January 6, 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

January 6, 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Köyde krediyi Tanzim Yazan Muhltfte Birgen izim töyümecü. zayel güzel öğrendiğ ga — sepmelerinden biri de budur: Krodi Bu befimeyi öğren. mese, Ööğrenmeğe mecbur elmana — elbet daha iyi olurdu. Ne çare ki öğrenmiş, ya- hud, hayat onu ona öğretmiştir. Son zamanlarda, Cümhurreisimizin köy Gerdlerile temas etmek üzere yap- tıkları tetkik seyahatlerinde köylü ona bu kredi ihtiyacından çok bahsetti. Am- karada toplanan ziraat kongresi esnasın- da da, çiftçi unsuru kredi bahsi etrafın- da çok dolaştı. Belki arzu ettiği derecede söylemeğe muvaffak olamadı; fakst, ene | cümenlerde kâfi derecede bu bahsin etra- SON POSTA fında konuşuldu. Bununla boraber, kre- di bahsi üzerinde söylenen söz, köylü ba- kımından biçbir zaman küfi değildir. O kredi izter, çok kredi. daha çok İredi, daima kredil * Köyün xredi meselesi henüz balledik miş değiklir. Bu bakımdan köylü ne ka» dar çikâyet ederse haklıdır; ancak, eğer bu şikâyetlerin hedefi fazla kredi, daha fazla kredi almaktan ibaret olduğu tak- dirde de kendisini haksız bulurum. Köyde kredi meselesi henüz halledik miş değildir; fakat, köye kredi verilme- Miş ve verilmiyor da telâkki edilemez. Cümhuriyet devri köye çok borç verdi; hâlâ da veriyor. Köy, ne kadar borç ada ona kâfi gelmer; daha ister. Ancak, aca- ba ona bu kadar borç para vermeli mi? Mesele buradadır. Bence, Türkiyede kredi meselesinin halli demek, bu işin tanzimi demekitir; köylünün kredi meselesi tanzim edilme. dikçe ona verilecek olan para, köye dost Tuk yapmak değil, belki de fenalık etmek demektir. Köylümüze ne kadar börç para Arzedilse onun «almami» dediği görüle- mez. Fakat, dalima şu nokta görülmüştür ki, ne köylü borç akdığı parayı gün gelin” ce ödemeği düşünür, ne de bu borncu ona veren kredi erüessesesi, alacağını zama- mında tahsil edebileceğinden emin olarak hareket eder, * Köy kredisi meselesile uzun zaman, nazari ve ameli, çok uğraştım. Wemle- kette nazari olarak düşünürüz ki köylü detihsal işini yapabilmek için krediye muhtaçtır. Hahbuki, ameli olarak ta daf- mâa şunu gördüm: Aklığı krediyi evveli, Yatihsal işinde kullanan, saniyen de bu işte akıllıca hareket eden köylü madir değil, enderdir! Aydın muhi at Bankasının koop flerinden daha farklı bir I çok böyük gaye retlerle hayata attığım birkaç kooperatif kreğdi geesesi arasında çalışırken, dai- ma köylüyü akdığı kredtyi doğrudan dağ- ruya istihsal işinde kullanmaya sevik için her şeyi yaptım. Tam muvaffak olabil- dim mi? Hayır. Muvaffak olamayışımda Üç amil vardı: 1 — Memleketin hukukt müleserseleri bu işi kâfi salâbetle tanzime kâfi değilii. 2 — Ziraat Bankası, bu sahada yaptı« #imiz tecrübelerde bize engel olmamak için verdiği sözü tutmadı ve kendi kredi kooperatifleri ile gelip başımıza musak lat oldu. 3 — Köylünün aldığı parayı lade etmek hususunda gösterdiği an'anevi lâkayıdlı- ği yenmek çok güç oldu. «İtibar Kooperstif Bankası» ürwanile ortaya attığım birkaç köy bankası tara- fından müstahsile verilen kredinin hiç olmazsa yüzde yetmiş beş istihsal işinde kullanılmasını temin için #ttihaz ettiğim ve tatbikine bizzat nezaret eylediğim tedbitler, bu üç kuvvetli amil kanşısında istediğim randımanı veremedi. Köylüye yapılan muamelelerde beş kuruşluk kre- di verirken beş yüz kuruşluk ta nasihat vermeği ihenal etmedim; parayı verdik- fen sonra da onun arkasından gidip ne- reye sarfedikdiğini kontrol edecek cihaz- ları da unutmadım. Buna rağmen, aldı- Bim netice, Ziraat Bankasının milessese- lerine nisbetle çok iyi olmakla beraber memnun olmaya kâfi bir netice değildi. Dalma üç büyük kuvvetin mukavemeti- ne maruz kalkdım: 1 — Hukukf milesseselerimiz rokaan- dir; köyün bünyesile tezad halindedir. 2 — Memleketin, ayni işi yapatı muh- telif müesseseler! arasında bir rekabet ve hattâ kıskançlık ruhu hâkithdir. 3 — Köylünün iltisidi terbiyeti gea Müsavi nisbette kazanç yahud servet sahibi olan birkaç tanıdığınıza dikkat ediniz, içlerinden bir kısmanın giyinme- ye kazanç veya servetlerinin müraade edeceği nisbetten çok fazla para tahsis ettiklerini, bir kıstnımn ise Biyime verile- Modanın hergünkü tahavvolierini takib ederek giyinmek insanı benliğinden çıkarır, terzilerinin keyfine tâb! bir man- ken haline getirir, gülünç eder, Giytme hiç ehemmiyet vere memek ise insanın haysiyetini kırar, muvaffakiyet İhtimal- lerini elinden alır. Yaşadığı muhiti daraltır. İfrata gitmeyi- reesererseanArerat Tevkifhanede yine kanlı bir boğuşma oldu (Baştarafı 1 inci sayfada) ki son cinayet hâdisesi kahramanlarf Bekirin arkadaşlarile Dursunun arka * daşları arasında cinayetin hasıl et 4 | husumet ve eroin meselesi; Zahiri se * îhph ise gardiyanlar tarafından yapılari aramadır, 4 Filhakika, Tevkifhaneye erotn so * kulmaması için esaslı tedbirler alın* dığından, evvelki akşam gardiyanlary ani bir arama yapmışlar ve bir miktâf eroin elde edilmiştir. Bu aramanın kâ* tilden mahküm Yusufun aleyhlerine cek parayı biriktirmeyi müreccah bulduklarını gi —e amee —e e e— 5— SÜNÜZ. niz, fakat her z SÖZ ARA ei Dir moda ©ÖRle |Ç .. . e YNŞ Manzara Her gUn bir fıkra Yaptırmak DEZ A LE i $ Maymun F Pransanm tmparatorluk devrinde $ sarayda bir balo veriliyordu. İmpara- | tor tarafından kendizine konteslik ! üudanı verilen kadınlardan biri sa » Tonda yürüyardu. Devettilerden bir İ erkek Bilmiyerek Kkomtesin eteğine İ basmıştı. Kontes bunun fJarkına varır ş i İ ğ varmaz, Hiddetle: — Maymun! Diye bağırdı. Kontesin eteğine ba - san erkek cevab verdi: — Kontes ufak bir maymanu o - muzları dzerine koyup buraya gel- selerdi; bunu kendilerine çok yakış- ftırırdım. Fakat ağızlarına almış ol - İ | d | ç : Şiz; malarını hiç beğenmedim. N S — A Amerikada yapılan balolara giden genç Ş kızlar, sırtlarına, manzara, poörtre resim- Di leri yaptırmakla yeni bir moda çıkar - İmışlardır, Her birisi muhteEf şehirlerin |renklerini taşıyan bu canlı modeller ba- lolarda ziyadesile alikayı celbetmekte- dirler. self mukavemeti çok kuvvetlidir. | Bü üç sebeb tesiri altında köye ne kâa- İdar çok para verinsek köylüya o kadar |sok fenahık etmemiz ihtimali 96 90 dır! * Şu gönlerde köye kredi verme mesale- lerinin Ankarada gene ehemmiyetle ba- his mevzuu olduğunu gördüm. Bence kö- ye çok kredi vermeği düşünmezden ev- vel, köye verilen kredinin köylü için fay- dualı olacak bir şekilde kullanılmasını te- min edecek esaslı tedbirlerin, indi değil, ilmi bir ruh fle, ittihazını temin etmek lâzımdır. Bir kelime ile, köye kredi ver- mezden evvel «köy leredi işini tanzim et- mek» icab eder. Bu iş ihmsl edildikçe köylüye para vermek belki bazan fayda- ht olur; fakat, ekseriyetle köylünün feld. ketlerine sebeb olan şey de budur. Meseleyi mutlaka böyle anlamaya mecburuz. «Bize verilen kredi az geli- yor!» diyen köylüye hak verip kredinin Atrikadca — yakalanan ve Londrada Olympla hayvanat bahçesinde bulunan bu dişi aslan, ikiz doğurmuştur. Yavru- larına el sürdürmemekte, yanına yakla- şan kim olursa olsun, resimde gördüğü- nüz gibi vahşi vahşi hırlamaktadır, den geldiğini anlıyamıyorsa önuün Fgafle- SINDA barın neticesi olduğunu rinci kovuşta katilden mevkul Mustafa, Rifat, İrfan ile mevküflar * dan Hasan kaptan, dağruca Yusufum yanına gitmişler, küfür etmeğe ve kavi gaya başlamışlardır. Mustafa, derhal demir parçasından yapılma biçağın! Yusufun üzerine atmış ve onu yara!9* mıştır. Ayni bıçağı kapan Yusuf, Must tafaya hücum ederek saplamağa baş * lamış, kovuş bir an içerisinde muhare” be yerine dönmüştür. Kavga sırasında, Mustafa ile Rifaf, böğürlerinden ağırca, İrfan vücudü © nün. bazı yerlerinden, Hasan kaptaff da yediği bir darba ile başından yara * lanmışlardır. Hâ sırasında oradali geçmekte olan sirkatten marnun Kir * kor da Mustafanın attığı bıçakla ba * şından yaralanmıştır. Hâdise akabinde, gardiyanlar derhal yetişerek kavgacıları ayırmışlar Vö yaralılar hastaneye götürülmüşlerdir. Bu vak'ada geçenki cinayetin &! olduğu ânlaşılmaktadır. Esasen hâdisenin faillerinden bazı * ları, Salı günkü celsede Ağırcezaya Şa* hid olafak sevkedilmişler ve mahke * mede de b-- iki taraf arasında bir müf naferet başöstermiştir. Müddelumumilik, alınan esaslı tod” birlere rağmen, en küçük fırsattan İS* tifade eden suçluların vukua getirdik” leri bu gibi vak'alarla yakından glâkü* dar olmaktadır. İ Son hâdise etrafında da tahkikalif başlanmıştır. ğ n için temiz giyininiz. Zengin olarak Ölmekten korkan Adam Bu zat çok zengin bir adamdı. Bundan dört beş sene evveline kadar emlâk ve akarı vardı. Fakat zengin olarak ölmek- ten korktuğu, nefret ettiği içindir ki, bu |mülklerinden bir çoğunu oraya buraya |hediye etmiş, işini bırakmıştır. Şimdi de gayet mütevazi bir aylıkla bir şirkette memurlük etmeğe başlamıştır. Geliri çok Suçlular, bugün Adliyeye sevkedile* olan büyük işini ise oğluna ve damadına ceklerdir. hediye etmiştir. 150 bin Ara değerindeki mülklerinden birini 45 Atiyar ve mub- Macaristanda taç insana bağışlamıştır. İhtiyaç içimde| Millf cephe :’_';T"_:a""; ';î;'_;_“' ;’m; Budapeşte, 5 (AA) — Havas ajanti günlerde 4Ö bin liraya satılan bir köşkü | Tübabirinden: İmredy. —yakında mill de alarak eiçtimaf yandım> ordusunun | “Phenin teşekkül etmiş olduğunu Ü ine tahsis etmiştir. edecektir. ———————E—— İyi Malümat almakta olan mehafil Elektrikli eldivenler milli cephenin cicraatçı» bir mahiyet İ icad edildi tisab edeceğini ve Şuşnigin emilli cep” he» sini nümune ittihaz ederek milis tef” Piyasaya içinde küçücük bir pıl bulu- | kilâtı vücude getireceğini beyan etmelr, nan, ampulü de baş parmakla işaret par- mağının ortasına isabet eden, yeni elek- tedir. trikli ekdivdiler çıkırılmığlak. Bu sü - İngiltere bankası müdürü retle karanlıkta eve döndüğünüz vakit, Berıinde kapıyı açmak için anahtar deliğini ara - mak zahmetine düşmiyeceksiniz. Berlin, $ (A-A.) — İngiltere bankâff Eldivenli elinizin işaret parmağını baş | müdürü Montagu Norman, bu sabah bIF parmağınıza dokundurur dakundurmaz, |Yaya gelmiştir. Kendisini istasyonda Dft hududunu genişletmeği gaye edinen gö- rüş tarzı yanlıştır. Köylü derdinin nere- İSTER İNAN, Ereğli faclasının verdiği ilk heyecan geçtikten sonra gaze. telerde uzak veya yakın bir istikbalde yeni bör facis ile kar- şılaşmamak için hangi tedbirlere müracaat edilmesi Tâzum geleceğini anlatan bir sürü yazılar çıkmaya başladı. En iyi ve en kestirme tedbir şüphe yok ki Karadeniz sa. hilimizde ne kadar iskele varsa hepsine de ehemmiyetlerile mütenasib birer Hman veya mendirek yaptırtmaktır. Fakat teşkil etmemelidir. hepsini bir çırpıda çıkaracak kadar paramız olmadığına gö- Te ne yapmahı? Müuhterem dir meslektaşımızın fikrine göre, evvel kömür âlmak için Ereğliye uğrıyan vapurların orada nöbet beklemeleri usulünü kaldırmak Mzımdır. Bugün Ereğliden kömür almak istiyen bir vapurun orada bazan 40 gün, hattâ daha fazla sıra beklediği de oluyar. Bu her şeyden € İSTER İNAN, ti bizi de sürükleyip götürmeğe İSTER müddet zarfında herhangi bir fırtınanın çıkmasına değil, Muhittin Birgen İcaktır. İNANMA! çıkmamasına, vapurun kazaya uğramasına değil, uğramama. sına şaşmak lâzımdır. O halde ne çareye baş vuralım? Meslektaşımız: — Vapurları Ereğli yerine Boğaziçinde bekletmek ve te- lTefonla sıranın geldiği öğrenilince birer birer yollamak mümkündür, diyor. İlk bakışta makul görünen bic tedbirdir. Ereğlinin zararına olsa da Boğaziçini şereflendirme netice- sini de verebilir. Fakat biz bülün bu tavsiyeleri okuduktan sonra: Araba kırıldıktan söonra yol gösteren çok olur, şeklinde bir darbımesel mevcud olduğunu hatırlıyor, ve bu darbame- selin bugün dahi kıymetini muhafaza etmekte olduğuna ina- mıyoruz, fakat ey okuyucu sen: ISTER İNANMA! sebeb 'eldiveninizden bir ışık huzmesi fışkıra - ÜössescccesesareaLALARAAALALEREAAEEAALERLAEAERACERALEE Şaht karşılamıştır. $ Montagu Norman, ziyaretinin tamif mile hususf mahiyette olduğunu be! / etmiştir. M İKİNCİKANUN 6 Resml sene 1930

Bu sayıdan diğer sayfalar: