini vermiş- tir, güzelliğini vermiştir, bütün şii- rTini vermiştir, şimdi mail sathın iniş noktasında, hele rahata ve servete alıştıktan sonra ne olacak? Eğer ken- disine bir tazminat verecekseniz, ge- çimini temin edecekseniz o zaman Ü- zerinde düşünülebilir. Aksi takdirde kendisini minasınızdan mahrum bı- rakmak arzusile itham edeceklerin bulunması da mümkündür. Darıl- mazsınız ya? TEYZE zamanında | Bu senenin şapkaları ) Zengin bir moda. «Aradığımı bulama - dım, bana yaraşan bu modada yok» de - miye kimsenin hakkı — olmiyacak. |Her tipe yakışarı |var. | Umumiyetle bü. yük bir yenilik 0- larak göze çarpan tarz şu: Şapkâ — enseyi örtmüyor, — açıkta bırakıyor. Bu mo- danın, nereden il - bam aldığı aşikâr, Biliyorsunuz ki ye- jni —saçlar tepeye Ensa açıkta kalıyor. Yeni lar da buna uygun. Alnı kapıyor, başın arkasını meydana bırakıyor. Bu tarzın bir kusuru varsa o da arka saçıarın feykalâde güzel düzeltilmiş ol - masına ihtiyaç göstermesidir. Enseleri - nin güzelliğine güvenmiyenlerin de pek hoşuna gitmiyeceği belli.., Şapka modasını yaratanlar bu ciheli düşünmüşler. Ve bu şapkaların tamamen dı, alnı açan, enseyi kapıyan, yüzü bir gibi çerçeveliyen modeller yapmış.| lar. Güzellikte bunlar da öbürlerinden | geri kalmıyor. Hattâ | lar için çok daha yüzli nuz? Genç, faze, Çünkü kenarları için bu şapka yüze çizgiyi meydanda bırakır. Kenarın yük- sekliği yüzü uzunlaştırdığı için de topar- lak yüzlere bilhassa yaraşır, Alnı ve göz- İleri güzel olanlara da bundan güzel şap- |ka olmaz. Bunlardan başka bir de yana doğru yilen yelpaze biçimi ş şana o da güzel. Yepyeni bir şey olduğu için de değişikliği sevenlerce ıyi bir fıx - sat sayılmalıdır. Bu tarz da aşağı yukarı «hâle şapka» yı andırıyor. Daha fantezi bir şapka isterseniz ucu sivri, çok yüksek kalotlu boneleri tec - rübe edebilirsiniz. Bu, şapkaların en zor giyilenidir. Fakat en de orijinalidir. Bunlardan sonra kasket biçimi şapka- Plar geliyor: Bunlar ilk söylediğimiz en- seyi açık bırakan şapkaların zıddina ufa- cik değil, bilâkis oldukça iridir. Kalot - Jarının kimisi yuvarlak, kimisi —kübik. Ve nihayet bere, bazı kadınların hiç doyamadığı tarz... O da bu sene tanmmı- yacak kadar değişmiş. Fakat kendine mahsus yerden bir adım ileri geçmiş de- ğil Umumiyetle iri, dekuplu ve yan gi- yiliyor. Çizgileri kuvvetli kadın yüzü için bu, en uygun bir şapkadır. düşünüyorsu * ak çehrelere. bükülü — olduğu doğru taranıyor. | şapka -| Pendikte kardeşini öldüren İbrahimin muhakemesine devam edildi Dinlenen şahidler ve maznunun karısı, cinayetin maktul tarafından kardeşinin karısına tecavüzde bulunulmasından ileri geldiğini söylediler Pendiğin Yayalar köyünde kardeşi Zekeriyayı tabanca fe öldüren İbra - de görülerek, mühim bir safhaya var- mıştır. Suçlu, geçen celsede — Zekeriyanın karısmın tarlada yolunu keserek, ırzı- na geçtiğini ve bu hâdisenin doğurdu- ğu tehevvürle kardeşini öldürdüğünü vöylemişti. Bu noktanın aydınlanması için, mah keme maznunun karısı Bahriyenin col- bine karar vermiştir. Bahriye, dün mahkemede, vak'ayı, şöyle anlatmış - tır: — Tarladan, bir akşam, eve dönü - yordum. Kocamın kardeşi Zekeriya at- la yanıma geldi. Attan di ve bana karşı fena sözler söyledi. Sonra, ta - bancasını çekti, beynime dayadı ve ba- na zorla, taarruz etti. Üstüm başım pe- rişan, ağlıyarak, evime döndüm. Ko - cam, bu halimin, sebebini sordu. Olup, biteni anlattım. Sonra, bayılmışım. Ne- ler oldu, gerisini — hatır! Bilâhare, bir silâh sesi d Şahidlerden, Seyfeddin de, mahke - mede, şunları söylemiştir: — Kahvede, Zekeriya ile birlikte o - turuyorduk. İbrahim — yanımıza geldi, Zekeriyanın karşısına dikildi ve: «— Sen, benim karıma nasıl taarruz edebilirsin?» dedi. Silâhını çekerek bir el ateş etti, Zekeriya yere yıkıldı. Son im dönüp, gitti. ühakeme, diğer — bazı şahidlerin celbi için, talik edilmiştir. Pasaportsuz memleketimize giren bir ecnebi mahküm oldu 1935 genesinde, Hey'eti Vekile ka -| rarile hudud haricine çıkarılan ve bi -| lâhare tekrar müsaadesiz olarak mem- leketimize gelen Abruzessa Anibali is- minde bir şah, yakalanarak, adliye - ye verilmiştir. Suçlu, Sultanahmed | inci sulh ce - za mahkemesinde: — Ben, Türkiyeyi vatanım gibi seve- rim Bunün için, gelmişdim, demiştir. Hâkim, suçlunun —| ay müddetle hapsine, 25 lira para cezasile tecziye - ine ve tahliyesini müteakib tekrar hu dud dışına çıkarılmasına, karar veril - miştir. Suçlu, tevkifhaneye gönderilmiştir. Bir baba 11 yaşındaki çocuğunu sokağa attı Aksarayda oturan Mustafa isminde biri, T! yaşında oğlu Aliyi gece sokağa atmak suçundan, mahkemeye veril - miştir. Suçlu baba, dün Asliye | inci ceza mahkemesinde yapılan muhakemesin- de, çocuğun kendi kendine evden çık - tığını, hakkındaki iddianın vaki olma- dığını söylemiştir, | — Suçlunun kızı Müzeyyen de, mah - |kemede şurfarı göylemiştir: — Biz de, Aksarayda otururuz. Bir gece kocam Tahsin sokak kapısını aç - tığı vakit, Alinin orada, uyumakta ol - duğunu gördük. Uyandırarak, sordu - ra, l Bacaksızın maskaralıkları Kavga | himin muhakemesi — Ağırcezada dün| ğumuzda: «Babam, beni evden kov « du> dedi. Muhakeme, diğer şahidlerin Jiçin, talik edilmiştir. 10 yaşında bir çocuk 12 yaşındaki arkadaşını yaraladı Dün, Taksimde iki çocuk arasında ştur. celbi k 12 yaş 'a tutuşmuşlardır. Bu kav- ga sırasında fazla hiddet şındaki Sarafin, eline — geçirdiği l bir kunduracı biçağinı arkadaşına sap- Tamıştır. Bıçak İdrisin koluna rastla - muş, hâdise daha fecji bir şekilde neti « celenmemiş! vi gltına a ve küçük maznun da y Çocuğun farıkı mümeyyiz olı madığı tespit edildikten sonra, bugünd Beyoğlu adliyesine sevkedilecektir. Beylerbeyindeki faciasının tahkikatına devam ediliyor Beylesbeyi fabrikasında vuku bulan infilâkın tahkikatına Üsküdar müddei- edilmektedir. Hayrinin kefalet « şimdiülik değildir. Dün de bir çok susat üzerinde tahkikat Hazırlık tahkikatmın birkaç güne ka * tirileceği ur tadır. İnfilâk vukubulan fabrikada bir de keşif ya « pilmıştır. Bir yankesici tevkif edildi Tahtakalede, Melek isminde bir zın yankesicilik suretile 9 lira parası « nı çaları Siirdli Mehmed yakalanarak, adliyeye sewvkedilmiştir. Suçlu, Sultanahmed | inci sulh ce « Po!!s)e : Bir otomobil denize yuvarlandı İspanya sefaretine alâ olup şoför Fran savanın idaresindeki 370 numaralı otomo bll, dün göce saat 24 de Tarabyadan dereye boş olarak giderken Kefeliköy v Jında önüne birdendire bir adam çıkmış ve goför adamı çiğnememek için — direksiyonu zağa bükmüştür. Fakat otamobil denire y yarlanmış, şöför etraftan yetişenler tarn - fından kurtarılmıştır. Şoför sağ elinden ha- fifce yaralanmıştır. Bir işçi kadın başından yaralandı Gazliçeşmede bir monsucat fabrikasında çalışan Saadet, motör ada dolaşır. « ken kayış birdenbire koparak başına çarp « |mış ve kadın yaralanmıştır. Yaralı — tedavi altına alınmış ve tahkikata başlanmıştır. Denizde bir cesed bulundu Dün Galatada deniz kenarında hüyiyeti meçhul bir cesed bulunmuştur. Yapılan tah- kikat neticesinde cesedin Çiçekpazarında bir cam ve ayna fabrikasında — hamallık eden Hasana akdi olduğu tesbit edilmiştir. Ölü « mün sebebi hakkında tahkikata devam edil- mektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: