4 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

4 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa SÖON POSTA sanmamı” “Son Posta,, nın Hikâyesi — eat AAA eyakamlA ll SENİ z t SÜD KN YAYT BAA KOKU YAK K GS (i «Bunun böyle biteceğini ser hayalin-| ? Belki ve beni in değil r ocuğu! den bile geçirmemi: de şu sırada doğacak düşünüyorsun. nasıl böyle başıboş, ser ktabildin! Bugün bunu hayretle kendime sordum. Sana bu mektubu ©! rvum, Üzerimde siyah kadife bir el- var, yakamda kırmizi bir Yâfetle nekadar güzel olduğum m edebllirsin, Aşağı doğru düş kirgiki lerim senin tam rengini bir türlü bulama- dığın sarı renkli göz bebeklerimi gölge- Hiyor. Yüzüm her zamanki gibi solgun, kendi nda ya- est bıra- | SEVEBİLSEYDİM MillmmasiAA. Yazan Peride Celâl — #4MKEBRE sana cebheden pervasız bakıyorum. Şim-| Günlerce sana yaklaşmak için uğraş- di göz gözeyiz. tım, nefretimin sebebini aradım, kalamı | Beni dinle. yordum. Hiçbir. sebeb bulamıyordumn. Biraz sonra öbürü gelecek, çok hoşu- | Şimdi düşünüyorum ki sen iyi, kibar, heş ma gidiyor. Onda her şey senin aksine (|(bir adam olabilirdin, fakat benim ada- Neş'eli, hafif bir adam. Onunla be-|miım değildin. çocukluğumu — hatırlıyorum.| — Çok bedbaht oldum. Senin yan arda, deniz kenarlarında kol|senin kollarının arasında çok azab çı kola geziyoruz ve her şeye gülüyoruz. Hiç|tim ve bütün evlilik hayatımız müdde- müz'iç değil. Ne zaman islersem o zamnan geliyor. Ayrılalım dediğim zaman da ©- nun bu teklifi hiçbir mesele çıkarmadan wk.ıhııl edeceğini biliyorum. Bununla be- raber beni çılgın gibi sevdiğine de emi- imm Nerede ne zaman tanıştığımız. an- tince senden nefret ettim yüzümde birer buz parçası gib: dolaşı- ce halkasından kurtulmak istiyordum. -| | Dudakların | yordu. Kolların vücudüme dolardığı za-| man onlar: koparmak, kırmax, bu işken- İkii ncileşrin 4 — Almanca mütercimi aranıyor Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden : Alınanı an Türkçeye ve Türkçeden Almancaya nüktedir bir mütereim alınacaktır. derecede bilenler tercih olunacaktır. İstoklilerin şartları öğrenmek üzere birer istida jile Umum Müdürlüğe müra- caatları, «B030> Asipin Kenan Sizi soğuk algınlığından, nezleden, gripten, baş ve diş ağrılorından koruyacak en Iyi Hâç budur. mükemmelen beraber tercümeye anca İle Fransızcayı da ayni Zonguklük Ankile Birliğinden T 1 — Ekstilmeye konulan iş: Zonguldakta amele birliği hastane binasının «has- Kendimi güç tutuyordum. Bütün bu ha-| ta, yemek, ç reketleri yapmaya ne hakkım vardı? Sen | — 2 — İhi beni zorla almamıştın ki.. beni gittikçe daha ateşle seviyordun, üzerime titri fakat yanaklarımı koyu, pembe bir renk- |latmak uzun mesele.. belki de hiç ayrıl- le boyadım. Koyu kuümral saçlarım en-| mıyacağız. Onu galiba seviyorum. seme kadar dümdüz iniyor. Başımda | - Gözlerini, siyah. gölgeli gözlerini sa- nasında Birlik faal heyeti tarafından ya şapka yok, sen buna pek s'nirlenirdir Fakat ben burada senin sinirlendiğin bü tün şeyleri yapıyorum. Salona girenler yerlerine gitmeden ev- vel bir kere bana bakıyorlar, onlarin ba- kışları da seninki gibi; ne demek lerini çok iyi anlıyorum. Burada birini bekliyorum. «Kimi» di- ye, merak ediyorsun. O bir erkektir, dos- tum, u kadar uzun mesafelerin ardın- dan sana yalan söylemek gülünç olacak. Hele her şeye karar verdikten sonra... Madem ki karşı karşıya değiliz. Öyle ise Hçık konuşmak kolay olacak. Yakamdaki kızıl gülü o gelecek olan adamın biraz evvel yolladığı çiçeklerden seçtim, şimdi çiçek biraz ölgün, göğsüm- de boynunu bükmüş, fakat gene de çok | güzel, Bu gülü çiçekleri gönderenin ho- şuna gitmek için taktım. Yanaklarımı da ena daha güzel görünmek için beyadım. Görüyor musun seninle ne kadar açık Konuşabiliyorüm, Bu ilk ve sor defa ol- Mak üzere lâzımdı. İçimi sanâ olduğu Bi-| bi gösterdiğim öyle neş'ı Yim ki yanında meğerse beni senden in. tikal eden bir kâbus sarıyormuş. Ah za- vallı dostum bunda senin hiçbir kabah, tin yok, fakat beni ne kadar bedbaht et- tin! Artık senden kaçırmak için daima aşa- f aldığım kirpiklerimi kaldırıyorum ve öyle iyi-| k, bir ağızdan: diler, Korka- cak bir şey — yok Olsa, kaptan ön - ce bizi düşünür - dü. Biz ona Tan - rı emanetiyiz, amma.. — Aması, ma- ması yok. Haydı, gidelim de istedik- | |tırların arasında hırsla dolaştırdığını gi rür gibiyim. Hayret ve hiddet içindesin. «Bu kadın çaldırdı mı?>» diye, kendi ken- dine soruyorsun. Hakkin var. Bu cesareti bana veren aramızdaki mesafeler, sen- den uzak olmamdır. Artık pençende de- ğilim. Şimdi senin senelerce arzu ettiğin şeyi yapıyorum. Gözlerimi kaldırıp sana bakıyorum ve sen böylece orada o, ren- bilmediğin sarı büyük bebeklerde | |birikmiş müdhiş bir nefret görüyorsun değil mi? Evet, işte itiraf ediyorum. bütün evlilik hayatımızca sevmed Senden nasıl nefret ettim bilsen! «Fak: benimle evlendin, senelerce benimle ya- şadın ve şimdi karnında benim çe mu taşıyorsun» diyeceksin. Her şeyi an- latacağım, acele el Biliyorsun ki izdivacımız bir aşk İzdi- vacı olmamıştı. Bu bir menfaat izdivacı da sayılmazdı. Sen beni görüp beğenmiş- tin, aâilem evlenmemizi muvafık görmüş- tü, ben de: <Ah mevkil iyi, kendisi de hoş bir adam» diye düşünmüştüm. Evet ilk görüşte uzun boyun, durgun biçimli yüzün ve siyah gölgeli gözlerinle seni |hoş bulmuştum. Evlenmiştik. Fakat Al- |lahım daha ilk gün ayni İnkisar ne bü- yük olmuştu'. Sen değişmiş miydin, bir- denbire kabalaşıp berbad, budala bir n- dam mi olmştun? Hayır.. faka! ben |di eskisi gibi senden uzak değildim. Diş- lerim birbirine vurarak ağlamamak için kendimi güç tutuyordum. dun, bu beni için için hiddetten kudurtu- yordu. «Niçin bana bakmıyorsun» diye, sorduğun zaman zotaki bir gülümseyişle daima nefret, öfke ve kinle dolu olan göz- lerimi büsbütün yere eğerdim. Senden 4 — Müvakkat teminat: Dört yüz elli liradır. 5 — Bu babdaki şartname ve mukavelename ve tarifnameleri görmek ve da- hu fazla izahat almak istiyenlerin Zonguldukta Amele Birliğine müracaatları lâ- zimdır. — «B000. kurtulmayı düşünmemiş te değildim. Va- W NNN GEEEEN GS G (ERMU kat garib bir haleti ruhiye içinde bunu yapamıyordum. Senin mevcudiyetin nef- ret verdiği kadar da beni uyuşturuy kendi olduğumdan çok başka bir insan yapıyordu. Miskin, kararsız, zavallı bir j|kadın olmuştum. Bununla beraber daimi Whiı- ümid içinde yaşıyor, «Bir gün her y bitecek, ondan kurtulaceğim» diye, nüyordum, Belki sen ölecektin, Evet fet, bunu bile düşündüm, bunu bile arzu ettim, yahud hayatım değişe. beni |cek, beni senden ayıracak bir şeyler ola- caktı Seneler geçiyordu. Sen her an benim için biraz daha çekilmez bir adam olu- yordun, işte bu sıralarda bir gün ana ol- duğumu anladım. Bu bana birdenbize dehşet verdi, senden bir çocuğum - ola- caktı! Hayır, punu istemiyordum. Bu sa- na büsbütün bağlanmak deme! O ço- cuktan da nefret edecektim. Çok ağladım. Çok müdhiş ıztırab çek- tim, bir iki gün içinde zayıflayıp sarar- dım, Doktorlar sıcak iklimlerin sıhh geleceğini de doğurmamı mü asib görmüştüler. İş- | Baş, Diş, Nezle, Grip, Romaiizmd, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. yordun, Kendi kendine epey mücadele| ettikten sonra nihayet gitmeme müsaade ettin. Vapurda benden ayrılırken — çocuğun doğacağına yakın geleceğini söylemiştin. Bense sön defa kollarının arasında çırpı- nırken neş'emi, sevincimi saklamak için başımı omuzuna saklamışlım. O gece senelerdenberi vapurda ilk de- fa sakin, rahat bir uyku uyudum. Bir kâ- bus geçirmiş gibi kendimi sakin, iyi his- sediyordum. Vakit geçiyor, biraz sonra o gelecek. lerin seni benimle beraber gelmeye bı- Beni sana mektub yazarken bulmasını rükmıyordu. Benden ayrılmak ta istemi-| i: STANIN BOMANI SON EDEP niyorum. nınkini unutturur. Halis Büurgonya z şarabından iki şişe — dirdılar, Sis de açılıyor gibi idi. Va - — purda, tekneyi herhalde yüzdürmeğe / matuf fevkalâde bir faaliyet hissedili- yordu. Makineler daha kuvvetle işli- istim, borulardan daha kuvvetle yordu. Yemek salonunda ferd yoktu. Dört — yoldaş, koltuklara kuruldular. Gurabi efendi, kendisine zorla sunulan tere - yağlı ekmeği gevelemeğe koyuldu. p Aradan bir saat kadar geçmişti. Ka- fışle fena vaziyetteyiz, vaın in -(eııdı vesaitile buradan sıy - yılmasına maalesef imkân yok. Elimiz- den gelen her şeyi yaptık; lâkin tyice n namına Takvor sordu! — Şu halde? Kaptan amuzlarını kaldırdı.. — Bisin tamamile dağılmasını ve telsizle rastgele çektiğimiz S, O. 8. (- şaretlerinin duüyulup da imdadımıza gelinmesini bekliyeceğiz. — Ya, gelen olmazsa? Süvarinin amuzları bir daha kalktı. * — Mâhaza,'dedi, bu havali bir çok O yapurların sık P geçtikleri yer- — dir. Akşama kadar mutlaka bir gemi - “Nih yardımımıza koşmasını ümid ede- Mrimn. l Ve gülerek ilâve etti: — O vakte kadar, siğe bir şarap ik - — Tam edeyim. Kafanın dumanş hava - gelip ortaya kondu. Ağızları açıldı ve & rimiş yakutu andı - ran ılık mayi önce kadehlere, oradan da midelere intikal etmeğe, ettikçe de, Uğranılan — badireyi unutturmağa baş - ladı. Kaptan Lögalek tidden pişkin bir a - damdı. «La Feuille de Rose» un vaziye- ti ciddi olduğu hal- de, canlarını ona e - manet etmiş bu! nan bu dört kişiyi telâşa döüşürmemek için işi alaya boğu-| yordu. ı Filhakika, gemi kumluğa değil, Bel- çikanın şimalindeki yalçın sahili boy- dân boya kaplıyan kayalıklara otur - müştu. Altında bir rahne açılıp açıl - madığı da henüz belli değildi. Vakıâ ktekne şimdiye kadar su almıyordu. Lâ- kin, hafiften esmeğe başlıyan poyraz gân artacak olursa, — hasıl olacak dalgaların, gemiyi taşlara çarpa çarpa bir tarafından delmesi pek mümkün - |dü. Süvari bu ihtimali düşünerek en - dişe ediyordu. Vakıâ yolcularını filika | indirip de sahile ulaştırmağa çalışacak- tı, Ancak hangi noktada oturduğunu bilmiyor, tayin — de edemiyordu. Bazı kayalıklar sahilden birkaç mil uzakta idi, Ya gemi bunlardan birine yasla - miş ise? Hakikatı öğrenmek, havanın açılmasına bağlı 1di. Hava açılıncaya kadar da, rüzgârm azmamasını temen- tu. Her ihtimale karşı, hâdise, açık de - nizde bulunmaları mümkün olan bü - tün gemilere telsizle bildirilmiş, şimdi onların yardımı bekleniyordu. | ni etmekten gayri yapıcık bir şey yok- | manızı ve hepsini buraya güverteye çı-| Bu feci vaziyeti kaptan yolcularına | hissettirmemek için elinden — geleni yaptı. Şarap şişelerinin biri geldi, biri gitti.. arada bir, ikinci kaptan vazife - sini gören serdümenci — kapıya kadar geliyor, âmirini dışarıya çağırıyor, ku- lağına bir şeyler fısıldıyordu. O za - man, bu esrarengiz hareketleri dikkat- le tâkib eden Tak - wor, ihtiyar — deniz kurdunun yüzünde | y kâh bir beşaşet, ve| kâh bir endişe sezer gibi oluyordu. Gene bir defa - gında, kaptan, dü - menci İle fis kostan 501 nde, Takvora hitab etti: — Rica ederim, mösyö Kaşer! dedi. Arkadaşlarınıza sü leyin: Hazır olsun - lar.. — Ne var ki, mü - sü kaptan? — Hepinizi — de başka bir — vapura aktaracağım, İşaretlerimiz duyulmuş.. imdadımıza bir İspanyol vapuru geli - yor. Kendini bize bildirdi. Nerede ise yanımıza gelecektir. Eşyanızı - topla - karmanızı dileyoceğim. — Bunda otursak, olmaz? - Sizi ilen çok ırahat idik. — Bi desile müteessifim. Lâkin, vapurumu- zun ne zaman kurtulabileceğini kesti- remem, Sizi yolunuzdan alıkoymak - tansa, bu şekli tercih ediyorum. Hay » di, vakit kaybetmeyin. Takvor, arkadaşlarına döndü: — Biloorsunuz ne deorsa? dedi. Bu bizim papor Urumeli iskelelerini tut - madığından aktarma edeceymişiz. içeriye dön -| de sizlerden ayrıldığıma ziya- | CH İcabında günde 3 kaşs almabilir. NON ma Fakat ben bü; Çocuğumu düş bir şey yapm kın bir suç.. k bir suç işliyorum. sem mi? Asla. böyle fakat bu suç ta ona ya- ğacak çocuğum anasını babasını bir arada ömrü oldukça göre- miyetek, Ah ne olurdu. Ben seni seve- bilseydim, Bunu doğacak için çak istedim amma; ne yazık.» an YARINKİ NÜSHAMIZDA: Hindli fakir Çeviren: İsmet Hulüsi Gurebi elendinin kulağı kirişte idi Sabahtanberi bir felâketin başları üze- rinde dolaşmakta olduğunu hissedi * yordu, Snriıx - rma! Bu papordar bir diğerine geçeceğiz. eden 0? Kaptan, bunun ne vakıt kurtu!a- cağını bilemoormuş. Senin ağnaacağın, vaziyetimiz düpedüz fenadır — da, bizi başından savmak, enksesine mes'uliyet klenmemek isteor. | — Hani ya, nerede imiş o bizi alacak gemi? — Beş, on takkeden bunda olacak mış. Bu tefa tebdili tabliyet edooruz. Bu gelecek olan İspanyol paporudur. — Ya, © gelinceye kadar biz tutuns- maz da bat, hiç? Herit sancaz hnL:ır edoor ki edesin. Şarap da ikram da selamete — çıkaroor.. ersin? eşyanı edoor.. car daha na Korku eli ayağı efendi, kamaraya inip de eşyasımı ton- lamak retini nefsinde — bulamadı Biraz evvel atıp tuttuğu kârısına yal vardı: h, karıcığım! Haydi, ne olursun? Şu pıling pırtımızı topla da burava getiriver. Kulun, köpeğin olayım! — Mi tutulan Gurabi «La Feuille deRose» un istimdad işaretini alıp da yardımına koşan va - pur, 11,000 tonluk «Karamba» adında bir İspanyol şile . Baltık memle - ketlerinden hükümel kuvvetlerine si - lâh ve cephane taşıyordu. Onun için, telsizin verdiği S. O, S. işaretini alın - ca, evvelâ kazazede geminin hüviyeti ni sormuş, Fransız olduğunu anlayın- ca, imdada öyle gelmişti. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: