21 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

21 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Niğde ta darağacı t İ S Yazan: Eski Dahil Devlet kapısında elli , © SON POSTA hrirat kaleminde başlayıp İstanbulda : altında biten memuriyet hayatı : 121 ; ’yıl iye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Monsenyör Boneti köpeğim Framın bastonunu denizden çıkardıktan sonra kendisine getirmediğini demediniz. Bastonunuzu bu yüzden getirmedi a gittiği — için, bastonumu Beni bırakıp o: kendisini döveceği ona — doğru — sallıyarak Derhal balkondan inerek bhükü - met bahçesinde beni buldu, bir çok mı- rıltı ile özür diledi Bildircin avi mız sırada, Fram diri bıldırcın da tutardı. Bir kere vur- duğum bıldırcını getirmek için çalılar içine girerek bir bıldırcın — ile döndü. Fakat avını vermiyor, mırıldanıyordu. Ne demek istediğini anlayamadım, ver- .| du: görünce şaştı. “Şaşmayın,,, dedim. Ona “Bravo!,, ilerlemiştik. Fram suya atıldı, Fakat o- nu sandala alırsak, silkinip bizi ıslata -| cağını düşünerek kürekle tehdid ettik, — Siz bravo Fram demediniz, on -| geri çevirdik. Me'yusane çınarın dibine dandır, cevabını verdim- gitti, bizi tarassuda başladı. Kardinal: bastonunu sahibine verdiği halde ken- disininkini niçin oraya bıraktığını sör- K Bir hayli açılmıştık. İsmail Bey: — Bravo Fram bravo, deyince bas -| — Framı çağırsak buraya kadar ge- tonu bıraktığı yerden alarak — getirip|lir mi? diye sordu. kendisine verdi. — Gelir. Fakat sesim oraya kadar git Fram, akşamları çocuklar ile bera -| mez. Aramızdaki mesafe bir hayli u - ber beni kapı örlünde karşılardı. Bas -|zak. Fram bir nokta kadar görünüyor, |tanomu onu dövmek ister — gibi biraz| dedim. mesinde ıkrar ettim. İki, üç defa ağzın-| kaldırsam kulaklarını arkaya doğru bü daki kuşu hafifce elime vurdu. Ben: — Bırak, diye bağırdım. Avucumun içine koyduğu kuş uç - masın mı? Fram, tekrar çalılığa girdi. Bu se - fer, ölü bıldıreını ben istemeden önüme bıraktı, mırıldandı. Bir gün beş, altı yaşlarında bulu - nan oğlum Celâl ile deniz hamamına gittik. Celâl, benden evvel soyunarak me me doğru yürüyünce, Fram, ö- nüne geçip havlayarak oğlumun yal - nızca denize girmesine mümanaat etti: — Bravo Fram, dedim, Celâlin elin- den tuttum. O zaman yoldan çekildi; merdiven başında oturarak Celâlin ha- yeketlerini datma takib etti. Bu suret- le, bir tehlike görürse onu kurtarmağa müsaraat edeceğini anlatmak istiyor - du. Fram, fotoğraf resimlerine anlıyor Zibi bakardı. Belki de anlıyordu; an - lamamasına bir sebeb de yoktur, Ken- di resimlerini: — Fram, Fram, diye gösterince ta - nıyor gibi dururdu. Bir gün iki oğlu - mun fotografını çıkarırken o da gele - rek hemen önlerine oturdu. Framın haberi olmadan Sofilo ka - zasına giderek bir gece kalmıştım. Ak- şam olup da benim gelmediğimi gö - rünce kaşabada aramadık yer bırakma- mış. Yatak odasının — kapısını açarak yatağımı altüst etmiş. Sonra pek tasa- h bir tavır ile sokak kapısının arka - sına çömelerek sabaha kadar beni bek- lemiş! Bir defa daha Sofiloya — giderken, yanımızda bulunan — battaniye ve ye - mek sepetini görerek benden evvel gir- miş olduğu kompartimandan zorla çı - karabildik, Fakat treni, hayl! uzun me- safelere kadar takib etmişti. Bu vak'adan aylarca sonra Freciğe giderken Framı götürmek istemediğim için trene bineceğimiz esnada kendisi- ni göremediğimden, gene — komparti - mandaki yemek sepetinin yanına gir - Miş ise çıkarmak üzere baktırdım. — Yok, dediler. Freciğe vararak kompartimandan çıkarken Fram da kanapenin altından sürünerek meydana çıkmasın mı? Onun bu saklanması ve üstünde o- turduğum kanapenin altında — hiç bir harekette bulunmaması adamakıllı bir zekâ eseridir. Evvelki yazılarımda tenezzüh tren - leri tertib edildiğini — yazmıştım. Bu günlerde hükümet dairesi yanındaki geniş çayırlıkta her türlü eğlenceler, yarışlar, pehlivan güreşleri yapılırdı. Bu kermeslerden birinde — İstanbul Papa vekili Monsenyör Boneti de De - deağaca gelmişti. Fram, bu kermesin en takdir edilen ve sevilen eğlence vasıtalarının ba - şında bulunuyordu. Pehlivan güreşi yapılırken halk te- maşa dairesini daralttıkça, polis me - murları halkı geriye tterek daireyi ge- ' nişletmeğe çalışıyorlardı. Bunu gören Fram polislere yardım etmeğe başladı. Fram, denize atılan bastonları ge - tirip sahiblerine teslim ediyordu: Bunu gören Monsenyör Boneti de hastonunu attı. Frama; — Getir, dedim. Getirdi. Fakat karaya çıkınca Mon- senyör Bönetiye baktı ve bastonu ora- ya bıraktı. Monsenyör Boneti, Framın, herkesin B b |kerek mırıldanırdı. Sanki «suçum ne?» demek isterdi. Bastonu ortasından tutarak ufki bir| — Yusuf Bey: — Serde müezzinlik var, ben duyu - Turum, cevabını verdi ve bağırdı. İsmail Bey dürbünle Frama bakı « şekilde kendisine gösterirsem elimden | yordu. Framın ayağa kalktığını, fakat alır, mutad yerine koyardı. yürümediğini söyledi! Demek — ki aonu Edirne Vali Vekili merhum Arif pa-| çağırdığımızı duymuş, fakat benim ça- şanın oğulları Faik ve İsmail beyler i- ğırmadığımı anlamıştı. Avlarda kul - le hünkâr müezzinlerinden Yusuf Bey |landığım düdük yanımda idi. Onu şid- Birinciteşrin 21 KSPORSAS, Londra Mektubları Arsenal - Chelsea maçı nasıl cereyan etti? Arsenalin bir hali var ki Galatasaray çbcuklamıa çok benzetiyorum. Bir gol yedikten sonra gevşeyecek yerde aslanlaşıyor, mukabele etmeğe çalışıyor İngiltere lig maçlarının onuncu haf- Si tası oyumları seyirci bakımından mevsi- CAT min Ük rökorunu yapmış, ligde Hderlik : eden üç büyük ve,maraf takımın mağ- lübiyeti de senenin mühim bir sürprizi ol- muştur. Aşağıdaki yazı Londra hususi muhabirimizin Arsenal - Chelsea maçı- nn heyecanlı tafsilâtıdır. Londra (Husust) — Chelsea kendi saha- sında Arsenalle karşılaşıyor. Henüz resmi rakamları bildiren gazete çıkmadığı — için seyirci miktarını bir kalemde gösteremiyece- ğim, Fakat yetmiş ile veksen bin arasında ol- duğunu tahmin ediyorum. İğne atsan yere düşmiyocek. Hattâ ben bi- le, bu İnsan dağlarının ortasında bir yere atlarsam ayağımın yere değmiyeceğini an- hyarak bütün maçı, tırmandığım bir düva- rin üzerinden ve bir muharebe seyreder gi- bi dikenli tellerin arasından seyrettim. Geçen mektublarımın birinde de söyledi- tenezzüh için Dedeağaca gelip bir haf- ta kaldılar, İsmail Bey, Framla pek ça- buk dast oldu. Bir Cuma günü bu ve diğer zatlar ile birlikte Meğriye giderek — akşama kadar sahildeki büyük bir çınarın al - tında kalmıştık. Beraberimizde çalgı folduğu halde herkesş Framla — eğleni - yordu. ' Akşama doğru İsmail Bey sandalla denizde bir gezinti yapmak istedi. Ü - çümüzün —ben ve Yusuf Bey ile İsma- il Bey— sandala bindiğini gören Frum hemen koştu. Denizde, on metre kadar Günün Bulmacası 8 — Aldat - Kendime, 3 — Pislik - Manda yavrusu. € — Kira - Başında bir «B» olsaydı şarab münasına gelirdi. 5B — Sonunda bir «H> olsaydı yol. 6 — Çok kişinin birlikte şarkı söyleme - keri, Kibrit işini gören âlet - Bir nota. Bonünda bir «R> olsaydı gehir ha- rici - Kocasız kadın . © — Birbirini aldatma oyunu « Olmak masdarından ismi fall 10 — Beraber « Eni vardı. YUKARIDAN AŞAĞI: 1 — Bir erkek ismi - İkinel derecede. 2 — Eğribüğrülük - Kıymetli bir taş. $ — Siyah - Bir nevi şeker. 4 — İsimlerden sıfat yapmağa yarıyan bir lâhika - Bir içki. - 5 — Kasabın sattığı - Şart lühikası. 6 — Gazetedeki bir mevzu etrafında ya - zılmış yazı. 7 — Sonunda bir «La olsaydı, arının yap- tığı - Yayla atılan - Futbolda sayı, 8 — Dalmak masdarından muzari mül- red üçüncü şahıs - Mecnun, 9 — Küçük Asya - İsim. 10 — Bir nevi ağaç - Açık olarak. 1 2.8 4 B 6 7 89 10 ta 8 detle öttürdüm. Birkaç saniye sonra İsmail Bey: — Fram denize daldı... Bize doğru geliyor... Zavallı hayvanı ziyade üşüt - memek, yormamak için kürek çeke - Him, dedi. Nihayet Frama kavuştuk, sandala aldık. İsmail Bey: — Bu köpek değil... O şekilde yara -| tılmış, dilsiz, fakat fedakâr bir insan, | diyerek Framı paltosuna sardı ve ku - çağına aldı. (Arkası var) Bugünkü program İSTANBUL 21 Birinciteşrin 938 Cuma Akşam neşriyatı: 18.30:; Dans müsikisi (Plâk), 19: Konfe « rans: Belim Sırrı Tarcan, 19.30: Karışık müu- siki (Plâk), 10.55: Borsa haberleri. 20; Ve - dia Riza ve arkadaşları tatafından — Türk Mmusikisi ve hakl şarkıları. 2040: Ajans a - berleri, 2047: Ömer Rıza Doğrul tarafından Arabea söylev. 21: Saat âyarı: — Orkestra, 2130: Ahışkan ve arkadaşları — tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 22.10: Hava, raporu. 22.1$: Darüttalim musiki — hey'eti: Fahri Kopuz — ve arkadaşları — tarafından. 2250: Son haberler ve ertesi günün progra- mı, 23: Saat Ayarı, İstiklâl margı, ANKARA Zi Birinciteşrin 938 Cuma (Öğle neşriyatı tecrübe matilyetinde ola- &-“m stüdyoda yapılacaklır.) zak 1230: Türkçe plük, 18: Haberler, 13.15: Karışık plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâk neşriğatı, 19.15: Türk musiki- &l ve hâlk şarkıları: (Hikmet Riza), 20: Sa- At Âyarı ve Arabca neşriyet, 20.10: Haberler, 20.15: Halk türküleri: (Sadi Hoşses ve Safiya Tokay), 21: Dr. Muzaffer Sezer, Doğum ve kadın hastalıkları mütehassısı, — (Mevzuü: Meme ve hastalıkları). 21.15: Stüdyo salon orkestrası, 22: Haberler ve hava raporu, Nöbotîi__ ıcianolor rı Asım), Beyazıdda (Asador), Samat - yada (Rıdvan), Eminönünde (Beşir Ke- mal), Eyübde (Arif Beşir), Fenerde (Hüsameddin), Şehremininde (Hamdi), Şehzadebaşında (İ. Halil), Karagüm - Tükte (Kemal), Küçükpasarda (Yorgi), Bakırköyde (İstepan). Beyoğlu cihetindekiler: İztiklâi caddesinde (Calatasaray), Tü- nerbaşında (Matkoviç), Galatada — (İki yol), Findiklıda (Müstafa Nall), huriyet caddesinde (Kürkçiyan), Kal - yoncuda (Zafiropuloa), Firuzağada (Br- tuğrul), Şişlide (Asım), Beşiktağta (Na- N1 Halid). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üzküdarda — (Ahmediye), — Barıyerde (Nurt), Kadıköyde (Hüsnü, Rifat), Bü- yükadada (Halk), Heybelide (Halk). Bim gibl Arsenale hususl bir xâf var. Bu zaafla hemen her maçına sürüklendikten; başka, «Pools da da (bir nevi futbol bahsi müştereki) bahtımı hep bu takıma bağtı « yor ve kaybodiyorum. Orada — Calatasarsy uğrunda kahırlandığımız yetmiyormuş gibi burada da başıma bir Arsenal çıktı. Takımlar sahada göründükten tam ikı buçuk dakika sonra oyun başladı. Ne bu - ket, ne bayrak, ne acıklı aözler ve ne «şaşk» lar.. Bir ikt eşofman vuruşundan sonra santr ve düdük... İlk on beş dakika, Arsenalin meşbur «Hapgoode u olmasaydı, Chelsea'nın bir kaç gol atması işten bile değildi. Durmadan yük- Jenen Chelsea forvetlerine hep bu emektar bek yetişiyor ve musallat oluyor. Nihayet 17T nei dakikada Chelsca sağdan inen bir akını, birdenbire sola geçirdi. Topu Lakib ederek koşan solaçık, gelen bu pası durdurmadan, yere üfkl hir şekilde zıplıyarak ve şayanı hayret bir surette uzıyarak dahşetli bir kafa şütüne çevirdi. Stadyomu dolduran binlerce kişi yapılan bir golü değil, onu yapan sân'at- kârı alkışladı. Bütün Chelsca oyuncuları, Sol açık Hanson'u kucakladılar, tebrik et -| tiler. Arsenalin bir hali daha var ki, Galatasa- Fay çocuklarına benzetiyorum. Bir gol ye- diklten aonra gevşiyecek yerde, aslanlaşıyor, her ne pahasına olursa olsun mukabele et- meğe çalışıyorlar. Nitekim gene öyle oldu. İngiliz futbolcularının en sempatiği diyebi- leceğim Drake'in santradan öyle bir firla- yişı vardı ki, görülecek şeydi. Topu, yanına sokulanları ve bütün kendi takımını Chel- sea kalesine kadar sürükliyerek — götürdü. Şüt atacağı zaman önünde, kimi yere yı - Kilmiş, kimi üstüne yüklenmiş, kimi topun üzerine kapaklanmış beş altı kişi vardı. Col atmak İmkânı Kalmadığını görünce — topu hafifçe, dahâ serbest duran «Cumnoer» e ge- çirdi. O da yakından çektiği bir şütle, tam 1 dakika sonra beraberlik gölünü attı. Bu golden sonra oyun hemen hemen mü - gavi, veya belki biras Chelsea'nın hâkimiyeti altında cereyan etti ve haftaym böylece bit- (. Drake'ın son saniyede direğe çarpan şü » tü daha yavaş, fakat daha isabetli alılabi- Ürdi. Haftayımda, tünediğim duvarın tapesinde düşünüyordum. Hakikaten hangi takım Üs- tündü, hangi ayuncu arkadaşlarına naza - ran yüksekti ve kim nerede oynadı. Bu su- allerin cevabını vermeğe, daha doğrusu sa- rih bir şekilde söylemeğe imkân yok. Ve bu, İngiltere maçlarında hep böyle, Herkes, kendine iş düştükçe en iyi hareketi yapı - yor. Herkez, icab ettikçe her yerde beliri - yor ve her takım, galib veya mağlüb, birbi- rzinden ayırd edilmiyecek kadar mükemmel oynuyor. Burada haftaymları, bizdeki gibi uzat - mıyorlar, Tam beş dakika sonra oyun yeni- dan birkaç korner ve avut olduy. Ön beşinci dakikaya — doğru — santrfor Milis'ten güzel bir kafa pası alan gol açık Hanson, bek Hapgood ve kaleci Syindin"in yerde olduklarını görerek, sağ ayağının içi- | ni, avucunun içi gibi emniyetle kullandığı ve | topu, kalenin boş zaviyesine attı değli, üde- ta koydu. İkinci haftaymin ortalarında komik bir- şey oldu. Arsenalin en meşhur hafbeki Cop- ping'in pantalonu baştanbaşa yırtıldı. Ha- keme müracaat etti. Hakem çıkarıp men - dilini verdi. Yeni bir pantalon gelinciye ka- dar «setri avrete kaldelerine riayete mecbur etti. Yeni! pantalon gelince ikisini Üstüste giyerek oyuna devam oetti. Yirmi beşinel dakikada Chelsea santrforu Milis çok güzel ve şahst bir akın yaplı. Ka- leye yirmi yarda yaklaşınca (Ki bizim for - vetler için henüz kaleye yaklaşılmamıştır) topa sol ayağından sağa geçirdi. Bu hare- katile beki bir an için atlatmış oldu ve bu Arsenalin hücumunda ümidleri boşa çıkaran bir an damasına vakit kalmadan top ağlara takıl- di. $ - 1 yaziyot Arsenali yeniden canlandır- dı. İkli dakika sonra Cumner topu ortala- dı. Sağiç Kireben, kale önündeki bir karga- şalıkta içeri hafif bir kafa dokundu. Milli takım kalecisi Woodley güzel bir plonjen yaptıysa da gole mâni olamadı. 3 - 2 olunca Arşenal büyük ümide kapil- G Fakat başka gol çıkaramadı. Oyunun bitmesine üç dakika kalmıştı. Duvyarın te- pesinde ayaklarım karmeslanmış, belim ta- tulmuştu. Üstümtü başımı yırtmadan, kafa- mı gözümü yarmadan inmeğe — uğraşırken bir gürültü oldu. Hanson'un şütünün dire- &e çarparak geri döndüğünü, buna Bur - gess'in yetişerek Arsenal ağlarına topla be- raber girdiğini, muallâkta seyrettim. Neti- ce artık iylce anlaşılmıştı. Düdüğü bekle- meden stadyom boşalmağa başladı. Ben de, akıntıya kapılarak kendimi dışarıda bul - düm. Bu neticeye rağmen İngiliz spor mehafi- N Arsenalden ümid kesmiş değil. Fakat Chelsea'ya, herhalde en başa geçmeğe nam- zed bir takım olarak bakılıyor. Bolton Wandrerz: 4 Everton: 2 Bu maça gelinciye kadar kazandığı: gali - biyetlerden dolayı hâlâ lig lideri olan Ever- ton ligde üçüncü vaziyette olan rakibi Bol- ton karşısında müdhiş bir hezimete uğra - miştir. İlk devre 2 - 2 berabere bitmiştir. İkinci devrede iki sayı daha yapan Bolton takım: 4 - 2 gibi büyük bir sayı farktle has- manı yenmiştir. Bu maçta 60,000 kiş bulunmuştur. Birmingham: 3 — Derbi County: 0 Ligde ikinci vaziyetta bulunan Derbi lig- de 21 inel olan rakibile yaptığı bu maçta büyük bir mağlübiyete uğramıştır. J İlk devre 1 - 0 bitmiştir. Birmingham hü - cum hattının pek parlak bir oyunu takımi- na ikinci devrede Iki aayı daha kazandır. - miştir. Maçtâ 25,000 kişi bulunmuştur. Liverpool : 3 Aston Villa : 0 Ligde üçüncü ve beşinci vaziyetle bulu - nan bu İki takımın maçı pek hararetli bir şekilde cereyan etmiştir. Liverpool muavin hattınm çok yüksek 0- yunu ilk devrenin 3 - O gibi bir farkla neti- celenmesine büyük bir yardım ciömiştir. İkinci devre Aston Villa düştüğü müşkül vaziyetten kurtulmak için büyük gayret sar- fetmiş ise de netice değişmemiştir. 4 Liverpool ligde dördüneü, Aston Villa al « tıncı vaziyetledir. Maçta 55,000 kişi bulun- muştur. Tottenham : 1 Fulham: 0 İkincl g Hderi FPulham takımı, kuvvetli takımlardan Tottenham İle yaptığı maçtâ lk deyreyi sıfır sıfıra bilirmiş ise de ikinci devrenin ortalarında — yediği bir sayıdan sonra sahadan mağlüb olarak ayrılmıştır. Tottenbam, İligde beşinci vaziyettedir. Maçta 50,000 kişi bulunmuştur. Bi Doktor İbrahim Zati Öget Belediye — karşısında, — Piyerloti caddesinde Zi numarada hergün Üğleden sonra hastalarını kabul eder.

Bu sayıdan diğer sayfalar: