22 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

22 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TET YY e YN A aa T S çt AA LT N MAt eçi - S T AA GA W .A — € . V C S G UC SAÇ SNLAGİREL A İN GUU ĞAOĞA , -.. 22 Birincikânun SON POSTA *Sayfa 13 *Kon Pestar nin macera romanıt.. —4i Yazan: Ziya Şakit Denizden fırlayan tahtelbahir İçimdeki en küçük, en cılız şüphe de i Demek ki, çok geçmeden av- det edecektik. Aradan, beş dakika kadar daha sü - Kür ile geçti. Ağır ağır kürek çekmek- :müevam eden Nizameddinin sesi İşi - l — Matmazel!.. Hiç yakından tahtel- bahir gördümüz mü?.. Bir anda, titredtm. Sanki, gözlerimin '”_'înden_ kalın bir perdenin kalktığını Ssettim... Fakat, heyecanımı hissettir- Meden sükünetle cevab verdim: — Hayır, mister Nizam... Nerede gö- Teceğim. — Şu halte, biraz sonra, çok entere- :'l bir sahne karşısında bulunacaksı- ü — Ne gibi?. .ı— Bir tahtelbahir ile karşılaşacaksı- Z — Hiç görmediğim bir şeyi bana gös- İtreceğinizden dolayı size leşekkür e - fm, mister Nizam, — Tahtelbahirin, su yüzüne çıkma- & tpeyoe korkunç bir şeydir. Size, pe- " haber veriyorum, Bize hiç bir za - farı dokunmak ihtimali olmıyan bu rkunç manzaradan Ürkmeyiniz. — Hayır, hayır mister Nizam.. meta- timden, tamamile emin olabilirsiniz. Gene, derin bir süküt. gene, fışır fr kürek sesleri... Başımı, hafilfce arkama çevirdim... “tik, Adaların tek bir ışığı bile görün- hiyordu. Yalnız, o derin zulmet için- ':ı- simsiyah bir kütle farkedilebiliyor- Sanki #fkrim' anlamış gibi, Nizamed- n de küreklere asılmasını gevşetti. Bitnı ileri uzetip karanlıklara bakı - İzken; —Eh.. artık, KAf Daha fazla açıl - Tömiza Tüzüm yok. Dedi. Kürekleri bıraktı. Cebinden, küçük :_' €lektrik feneri çıkardı. Bana uzat- — Matmazel Friza!.. Şimdi bana bi- yardım edeceksiniz. Evvelâ, lütfen Yü feneri tutar mismiz? iye, mırıldandı. Fenerin ışığı, uzaktan görünmemek î.n. ucundaki objektif, koyu renkli bir & ile kapanmıştı. Yalnız, küçük bir lik açılmıştı. Bu delikten sızan in - İ ziya altında Nizameddin sanda - Ortasına çömelerek yeni bir iş gör- Tüye başlarlı. Jâ, kablo telinin bir ucunu akü- Tülâtöre yerleştirdi.. sonra, kafas için- S büyük ampulü, telin — ücundaki .'"l geçirdi. Daba sonra, ampulü de - bil Wze sarkıttı. Kablo telini, bir kaç ku- k"' kadar bıraktı. Akümülâtörü açtı. O Hda, denizin derinliklerinde, bir ışık Börladı, Nizameddin, ağır ağır teli koyuveri- Yordu. Ve denizin içindeki :şık da, git- Tkçe derinleşiyordu. 'oye ben, hayretle bu ameliyalı seyre- © kesik kesik sövleniyordu: — Nasl matmazel. bu —buluşa ne e iz?.. Öyle tahmin — ediyorum ki, Yapmak istediğimi siz de anlıyor - 13huz, Bir taraftan, muharebe meydan ';"dl toplar, tüfeklar, cehennemi a- lerle harb devam ederken, diğer ta- e n da insanların zekâları çarpışı - B Zaten hayat, durup dinlenmeden F; Mücadeleden ibaret değil mi?.. Ta- ,!G"L- şimdi, burada durup beklemek - "ıaıh'"'* yapacak hiç bir işimiz kal - Diyordu. knğ'hhmm hiç bir hâdisesi, beni bu * T memhnun etmemişti... Topların - totr, tüfeklerinden, tanklarından, drit- ğ başka zekâ ve cür'etkâr - larile de birim varlığımızla harbe g:""— olan bu adamların bütün sır- M en inoe teferrlatına kadar Öğ « —rh"dü'îen sonra, artık onlara kahir bir Tet indirmek zevki, beni adetâ ser - etmişti. Yavaş yavaş denizin yüzüne çıkan tahtelbahir, simsiyah bir camavara benziyordu. v> şeytanlıklarınızla pek mağrur ve müftehirsin... Fakat atele etme. Yarım, iş değişecek. Şu anda dudaklarına müs- tehzi bir tebessüm veren gurur, birden bi-e sönüverecek. O zaman seninle bir daha karşılaşacağım.. sen ve arkadaş- ların hepiniz maflöhiyetin acısı ile kıv- içimde muvaffakiyetin en ve heyecanını duyacağım. nüyordum, Nizamecddin, susmuştu. Başımı mü - iyen etrafa çeviriyör, kartanlık- tordu. Birdenbive elini ileri doğru uzattı. — İşte. buradân çıkıyar. ranırken, bü, Diye, nurıli Hakikaten göstendiM tarafla, sular kaynaşmıya ve deniz köpürmeve baş - ladı. O derin zulmet içinde, hakikaten çok korkunç ve çok heybetli bir man - zara canlandı. Yavaş yavaş denizin yüzüne çıkan tahtelbahir, simsaivah bir eanavara ben- ziyordu. O siyah canâvarın etrafında kabaran, kaynaşan, birbirlerile çarpı- şan dalgalar yavaş yavaş genişliyerek bize kadar gel!vyordu. Nizameddin, denizdeki ampulü çar - gabuk sandala aldıktan sonra, derhal küreklere oturdu. Artık bize kadar yaklaşan dalgalar arasında devrilmemek için manevralar yapıyor, dalgaları başa alıyordu. Tahtelbahirir etrafında korkunç ses- Jerle girdah gibi kaynaşan denizin sü- kün bulması için, on dakikadan fazla bekledik. Ondan sonra yavaş yavaş o çelik canavara takarrüb ettik. Size, o andak' hissiyatımı tasvir ede- bilmek için kelime bulmaktan âcizim... Heyecandan boğulacak hale gelmiştim. Bunda da, hakrız değildim. Çok emin idim ki, şu andaki vaziyet ve hareke - timle, casusluk tarihinde emsalsiz bir muvaffakiyet kazanmış oluyordum. Ve yarın, bu vazivetl Enver paşaya anla- tirken, anda hasıl olacak heyecan ve hayreti, daha şimdiden gözlerimle gö- rTüyordum. Birderbire gemiden bir ses geldi: — Duürunuz.. parola!.., 'Tatlı ve basık bir İngilizce ile gelen bu sese, Nizameddin derhal cevab ver- di: — Büyük Beritanya... — Numaranız", —27.. — Gelebilirsiniz. Nizameddin geniş geniş soluyarak küreklere asıldı. Bir kaç hamleden son- ra sandal!, geminin çelik sathına çarptı ve yanaştı. Geminin balık sırtına benziyen gü- vertesine, zabitler ve neferler sıralan- mışlardı. Solukları kulaklarımıza çar- pacak kadar derin nefes alıyorlar.. te- |miz havaya kavuştukları için mırıltı - larla söylenerek birbirleriles şakalaşı yorlardı. Karanlıkta, bunların çehreleri lâyi - kile farkedilemiyordu. Nizameddin: — Kapiten Frayzer! Diye, seslenmiye mecbur olmuştu. Kapiten Frayzer olması lâzım gelen bir zahit cevab verdi: — Burada... (Arkası varj İlân Tarifemiz 'Tek sütun santimi Birinci sahife 400 kuruş İkinci sahife 250 » Üçüncü — sahife 200 —» Dördüncü sahife 100 — » İç sahifeler 60 » Son sahife # v Muayyen bir müddet zarfında faclaza mikdarda ilân yaptıracak. lar ayrıca tenzilâtli. tarifemizden istifade odeceklerdir. Tam, yarım ve çeyrek sayfa ilânlar için ayrı bir tarile derpiş edilmiştir. Son Posta'nın ticari ilânlarına aid işler için şu &drese müracaat edilmelidir: İlâncılık Kollektif Şirketi Kahramanıade Han İstanbul Belediyesi İlânları Zeynepkâmil hastanesine lüzumu olan ve hepsine 1038 lira 40 kuruş bedel tah- min edilen 46 kalem ecza, pamuk, gaz idrofil vesaire açık eksiltmeye konul- meuştur. Listesile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2496 sayılı kanunda yazılı vesika ve 77 lira 50 kuruşluk ilk teminat makbuz mektubile beraber 27/12/938 Salı günü lunmalıdırlar. — (İ.) — (3063) veya saat 14 buçukta Daimi Encümende bu.- İçimden, katıla katıla gülüyordum: — Ah Nizameddin.. görüyorum ki, şu ana kadar bize galebe çalan zekânız ADEMİ İKTİDAR Ve BELGEVŞEKLIGINE KARŞI HORMOBiN Tabletleri. Her ecxzanede arayınır. (Posta kutusu 1255 Hormobin) Galata, İstanbul Çocuklarımız nasıl yetişiyorlar? (Baştarafı 7 incl sayfada) | önüne çıkarırım. Fakat çocuk — değiller | mi? Bazan birdenbire gözlerimizin önün- den kayboluverirler. Öleki mahallenin çocukları arasına karışırlar, Ben doğrusu oralara gitmelerine ve o çocuklarla öyna- malarmma razı değilim. Türlü ahlâksızlık- lar öğrenecekler diye korkarım. Çeşid çeşid oyuncaklar aldım. Amma | attlık kanmıyor! Bir kere sokağın tadını aldılar... Biraz bebek oynamasını sevi- 'yor. Evde oturdu mu artık ortalık eltüst oluyor, ne dikiş kutumdan, ne de yama bohçamdan hayır kalıyar. İğne iplik bu- lacağım diye her tarafı karmakarışık e- diyor. Makas eline geçince parçaları kırp- mağa başlıyor, yerler kırpıntıdan geçil- mez bir hale geliyor. Okumak diyorsunuz tabil daha çok küçük. Sade akşamları bazan ağabeysi gel sana harfleri öğreteyim» diyor. Çı cuk iştihalı.. amma büyük te fazla sinir- I. İstiyor ki bir defada kardeşi her söy- lediğini papağan gibi ezberlesin. Onu a- zarlıyor. Çocuğa «aptal» diye bağırıyor. Jalenin bu tarzda hareket eden öğretme- nine canı sıkılıyor, tabit kavgaya tutu- şuyorlar, bir boğuşmadır gidiyor. Ru se- fer ben de hırslanıyorum, küçüğü alıp yatağına götürüyorum. * Bayen Behire (Bv kadını): — Beş çocukluyum. En büyüğü mühen- dis, ikincisi doktor fakültesinde henüz tahsilde. Üçüncü numaralısı bu sene |- seyi bitirdi, iktısad ökuyor. Dördüncü kı- zım orta mektebde. En küçüğümüz Fa- ruk daha o ana yavrusudur. Çocuklarım birbirleri arkasından ye- tişirler. Daima küçükleri büyüklerinden okumağa iştihalanıyorlar. Ben yalnız on- | Tara iyi yemelerine, giymelerine, ahıâk- Tarının dü olmalarına dikkat ederim. | Tahsil ve terbivelerini de artık mektebe | bırakıyorum. Esasen öyle değll mi çoru ğun tahsil çağı yedi yaşından sonra baş- lamıyor mu?.. Devlet bile bu yaşı doldur- mayanı okumağa başlamaktan menedi- yor. Ben de o çağa gelinciye kadar ço- cuklarımı kendi hallerine — bırakıyorum Mosleklerini de kendileri seçerler, hiçbir lerine karışmam. Yalnız ahiâkları ü- zerinde çok titizlik ederim, Bana haber vermeden bir yerde gecikmezler, e mezler. Evimizin önü açıklıktır. Pazar günleri burada mahallenin bülün çucuk- ları toplanırlar, top aynarlar. Bu kadarı- na da şüphesiz müsaade etmemek çocuğu Isyankâr olmağa teşvik eder. * Bay Niyazi (memur): — Çocuklarımdan, analarından aymıl- dığım için uzağım. Onları yanıma almak istiyorum. Karım benden nafaka dava etti, bundan dolayı ben de para vecme- meğe yemin ettim. Hangi işte çalıştığı- mm ikide bir keşfediyorlar, memurlar ge- Lyor diye duramıyorum, memuriyetimi bırakıyorum, tam dört defa oldu, işimi terkedeli. Bakalım çok şükür daha bu yenisini keşfedemediler, Benim çocuklarım çok terbiyeldirler. Benim yavrularım olduklarından olacak sanki, her şeyi onlara birisi tembih edi. yor, öğretiyor gibi.. yanımda otururlar- ken daima korkarlar benden. Hürmetten olacak benaden çekinir bir halleri vardır. Dört çocuğumun ikisi oğlan, ikis kız... Ağızları vardır, dilleri yoktur. Her za- man için benden uzak bulunduklarından onları mektebe veremedik. * Bayan Zübeyde (çamaşırcı): — Üç çocukluyum. İkisi kız, en kü. çükleri erkek. Kızlartımı okutamadım. iğü bana yardımı olsun diye bir fab- rikaya verdim. Günde 25 kuruş kazanı» yor yavrucuğum. Bununla bana yardım ediyor, kendine cihaz hazırlamağa çalışı. yor, bir de sözde üstbaş düzüyor. Tabil ©o da genç, süslenmek idtiyor. Bu kış için- de 17 sine girecek. Öteki dokuzunda, o da evimizin işleri- ne bakıyor. Sözüm ona ne bakmak ya'.. Fakat ne yapayım onun elindeyız. Ne pi« şirirse. ne ederse razıyız. Terzi söküğü- nü dikemez derler, ben de çamasıra, tah- taya giderim. Kendi çamaşırımı yıkama- Ba. tahtalarımı silmeğe vakit bulamıyo- rum. Amma inşallah oğlumu okutacağım. Onun büyük adam olmasma çalışacağım. Hiç olmazsa beni ahar vaktimde tahat ettirir.. Eh ettirmezse de gönlüm rahat ölürüm; onu okuttum, adam ettim diye. “Ah babasız çocuk hele oğlan çocuğu çok güç oluyor. Altı yaşında söz dinlemi- cuklarla dolaşıyor, onlardan olmıyacak şeyler Üğreniyor. * Halil (bahçıvan): — Nâsıl yetiştirecekmişim çocukları: mı?.. İşte birer birer kendi kendilerine yetiştiler, yetişiyorlar, Maşallah sayısını |Anah cXsiltmesin, sekiz tanedirler. . Ce- nubihak verdiğinin rızkcını da beraber iha san ediyor. Ne kadar fıkâra isem de gpae çık kalmadılar. Büyükleri şimdi üç çocuk — sahibidir. Torunlarım var. İki kızımı gelin ettim. Birisi kunduracıda, öteki kahvecide, Oğs lumun biri şoför, O en çapkınları ba!. Artık bostanımıza uğradığı yok. Bir ka« rıya tutulmuş... Gençlik. bayramda ya- rım yamalak bir uğradı gitti. Kızlardan biri daha gelinlik çağa geldi. O anasıma yardım eder. Ev işlerine bakar, Geriye üç küçük kalıyor değil mi* Biri icakta kız, Diğeri beşinde oğlan, Bir kıs zım daha var, henüz sekiz yaşında. Ame ma ben bunların hiç birini okutarmam. Hepsinı birer defa mektebe yazdırmışsat da haylazlara kalem, defter, kitab paramı yetiştiremedim. Koendilerinin de okumâ- Ba gönülleri yokmuş. Hepsi yarım birak- tılar, Ben de hani sıkmadım, iyı ai ete tim, kötü mü bilmiyorum. Bunları ben böyle söyledikçe bizı Ce helâ soyundan sanma sakın... Babam çoli okumuş bir adamdı. Mahallenin imame idi. Ben ona çekmedim, benimkiler bem den de beter çıktılar. Ben hiç olmazsa namaz kılacak kadar birkaç güre oku- dum, öğrendim. Bunlar bu kadarını da bilmiyorlar. Bismillah çektiremiyorum gâvurun çocuklarına,.. Yazan: Neriman Hıkmet RADYO Türkiye radyo difüzyon postaları Ankara radyosu DALGA UZUNLUĞU ; 1680 m. — 183 Kes. 120 Kw, TARÇ. 19,74 n 15195 Kes. 20 K 'TAP. 31,70 m. 9465 Kes. 20 Kw. PERŞEMBE 22-12-938 12,30 Türk müziği (şarkılar), 13,00 — BSaab ayazı ve babeller, 13(10 - 16 Müzik plâkları). 1$,30 Türk müziği (incesaz faslı), 18,56 Kos, puşma (ziraat saati), 19,15 Baat ayarı ve ha berler, 19,25 Türk müziği (incesaz faslı de« vam), 2000 Müzik (küçük örkestra gala « &). 21,00 Saat ayari ve para, kambiyo ve lops rak mahsulleri borsası, 21,10 Temsil (Fat hanım mahkemede - kömedi), 21,80 müziği (şarkılar ve saz eserleri), 22,15 Ko« nuşma, 2130 Müzik (bir operanın tamamı), 23,45 - 24 Bön haberler ve yarınki proğ « TaAM. (dang Ankara horsası 2,8076 5427 30, Za00 29,TLTG ŞEŞİFEŞI Aşdığ 19 338 19 326 Kapasij 19 3265 19 3265 yor, uzak uzak gidiyor, büyük erkek ço- S TÇ ONT AY TCCT YDT R DŞ AA Ş TCETUNU

Bu sayıdan diğer sayfalar: