7 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

7 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Birincikânun 7 İstanbulun esaslı İmar plânı Yazan: Muhittin Birgen enüz büroklatlaşmamış taze bir enerji ve arkasında birak- &ığp iyi bir idareci ve imarcı şöhreti ile İstanbula gelip masasının başma oturan Lütfi Kırdar, eğer kendisine bir faaliyet programı tertib etmek isterse, çok mü- him mesleler karşısında kaldığını göre- cek ve - inşallah! - temenni edelim ki korkmı yacaktır! Bütün harici ve dahili varlığı ile eski, #iyasi, iktisadi ve içtimai varlığile de metruk, İstanbul şehri gibi bir şehri imar etmek çok güç bir iştir. Eğer iş yeni bir t şehir yaratmaktan ibaret olsaydı bu ko- © lay bir işti, Halbuki İstanbulda eskiyi yıkmak ve yeniden yapmak lâzım geli- yor. Bunun için, yeni validen mucıze is- temiyelim ve bu şehrin mamurluğunu, gepelerden, hattâ uzun senelerden bek- lemek iüzım geldiğini bilelim. Bu güç işte, Lütfi Kırdara yardımda bulunmak, biz İstanbullular için bir borç, bilhassa biz gazeteciler için de mü- him bir vazife olduğuna göre, kendisine İstanbulun imarı hakkında düşündüğü- müz şeyleri zaman zaman söylemek is- tiyaruz. * Evvelâ, şunu söyliyelim: İstanbulun mutlaka iki koldan ve ik muhtelif saha üzerinde baş Iamak lâzımdır: Bir koldan şehre bır imar plânı ve bir tatbikat prog- ramı yapmak, diğer koldan da şehirlinin imarını temin edecek bir plân bazırla- mak. Bu işin ikisi birden yapılmadığı müddetçe netice dalma eksik kalacaktır. Çünkü, her mamuriyet ancak bir iktısa- Bİ kaynağın eseridir ve bir iktısadi kay» paktan gıda almadıkça hiçbir ümran ya- şıyamaz, devam edemez. İstanbulun 80- kağını düzeltmek için İstanbullunun kö- sesini imar etmeğe, her şeyden evvel Jü- zum vardır. Şimdiye kadar bu ik, üm- G; randan birincisi düşünülmemiş değildir; ği fakat, ikincisinin hiç düşünülmediği mü- hakkaktır. Şehircilik sade ne bir hende- se, ne de bir san'at meselesidir. Şehirci- lik ayni zamanda bir halk iktısadiyatı da- vasıdır. Birinciyi tamam ve doğru hallet- mek için diğerini halletmek mutlaka bir zarurettir. i Halbuki, bu zihniyetin bizim ywemle- kette henüz eseri bile yoktur. O kadar N yoktur ki bu: zihniyetin ismini taşıyan kelimesi bile dilimize girmiş değildir. Ben bunun adına bir zamandanberi «halk iktısadiyatı> diyorum; Azeri Tür. kü buna - iktısaddan ayrı olarak - «halk tasarrufatıe der, Bu mefhum ve hu zih- v niyet Azeri Türkünde vardır da bizde yi yoktur. Bence İstanbulda esaslı bir imar j i imarma i faaliyeti yapmak istiyen bir belediye re- isi, İstanbul halkının şehirli sfatila olan iktısadi hayatını imar plânile işe başla. maya mecburdur. N Meselâ bugün devletin verdiği para ile , bir meydan açıyoruz; yarın devlet gene ; para verirse bir meydan daha açarız. Fa- kat, İstanbul şehirlisinin kesesi mamur olmadıkça İstanbulu bugünkü büyük bir şehir halinden çıkarıp ona bir Büyük Şe- hir manzarası ve bir Büyük Şehir hayatı veremeyiz. Halbuki büyük bir şehirle bir Büyük Şehir arasında ne fark bulundu- unu erbabi iyi bilir. Biri rasigele bir ta- kım sokaklardan, evlerden ve nülüs küt- lesinden mürekkeb bir (köy - şehir) dir, diğeri ise bütün beledi hayatı, belediye N nizamı ve halk hayatı itibarile türlü türlü teşkilâta bağlı bir şehirdir. Her tür- 1 teşkilâttan ve bir birlikten mahrum Çin halk kalabalığı ile her türlü teşkilâta sahib Belçika arasında ne fark varsa bü tarzda iki şehir arasında da o fark var- dır: «Biri tarihin orta devri, diğer; de içinde yaşadığımız asır! Şu halde, İstanbulun imarı için evvelâ İstanbullunun imarını düşünmek ve bü- tün plânlarımızı bu prensipin üzerine 6- | turtmak lâzımdır. Lütfi Kırdar, işi böyle tutar mı? Tutabilir mi? Yani bu işi böyle tutmak için elinde âletleri var mıdır? j Fakat, hiç olmazsa fikrin bir daha pro- | pazandasını yapmış olmak için, bu haki- | kati böylece ifade etmeği bir vazife bi- i Viriz, ; ei | Bir Manisa valisi 300,000 nüfuslu bir şe. hir içinde tek başına bir kuvvettir. Bir çok şevler yapabilir ve Lütfi Kırdar da TAİ Ani oj Napolyon düşmanlarına esir düştükten sonra Ssint Elen adasında hatıralarını yazmaya teşebbüs ettiği zaman ilk cümle olarak şu satırı kaydetti: — Fikir zamanla kılıca dsjma galebe eder, zekâya ve me. harete dayanmıyan kuvvetin de yaşadığı görülmemiştir m İnanınız, inandırınız.. Sözün Kısası Yazık Fransaya! E Talu enabıhak bir kimsenin bO$” na belâ getireceği zaman, öB” ce aklını alırmış. derler. Bizi yaradan bu hareketi acaba insanlara âcıdı) midır, yoksa cezanın katmerli olması midir? Bu davayı henüz halle uğruşmi” dım. Ancak kaydeylediğim o atalar zünün mahzı hakikat olduğuna, vakit v8 kit daha ziyade kani oluyorum. Ötedenberi, dünya hadisatını, çorbağf tuzum bulunduğu için değil, sadece m€ rak saikasile yerli yabancı gazetel takib ederim. Hele, umumi harbden! dir bu merak bende epeyce artmıştır. Ö zaman ben, halk lisanında cahil diye #0” lan genç bir delikankı idim. Harbin K* busu üzerime birdenbire çöktü. Hâüis€“ Çocuklarınızı terbiye, evinizi idare, işinizi tanzim ederken sırf kuvvetinize dayanarak «ben böyle istiyorumz cümlesi- ni kullanmaktan çekininiz. En küçük çocuğunuz da dahil ol- mak şartile herkesi istediğinizin doğruluğuna ikna ediniz, Zira zor muvakkat, inanç neticesi daimidir. sSOZ ARASINDA Mendi eserlerini Sahnede Oynayacak müel Amerikanın tanmmış romancılarin- dan Sinclair Lewis bir tiyatro «umpan- | Hergün bir fıkra ) Kibar insan Adil muaşeret kitabı yazan - müellife sormuşlar: — Kibar insan nasıl olur? : — Kibar insan çay içeceği zaman, İ şekeri şekerlikten elile almayıp pens- : le alan insandır. — Herkes gibi. ; — Hor, herkesten çok ayn. ki-İ Dar insan, bu işi; kendi evinde, kendi odasında yapyalnızken yapar. KN BANANA. Tiran radyosu yasına girmiştir. Orada kendi yazdığı e-| && serlerde rol alacaktı. Resimde, bir sah- nenin provasını “yaparken görüyorsunuz, bu yapıcı kuvvetini orada tamamile gös- termiştir. Fakat, ayni kuvvet, ayni Lütfi Kırdar, 700,000 nüfuslu bir şehrin başına! geldiği zaman, artık oradaki başarıcı nerji ve oradaki yaratıcı ruh değildir Çünkü, buradaki iş, iş büyüklüğü ve ma- kinenin karışıklığı onu yorar, üzer, yıp- ratır. Bunun için, imar plânının ikinci bir maddesi de İstanbul halkının İsten- bulun imar plânma kabil olduğu kadar ya kından iştirak etmesi ve mes'uliyet al- ması lâzımdır. Lütfi Kırdar halk kuvveti ile belediye kuvveti arasında bir el be- raberliği ve iş birliği tesis edemezse o da kendinden evvelkiler gibi, sarfettiğ: e nerjiden çok az mahsul alabilen valisiz bir insan olacaktır. Hülâsa edelim: İstanbulun İstanbul ol. ması için bir belediye satı ile ev- velâ istiklâline sahib olması, saniyen İs- tanbul şehrinin belediye bakımından bü- tün Iktısad kuvvetlerine müstakil bir belediye gibi tasarruf edebilmesi ve İkinci derecede kendisini halkın doğru- dan doğruya kontrolü altına sokmak su- retile onunla elbirliği ve iş birliği yap tıktan sonra, bir taraftan şehrin, diğer ta. e Arnavudluk kralı, kraliçe ile birlikte |'Tiran radyosunun açılış törenini yaplık- tan sonra, halkın coşkun tezahürleri ara- sında sarayına dönmüştür. Radyoda ilk mesajı kraliçe Geraldine vermiştir. Romada hizmetci bolluğu Romada müthiş surette bir uşak boliu- Zu olduğu bildirilmektedir. Romada 3000, Milanoda iki bin hizmetçi, son ırk tasfı- yesi smeliyesi yüzünden işsiz kalmışlar. dır, Bundan böyle İtalyan ari hizmetelier, uşaklar, Yahudi ailelerinin nezdlerinde çalışamıyacaklardır. Aksi takdirde ağır hapis cezasına çarptırılacaklardır. Amerikada bir facia Amerikada Utah'ta Nidvale'da kesif bir sis tabakasını yarmâya çalışarak iler- lemeğe uğraşan ve içinde 40 dan fazla mekteb talebesi bulunan bir otobüsle sa- atte 120 kilometre süratle giden bir mar- şardiz arasında müthiş bir çarpışma ol- muş, çocuklardan 26 sı ölmüş, 12 si de yaralanmışlardır. * mm m — İ gelir. Bir Büyük Şehir ancak bu sutetle teşekkül eder ve ümran sahibi olur. Bü- İki senede 15 Defa falakaya yatar İngiliz çocuğu Bu çocuk Londranın en yaramaz oğla- nı diye şöhret bulmuştur. Filhakiku du rup dinlenmek bilmiyen 13 yaşlarındaki afacan türlü türlü şeytanlıklar bulur, a- kıl ve hayale gelmiyen muziblikler ya- par, O kadar ki, mektebde herkes ondan yaka sılker. Bununla beraber, gene de onu severler. 8 muhtelif hocasından iki senede 15 kere falaka dayağı yemesine, evinde de birçok defalar islatılmasına rağmen, bir türlü huyundan vazgeçme- mekte ve: — Yahu, ben sanıldığı kadâr fena bir çocuk değilim. Amma ne yapayım con huyun altındadır, demektedir. Hâkimlere domates fırlatan İngiliz Bir miras meselesi yüzünden mahke- meye g:dip gelmekten usanan, ve işini çabuk bitirmiyorlar diye de hâkimlere kızan orta yaşlı bir İngiliz, bir celse es- naşında, hâkimlerin suratına - protesto makamında - domates fırlatmış, mahke- menin haysıyetini ihlâl suçilede altı hafta hapse mahküm edilmiştir. 43 sene süren inlâk davası Bundan 43 sene evvel kocası tarafından terkedilerek, tek başına bırakılmış olan raftan halk iktısadiyatının ümranını te-| yük bir şehre gelince, o da, bugüne ka-| bir İngiliz kadınının, o zaman açtığı bo- min edecek geniş bir tanzimat ve teşkilât idar olduğu gibi, böyle bir İstanbuldan) şanma davası nihayet geçenlerde bitmiş. plânımın çerçevesi içinde çalışması lâzım * ibaret kalır! Muhittin Birgen kadın boşanma karan alabilmiştir. İŞ-TER NAN İSTER INANMA! leri takib elmemenin cezasını gafil 3“ lanm:ş olmakla çektim. Amma, gefli #W Yanmıyacaktım da, ne olacaktı? Abi #leme vukofu olanlar da benimie be” ber, çanta ve silâh omuzda cepheyi boy“ ladılar, Hattâ belki onlar harcandı. be ise, daha dolduracak çilem olduğunda sağ kaldım. Ne ise, Diyeceğim o değil, Vakayii 19 kib ediğorum.. ederken, ederken, sağaki son grevler dolayısile, kitabe“ Pars gazetelerinin gelmediğini söyledi O ara, bizim matbuatta, İtalyan ps” mentosunda cereyan eden hüdiseleri oku” dum. Bazı mebuslar, hariciye nazif! dış siyasaya aid bir nutkunu: — Tunus! Cibuti! Korsikal, Nidalarile kesmişler. Keserler a? Öğ nül bu! Neler dilemez? Her yiğitin reğinde bir aslan da yatar, bin asla” * Onları oradan püskürtmek ancak ve >» cak dünya seyrinin harcıdır. Gelgeleli” bu adları geçen yerler Fransanın mağ” Demek ki bu tezahürde eni konu vah” bir tehdid var. Bakalım, Yu tehdide karşı Fransf 5 vaziyet aldı, diye merak ettim. Er gün gelen Paris gazetelerini okudu” Hiç! Fransız milleti grevini yaprak biribirini ye:nek!s, alâh ve mühimi endüstrisini ba'sulamakla ve geriletr yerdevam!, İnsanın böyle hürriyete Jânet este geliyor. Ve sırf insan olduğum için F* saya acıyorum. Zavallı Daladye | hükümetinin bütÜ hulüsü niyetine, gayretlerine T8ğ İbirkaç ukalanın bu koskoca memle* felâkete sürüklemelerini ıztırabla yorum. Dedim a: Sağa sola meydan okuya hakiki ve samimi dostları pervasız©? cide eden, önlerinde açılan uçUrUL karanlık ağzını görmiyen, Tunusla af sika çatır çatır sallanırken hâlâ Hf anlaşmasından rücu edilmesini ileri ron bu ukolâ dümbeleklerinin başlsf” gelecek var. Bunu şuursuzca hareketlerinden anlıyorum. Yazık Fransaya! Dp EE Ankara radyosu muzik neşriyatına başlıyor Ankara 6 (Hususi) — Alar yosu bu ayın 11 inci pazar günü neşriyatına başlıyacaktır. TAKVİM İRİNCIKANUN pöyi? Yeni İstanbul Vali ve Beladiye Reisinin işe başlaması ga- zötelerimizi de faaliyete sevketti, istisnasız olarak hepsinde de İstanbul şehrinin relere muhtaç olduğunu sayıp döken birer liste görüyorsunuz. İstenilen ve istenilmiyen şeyler üzerinde uzun uzadıya durmaya bilmeyiz lüzum var mıdır? Hepsinin de üzerirde kolaylıkla ittifak edebiliriz. Fakat kendi hesabımıza biz ;ku- İSTER İNAN, duğumuz sülun sütun yazı arasında istenilenlerin başarıl. ması için lâzım gelen paranın nereden ve nasıl tedarik edi. Jebileceğini hatırlatan tek kelime görmedik. Çok şeye muh- tacız ve hepmn: birden ıstiyoruz, fakat parayı nereden bula- cağız. Bu suale cevab arıyan yoktur. Bu vaziyet karşısında yapılan tavsiye ve temennilerden büyük bir fayda çıkabile- ceğine: İSTER INANMA!

Bu sayıdan diğer sayfalar: