13 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

13 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

UG TETA A U M AAA Gazeteciliğin kulisleri arasında.. Bir cinayetin karilere meçhul kalan tarafları.. Kadın avcısı canavara kurban olan genç kızların - katil -tarafından yapılan krokilerini ele geçirmem bana büyük bir kazandırdı. Gerçi, bilâhare, bu krokilerin mecmualardaki ilânlardan kopya edilmiş olduklarını anladım, amma « gık» bile demedim © pazar sabahı, Latimar köpoğlusu | Pünsiyon sahibesini boğarak, öldürme- Miş olsaydı, kulunuz, evimde gazeteden Yollanacak olan cişinize nihayet — veril- Miştir» mealli mektub karşısında ne ya- #ünmiyecektim. Şefe: .«Bir daha böyle bir işe burnumu #ökarsam, dünyanın alçağı olayım» d'ye- Tek, kızgınlıktan bastığım yeri görmez Bir halde matbazdan çıkmış, ayak üstü Uğradığım meyhaneden birkaç kadeh at- tan, böylelikle sinirlerimi yatıştırdık- | © sonra bir nebze sükünet bulmuş bir İde evime dönmüştüm. Odamda Latimar hâdisesini belki on h_'ı defa hafızamda yaşatmış, her sefe- Tinde de «Allah belânı versin herif; ya- Pacak başka bir iş bulamadın mı?» diye Ylenmişlim. Hâdise şöyle olmuştu: Kiliseden çıkan halk, bir içim su ka- S? güzel bir kızın gözleri faltaşı gibi n Slmış bir balde cadde üstündeki evle- birinden: «Katil var, adam öldürü- | ları, diye bağırarak dışarı uğradığı- Ve sokağa yığıldığını görmüşlerdi. Kızcağızın boynunda, daha birkaç da- Kika evvel anamnı boğazlıyarak öldüren Slerin açtığı tırmık yaraları vardı. hmd!ıı ayan beyan bir cinayetti. Po- * katili aramak, sorup soruşturmak î:uburiyıünde kalmadı. Cinayetin — İş- ği evin kapısına nokta dikilmedi. Kömiser, katili sanki eli ile koymuş gibi hn. yakaladı. «Mahfuzan> tevkif- 'ye gönderdi. * Katilin ilk sorgusü yapılınca, herilçi - yaşına başına bakmadan - dü- Pedüz asrf kadın avcılarından, yani mü- c"ı:mel bir Don Juan olduğu anlaşıldı. 'Yetten birkaç hafta evvel de bir ::*:m. «Başımdaki saçım kadar kar t Münasebetim var. Hepsi de bana .':W— vurgün!'.» diye övündüğü mey- Ciktı, Melün, kendisinde tabiatin üstünde ._; küvvet, kudret olduğuna —inanarak, İmgııduııan avlamak yolunu tutmuştu. İ .;lhtee ise, bayağı bir dolandırıcıdan , bır şey değildi. Maksadı kızlara, i 'nlara yanaşarak, hulül ederek on- '!dk.in Para koparmaktı. Nice yaşları uî n fakat zengin kadınlara, âşıklık ro- Czdîmml" onların varlarını, yoklarını Tştı. Bundan başka bir usulü da- kza Yd Güzel kızları bulunan yaşlıca u'ı':î'_in_n pansiyonlarını seçer, orada Böm irdi. Aradan birkaç gün geçtikten tü &, €vin genç kızına müsallat olur, o- fatlı dillerle kandırır, sevgisini kaza- muvaffakiyet SA ee e ŞN ingiliz gazetecileri maceralarını anlatıyorlar nırdı. Bu süretle, pansiyon - kirasırdan kurt uş c u. Fakat bu sefer, güvendiği dağlara kar yağmış, pansiyon sahibi kadın, Latimarı bedava beslemekten bıkmış, üstelik te, delikanlının avucuna sıkıştırdığı harç. ilkları kesivermişti. Bu yüzden araların- da ağız dalaşı olmuş, kadın aksilenmiş: — Bıktım senin bu aylâklığından, kızı- ma ne üst; ne baş yaparsın.. ne de ayrı bir ev açarsın. Bulmuşsun âlemin ab- dallarını habire bizi yoluyorsun» diye- cek olmuş, delikanlı da «tehevvüren» ko- ca karıyı boğarak öldürmüştü. Muhakemesi pek kısa sürdü, Herif isti- fint bile bozmadan, insanı şaşırtacak bir | soğukkanlılıkla, cinsyetini itiraf etti ve Idama mahküm oldu.. y Oldu amma, asıl gailem, derdim de bundan sonra başladı benim... Köpoğlu, idam kararını yer yemez, memleketin dört bucağından çantaları asrt kadın av- cısının yolladığı ihtiraslı aşk mektubları, şiirlerle dolu, kadınlar, kızlar Londraya sökün etmeğe başladılar. Ve, hâşâ huzurdan Latimar keratası» han aşk hayatını, hallaç pamuğu gibı di- dik didik ettik. Bizim tahrir müdürü de göyrete gelâöl. «Haydi çocuklar, göreyim Bizi, şöyle okkalıca bir şeyler getirin de diğer gazeteleri atlatalım> dedi ve beni Öne sürdü. Bir cani tarafından öpülmüş- olmayı hatırlamanın verdiği heyecan ile ürpe « ven zıpır kadınlarla mi görüşmedim. On- fardan bir şeyler koparmak -için, karşıla- türmedim. Katilin son kurbanı olan genç kizın bapishaneye gelerek kendisini ziya- rek edeceği rivayeti çıkınca saatlarca ha: pishanenin önünde nöbet mi bekleme- dim?, Derken eyni kızla, herifçioğlunun gız. liden gizliye evlenecekleri duyuldu. Ev- lenme memurunun kapısını o kadar aşın- dırdım ki, az kalsın alayı vâlâ 1le kapı Gişar edilecektim. Mühbirliğine, muhbirdim amma ben bu çamurlu işten asla hoşlanmıyordum. Zorla değill a... Amma, ne de olsa mesle- ğim; seviyordum. Onun için tahrir mü- dürünün her dediğine eyvallahı bastırı- |yordum. Fekat katilin idamından üç göün evvel, gidip, onun son kurbanı olan kr. bizzat bir ımülâkat yapmam teklif edili. ce tepem attı. Küplere bindim. Açtım ağ- zımı, yumdum gözümü, ve hi başında söylediğim gibi fırladım, gittim matbaadan... (Devamı 10 uncu sayfada) BES LN . e iradz Sürarlara Pucağım diye arpacı kumrusu gibi dü-| kızının gönlü hoş olsun diye arada sırada 80N POSTA Gelecek harbde hiç| Avrupa memleketinde hiçbir yerin hava bombardımanlarından masun kalmıyacağı anlaşılınca ortaya çıkan mesele karşı Bir — memleketin arbde işe yaramıya. cak olan endüstrisi yok gibidir. Nihaye$ olsa olsa bunları har bin doğrudan doğru- ya icrasına, birinei, ikinci ilâh.. derecede lüzumlu diye sınıf. landırabiliriz. Kaldr ki, barış zamanı ma- karna kesen bir ma- kineye harbde barul kıydırmak ta — kabil dir. Büyük harbde, kot serve fabrikalarının tabanca ve tüfek yap. tıklarını görmüştük Bugünün, sınat sefer en de, başlır €a barış zamanı türlü türlü ticaret malları çıkaran milli fabrika: ların, bir harb halin- de, birer harb mal: Wzcmcsi imalât evi ha. Plne — getirilmeleri | manası anlaşılır. Hü- İlâsa, memleketin her ten bacası ve her işliyen makinesi bir küvvet — kaynağıdır. Onun için, memleket müdafaasının büyük üğraması. m göze almaksızın endüstrinin korunması ihmal olunamaz. Filvaki bizde harb endüstrisi gibi ge- |nel endüstrı de henüz genç ve başlangıç- ta sayılır. Fakat, bunun böyle olması on- ların harbde korunması meselesinir. e- hemmiyetini azaltamaz ve lâzım gelen tedbirlerin şimdiden mütalea edilerek a- İlnmasına bir mâni teşkil edemez. Bilâ- |kıs, memlekette her bir fabrika veya de- mirhane kurulurken, onun müdafe2x ve korunmasının da ayni zamanda düşünül- ride vukuu muhakkak birçak zi- n önüne geçmek demek olacağı zarurettir. Bahusus bidayette a- lnmaları lâzım ve mümkün öyle tedbirler ve yapılacak öyle şeyler vardır ki, bunlar fabrikanın imalinden sonra ar- tık yapılamazlar; ve yapılmaya kalkışıl- salar bile, bu yüzden, kaybolacak zaman ve emekten başka ihtiyarı lcab edecek masarif ve fedakârlık bir misli fazla olur. Nitekim bugün müterakki Avrupa memleketlerinde, eskidenberi kurulu en- düstrinin hava bombardımanlarına karşı korunması, azim ve adeta halli gayri ka- bil bir mesele halini almıştır. Buna mu-| .| Vâarmak çarelerini araştırmak zaruri o- kabil, bizim, sanayi işinde henüz baş'a gıçta oluşumuz, adeta bir fayda ve geçi- rilmesi halinde telâfisi artık mümkün | olmıyan bir fırsat teşkil eder. Zalen, biz:, bunları yazmaya teşvik eden şey de bu- gün henüz mevcüd olan bu firsattan isti- fade kaygısı olmuştur. Müli endüstrinin bir harbde muhteli? düşmanları vardır: Düşman - casusli harb ve hükümet alehtarı anarşisil. hasmın deniz donanması ile hava bom- bardıman filoları, hava piyadesi ilâh.. bunların her biri ayrı ve esaslı tedbirlere ihtiyaç gösterir. Biz ise bu yazıda endiis- trilerin yalnız hava bombardıman.arına karşı korunması çarelerini tetkik edece- Biz ki bunlar da vasıtalı ve vasıtasız ko- runma novilerine ayrılırlar. Vasıtalı korunma, endüstri sahalarının başlıca, hava müdafaa topçusu, av uçak- ları ve balon sedleri ile müdafaası de- mektir. Fakat bu vasıtaların hiç bıri, bu- ürlü smal imalâtını ve ne de endüstrisi- n! tam bir emniyette bulunduramamak- tadır. Endüstri ise tam hasılat vermek için hiç durmadan, gece ve gündüz, ça- lışmak mecburiyetindedir. Bu ise harbde ancak tam bir emniyet elde etmekle ka- gün bir memleketin ne şehirleri ile her | Endüstrileri tavyarelere nasıl korumalı ? (Yazan; General H. Emir Erkilet ) İngilizlerin yeni bombardıman uçakları havada bildir. Vasıtalı koruma ile endüstri, ha- va bombardımanlarına karşı büyük ölçü- de tahribattan korunabilse bile, geca ve gündüz vukubulacak mütemadi — «silâh başı> lar, «ziya söndürme» ler, <sığınak- lara koşma» lar, yagnılar, «gazlama» lar, kısmi tahribat ve ilâh.. yüzünden müte- madi çalışma inkıtalarına uğrar ve bu da hasılatı birçok misli aşağılara düşü- Für. Hölbuki esas olan, fabrikaların, de- mir ve çelik evlerinin yalnız duvarlarını karumak değil, bunlarda devamlı bir iş temin etmektir, Bug'inkü harblerin istihlâk ettikleri si- Tâh, malzeme, mühimmat vesaire yeküin. ları o kadar büyüktür ki bütün bunları değil evvelden hazır edip depolamak, hattâ hesab vöya tahmin etmek olle, hiç bir devlet için mümkün olamaz. Bunun için harbin emniyetle idaresi ve aledde- vam beslenmesi, memleketin bütün millt endüstrisinin, harb esnasında dahi, bü- tün kuvvetile, gece ve gündüz, inkıtasız çalışmasına bağlıdır. Ancak bu gayenin İvasıtalı korunma ile temini kabil olama- dığına göre vasıtasız usül ile elde edile- bilmesizi tetkik etmek ve ona bu yoldan lur; ve işte bizim de tezimizin asıl hede- fi budur. Vasıtasız korunmayı uzaklaştırma, da- ğitma, ve muhafaza usüllerine ayırabi- Friz. Korunmak istenilen bir şeyi tehlikeden uzaklaştırmak usulü eskidir. Uçağın ica- dından evvel, fabrikaları donanma - top- larının nazar ve ateşinden masun olacak surette sahillerden ve keza en uzun men- zilli kara toplarının varamıyacakları ka- dart hududlardan uzaklaştırmak — onları herhale karşı korumak için kâfi gelebi- Hirdi. Uçağın icadından sonra da, büyük Karb sonu bombardıman uçaklarına kar- şı, endüstriyi hududlardan birkaç yüz Km. uzak bulundurmak, kâfi bir korun- | ma temin edebilirdi; ve bu hal bombar- dıman uçaklarının 400-600 kilolük — bir bomba hamulesi ve saatte en çok 125 Km. bir süratle Jimanlarından nihayet 500 Km. ye kadar ayrılabildikleri 1930 sone- sine kadar devam etmişti. Fakat, işte 9 Şubat 1938 de, 860 şar beygir kuvvetinde | iki motörlü, 870 Amid tipinde, bir Fran- sız bombardıman uçağının 4000 tetre müsavi tazyikli bir yüksekten, 2000 k:lo- gram mobma ile, 2000 Km. lik bir mesa- feyi saatte 437 Km. lik bir sürat ile aldı- Çanı ve bu suretle, bir sene evvel ayni şartlarla elde edilmiş olan saatte 428 Km. lik İtalyan baombardıman uçağı sü« rat rökorunun kırıldığını görüyoruz. Bu« günkü hava taarruzu ordularının esas malzemesini teşkil eden çift motörlü bombardıman uçakları, artık iki tonluk bir bamba yükile 1000 kilometrelik bir derinliğe iki küsur saatte gelerek bom- balarını attıktan sonra yerlerine dönehi Hyorlar, Bunların büyük süratlerile be- raber fazla teşlihatı, av uçaklarından korkmalarına da mahal bırakmıyor. Sözü geçen Fransız bombardıman uça- ğının 2000 kilogram bomba hamulesi ye. rihe yalnız 1400 kilogram ile yetsindiğini ve bu suretle 600 kilogram fazla benzin aldığını kabul edersek o halde bunun düşman memleketlere daha çok derinlik- lere nüfuz edebileceği ve notlcede hiçbir Avrupa memleketinde artık hiçbir yerim bava bombardımanından masun addolu- namıyacağı anlaşılır. Hududlardan uzaklaştırma suretile en« düstrinin korunması usulü, henüz ve ane cak Sovyet Rusyâ; Kanada ve Şimali A. merika devletleri birliği gibi çok geniş topraklara malik olan devletlerde tatbilr olunabilir ve meselâ Sovyet Rusyanım Oral ile Taşkendde vücude getirdiği sa. navi grupları bugün için hava bombardık manlarından masun addolunur. Fakat garibdir ki, bu memlekette bu kadar de«x rinlikler varken, ve kazsnak imalâtı- bir kaç sene evvel Moskovada tek bir fabe rıkada merkezleştirilmiştir. Gerçi burasi doğu Alman hududlarından — 1500-1600 Km, uzak ise de Lehistandan yalnız 'Tö0e 800 Km. lik bir mesafededir. Bu suretle bir harbde havadan bir bombardıman sebebile bu, bile üzerinde müteharrik e« devat fabrikası herhangi bir hasara “ğa rıyacak olursa bütün Sovyet Rus otama« bili, tank ve uçak motörü imalâtı duralı hyabilir. Bahusus geçen sene Japon aa keri uçakçılığı 14,000 Km, lik bir hareket genişliği elde eden yeni nümunelerden hâber vermişti. Birkaç ay evvel de iki Rus bayanın bindiği bir. Rus uçağımın Moskovadan Sübiryaya bir uçuşta 6450 kilametre katettiklerini ve benzinleri bittiği için bu mesafenin sonunda yere klerini gazetelerde okumuştum. Bu« günün vasatileri dünün nümüne uçake larının rökorları olduğu gibi bugünün prototiplerinin vasıfları da yarının va«s (Devamı 10 tincu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: