13 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

13 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Türkiye yeni © Bir tekâmül safhasında Yazan: Muhittin Birgen elâl Bayarın, König dedikodu- Jarı münasebetile, fırka içti - manda söylediği sözler dikkatle tahlil edilmesi lâzım gelen fikirleri ihtiva edi- yor. Dünkü gazetelerde bu nufkun ta » mamını okurken muhtelif bakımlardan bir hayli düşündüm. Celâl Bayar, muhtelif vukuat içinden geçmiş, ve türlü türlü işler arasında yu- varlana yuvarlana, artık bir hayat, iş ve siyaset eksperi olmuş bir insandır; söz- lerini de öyle söylemiş. Hayatta ve si - yasette en büyük mücadele silâhı olarak yalnız samimiyet silihma inanmış Ol » duğunu gösteren bir dille meselenin kısa bir tahlilini yaparken hep şunu düşünü- himaye etmek... izım gelirse, bugünkü dünyada - biz de b dünyanın içindeyiz - bu iş kadar müş- kül bir şey yoktur. Ahlâksızlık, o kadar gizli ve riyakâr, edepsizlik o kadar mas- keli ve haydud ki onun nerede saklan - dığını bilmek, yakasından tutup yere çarpmak, bir canavarı ininden çıkarmak- tan daha güçtür. Canavar avcıları, muay- yen ka'delerle, muayyen tedbirler ve si- Mihlarla mücehhez olarak, muayyen izler Üstünde, onun peşinde dolaşırlar; fakat, ahlâksızlığın maskesi o kadar kuvvetli, riyakâr ruhu © kadar aldatıcıdır ki onu yakalayıp yere vurmak dünyanın en güç işi olur. İşin en kötü tarafı da şudur ki bu ah- lksizlik, ekseriya namus ve şerefe mu- sallat olur. Bu namus ve şerefi, ahlâk - sızlığın tasallutundan veyahud, hiç de - ğilse, alelâde gafil bir hürmetsizliğin ga fil taarruzundan korumak ta başlı başına müşkül bir şeydir. Ahlâksızlığı ezmekte üzumundan fazla ifrat, bazan şeref ve haysiyetin çiğnenmesine bile sebeb olur. Şu halde ne birinde ifrat, ne de diğerinde tefrit caiz değildir. Bilhassa, mil hayat- ta, devlet, bu iki müşkül ucun ortasında bir muvazene teminine mütemadiyen ça- aşacaktır... Güç iş! * Celâl Bayarın nutkunu biraz da hüzün ile okudum. Başvekil, bize İstenbul ga- zetelerinden çıkardığı bir takım cümleler gösteriyor. Bu cümleleri yâzan muharrir, sanki Ekrem Köniğin bir aralık cebinde oturuyormuş ve her şeyi görmüş gibi kat'iyetle sö diğimiz ve bilmediğimiz bi dar kat'iyetle nasıl söyliyebilir Bayar, bize böyle bir sual sorduğu zaman mahcub olmaktan başka yapacak bir işi- miz olmadığını itirafa mecburuz. Acı bir mabcubiyet! Halbuki, şu yukarıda bahsi geçen âh - Mikaızlık mücadelesinde, bütün memle » ketin ve bu arada hükümetle birlikte bilhassa matbuatın pek büyük vezifele- rimiz vardır. Vatandaş sıfat'le veyahud matbuatçı olarak d kkatle ifa etmek mec buriyetinde bulunduğumuz bu vazifeyi bireümleile hülâsa edebilirim: Bilmediği mize karışmamak ve bilmeğe çalışmak; fakat, ayni zamanda da bildiğimizi söyle. mekten çekinmemek... Eğer bu vazifeyi hulüsla, samimiyetle ve ayn! zamanda çok dikkat ve ciddiyetle yapab'lirsek o zaman bahis mevzuu olan ahlâksizlıkla mücadele yoluna girmişiz demektir. Bu- nu yapmadığımız veya yapamadığımaA müddetçe, meydan ahlikazlık için açık, boş, serbest demektir! * Biraz daha düşünelim: Ekrem König bir şahıs değildir; bir tiptir. Dünyanın her tarafında nümuneleri butunan bir tip. König bizim içimizde, bu nümunelerin ne birincisi oldu, ne de sonuncusudur. Eğer istiyorsak ki hükümet bununla meş. gul olsun ve onu şahıs olarak değil, tip olarak ezsin, aldanırız. Hükümet buna muktedir değildir; eğer biz o verirsek - fakat, o da bize eli şartile - o zaman bu tipi müşterek bir gayretle ezebiliriz. Bu müşterek gayrette vatandaş, aile, mekteb, gazeteci, hâkim, meb'us, devlet adamı hep ayni ruh ile hareket etmelidir. Bilhassa matbuatm, meclisin ve devletin rolleri mühimdir. Bu rolün istinad edeceği şiarı tekrar e- delim: Bilmediğimize dokunmamak, bil. diğimizi görmek ve göstermek. Cürme Resimli Makale: SON POSTA Hakiki müdafaa, — — VT EZ Muhatabınız müdafaa ettiği bir davada müpher Jeler, imalı kelimeler, mektedir. Dünyanın en meşhur Cücesini bir kadın Kaçırdı biz Londrada Olempiya sirkinde, dünya- Dın en uzun boylu adamı ile birlikte sah- neye çıkan meşhur cücelerden 52 santim boyunda prens Daumling, bir akşam nu- marasından sonra ortalıktan kaybolmuş. İki gün ortada görünememiş, fakat arka- sından çıkagelmiştir. Kendisini, bir ka- dının kaçırdığını, gayet mükellef bir köşke götürdüğünü, çay. pasta ikram et tiğini, üstelik 20 lira da para verdiğini söylemiş, fakat gittiği yeri bildirmemiş- tir. vurmaktan çekinmemek, masuma el ve dil uzatmamak. Eğer böyle müsbet bir çalışma usulü yerine meydanı Dedi Kodu denilen ruh kemirici kurda, iffet ve is- met düşmanı canavara gerbesi bırakır, yahud da maskeli ve riyakâr ahlâksızlığa karşı lâkayd gözle bakarsak içinden çi kılması imkânı olmıyan bir girdaba dü- şeceğimiz muhakkaktır. * İşte, memlekette bu ruh içinde müte - madiyen işliyen bir ahenk tesis etmek lâ. zam. Şunu unulmıyalım ki ber muzaffer inkılâb, kuvvetleri bir noktada toplamı- ya ve milletin müşterek hamlesini ifade eden siyasi nüfuzu bir merkezde temer - küz ettirmeğe meyyaldir. Bizim inkılâ - bımızda da iş böyle oldu ve devletin, vatandaşın, matbustın kuvvetleri tam bir ahenk içinde çalışma devrine yeni giri- yorlar. Celâl Bayar, bizi bildiklerimizi yazmaktan çekinmemeğe teşvik ve fakat, dedikodudan tahzir ederken, zamanın gelmiş olduğunu hatırlatmaktan başka bir şey yapmamıştır. Türkiyenin yeni bir tekâmül safhasın- da bulunduğu muhakkaktır. Eğer tec « rübeli ve olgun bir millet çocukları gibi, vaziflelerimizi tam yaparsak, bundan son- ira yeni Königler türemesine kat'iyetle | mâni olabiliriz. Muhittin Birgen İSTER kesilerek alınmıştır; yetindeyiz. Bir bina inşasında, pencere İSTER çekingen ifadeler mi kullanıyor? yor: Ahlâksızlığı ezmek, namus ve şerefi | Doğmatik, mütefelsi? bir usulü takib ediyor, biliniz ki bilgi, kanaat kuvvet sahibi değildir ve karşısındakini tumturaklı Haklıdır; fakat, doğrusunu söylemek| cümlelerin tesirine kapılacak derecede saf telâkki et - INAN, Aşağıda okuyacağınız satırlar ciddi bir makalenin içinden | «Hummalı bir inşa ve imar devrindeyiz. Ustalar başdön - dürücü bir faaliyetle uğraşmaktadırlar. ha düzgün olması için mütehassıslar yetiştirmek mecburi - nasıl, ki tezyinat yapamazsa, cemiyetin seyir ve tekârmülün- cüm » , yapmacık müdafaa. Her hangi bir davaya inanan o davada bilgi sahibi olan adam müphem değil, sarih söyler, beylik kaide ve sözlerden değil, vak'a ve hâdiselerden ilham ahr, mantık ve muha - kemesinde riyazi bir kuvvet sahibidir, Karşınızdakini ikna mi etmek istiyorsunuz, vazih, berrak ve bilhassa samimi olunuz, hem kalbe, hem dimağa hitab ediniz. emin Hergün bir fıkra Saç ve sakal Fransa kralı dördüncü Hanri, silâh : İ arkadaşı Kriyan ile birlikte bir son-: dala binmiş, Luvar nehrini geçiyor- £ lardı, Sandalemn saçları beyaz, sa- kak siyahtı. Kral Kriyan'a sordu: — Bu adamın neye saçları beyaz, sakalı siyah bilebilir misin? — Bilemem haşmetımeab, i — Öğle tse ben biliyorum, sana da : $ söyliyemim: Sakal saçından yirmi yaş": genç olduğu için siyah kalmıştır. Kriyan bu cevaba güldü; — Peki emma dedi kuzeniniz Dük dö Majerin de saçları siyah, fakat sa- kalı beyz. — Onun sakalının ağarmasna ve saçlarının siyah kalmasına sebeb var- dır. Daima çenesini işletmiş, kafasını da hiç işletmemiştir. Orijinal bir fırka Kuran kadın Resmini gördü- Bünüz kadın İngil- terede. Liverpulda siyasi bir fırka kurmuştur. Fırka- sının ismi «Toprak kiralama partisis- dir. Partinin ana wmdeleri arasında bütün vergi ve re- P simleri ilga etmek ve toprak sahible- rini kira alacalda- n yerde, kira vermeğe medbur etmektir. Bu suretle senede yirmi milyon İngiliz. Mirası toplanılacak ve bu para âmme iş- lerine sarfedilebilecektir. O vakit te ver. gilerin hikmeti vücudü kalmıyacakımış. 10 şilinlik İngiliz paraları taklid edildi İngiliz gazetelerinin o yazdığına göre, Londrada bir kalpazanlık hâdisesi olmuş, gayet usta olan kalpazanlar 10 çilinlik kâğıd paradar bazılarını gayet mükem- mel surette taklid etmişlerdir. Bunları sürenler deha ziyade geç vakitleri ve ka- ranlık zamanları beklemektedirler, Bu- nun için de gazeteler: «Geceleri 10 şilin- lik kâğıd paraları alırken dikkat ediniz!» şeklinde neşriyat yapmaktadırlar, İSTER Jokonda çok Benziyen Bir hastabakıcı İngilterede Doncaster'de hastalanan bir ressam, kendisine bakan 19 yaşla « rındaki genç ve güzel hastabakıcının görülmemesinden ilham alarak gördü- rinüz resmi yapmış ve onda bulduğu ifadeyi tesbit ederek de eserine (Jö - kond gibi gülümsiyen hastabakıcı) is- mini vermiştir. Tahmin ettiğiniz gibi ressamla has- tabakıcı genç kız yakında evlenecekler- dir. Yugoslavyanın Gandisi 5 kuruşa konuşuyor! Yugoslavyada Kragoyevansta Milavon Petroviç isminde bir delikanlı, muhitin- de «Gandi» diye anılır. Zira o da aylarca konuşmadan gezer, dolaşır. Fakat işin kolayını bulan delikanh boynuna astığı bir levhada: «Ben, fakirler, ihtiyaç için- de bulunanlar ve işsizler için konuşu- rum, her beş dakikalık mükâleme beş kuruştur!» diye yazdığı için, ona kutsi bir kıymet izafe edenler, beş kuruşu ve- rerek ağzından çıkacak olan hikmetleri dinlemektedirler, Berber usturası altında ölen müşteri 68 yaşlarımda bir İngiliz traş olmak ü- zere bir berbere girmiş. Koltuğa otur- muş. Yüzü sabunlanırken, elile bir işs- ret yapmış ve: — Bir dakika dur!.. demiş, Ondan son- ra da bayılarak ölmüştür. Harb esnasında evlendiği için kurşuna dizilen general Çin generellerinden Vang Kaonen Şanghayın 200 mil mesafesinde bulunan Ningpoda, harb zamanında evlendiği çin kurşuna dizilmiştir. General düğü- nünden üç gün sonra, Çin askeri işler İ komisyonu kararile tevkif olunmuştur. INANMA! de de her hangi bir işi her hangi bir valandaş yapamaz. Dünyanın biç bir yerinde iyi bir vatman dokumacı; Yapılan işlerin da- | memleketimizde iş ve kapı yapan usta İNAN, ISTER bir dokumacı vatınan olamaz, Bu, bir hakikat iken maalesef bölümüne, ihtisasa riayet edilemediğini, sporda muvafak olan bir gencin bankacı, ve doktor olarak slıp mesleğinde temayüz etmesi Yizım gelen vatandaşın it- faiya müdürü olduğunu görüyaruz» INANMA! “Sözün Kısası E Tah ngilterede, çocuğunun çifa bulmaz . hastalığa tutulduğunu haber #isn ana, onu havagâzile boğup öldürdüktei sonra gıtmiş, zabıtaya teslim olmuştur Mahkeme bu kadını idama etti, Fakat hüküm icra olunmadı ve Kral kendisini affetti. Şimdi bütün İngiltere bu acı hâdiseği tefsir ile meşguldür. Londranın her mab* felinde, şu mesele münakaşa ediliyor: Bi aranın, velev merhameten olsun, kesi evlâdını öldürmeğe hakkı var mıdır? Bu suale hangi cepheden bakacık ©l* sak, müsbet cevab vermek imkânı yok” tur, ne kanun, ne de bunlara esas t€$ eden an'ane ve taamüller, hiç bir ferdi diğer bir ferdi imha elmek hakkını ve mez, Mevzuu bis cephesinden muhakeme & dersek, o zaman da «gna> denilen ve şelkat sembolünün böyle bir cina; işlemesine asla ihtimal tasavvur edile * mez. 'Bu hususta çok müessif bir istisna tef kil eden İngiliz ananın mazur görülecei hiç bir ciheti yoktur. Çocuğu, şifası ok mayan bir ölletle malül imiş! Olabili Çıkmadık canda ümid vardır sözü pek 19 boş değildir. Bir asırda yaşıyoruz ki bazan mucizeler gösteriyor. Bugün ie bulunmayan bir derdin yarın çaresine >» kılabilir. İhtimam ile tedavi edilen b çok ümldsiz hastaların zamanla afiyet$ kavuştukları vâkidir. Bir ana kalbi, bir vakit evlâdının hayatından ümid X€ semez. Hattâ, analar bilirim ki, öl soğukluğu yavrularının bütün varlığı ebediyyen kapladığı anda bile, onu sıcili buselerinin altında ısıtabilmek ve yeni * den hayata iade etmek ümüdile, üzeri çırpınmışlardır. Analık., ah! o, başka şeydiri. Ana, # İlm vasıtası değil, ancak ve ancak kaynağı olur. Müdhiş ıztırablarla kıv * rılarak, bağrından koparırcasna düny#” ya getirdiği ufacık, zayıf insan minyati rünü, ananın elleri boğmak için di ölüme karşı da korumak için yaratıl * mıştır, Evet, biliyorum: Evlâdını, eiğerpare © sini muzlar'b, malül görmek, onun öf gün birer parça sönen hayatiyeti karşi * sında ümidini peyderpey kâybederek 9“ şümak en yaman, en dayanılmaz bir i$* kencedir, Buna hiç bir kalb dayanma” Ana kalbi müstesnadır! Çünkü ana denilen mukaddes mahldii başkalarile kıyas edilemiyen âşk ve kate dayanan kendi yanılmaz muhake * mesile şöyle düşünür: — Bir çocuk ne derece bedbaht olur o kadar fazla sevgiye müstuhaktır! Onun için, İngiliz anayı ben affı 2 ömiennisenikenimy mz ayimailiniyenpinyani iii Elektrik tehlikesine kar$! afişler yapılıyor Ankara, 12 (A.A) — Naha Vekil halkımızın ve bilhassa çocuklarım”? elektrik tehlikelerine karşı ko rını temin maksadile bir çok renkli ve broşürler tabettirmektedir. Meml€ ketin her tarafına tevzi edilecek olan w afişler elektrik tehlikelerinin muhte şekillerini gösteren müteaddit levha” dan mürekkeptir. Broşürlerde tehlike” den nasıl korunulacağı ve tehlike arnö ahnacak acil tedbirler herkesin anlaya” ğı bir ifade ile izah edilmektedir... # TAKVİM a

Bu sayıdan diğer sayfalar: