4 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

4 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Berlinde üç sene kalemi i ha Bir Alman gazetesi için 14.000 marka on beş günde yazdığım roman Babam Berline gelmişti. Dil kanseri idi. Ancak üç ay yaşiyabilecekti. Ciddi Serab — Sen çöllerde dolaştın, bilirsin, serab . neye derler? İÜ —bBir varmış bir yokmuş, bir abdal adam var - mış, bana benzer- miş. Bir açık göz kadın varmış, sa - ra benzermiş.. Günün birinde açık giz kadın kendini abdal adama zengin gibi göstermiş Abdal adam da aldanmış ev- le geçinen bir Türk kadını SUAT DERVİŞİN HATIRALARI bir tedavi ile ömrü belki uzatılabilirdi. Fakat ciddi bir tedavi etek dolusu para |lenmişler. Fakat evlendiği gün abdal 2- istiyordu. İşte ben bu şartlar içinde iken romanı yazmaklığım kararlaştı Berlinde geçirdiğim mücadele hayatı sadece eğlenceli ve neş'eli geçmedi. Ha- yatımın en büyük felâketini ben bu se »! nelerde yaşadım. Babamı (profesör İs - mail Derviş Bey) Berlinde kaybeltim. * Vaziyetim, Almanyanın krizine rağmen çok iyi idi. Rahat yaşıyor, normal bir ha-| yat seyri için bol kazanıyordum. Bu sıra| Babamın ağzından bir apae geçirdiğini bar) na yazdılar. DarüMünundeaki derslerine devam edemiyordu. Nekahat devresini geçirmek üzere erkek kardeşim ve an - nemle Berline geldiler. Onu Berlinde meşhur bir profesöre göa- terdik. Profesörden babamda dil kanseri olduğunu ve hastalık bu seyrini takib e- derse ancak üç ay yaşıyacağını öğren » dik. Fakat sıkı bir'tedavi bu müddeti u- zatabilirdi. Bu kara haberi işittiğim zaman babamı odadan çıkarmıştık. Profesör benimle yalnız konuşuyordu. Bir hek'm olan ba - bamdan bunu saklamak lâzımdı. Biz hiç bir şey bilmiyorduk. İstanbulda babama kanser tedavisi yapılmamış, ne radiyom, ne de röntgen seansları mevzuu bahsolmuştu. Otuz senelik meslekdaşları| her nedense ailesini bu faciadan haber- dar eimeği zaid görmüşlerdi. İstanbulda yalnız acıları teskin edici ilâçlar kullanıl. mıştı o kadar. Profesörün yanından çıkıp babamı bul- duğum zaman başımıza gelen faciayı bi - Myordum. Fakat bunu ona hissettirme - mek için cebri nefs ediyor, gülüyor: «Profesör bana söyledi, ufak bir apse ge- çirmişsin. Nekahattesin, çok şükür bir ay sonra en ufak bir acı kalmıyacakmış» di- — Haydi, oradan, kaltak! diye ba -| gırdı. Rana ders mi veriyorsun? Şim - di, senin leşini şuracığa seriveririm! Rânf hiç cevab vermedi, Yalmz, mü tecavizin yilzüne dik dik baktı. Arka - daşının hficvma geçmesinden cesaret alan kalem efendisinin dili yeniden çö- züldü: — Evet. evet.. seni de,. evin içeri - sinde baska kimler varsa, onları da. bö.. hön. bövle gebertir.. kı kırar. ge- çiririz! Ne sandın va? Orospu! dedi. Bu son kelime, Rânâya bir tokat te-| #iri vanmakis beraber, o, kendini gene de tuttu. Ve hitahını zabite tevcih ede- rek: — Su damın altına sığınmış dört ta- ne bicare, âciz kadına (taarruz dimek erkekliğin sanından ise, vebin! dedi. İki arkadasın ikisi de önlerine bak - tılar, Derken. zabit sordu: — Burada bir Rânâ görmek istiyorum. — Buvnrun, Rânâ benim. — Ya? Ben de, demindenberi öyle tahmin edivordum. Kalem efendisi gene lâfa karıstı. — Anam! Rânâ sensin, ha? Ben se - nin, a#zmı.. burnunu.. yiyeyim! Arkndası, c:kıştı, — Sen. su! — Damlma, Talât afabeyciğim! Ye- rim demekle, sahiden de yemedim a” Yaman gacn imis, RânA! Za kadının vanma vaklastı; elini tutmak istedi: fakat Rânâ geriye çekil d.0O — Ben. dedi, Sizin senamızı 'elde İsi- de, gıyaben size karşı derin bir alâka peyda ettim. Bu gece, bu türlü gelişi - mi, karsımıza bu şekilde çıkısımı ma - zur görün, Başka suretle bizi içeriye almazdınız. Rânâ dinliyordu. Zabit devam etti: — Biliyorum: Buraya devam eden - lerin hepsi de vükelâ, vüzera takımı. Kodamandan gayrisi bu cennetten İçe- riye giremiyor. Haklarıdır tabii. Para, dere! dam, karısının zengin olmadığını öğren- miş, İşte buna serab derler, bizim dostumuzdu, kardeşımiz ve baba - izi! İnsan tarafı Ona iyi adam, mükemmel adam, yük-| — Nişarlımı bir görseniz bayan, ceylân sek, dürüst ve faziletli adam olduğu için, bakışlı, o kanarya alim olduğu için hayrandık. Ona binbir bağla bağlı idik. Henüz genç sayılacak bir yı di. Ha- yatiyeti vardı, onun ölebilece; inön - mıyonduk, Onu kurtarabileceğimizi zan- nettik. Onu kurtarmak için lâzım gelen! tedavilerin hepsi yapılacaktı, Fakat bu- nu nasil yaptıracaktık? Babam serveti olmıyan bir insandı. Hasta olduğundanberi yalnız profesörlük maagile geçiniyordu. Meslek hayatında, çok dürüsttü. Ve hiç i “e, saçlı, kiraz dudak. | h, elma yanaklı, sürah: endamlı, pa muk elk. & Kağın, nişanı - sını metheden ©? - keğe döndü: — Şey bay, sizin nişanlınızın hiç insan terafı yok mu? Temenni — Yılbaşı tebriki kartı getirdim, Bah- bir zaman, hiç bir hastasını istismar et- şiş isterim. memişti. O zengin hastalarından daha faz — Al yüz para. la, fakir hastalarım severdi, doğduğu gün — Yüz para mı? — Evet az mı? ânmesini o zamanlar henüz kadın doktoru olmadığı için kaybeden babam, kadın he- kimliğini belki de bunun için meslek in- tihab etmişti. Onun en sevdiğ: hastalari Kadıköyünün Gazhane semtindeki işçi ve fakir kulübelerde evlâd dünyaya getiren gil, bütün sene içinde size yüzer nesini temenni e - paralık havaleler geli derim. İsmail Derviş Bey ye yalandan sevinç tezahürleri gösteri « yordum. kadınlardı. Evde kardeşlerim ve annem de ayni şe-| | İlâçlarına kadar kendi alıp tedavi et » yi öğrendikleri zaman benim gösterdiğim | tiği bu hastaların bir çoğu hâlâ babamın Çabuk geçiyor Kadın, kocasına sokuldu: ri) ç 5 Si — Kocacığım, metaneti gösterdiler, hatırasını unutmamışlardır ve içlerinden yarın benim doğ - Dn bip Hür şeyden babencaç simemek | 19 EN AR Li ye z duğum gün! : , İmüne benim ve kardeşlerim kadar ağla- Dedi, Kocası dü Tâzımdı. Bunun için göz yaşı yasak, cesan 4 lann görür, hayatımın en büyük te- ündü: retsizlik ve teessür gösterme yasaktı. O-| selisini böyle bulurdum # Y. değdi O i . 4 n : vE — Yarın değdu- kun yanında mütemadiyen maneviyatı) pabam bütün bunları mukabilinde hiç) (Ze STİ yun gün mü? yükseltecek bir hava yaratmak icab €di - | bir menfaat beklemeden yapardı. Mesle-| | — Evet, bana bir bilezik alırsın değil — Hayır az de -| yordu. Babamı biz evlâdları, yalnız bir baba gibi değil en iyi bir dost, en neş'eli bir arkadaş ve bir kafadar gibi severdik. Bizim bosamızdı. Bizim arkadaşımızdı, ğini sever, insanları sever, mesleğine hür- met eder ve onu ancak meşru bir kazanç vasıtası olarak kullanmak isterdi. Biz babamızı biraz da böyle bir adam (Devamı 10 uncu sayfada) — Üç ay evvel de doğduğum gün diye benden bir yüzük istemiştin, almıştım. — Ya kocacığım. meğer günler ne ça- buk geçiyormuş. Son Posta'nın Romanı :37 EE agi Pee e . yaz şemsiyeli!,,|& kudret onlarda. Siz de onları tercih e - dersiniz; çünkü sizi maddeten tatmin et- tikleri gibi, himaye de ederler. Sayele - rinde, ne baskından, ne de zaptiyenin fa- kibatından korku - nuz yoktur. . Sonra ne nüfuz eden bir tesir biriki dakikade- ve bakışmadan son- gene biliyorum ki ra, gülümsiyerek: siz, Rânâ hanım, — Bu, cidden tu - zaptiye müşiri ola * hafi dedi (Ezbere esk zatin gözdesi sevdalanmak buna bulunuyorsunuz. Bu derler, deği mi? bütün (İstanbulun Bırakın ki, bir kere malâmu olan bir bu teveccühünüze keyfiyettir. lâyik olacak hiç bir —bBu sözlerden cihetim yok. Fazla maksadımız? olarak, o sözlerinize — Müsaade eğin: de pek inanacağım Arzediyorum.. Zabitin gençliği Rânânım üzerinde tesirini yapıyordu. gelmiyor. Bir gece - Ayılmıştı, Biraz evvelki kabalığının |#evmeğe başladım. Şu dukikada yüzü-| cik hoşca vakit geçirmekten başka bir nodameti, parlak bakışlı kara gözleri-|nüzü görünce o muhabbetim arttı, Gön| niyetiniz olmadığını söylese idiniz, ha- nin içinde okunuyordu. Söylerken de|lime hak verdim. Ve sizi bir kere gö-|kikate daha uygun bulurdum, Aşktan, nlanmış, yağız siması güzellen -/rüp, bir iki saat meclisinizde bulun -|sevdadan bahsetmeğe, büyük ve şaira* :asen, boyu, bosu, endamı damak için her şeyi göze aldım. Arka -İne sözler söylemeğe ne lüzum var? Bu akışıklı delikanlı> sıfatma hak|daşımla buluştum. Cesaretimi arttır -levden gelip geçen müşterilerden biri- kazandıracak gibi idi. Konuşurken, be-İmak için, bir yerde oturup biraz rakı|siniz. Deminden, ziyade sarhoş görün- yaz ve sağlam dişleri ağzına başka birliçtim. Suların kararmasını bekledim. |düğünüz için sizi savmağa hazırlam - letafet, bir gençlik ve gürbüzlük leta -| Geldim, kapınızı çaldım. Bize kapıyı| yordum. Fakat şimdi görüyorum ki &- feti veriyordu. açan arab karıs: göğsümüze dayandı. |çıldmız. Onun için, buyurun, oturun — Arzediyorum.. ben, servetsiz, sa-İNâra ile ve yumrukla onu korkutarak, |da, ben size ev sahibini göndereyim. hibsiz, kimsesiz bir (omülâzimim. Şuliçeriye deldık. Bir daha affmıza sığını-|safa geldiniz. gördüğünüz kordon, saraya mensub ol-| yorum. Odadan çıkmağa davranıyordu. Za - duğum zannını verir. Halbuki, deği -İ İkisinin de bakışları karşılaşmış, su-|bit ileriye doğru atılarak, onu kolun lim, Bunu niçin, ne sıfatla taşıdığımılsan dudaklarının yerine onlar konuşur |dan tuttu, Silem dolu nazarlarını, yü - ileride öğrenirsiniz. Şimdi, asıl mese -| yordu. Zabitin gençliği, çevikliği, can-İzüne tevcih ederek: leye gelelim. Dedim a: Sizi, (o gıyabenİ hihğı ve yakışıklılığı Rânânm üzerin *İ — Nereye (gidiyorsunuz? dedi. Ve bırakıyordu. |dini zorluyordu. Buna rağmen, Genç kadın, kendi -|ları, öz duygularım gizlemeğe Hğinden tuzağa dü -|fak olamıyordu. Fazla olarak, Hr şen bu şikârla biraz| dudaklarında, fırlamak isteyen bf eğlenmek İstedi. Olraf dolaşıyordu. U 9 * ye fa v Ne kadör güzel kemicleriniğii Bayan, görüp te âşık olmamak mü kün değil İçmiyor Hizmetçi, evi süpürüyordu. Evin * ni hizmetçiye. bir sual sordu: — Artık kocan eskisi gibi içmiyor J gi) çam e LA — Hiç bayan, — Sebeb? — İçki içtiği zaman sesi kısılıyof, " gırıp nâra atamıyormuş; sonra biğ nivse tabak çanağı başıma atark€f” titriyor, başıma İsabet eiiremiyorB İşte burlar için içmiyor. içmiyor N Lİ, — yea uğraştım amına bir se piyanonun tuşlarını temizliyemsdi gene bir kısmı siyah kaldı, niçin böyle söylüyorsunuz? Ben, için geldiğimi söylüyorum. Sizden İİ kasını ne yapayım?, Gelin... otur Size, kalbimi dolduran bir çok ei bir bir anlatayım. Bilseniz, söyl daha nelerim var! Bütün varlığı! nız sizinle dolu, Genç zabitin sözlerinde olsun, Hi sında olsun öyle bir safiyet ve sasi miyet belH oluyordu ki, bundan » Rânâ, nefsine hâkim olmak için > de, gittikçe benliği -|tehassis olmamak kabil değildi. Zabitin arkadaşı, ayakta düre, vam eden süküttan çöktüğü koltutun üzerinde çoktan “il mıştı. Arada bir, horlaması işitil du. Zabitle RânA uzun tuzun bakti Heyecanları gitgide artıyordu. Np yet, Rânâ: — Peki! dedi. kalm! Hayatımöi kere daha aldanmış olayım. 0” — Aldanmak mı? Ne için y — Erkek değil misiniz? Hepini? birinizin aynısınız; hevesiniz — Sizi ben seviyorum, Rânâ pas? — Öteki de öyle dedi idi. etmez. Hem, diğer o bir kimseni çi ayni şeyleri sövlemiş olduğunu “ uzu olsun bakir tasavvur etmek yorum. cak mışsınız ? görsün. — Başkalarının yalan: beni si mak, bilmek bile beni üzüyor. Fifi — Seni çok seviyorum, Rânât gi — Bu sözü şimdiye kadar ka$ na ve kaç defa tekrar ettiniz? — Yemin ederim! Hiç! 'Rânâ güldü: — Pek o kadar acemiye penseli sunuz. (Arkası o MOT YUN

Bu sayıdan diğer sayfalar: