11 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

11 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa ON POSTA EE EBİYAT | Edebiyatımız namına acınacak bir hal Yazan: Halid Daha lise talebesi iken, Rübab isimli baftalık edebi mecmuaya şiirler yazmak- da edebiyat âlem'ne girmiştim. Benim gi- bi © kırmızı kâğıdlı mustatil mecmuaya kapılanmış bir haylice heveskâr arkada- yım daha vardı. Nazım, nesir bir şeyler yazıp duruyorduk. Fakat beklediğimiz şöhret hâlâ gecikiyordu. Nihayet meo- #muanın bir tek profesionel muharriri ©- İan ve her hafta başmakale olarak bir «Hareketi edebiyes yazan Şehabeddin Böleyman bizim halimize acıdı: — Böyle olmaz, çocuklar, dedi, sizleri yavaş yavaş başka mecmua ve gazetele- ye de intisab ettirmeli! Bunun üzerine beren, AH Naciden ve Allah rahmet etsin bizim Hakkı Tah- sinden birer yarı aldı. Bu yazılar o 78- şaan İttihad ve Terakkinin organı olan Halk gazetesinin ık edebi ilâvesin- de neşrolunacaktı. at yazılarımız © matbaada dizilip lacağı sırada, bir talihsizlik eseri olarak Fecri Âti ekolün- Fa an makine durdurul- Bu ve o ikinci üstadın derhal dizdirdi başka yazılar bizim işgal edeceğimiz sü- tunlara konuidu. İşte edebi hayattaki ilk talihsizliğim buradan başlar. Fakat bu mesele, o tarihte biz gençle- rin hamisi olan Şehabeddin Süleymanı fena halde kızdırmıştı. Sigara Üstüne si- gera savurarak karşımıza dikildi: — Böyle olmez, çocuklar, dedi, münakaşai eğebiyeye alıştırmal! Hep birden: — Nasi olur, üstad? diye haykırdık. Hem &ime karsı? Gayet ciddi bir tonla cevab verdi: — Peki amma, dedik, onlar bize cevab vermez ki... — Onlar vermese de ben onların yeri- ne cevab veririm. Cevabımda zayıf ta- raflar bırakırım. Siz de oradan tutturur, bana ve Fecri Âtiye hücum eder durur- sunuz. Aramızdaki bu gizli anlaşmadan sonra bizim Rübap'teki meshur Feeri Atiye hü. cumlarımız başladı. Sehabeddin o Süley- manın cevabları, bizim ona cevablarımız, Herken iş kızıştı ve nhayet bir gün öte- ki Fecri Aticilerden işi ilk ciddiye alan Hamdullah Suphi oldu. Uzun bir makale İle «Servetifünun» da bize attı tuttu, fa- kat kibarca. Bizin de zaten istediğimiz! bu idi. Meşhur olmak için meşhurlara katmak, onlardan cevab almak, cevab wermek... Artık edebiya Âlemi bizlere güllük, ya- seminlik görünme#e başlamıştı. Hâsh uzatmıyayım, tam bu esnada Resimli Ki- tab şairlerinden Süleyman Bahri Yeşil Yurd diye çıkarmağa başladığı bir haf- talıkta bize pek sert bir iisanla çıkışma- Ba başlamasın mı? Bumün aklımda kalan Sadece şu neviden #tifatları: — Haydi mektebdeki sralarınıza dö nün, sümükleri okan çocuklar! İşte yirmi yedi yıl evvel benim ayak attığım edebiyat ersasında yaşlılar genç- İsre böyle edeb dersi verirlerdi. Sonra aradan seneler geçti. Biz de, ka- rınca karmen, az cok tanınmağa, meşhur olmağa başladık. Derken efendim, ben »Bayktış» isimli manzum bir piyes yaz- mış bulundum. Pu pives o zaman yeni #eşekkül etmis olan Darülbedayi sahne- #inin (yani şimd'k' Sehir Tiyatrosunun) irmi beş, otuz kisive yakın olan meşhur üstadlardan mürekkeb edebi heyeti 10t- fen beğendi ve tâbir esizse bu eser fki ay süren bir prova sonunda Darülbedaylin dördüncü eseri ve 'Ik telifi olarak oynan- dı. Yalnız şunu kavdedeyim ki, ilk oyun Perşembeden evvel bir gün, bir Salı gü- hü matbuat erkârına «umumi prova» na- mile oynanmıştı Tems'lin sonuna kadar her Iş yolunda p/*ti, Sahiden beğenenler sahiden beğendi, beğenmiyenler nezake- * Son çıkan Son derece müessir KESKİN KAŞELERİ üşütme, grip, nezleye ve ağrılara bire birdir. dın gözüne ilişti. He-|* sz)! Fahri Ozansoy ten beğendi ve son perde kapandı. Arka sından bir alkış ve bu alkışın arkasından da, Avrupadan geldi geleli şiirlerini henüz neşretmiyerek yalnız mısra mmsrâ dilden dile dolaştıran kelli felli üstad bir şairi- mizin çığlığı... Mübarek adam gazeteci- ler arasından ayağa kalkmış, tekrar açı-| lan perdeye ve alkışa karşı reveransa ge len artistlere yumruğunu sıkmış, İran- sızca bir kelime haykırıyordu: Foutu., foutu.. «Buykup ta ihtiyar tolünü oynıyan Ertuğrul Muhsindi. Türkçe tercümesi pek kaleme ve ede- be sığmıyacak olan bu fransızca okkalı kelimeye karşı birdenbire köpürdü ve İlkendisi de yumruklarını sıkarak sahne- nin tâ önüne kadar geldi ve bağırdı: — Bu eseri böyle küfürlerle yıkamaz- sınız. Biz artistler bu piyesi sevdik, hal- ka da sevdireceğiz. Bunun üzerine salondaki şiir üstadile eğdeki temsil üstadının karşılıklı bir yli acı sözleri cereyan etti, Maamafih, bu şimşekli ve yıldırımlı hava, o zaman- lar galiba benim için hayırlı oldu. Çünkü «Baykuş» uzun zaman oynandı durdu. Yani menfi reklimın müsbet bir şekil alışı... Yalnız şaşmayın: san'at öleminde böy- le tezadlar her zaman olabilir! Şimdi bu «Baykuş» temsilinin fik hal- ka oynandığı gecenin ertesi gününden bahsetmeliyim. Evet, ertesi gün, tek dil linde o zamanki bütün gazeteler kısa bir yazı ile Baykuşun methinde bulun- muşlar ve daha ertesi günlerdeki nüsha- larında birçok münekkidlerin (bilhassa Tanin gazetesinde Süleyman Nazifin ve Muhittinin (*)) östüstüne lütüfkâr ma- kalelerini neşretmişlerdi. Yalnız bir ga“ zetede, Tasviri Efkârda, uzun, çok uzun, fakat piyesi batırmak için akla hayale sığmaz türrehatı sıralıyan bir makale çıkmıştı ve işin asıl tuhaf ciheti, bu ma- kale diğer gazetelerin ancak kısa bir ya-| zı neşredebildikleri günkü nüshada (ya- ni gece saat yarımda biten temsilin sa- bahı çıkan nüshada) intişar etmişti. Bu- rada muhakkak olan cihet şudur ki, son perdenin fazlaca bir alkışla kapanması! üstüne Tasviri Efkârin münekkidi telâş-| la tiyatronun müdüriyet odasına koşmuş ve orada tesadüfen bulunan Darülbedayi müdürünü şahsan tanımadığı cihetle o nun yanında matbaaya telefon etmişti ve gece nöbetğisi olan arkadaşına aynen şu- nu söylemişti — Gazete makineye indirildi mi? Yaa. öyle ise hemn koş aşağıya. benim bu sâ- | bah yazdığım tiyatro makalesinin sonun- | İ daki satırı değiştir. Ben şöyle yazmıştım: «Piyes müthiş surette sukut efti.s Sen| onu şuna benzer bir şekilde tashih et: «Eser vakıâ biraz alkışlanmış ise de tem- sili devam edemiyecektir. Çünkü ber- baddır vesâire...» Bu münekkid kim diye merak ettinizse yalnız şu kadar söyliyeyim! Evvelee Rü- bap'taki arkadaşlarımın on samimisi... ve Üstelik, mekteb arkadaşım!.. * Bugün bu acı hatıralarımı niçin yaz- dım, Hepsi bu kadar mı? Hayır, bunca yılık edebiyat hayatımda gerek şahsı- ma, gerek başkalarına karşı yapılmış böyle çok haksız ve hatırası ınsana elem veren karaktersizliklere şahid oldum. Kaç | dost hiç yoktan, en basit bir sebebden birbirine kırıldı ve aldılar ellerine kale- mi, birbirlerine söylemedik lâkırdı bi-| rakmadılar, Ortada eserler o garezkârca| tenkid edildi, şahıslara küfürler savrul-| İdu ve Tanzimat devrindenberi başlıyan üdeba ve şüera kavgaları kötü bir itiyad jhalinde devam edip gitti, Arada dövüş- meler de oldu. Şimdi bakıyorum, vaziyet bugün de az çok ayni şekildedir. Gene birbirlerine en hafif küfürle «cahib di- yenler, «garezkâr» diyenler eksik değil, Filin münekkid filân münekkide kızar, filân naşir #lân muharrire kızar, filân konferahsçı filân gazeteciye kızar. İlk iş- sahın (*) Mahittin Birgen. Tarihten sayfalar | (Dün (Baştarafı 7 nci sayfada) nim evimi sarsıyor; Jüpiter yalnız benim evime yıldırım atıyor. Ben onlarla başa çıkamam; siz bunları terbiye ediniz! İşin doğrusunu öğrenen imparator da cnun sözlerini gülümsiyerek karşılıyor; üzülmemesini, bir daha böyle bir şey yapmamaları için lâzım gelen emirleri vereceğini bildiriyordu. Burdurda bir soygunculuk vak'ası Burdurdan yazılıyor. Bucak kazası İle Çeltik kazası arasında Çamlık adın- daki mahalde bir kaç gün evvel bir soy» gunculuk vak'ası olmuştur. Eğirdir belediyesine kayıdlı Hüseyi- ne ald 9 plâka numaralı şoför Ethem idaresindeki otomobilde bulunan 12 yolcu, Bucağa 10 kilometre mesafede otomobilin önüne çıkan silâhlı eşkiya- lar tarafından soyulmuştur. Hâdise ü- zerine derhel faaliyete geçen zabıta hkikata başlamış, Burdur emniyet iri Mehmed ve arkadaşları failleri bir zamanda yakalıyarak adliyeye tevdi etmişlerdir. Sivasta kültür çalışmaları Sıvas, (Hususi) — Şehrimizde bulu- nan ilk okul öğretmenleri her hafta ken- di aralarında toplanarak mesleki bilgi- lerini artırmak . gayesile konferanslar, nütmune dersleri vermektedir. Bu top- lsntiların yapılmasını temin eden kül- tür direktörümüz Cemal Gültekin bu toplantılarda hazır bulunmaktadır. Her konferans veya örnek dersi sorunda fi- kirlerini söylemk sureti ile arkadaşları- nı tenvir etmektedir. Sivas Halkevi kütüphanesi Bivaa Halkevi yayın kolu Hulkevinin zen- gin bir kütübhanesini halkın istifadesine aç- miştır. Buradaki kitablar ve gazeteler yer almaktadır. güm iKRA 5 8 16 60 95 250 435 1 Adet 2000 liralık Dün geceki müsamere den iki intiba Eminönü Halkevinin tertib ettiği müsamere dün evin Cağaloğlundaki merkezinde verilmiştir. Müsamerede Vali, Şehir meclisi azasından Meliha Avni, Galib Babtiyar, Yüksek Mual - lim mektebi müdürü (Hâmid, kurum başkanları ve kalabalık bir gençlik bu- Yunmuştur, Eminönü Halkevi başkanı Agâh Sır- rı Levend bir söylev vermiş, Valiyi . İŞ BANKASI'nn 939 K. Tasarrur İKRAMİYE PLANI 32,000 LİRA MÜKÂFAT Kuralar: i Şubat, 1 Mayıs, 26 Ağustos, 1 Eylül, 1 ikinciteşrin tarihlerinde çekilecektir MiYELER: eme 1000 500 250 100 50 25 | T. İş Bankasına para yatırmakla, yalnız para biriktirmiş olmaz, aynı zamanda talihinizi de denemiş olursunuz. 2.000 lira 5.000 4.000 4.000 6.000 4.750 6.250 32.000 selâmlamış, Evin faaliyetini anlatmı$ tar, Bundan sonra Halkevinin koro ve of kestrası muhtelif havalar çalmış, şar * kılar söylenmiştir. Atatürkün ebediyete intikali müns#” sebetile Halkevi tarafından Saraybur” nunda yapılan törene aid filmi davetli lere gösterilmiş, Vazife piyesi edilmiştir. aşar DİZDE lll Ee ma yl ll iie İİİ leri, en fena baba mirası olan inkâr ve tehzile baş vurmaktır. Hâsılı, edebiyatta dostluk yok, en! basit, en tabii bir münakaşa ile alevle-| nen bir düşmanlık havası var. Ben filâni | beğeniyorum, muhakkak sen de beğene- | çeksin! Hayır, ben o fikirde değilim de- diniz mi, derhal bir yaylım ateştir başlı- yor. İşte sayın okuyucularım, Türk edebi- yatını ve Türk edebiyatcılarının bir kıs- mını dalma birbirlerine karşı seferber vaziyette tutan bu vaziyet, dün gibi bu- gün de kültür ve san'at hayatımızın en firaklı tarafıdır. Elele tutuşmak ve bir edebi mahfilde yalnız 'Türk edebiyatına hizmet etmek için toplanmak bilhassa bunun için lâzımdır. 'Türk edebiyatcıları hâlâ kendi aralarında anlaşamaz ve bir- leşemezlerse onları koruyacak hiçbir kuvvet te ortaya çıkamıyacaktır. ml Türk edebiyatı namına acınacak bif e dir, Geçenlerde Peyami Safa mn hakikate temas etmiş ve bütün pa taşlarını kendisine Ye birbirlerine € ye zatmağa çağırmıştı. Ben de onun yasi iştirak ediyorum. Yoksa hepimiz€ di oluyor: edebiyata da, edebiyatçılaf* Halid Fahri SALİH NECATİ BahçekaP! |

Bu sayıdan diğer sayfalar: