11 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

11 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T kaaniş (Resma ) Niçin oynaması Biz çocuktuk, onlar da çocuktular, Biz, esir almaca, birdirbir, çatal ma- tal kaç çatal, hırsız polis oynardık. , Onlar, bebek, misafirlik, görücülük, üyinel devran oynarlardı. O zaman; bizim büyüklerimiz so - kakta kendi keyiflerine gezerler.. eve gelince de baş sedire geçer, olurur - lar: — Hanım yemek hazır mı? Derlerdi.. yemek hazırsa sofraya o- tururlar, eğer hazır değilse; kükrerler- di: — Bu ne rezalet bu evin erkeği, e - vine gelir de, yiyeceğini hazır bulmaz olur mu? © zaman; onların büyükleri, sabah z kalkar kalkmaz, eteklerini — bellerine dolarlar, akşamdan kalan bulaşık var- sa yıkarlar, evi süpürürler, erkekleri- nin çamaşırlarını yıkar, ütülerler, ye- mek pişirirlerdi. Dş Zaman geçti, biz büyüdük, onlar büyüdüler.. Onlar, sabah kalkar — kalkmaz, en evvel tuvaletlerini yapıyorlar, manto- larını arkalarına, şapkalarını başları - na giyiyorlar: . — Ben işe Yahud: — Ben gezmeğe gidiyorum. Diyorlar, Ve tenbih ediyorlar: — Sakın evin işlerini ihmal etmel — Şey, bugün biraz &okağa çıkacak- tum, 'ıldfyonım. E Bunları biliyor mu idiniz? — Lâhanadaki su mikdarı Lâhana — leziz v bir sebzedir, bil « < 8 ' /, hassa — çorbasilem. şöhret — bulmuş - tur. Fakat hiç bir gıdaf faydası yok- tur. Son günler - de bir takım me- raklı kimselerin yaptıkları tahlil ne ticesinde lâhanada onda dokuzun su olduğu anlaşılmıştır. * Demire hücum ! Bir asır içinde dünyanın demire olan fhtiyacı aklın kabul edemiyeceği surette 23 yaşın'da bir genç Aşkı tanımamışsa Bedbaht mı olmalı ? Afyonda oturan bir genç erkek oku- yucum mektubunun altına «Zavallı bedbaht» kelimelerin! imza olarak at- mış, başiye şeklinde de: — Hakikaten zavallı bedbaht oldu- ğumu mektubumu okuyunca tasdik edeceksiniz. Cümlelerini yazmış. Mektubunu ©- kudum, (Zkat ortada bedbahtlığı mu- cib bir sebeb göremedim. Okuyucumun — söyledikleri hülâsa edilebilir: — 23 yaşında, tahsil görmüş, hattâ hayata atılmış bir gencim, Buna rağ. men şimdiye kadar aşk denilen şeyin ne olduğunu anlıyamadım. Kelimeye yanlış mana vermeyiniz, birçok kadın, birçok kız tanıdım, muhitlerine gir. dim, fakat yanlarında geçirdiğim en samimi dakikalarımda dahi esevgi» denilen şeyi yapamadım, acaba neden? diyor. kısaca * «Aşk>» 1 bilmemek, «sevgi» denilen hissi tanımamak gerçekten bedbaht. İhiktır, zira hayatta bize yaşamak arzu- sunu veren, hayalı yaşatmaya değer bir hale getiren ancak odur. Alle de, çocuk ta ondan doğar, onun etrafında büyür, bütün bunlar muhakkak.. fa- kat henüe 23 yaşında bir gencin bu hissi daha tanrmamış olmasında bir «bedbaht» hk göremem, # | Yahud — İşim fazla biraz erken — gitmek, geç gelmek mecburiyetindeyim. 'Tarzında bir söz söyliyecek olur - sak kükreyorlar: — Bu ne rezalet, bir evin kadını e - vinden çıktığı zaman ev işleri yüzüstü mü bırakılacak? Bir apartıman aşırı oturan bay, ga- yet iyi börek açarmış. Haber aldığıma göre: Altımızdaki katta oturanların bü - yük oğlu fevkalâde örgüler örüyor - uş. Haber aldığıma göre: Üstümüzde oturanların ortanca o - Rulları her hafta yalnız manikür para- sı olarak manikürcüsüne dört lira ve - Tiyormuş. Haber aldığıma göre: Ahbabımız Bayan Neclânın elbise - Jerini hep kocası ütülermiş. Ben bütün bunları düşündüğüm sı- rada bizim Ömer Besim matbaaya gel- di: — Kızlara futbol oynatacaklarmış, bu olur şey mi? dedi. Yüzüne baktım: — Sen şaşırdın mı, dedim, — kızlar futbol oynamıyacaklar da erkekler mi oynayacaklar?.. İsmet Hulüsi Helyom gazı- nın sür'ati Balonların şi - şirilmesinde kul « lanılan — helyom gazının bir ato - mu, serbest daha- da — saniyede 19 bin kilometre sür / atle mesafe alır, | Bu sür'at, bir top K mermisinin sür'a- tinden on defa fazladır. — S —— — artmıştır. 1820 de demir sarfiyatı (800) bin ton İken bir asır sonra bu mikdar 60 milyon tona yükselmiştir. ST ç Çocuğum biraz bekle, biraz sabret, bugüne kadar tanımadığın hissin bir gün ansızın seni kavurmaya başladı- İipekli püskül türlü süsün modası ğını göreceksin. Mektubunda bir aralık: — Aşk nedir? diye de soruyorsun, bu sütunlarda muhtelif vesilelerle bir kaç defa bahsetmiştim, bugün için bahse tekrar dönmeye lüzum görmü: yorum, fakat istersen: — Leazeti tarifle anlatılmaz bir his diyeyim, sen de eşimdilik» kâfi gör, * * «Moda» da Bay «K. İ.» ye: «— Kadına evini en iyi şekilde ida. Te etmek kabiliyeti neredon — gelir?» diyorsunuz. Bir dakika düşündüm. — Hem irst, hem fıtri, hem görenek- tir, diyecek öldüm, amma gene tered. düd ediyarum. Eskiden mekteblerimizde «terbiyei beytiye» okuturlardı. Sonra adını de- Biştirdiler, gene okutmaya devam et tiler, fakat bu dersi okuyan yüz binler- ce kızımız arasında bu bahiste kelime- nin tam manasile muvaffak olan acaba kaç kişi var? Öğrenmek ile olacağına kani değilim. Muhitinize bakınız, elle- rine ayni mikdarda para geçen, ayni tahsil ve ayni görgüye malik ikj aile- yi alınız, hayatlarını tedkik - ediniz, muhakkak fark göreceksiniz. Biri da- ha iyi yaşar, daha iyi yer, daha temiz Reyinir, diğerinde perişanlık — vardır. Neden? Biraz inceleyiniz, - sualinizin cevabını belki kendi kendinize bula. bilirsiniz. Sonbahar ve kış modasının yenilikleri Yakalar: Çoğu ya drape, ya da büzgü- lü. Hemen bepsi kapalı Vealnız öğleden sonra, âkşam ve —— a gece tuvaletlerin. — de hoş ve eski de- virleri — hatırlatan dekolteler var. t Mantoların — ki- © mişinde kenarları geniş, — başlangıcı dar yeni biçim dik, kimisinde mekteb. H kızlarınkini an- dırır. düz, devrik kürk yakalar gö- receğiz. Bunlar ya astrakan ve diğer yassı tüylü kürk. © lerden — yapılıyor, yahud tilkiden... Kollar: Yeni kol biçimleri çeşid çe- şid... — Teferrüatı bir yana bırakınca umumiyetle — iki tarz göze çarpıyor: — a. Omuzlara uy« gun düz kollar. b. Biraz geniş, kabarık kollar. Birinci tarzda amuzu ve altı dikişli ki- mono biçimi kollar büyük bir yer alıyor. Raglan şekli de moda. Tayyör ceketlerile mantolarda raglanlar biraz kabarıkça bı- rakılıyor. İkinci tarzın üç çeşidi var, Bir kısmı kol yerine büzgü veya pensle dikiliyor. Bunu birkaç mevsimdir görüyoruz. Fakat hoşa giden bir şekil olduğu için modası batmıyor. Bir kısmının dirsekleri — bol, diğer bir kısmının da bilekleri bol ve a- ğızlı bilezikli. Mantolarım, tayyörlerin çoğunun kolları ya bütün bütün kürkten, ya da kürk bandlarla süslü, Etekler: Kısa ve pek dar değil. Kalça- ları saran alt kısmı bol eteklerin yanında kalçadan itibaren güneş plisi yapılmış, yahud da nervürleri şemsiy: gibi gittik- çe birbirinden uzaklaşan etekler görü. lüyor. Düz, dar etekler de yok değil, Bunlara da diz hizasında büzgülü, plili parçalar eklenerek bolluk veriliyor. Garnitürler: Şerid, sutaş, gans, band var, Tayyörler de, mantolar da bunlarla süs- leniyor. (Matelase - Kabartma) çok moda, Bun- dan motifler, damalar, desenler yapılıyor. | Gerek tayyör, gerek mantolar da kürk- ten motiflerle arabeskler de son derece rağbette. ü Cep her zamandan fazla ehemmiyet kazanmış. Velurdan, kürkten irili ufaklı manşon- | lar kullanılıyor. Kumaştan Bunlar nervür ve dekuplarla- plilerin yanlarını çerçeveliyor, motif şeklini alı- yor. Muslin ve dantelden inkrüstaslon da bunların arasında. Gece için pullu motifler sırma brode- ler, taşlı garnitürler pek çok. Renk renk kuş tüyleri, klipler, geniş bilezikler, broş- lar da bütün güzelliklerile yeni modanın en başta gelen birer süsü olmuşlar, garnitürler de yepyeni. | Kadın Köşesi — * | eli Hle nlar? w 5 A Bir kadın kendisini takib eden diğer bir kadını tırna klarile yaraladı Memurlara da hakarete kalkışan genç kadın 32 gi hapse mahküm olunca delilik iddiasında bulundu Asliye | inci ceza mahkemesinde, garib bir cürmümeşhud davasına ba- kılmıştır. Hâdise suçlusu Bayan Fethiye fev- kalâde şık giyinmiş, 22-23 yaşlarında güzel bir kadındır. Fethiye cuma günü akşamı Arna - vudköyünde, Akıntıburmmu — gazinola - rından birine gitmiş, orada sabaha ka- dar arkadaşlarile birlikte oturarak, i- çip eğlenmişlerdir. Fethiye ve arkadaşları, sabaha kar- şı, saat 4 sularında gazinodan ayrıl - mış, bir taksiye binerek Dolmabahçe- ye kadar gelmişler, bu sırada peşleri sıra gelen diğer bir taksi farkederek, otamobili durdurmuşlardır. Öteki a - rabanın — içindekilerle: «— Bizi, niçin takib ediyorsunuz» diye, kavgaya tu - tuşmuşlardır. Fethiye bu münakaşa sırasında pekı fazla hiddetlenerek, diğer otomobilde | bulunan Fatma ismindeki kadının ü - zerine atılmış ve tırnaklarile yüzünü tırmalıyarak, göz hizasından — bir et parçasını koparmıştır. Gürültüyü du - yarak vak'a mahalline koşan polis me- |muru Mustafaya da hakaret eden Fet- hiye, güçlükle karakola götürülmüş - tür. Adliyeye sevkedilen genç kadının suçu, Asliye | inci ceza mahkemesin - de yapılan durüşması — sonunda sabit görülerek, | ay 2 gün müddetle hapsi- ne ve derhal tevkifine karar verilmiş- tir. Mahkeme salonundan korldora çı - karılan Fethiye tevkifhaneye sevkolu-! nacağını anlayınca, tekrar içeri koşa -| rak, hâkimlere: — Beni mahküm edemerzsiniz. Benim aklımdan hasta olduğuma dair rapo - rum var, diye bağırmağa başlamıştır. Zorla dışarı çıkarılan kadını, dört jandarma ve polis güç zaptedebilmiş - ler, ve ayni güçlükle kapıaltına indir- mişlerdir. Bir kedin kendisini pencereden atan kocası hakkındaki davadan feragat elti Kurüçeşmede Mehmed isminde biri bir müddet — evvel karısı Zeynebi 10 mmetre yüksekliğinde evinin pencere - sinden sokağa fırlatmış, kadın bir mu- cize kabilinden kurtulmuştu. Bu hâdisenin muhakemesine Ağır - cezada dün devam edilmiştir. Kocasına fazla düşkün olan Zey - neb, dünkü muhakemede isintakta ver diği ifadesini değiştirerek: — Kocam beni pencereden atmadı, demiş ve şahsf davasından feragat et- miştir. Muhakeme, suçlu Mehmedin mü - 'nasebatı bulunduğu Emine iİsminde bir kadının celbi için talik edilmiştir. Aksaraydaki aile faciasının muhakemesine devam edildi Bundan altı ay kadar önce, Aksa - rayda bir aile faciası olmuş, Şirketi Hayriye kaptanlarından Mevlüd ismin. de biri, karısının âşığı tarafından bı - çakla ağır surette yaralanmıştı. Adliyeye intikal eden bu hâdisenin | suçlu yakalanmıştır. yapılan tahkikatı sonunda, şu netict varılmıştı: Suçlu Muzaffer, birkaç çocuk olan Nimetle uzun zamandanberi vişmektedir. Kadıköyünde- — başlışt bu muaşaka, Nimet Aksaraya — taşili dıktan sonra da devam etmiş, nihâ bir gün Nimetin kocası ile âşığı karşılaşmışlar ve bu facia zuhur miştir. Bu hâdisenin muhakemesine cezada dün bakılmıştır. Suçlu Muzaffer, hâdiseyi şöyle latmaktadır: — Nimet ile 5, 6 yıldanberi taff şırdık. Ara sıra evine de gider, gel dim. Fakat, kocası Mevlüdu y mış değilim. Mevlüdla çekişirken, re yuvarlandık, elimizdeki bıçakla ralandı. Muhakeme, bazı şahidlerin celbi çin, talik edilmiştir. Altı kumarbaz para cezasımi mahküm oldular Polis memurları, Alemdarda € kumarhane haline soktuğu baber #” nan Nusret isminde birinin evinde rama yaparak, Veysel, Besim, Ösm Ekrem, Hasan ve Kâmili suçüstü kalamışlardır. Adliyeye sevkedilen suçluların, T5 tanahmed | inci sulh cezada yapı” muhakemeleri sonunda, — Veyselili gün müddetle hapsine, 50 lira parâ zası vermesine, diğerlerinin ikişer Bi para cezasile tecziyelerine karar Veğ miştir. Bir şoför hakkında tak'bali başlandı Aleksandr Doko isminde biri, © re etmekte olduğu otomobilile HÜR yetiebediye tepesinden geçerken, leyman isminde birine çarparak, Yi lamıştır. e Hâdise adliyeye intikal ederek, ! dejumumt muavinlerinden Kemal # tahkikata el koymuştur. Poliste : Sokakta bir aylık bir kız çocuğu bulundu Rvvelki gece Mercanda Lüleci hanl | nünden geçen mahalle bekçisi Hasan, nn kapısı önünde kanaviçeden ya) y erzak torbası durduğunu görerek — biriS unuttuğuna ihtimal vermiş ve türmek Üzere torbayı yerden almak 180 | zaman Şorbanın hareket ettiğini görert | yuıuxwıı'::ım;ı.om sö çen polisleri vaziyetten haberdar Biraz sonra torba açıkdığı zaman içindi | yaz bir kundağa sarılı ve bir aylık O0 tahmin edilen bir kız. çocuğu Kundakta bulunan bir kâğıd dan çocuğun Ermeni olduğu anlaşılm mi Maryam, soyadı da «Babamatan» duktan söonra Gcizler evine erili Bir birahaneci müşterisini ile yaraladı Befoğlunda İstiklâl caddesinde birahanesi sahtbi Mehmed ile müşte Kâzım isminde bir şahıs arasında par', zünden bir kavga çıkmış ve Mehmed, P mı sopa İle başının mübtelif yerleri ralamışlır. Yaralı tedavi altına Bacaksızın maskaral ları Ş Ağaçlar üzerine yazılan harf —e p - aP HBA

Bu sayıdan diğer sayfalar: