17 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

17 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ASA LÜT Mi vrU z TT ÜS PN SON POSTA İkinciteşriy 17 ATATÜRKÜN HATIRATI | Mustafa Kemal Paşa, Falkenhayn tarafından şahsına gönderilen altın sandıklarını derhal iade etmişti ( Dünkü kısmın hu'âsası ) Anafartalar Kahramanı Büyük Harb devam 'ederken bir ara İstanbula geliyor ve zamanın hariciye —nazırımı ziyöret ediyor. Nazır engin hayaller peşindedir. Öyle şeyler yapacaklardır ki bütün duünya hayrette kalacaktır. Mustafa Kemal Paşa «Bey maleyorsunuz, vaziyet gördüğ parlak değildir. Memleket ve her şey mohvolmak üzere bulunuyor> diyor. Aşağıda nazırın - cevubini okuyacak - sınız. aran ğ Çak sert ve ciddi tayırla şu mukabele- e bulundu: —— Kumandan bey; biz size hürmet et- tik, çünkü bize dediler ki Arıburnu ve Amafartalar kumandanı Mustafa Kemal Dizmet etti, bunun için zatı âlinizi hüsnü kabul etmek istemiştim, fakat bugün ba- Nakledenler Siürd Meb'usu merhum Mahmud ve Falih Rıfkı Atay KA a) verecek kadar param olmadığını bilmi« yormuşum. Vakıâ, Yıldırım ordusu kumandanlığı. Dı deruhte edip İstanbuldan Halebe ha- reket edeceğim günün gecesi idi, Fak kenhayn karargâhında bulunan bir Türk erkâmıharb zabitinin refakatinde, — bir genç Alman zabiti Akaretlerdeki Tö nu- maralı ikametgâhıma geldi, ufak ve za- rif sandıklar içinde Falkenhayn tarafın- dan bana bazı şeyler getirdiğini söyledi, 0 «şey» lerin kendilerini kabul ettiğim odaya nakledilmesini emrettim. Salon Yapısının yanına ufatık sandıklar — istif Tecidi, — Bunlar nedir? dedim. lman zabiti dedi ki: — İstanbuldan müfarakat ediyorsunuz, size Mareşal Falkenhayn tarafından bit mükdat altın gönderilmiştir. Kimseye hiçbiri cımdan Dahsets memiştim; fakat zannettim- ki bu parayı ord mareşal sarfedik tiyacına —- na bahsettiğiniz şeylerin başka manada olduğunu hisseder gibi oluyorum. Beye- fendi bu mübahase ve tenkidatın makam ve muhatabı ben değilim. Ben ordu baş- kumandanına, onun erkânıharbiyesine, | bütün heyeti vükelâ Ile beraber derin ve | rsı['rıı/ imad taşıyan bir nazırım Si- l sizin vükıf Or. çin v.crcu'r.anhk eden Türk zabi- tine dedim, ki: — Bu sandıklar bana iş geldi. Or: n levazım reisine gönderilmek 1â- benim için fazla külfettir. Muhatabım i Almaz zabitine nakletti. Zabıt der Doktor rfilmi derdim. Onlar buna cesaret edememiş- lerdir. Niçin? Zannederim, ki yapabileceklerine emin Cevad Abbas gayri resmi, bana iltica eden doktoru mü- hafaza ettiğimi en büyük makamata bil- dirmekle yaptım. Yalnız şunu da söy! Salih Bozok d yorum, ben hayatta nikbet kabul etmiş dam değilim. O zaman ben halimi nik- bet telâkki edenlere gülmüştüm. Zirâ ae AAT A v e Tem TUNE Ç TamrimAlaa n K e ae | he Ki va Kİ aa AA Ce ALJ, v 4ı DbE Bgize bunl.x 1 izah ctmek:e mazürum, E- Şer siz buraya şübhe ve tereddüdler hal için gelmiş iseniz yanlış yere Hinizi ihtar etmek — mecbi Başkumandanlığa ve s——knn.qarb'vo ine müracaat ediniz, hiç şübhe etmem, ki 0- rada sizi lüzumu kadar, ihtiyacınız kadar tenvire muktedir zevat var. — Bana yol göstermek nera! t ketinde bu- Junduğunuz için size Yalnız müsaadenizle şunu arzedeyim, evvelâ ben Türk ordusunun yabancısı bir âdam değilim; ben ordu ile çok küçük zabitliktenberi derinden tem gelmiş bir askerim. Ben hadisatın sevki ıle ordu- nun içinde zabit, nihayet kumandan ola- rak iş görmüş ve zannıma göre muvaffak olmuş bir kumandanım. Türk ordusunu, Onün faziletini, kıymetini ve bu ordu ile neler yapılabileceğini benim kadar anlı- yan az olmuştur. Beni acemi bir zabit, fesadüfle kurnandan olmuş bir adam g telâkki ettiğiniz için müteessirim. Maa- Mmafih sizi mazur görüyorum, zira bütün hayatınızda, hattâ şimdiki vaziyeti mü- himmei siyasiyenizde henüz bakıkatle #emasa gelmiş bir zat değilsiniz. Bana bir şey tavsiye ettiniz ki ben onu yapa- mam, başkumandanlık vekâletine ve er- kânıharbiyesine müracaat etmek, tered- düdlerimi orada izâlet etmek.. di, farkindi değil Taisifiz ü artık - bu memlekette milli bir erkânıharbiye Beyeti yoktur; bir Alman erkâmıharbiye- Si vardır; o Alman erkânıharbiyesi, ki. 'Türk ordusunda ilk icraat olarak benim gibi âsi bir askeri tardetmek kararına vardı, beni o heyete mi gönderiyorsu- nuz? Hariciye Nazırı, Mustafa Kemal Paşadan Heyeti Vükelâya şikâyet ediyor Birkaç gün sonra işittim, bu nazır beyefendi, benden heyeti vükelâya şikâ- yet etmiş, hattâ tecziyemi taleb etmiş. Kahkaha ile güldüm. Evet o zaman her hângi bir Mustafa Kemal, böyle içi dışı çürümüş, mütereddi bir sülâlenin ixmi “padişah olan reisine arkasını kendini kuvvetli zanneden bir heyet ta- rafından kolaylıkla — cezalatabilir- telâk- kisi umum! idi. Fakat ben, başı ve niha- yeti malüm olmuıyan, kimi kendini âlim, kimi kendini dâhi, kimi kendini dikta- tör, kimi kendini doktor farzeden bu a- damların naçiz Mustafa Kemale bir şey| yapamıyacaklarından emindim. Bir şey lerdi. O da o gün hâkım olduk- güye ve behimiyete istinad. ede- Yek Mustafa Kemali yakalamak ve as- mlaktı. Halbuki o gün isyamımın hütün | b — nillet arasında duyulmasını nimet adde-| '|tını görerek hükmetmi; beyefenai veretek | olamadıklarından! Gazi Paşa: — Kendi münasebetsiz emellerini tat- İmin etmeğe uğraşmaktan başka kusuru olmayan bir b Cemili asmak için bi- İlerdi, diye devam etti. Yakub Cemi Bu isim karilerimiz Ü- zerinde esrarengiz bir tesir bırakacaktır. umumide bu isimde bir cemiyet erildi- dar heyecan ve zörük ayandığı malüm- dur. Hakikat ne idi? Şimdi Gazi Paşa hazretlerinden onu dinliyoruz: Yakub Cemil meselesi — Yakub Cemilin şahsından bahset- mek istemem. Yalnız Yakub Cemilde Mustafa Kemale karşı heyecanlı bir te- mayül uyanmıştı. Bu bedbaht kendi ufak tecrübesile ve kendisini bin türlü kanlı wak'alara sevkedenlerin ef'al ve harekâ. şti ki Mustafa Ke- mal iş başına geçmelidir. İşte Yakırb Ce- milin sehpasına gitmesine biraz da bu sebeb olmuştur. Bu çocuk bir gün Bur- sada iİhtilâl arkadaşlarile bir —mülâkat yapıyor, diyor ki: «— Büyük sandiğımız adamlar çok kü- |gükmüş; vatanın selâmeti için bunları öldürmek lâzımdır. Bunu ben yapaca- Bum.s f Daha mütedil #nkılâbejlar — kendisine İsoruyorlar: «Öldürmek kolay, fakat va- İziyeti ıslah edecek kim?.> — Mustafa Kemal! Ismini telâffuz edi- yor. Bu zavallı, malüm ricalin kendine iti- yad ettirdikleri san'atın kendi aleyhle- madığını zikrederek vaziyeti kabul edi- yor, İstanbula geliyor, nakıs tedbirlerle teşebbüs alıyor; yakın zannettiği arka- daşlar faciadan ürküyorlar ve haber ve- rtyorlar. Neticesi şudur ki Yakub Cemil bey tutulmuş ve asılmıştır. Bana bu hikâyeyi söyliyen, onunla hemfikir ve hemhal olup asılmaktan ken- dini kurtaran ve beni Silvan karargâhın- da bulan doktor Hilmi Beydir, (Elyevm Malatya mebusu). Doktor Hilmi Bey Diyarbekire gelerek telgrafla Silvandaki karargâhtan bana mühim malümat vereceğini vâd ve cel- İbini rica etti, o günler Diyarbekirde bu- “|lanan. yaverim Cevad Bey doktoru be- |nim yanıma getirmek emrini aldı. Dok- b İtor geldi. Bütün hikâyeyi anlattı: İslan- bulda kalamazdım, kalamadım. beni de asacaklar, dedi. Hükümete fili bir ihtar Ben vaziyeti umumiyeyi mütalea ede- |rek adam astırmanın çok fena olduğunu d('qnnd(lm Adam asmamaları için fit bir ihtarda bulunmak istedim. Bu ihtarı Çühkü le nekadar korku ve heyecan geçirmiş- | * rinde tatbik edilmesinde bir mahzur ol- | yeyim ki Yakub Cemilin bu hareketini hüsnü telâkki etmemiştim. Hattâ o sıra- da fırkalarımdan birine tayin olunan bir kumandanla konuşurken kendisine — İs- tanbuldaki faciadan bahsederek: Yakub Cemil asılmış.. sebebi de| Mustafa Kemal harbiye nazırı ve başku- mandan vekili olmadıkça kurtuluş yok- tur, demiş. Sana bir şey söyliyeyini, bu adam faraza muvaffak olsaydı ve — ben itse idim ki Yak nil İstanbulda Mustafa Kemal harbiye nazırı ve başku- mandan vekili olsun diye isyan etmiş ve muvaffak olmuş. Benim, bunu kabule te- nezzül edeceğimi tasavvur edebilir. mi- sin? Evet vaziyeti derhal kabul ederdim; fakat İstanbula gidip Yakub Cemili ce-| zalandırmak şartile... Eğer ben o ve em- | salinin tavsiyesile mevklü iktidara gele cek bir adamsam, adam değilim! Devleti idare eden şahsiyetler üzerin- de bu beyhude ikaz tecrübelerinden son- ra, Büyük Gazinin artık bizzat tedbirler düşündüğü v bbüsler aldığı bir de- vür var. Bu devrin hatıraları Anadolu ih- | UlâI tarihi ile pek sıkı alâkadı r. Bu siyast faaliyet esnasında alınan dersler, yeni devletin temellerini Sıv n 1 ve onun net he yok ki mü olmuş. tur. Bu yeni faaliyet günün alelâde müş külât ve mesaili arasında boğulup gıden ırkâ ve hükümet politikacıliğinin tama- men fevkinde, Türk milletinin kari fa- mek istiyen ve ona “yeni arıyan bir vatan siyaseti idi ati hareketö sev- keden nihaf esbab ne idi? Gazi Paşa, hatwat silsilesini keserek küçük bir istitradla bize bu sebebi izah kuran Yıldırim ordusu grupünün sergilzeşti | — Harbi umumiye girdikten sonra, bu | harbin feci neticelerini daima derpiş et- | mekten kendimi menedemedim. Kıtal| harekâtı aleyhindeki isyanım, bana teklif nlunan Hicaz kuvvei seferiyesi kuman- danlığı vesilesile söylediğim ve kabul ettirdiğimi zannettiğim halde semeresini göremediğim tenkidler ve bunun gibi birçok mücadele sahneleri teaküb etti En sanra Yıldırım ordusu grupunun ser- güzeşti ile benim bu grapta asıl Yıldırım ordusu kumandanlığım herkesin malümu dur. Hatırladığıma göre gayri kabili tes- kin isyanım işte bu hâdise olmuştur. Artık süküt ve tevazuumun nihayete er- mek zamanı idi; ben de bu anı fevtetme- dim. Felâketin coşkun bir nehir gibi; Türkiye üzerine aktığını görüyordum Nasıl tahammül edip susabilirdim? Bu vekayiin vesikalarını size vereceğim, o- Kuyataktmız. 'Netice ne oldu? Benim nikbetim! Bu kelimeyi mahsus kullanı- |leatıma bundan ne çıkabilirdi? Eğer ben alelâde gurur sâhibi bir insan olsaydım ve bütün hminlerimin doğru çıktığını görmek- ten zevk altaydım, ne olacaktı? Memle- İketin nikbetinden nasıl zevk alabilirdim? İsterdim ki benden evvelkilerin hataları- nt tashih edebileyim; çamur ve batağa düşen Türkiyeyi çıkarabileyim. * Gazi Paşa bir müddet d iraz yukarıda işaret etmiş olduğu hâdi- senin hikâyesine devam etli: — Yedinci ordu, yani Yıldırım ordusu- nun ilk defa kumandanı olduğum sırada, zira malümdur ki ayni orduya bilâhare tekrar kumanda ettim, bu ordunun da dahil olduğu grup kumandanı General Falkenhaynin sskerlik ve siyaseti dahi- | liyemiz noktai nazarından takib etiiği | usul ve tavır ve hareket aramızda mühim bir münakaşaya sebeb oldu; bu münaka- | şa nihayet daha büyük makamata akset- ti. Ben çok ehemmiyet verdiğim müta- Utifat edilmediğini görünce, sü- küt edemedim. Her türlü âkıbelleri ev velden kabul ederek usul ve teamül ha. rici, denebilir ki biraz isyankâr bir şe- kilde, kendi kendimi ordu kumandanlı- ğından af ve hattâ vekilimi de bizzat ta- yin ederek (kolordu kumandanlarından Ali Rıza Paşa idi) vazifeme hitam ver- dim ve bu emri vakili büyük makamata bildirdime Beni bu hareketten vazgeçir- | mek için General Falkenhayn hususl bir mektubla, başkumandanlık vekâleti ve bu vaziyetle alâkadar dördüncü ordu ku- mandanı hayırhahane ve döstane tavas- sutlarda bulundular. Bu hal hakikatin hâlâ bu zevat ve makamat tarafından ne kadar anlaşılamamış olduğuna yahud an- laşılmış ise hakikati saklamak ıçin ne |hazin şerait ve mecburiyetler içinde kal- mış olduklarına delâlet ettiğinden, beni, |(ancak, tecssürlerimi daha şedid #fadeye sevketti. Nihayet emri vakil kabul etti- ler. Fakat bu istifamın, âli makamata ve belki bütün millete anlatmak ıstediğim hakikf manasını gözden kaçırmak ve ku- mandanlıktan alelâde bir söbeble çekil. miş olduğumu işaa etmek için, beni mer: kezden Diyarbakırda bulunan eski ordu. ma, ikinci ordu kumandanlığına tayin et- tiler; zahirt bazı mazeretler göstererek onu da reddettim. Kuvvetle ihsas etmek istediğim feci «vaziyet» i basit işlerden- miş gibi telâkki ettiklerini gösterir bir hareketlo, «bir ay kadar bir müddetle moezun olduğumu» bildirdiler. İBRETAMİZ BİR CEVAB — Burada h a gelen bazin bir noktayı da, alâkadar olursanız işaret e- deyim: Ben Halebde mevki ve vazifeme nihayet veren bu teşebbüsü sldığım ve en son teklif olunan ikinci ordu kumandan- höğinı da reddettiğim sırada, Halebden İstanbula gitmek için şimendifer ücreti Efendim o da başka! dedi. Bizim zabitimize — Paranın mikdarı: ni bu zabitten iyi a alındığına dalr bir'sened yaz, ver, © dedim. edeyim, Bu zat emrimi yaptı, fakat zabit imzalı senedi kabul etmek İste ,, tek: — Bu sın ve mareş; t bilmiyor, Ğ a versin ve siz de bu pas raları gelip için levazım reisime haber günderi Bittabi iş böyle bir ce n takib etti. Bu sandıklar ve muhteviyatı ordunun Jevazım riyasetinde, ve benim bun mukabil verdiğim sened de Falkenhây nin mahrem dosyasında birkaç ay bir- birlerine muntazır kaldılar. İşte yukarı- da göylediğim Üzere, yödinci ordu ku: mandanlığı: affettiklen sone ra, kumandar a tevkil ettiğim Ali Rıza Paşaya bu sandıkları teslim ettim ve kendisinden aldığım senedi 6 vakit ya- verlerim bulunan Cevad Abbas (şimdi Bolu mebusu) ve Salih (şimdi Bozak me- busu) Beylere tevdi ederek, kendilerine Şu emri verdim: Hemen Falkenhaynin karargâhına gideceksiniz. Bizzat kendini görüp bu senedi vereceksiniz ve benim kendi nez- dinde bulunan senedimi alacaksınız. Yaverlerim bizzat Falkenhayni gör- mek hususunda biraz müşkülâta maru: kalmakla beraber emrimi harfiyen yap- mışlar. Biraz sonra yanıma gelerek de- diler ki: — Müşür Falkenhayn size böyle bi- pa- ra vermiş olduğunu hatırlamıyor ve bu para için sizin imzanızı havi hiçbir vesi- kanın kendisinde mevcud olduğunu bil- miyor; binaenaleyh Ali Rıza Pâşa imzali senedi de kabul etmiyor. 'Tekrar yavarlerime dedim ki: — Şimdi size çok ciddi emrediyorum. İkiniz tekrar Falkenhaynin odasına g- receksiniz ve diyeceksiniz ki verdiğinla altınlar olduğu gibi mahfuzdur. Buna ze sened verilmiştir, sened — olm iddin etmek, —altınların mn'cudıwrmı nefyedemez. Vesikayı kaybetmiş ola lirsiniz, o halde verdiğiniz altınları size iade edeceğiz, aldığınıza dair siz bize ve- sika ver! Ve diyeceksiniz, ki bixi bu- raya gönderen kum bili memleket menfaatle samaha gösterecek insan ni çoktan öğrenmeli Hâlâ bunda tereddüdünüz. varsa ku anımız bü- nu size ve pfkârı umumiyeye daha bazka isbat edebilir. Paralarinız duruyor, fakat bu paralardan daha çok kıymetli olan « afa Kemal» imzası sizde kala- maz ve müsbet netice almadıkça karşımâ gelnilyeceks'niz. hakkında mü- ardan olmadığı- (Arkası var) K

Bu sayıdan diğer sayfalar: