6 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

6 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

di Niçin boşanıyorlar? ahkeme salonu çok Kalabalık. kaloriferleri çok yanıyor, yoksa | | Kalabalıktan mı nedir, içerde tahammül “miyecek kadar bir sıcak var. Davacı iyi oturan kadın mütemadiyen elin- ki ufak bir kâğıdin yelpazeleniyor. â- Dez Yüzünün kızarmasından belli. a #dilenin yerinde bir avukat var. eialeyhin kendisi ortada yok. tatlı bir sesle; a, Anlat bakalım kızım diyor. Kocan- neden ayrılmak istiyorsun? — Bana bakmıyor efendim. Bana iha- *diyor. Üstelik te beni eşime, dostü- koruma komşuma rezil ediyor. — Neler yapıyor? wi Kendisi ticaret gemilerimizin birin- a, Köptamdir. On beş yirmi gün dışarlar.| #2 kalyor ve İstanbula geldiği zaman sm geleceğine bence meçhul olan bir yerlere gidiyor, rda vakit ge- Bitiyor gidiyor, orana 8 — Seni ti biliyor a ; bir kadınla aldattığını iy, tai Bir kadına ne hacet var efendim, ai Fünlerini sefihathanelerde geçiren hey, <eğin bir tek kadınla ne alâkası o- Me evine gelmediği gm MW iğini nereden Biliyormu ; erlerde geçirdiğini mi Mİ gün dışarlarda dolaşan . bir *#in şehre avdet ettiği vakit gidece- Vİ değil midir? — Annesi filân başka akrabası var mı? > Yek efendim... Olsa bile, ben on, Bai sin evinde bekliyen © karısıyım. bir adamın fik vazifesi karısile k slmektır. te iddiasını, dinlenen şahidler de 2) *diyorlar, Bu zat izdivacındanberi böyledir, karısını #hmal eder. İzin *rİNİ karısınca meçhul bir ofakım ende geçirir. Bu yüzden aralarındaki «azlık çok artmıştır ve kadıncağız in #enedenberi kdeasile beraber bulun- maktadır. m buki son zamanlarda erkek yeni- karısile barışmak emeline düşmüş #€cenin birinde sarhoş bir vaziyette Bi, kapısına gelmiş, kapıyı çalmış. Ka- Me İçeri almak istemeyince kadım bay, eğe kalkışmış, ölümle tehdid etmiş, Bende Yaptırmakta olduğu bir apartı- iii Malzeme bekçiliği eden genç bir Bir e bunu duyunca koşarak polise ha- «Kay, 3. Karakola sevkedilen koca: teni dargındım, kendisinden güphe- tim mm Gecs anl olarak evine git- | a için kapıyı zorladım: demiş. Beyi MER sorulan: «Peki içerde kim- bir kaş nuz muş şualine, münevver Basıp, ç olan karısile münasebette ol Balam kn olmıyan bir adamı yani adamın bekçisini içerde gördüğünü ve Büphelen gi olmasından dolayı ondan kadın, 2diğini söylemiş. Karakolda da UN bak memurlar: «Hiç bayan... Maişler, adama tenezzül eder mi?» de- va imal bir mevki sahibi olan ve şaya- ea bir meslekte çalışmakta bulu- aa kadın, şimdi ondan me taz- tedi, ise hikâh, ne de nafaka istemek- he Oğrudan doğruya ayrılmak arzu- ii i Ayrım ermektedir, İtin ğ e | xa bükinin karşımında kucağında! #iymi © bir çocuk tutan esk! bir manto Tin “- İpek bir mendille başı örtülü sa- de e Eüzel hir kadın, davacı yerinde Bart, cenk yağmurluklu genç bir adam asan sanan ar a4 a senar sana) Adliye kapısından çıkanlar Hâkimin verdiği müsaade üzerine ku- cağındaki çocuğile oturduğu yerde konu- şan 'kadın çocuğunu sersemletip Uyut- mak için mi, yoksa asabiyetten midir ne- dir dizini mütemadiyen sallayıp, duru- — Ondan ayrılmak istiyorum, efen- idim, Onun Fatma isminde bir kadınla &- lâkası var... — Nereden biliyorsun? — Benim evime getiriyor, benim gö- zümün önünde onunla rakı içiyorlar, — Senin evinde bunu nasıl yaparlar?. Demek sen de beraber içiyorsun ki onlar da bu cesareti yapıyorlar. — Hayır efendim ben içmiyorum. — Bu kadın ne mlfatla senin evine ge yor? Senin tanımadığın kadın evine ge- lebilir mi? — Bir sene evvel bir düğünde tanıdık. Bu münasebetle evime geliyor, Benim €- vime gelmesile kocamın onu karşısına &- hp beraber içki içmesine sebeb var mı?.. Onunla konuşma, dedim, bana o yüzden Tohusa, lohusa dayak attı, İstemiyorum, bu adamı, isterse çocuklarımı da alsın!. — Kaç çocuğun var? — İki tane. biri fki yaşında, biri beş aylık. işte but... — Sen anne deği! misin, çocuklarını nasıl verirsin babaların — Veririm, bakamazsam açlıktan öle- cek değiller yat. — Sen verirsen bile hükümet onları vermez. Onlar dâha ana şefkstine muh. taçtırlar, Hikim erkeğe dönüyor: — Sen ne diyorsun karının söyledik. Jerine?. — Efendim ben o Fatma ismindeki ka. dımı eve getirmemesini ona söylemedim. Bilâkis ben bu kadınla konuşma. onun evine gitme, o sana gelmesin dedim. Hat- tA bir aile ocağında yakışık almıyan bir şey yaptım. karımı dövdüm bile... O ge ne bu kadınla konuştu. — Canım baksanal. Beraber Oturup rakılar içmişsiniz. — Efendim ben izinli olduğum zamân- lar akşamları evde rakı içerim, Kârım kendi elile ona ikram etti, — Bak sen ikram etmişsin. — Yalan!... İnsana öyle geliyor ki dirayeti", zeki, münevver bir kadın bir abla gibi, bir teyze gibi, bir anne gibi şu iki genci mah. keme salonuna benzemiyen bır odada karşımna oturtup birkaç nasihat verse belki de hakikaten pek esassız olan bir kıskançlık yüzünden mahkemeye düş İ müş bulunan bu çifti barıştırmak, onları yeniden müşterek hayata döndürmek biri iki yaşında, biri de daha alt aylık Kadın kocasına hiçbir kusur bulamıyor. Ondan “ Âlicenab, müşfik kocam,,diye bahsediyor. Kendi- ! sinide sevdiğini söylüyor. Şu halde böyle bir adamı İ neden aldatmış? Çünkü yabancı bir erkek kendi- | sini sevdiğini söylerse mukavemet edemiyormuş NR ANLATAN: SUAD DERVİŞ 1 olan iki çocuğu böyle bedbaht etmemek imkânı hâsıl olacak. İşte yavruların nafakası şimdiden mev- zdü bahsoluyor. Kadın çocuklarına ve kendisine bakmak için ayda otuz lira nâ- faka istiyor. Erkek borçları olduğunu, ikinci çocuğun doğuşunda bir sürü borç- lara girdiğini söyliyerek on para nafaka bile vermekten istinkâf ediyor. Mahkeme nikâh cüzdanının görülmesi gibi ufak bir formalite için başka bir gü- ne bırakılıyor. Nafakası mevzuu bahso- lan küçük Belma., maviş gözlerinin gö- rüp anlamıyan bakışlarile mahkeme sa- lonunu süze, süze annesinin kucağında dışarı çıkıyor. * Şimdi mahkeme salonunda ihtiyar bir adam Var. kaçan karısı aleyhinde başan. ma davası açmış, şahidler -dinleniliyor. Bu adamcağız iyi, halim, selim bir in- sanmış, karısına da iyi bakarmış, faka karısı günün birinde tutup kaçmış... Se- bebsiz yere... Şahidler bunu anlatı ken, arkada ihtiyar bir kadın dayanama. yıp durmadan: — Melün karı, yezid karı, onu bir kere dövemedim. Gitmeden evvel ayakları- min altına alıp kemiklerini kıramadım. Diye söyleniyor ve ikide birde hâki- min: — Sus! İhtarile karşılaşıyor. Mahkeme salonundan çıkarken kadın. cağıza yaklaştım: — Siz bu İrsanın nesisiniz? diye sor- dum. — Erkek kardeşimdir. — Beraber mi oturursunuz?. — Evet! Ve o zaman kadının kaçışının sebebsiz olmadığını anladım. - Genç bir delikanlı ile kendi evinde, kendi odasında yakalanmış olan günah- kâr bir zevce idi. Kendisini müdafaa et- miyor. Kocasınm hain, alçak olduğunu, kendisine bakmadığım, kendisini döydü- ğünü, velhasıl onu böyle bir ihanete sevkedecek bir harekette bulunduğunu söylemiyor, Bilâkis lâkırdı başında «âli- cenab kocam» diye aldattığı erkeğinden sitayişle bahsediyor. Bu adamın kendisi. ni çok sevdiğini, çok iyi baktığını, hiçbir şeyden mahrum etmediğini, kendisini al- datmadığını, daima iyi ve müşfik mua «| mele ettiğini söylüyor ve inanılmaz bir! saffetle bir şey daha !lâve ediyor; — Ben kocamı çok severim. — O halde niçin bunu yaptın? — Niçin mi diye cevab veriyor. Ye. ve min ederim bunu niçin yaptığımı bilmi- (Devamı 10 uncu sayfada) | (Siyasi Meseleler | Müstemleke davası nasıl halledilmelidir? Meşhur bir İngiliz gazetesi Afrikadaki bir kısım İngiliz müstemlekelerinin tedricen beynelmilel - bir idare altına konulmasını teklif ediyor lan bir vaziyeti gü- »ün birinde son ça re diye, kuvvete baş vurarak müdafaa et meye çağırılacakla » rni O düşündükçe muzlarib- oluyorlar. Bununli (o beraber hem vicdanlarımın tatmin edebilecek, hem bize, Afrikada Nazi sisteminin ku - rulmasına yaraya « cak, fedakârhklar Ted cesaretini vere cek bir hal çaresi de bulamıyorlar, O Na- zi sistemi ki: Yerli halkın terakkiini | | #vweirulyanım yıllarla seriye atacak, Afrikanın inki - şafını kritik bir hale koyacak ve bu kıt'ada Avrupa devletleri mücadelesi - nin Uzayıp gitmesine sebeb olacaktır. Acaba böyle bir hal çaresi bulmak hakikaten imkânsız mıdır? Büyük Britanya, buna karşı derhal bir vaziyet alamaz mı? Dünyayı, sul - hün en doğru yolu olan, müşterek bir hedef yolunda iş birliğine sevketmek üzere acele pratik bir yol tutamaz mı? Bence, bunu yapmak İngilterenin e lindedir. Bu memleket, İsterse, bey - nelmilel konferanslarla boşuna vakit kaybetmeden, başka milletleri de bek- lemeden meseleyi şöyle omüsbet'bir plânla yoluna koyabilir. Plân, kısaca şudur: Tanganika U - ganda, Kenya Nyasaland ve Şimali Rhodesia'dan mürekeb geniş arazi blo- İngilterenin en büyük müstemlekelerinden ikincisi olan merkezi Sidney'den bir görünüş kunda, kendi rehberliğimiz ve kontro” lümüze tâbi, beynelmilel bir idare ku- racağız. İdare heyeti, Milletler Cemi - yeti azasından olan devletlerin göste - recekleri namzedler arasından, muay - yen bir programa göre ayrılarak ted - ricen beynelmilel bir hale konulur. Birinci yıl bu idaredeki boş yerler - den meselâ yüzde beşine, Büyük Bri - tanya hükümetinin Milletler Cemiyeti namzedleri arasından seçtiği, -İnsV . zin gayri» kimseler geçer. Bundan son- raki dokuz yıl içinde oher sene idare heyetine yüzde beş yabancı aza se- çilir. Böyle böyle onuncu sene sonun- da tekmil idarenin yarıs; İngiliz ölma- yanların eline geçmiş olur. Tanınmış idarecilerimizden biri ge - çenierde bana şunları yazıyordu: «On (Devamı 10 uncu sayfada) 0001000000 v04 990929 va ma 90 00092 4000 0000 0nkaNNb5 2010000000803 000020 0990090 0UUL00A000000000000p00000000000 v0mm00100A800vane0a, ZE 777 0 GG / Aksaklık mekteb Programlarında mı? Oukuyucularımızdan Bursada Pınar 89 kağında emekli yüzbaşı Mehmed Eği - mez yaziyor: «Mbarit işlerinin konuşulduğu şu sıra- da çok ehemmiyeti bir nokta Üzerinde durmak zarureti vardir. Biz çocuk baba- ları bir çok mahrumiyetlere katlanarak onların yarına lâyık birer uzuv olmaları için icab eden her şeyi yapıyoruz. Ben Bursa Wwesine giden o #ki çocuğum için defter, kalem, kitab ve malzeme temin etmek Üzere bir hamlede 45 Ilra kırtasi- ye masrafı yaptım. Mektebler açıldı, ço- cuklarımın vaziyetini takib ettim. $ ay içinde 9 uncu sınıftaki çocuğum $ ders - ten, 10 uncudaki çocuğum 4 dersten yal- nız birer defa derse kaldırılılar ve kar- neler dağılınca biri beş diğeri altı ders- ten fena numara aldılar. Bir baba endi- şesile diğer çocuklurın vaziyetini tetkik ettim. Muttali olduğum hakikat karşı - sında titredim. (15) çocuklu bir sınıfta fena numara almıyan bir tek çocuk ol - madığını ve her birinin dört dersten on derse kadar aldıkları numaralar 2-3 den ibaret olduğunu öğrendim. Burun kabahati programda mi, öğret- menlerde mi, çocuklarda mr? Bu ciheti araştırmak lâzımdır. Ben bem bir baba ve hem de bir vatandaş sıfatile bu neli- ceden büyük bir tesesür duyuyorum. Bir fabrikanın dinamosu radyolara mani olüyor Okuyucularımızdan 'Targudluda Dok - tor Bilgener yazıyor: «Bütün Turgudii halkı burada mey - cud bir fabrikanın bosuk dinamosunun çıkardığı şerâreler yüzünden radyo Deş - riyatından istifade edemiyoruz. Bunun için altı ay evwel Nafha Vekiletine bir ORUYUCU istida Ve müracaat etilm, cevab alama- dım. Mahall müddelumumiliğe bir çök balk tarafından vaki müracaatlar mah - kemeye verildi, fakat: (Naha © Vekâleti tarafından teşkil edilecek komisyon ta « rafından verilecek karar) maddesi do - layıslle kanun tatbik edilemiyor. Hâlkın radyo ihtiyacını temin ve bu « n& mani olacak esbab her ne ie buna tevessül edilmesi için gezeteniz vasıtasi- le Naha Vekfiletine keyfiyetin arzına mü sandenizi dilerim. Okuyucularımıza cevablarımız Bursada Bay Himi Tunaya: Biz de şahsen sizin gibi düşünüyorüz Pukat meseleyi münakaşa etmek zaman henüz gelmemiştir. * Ankarada Bay İ H. Söyer'e: Bedrettin Tuncel'in yazım bir mecmu ada çıktı, Bizim okuyucularımızın, hiç değilse mühim bir kısmının o tâmamen meçhulüdür. O yazıya biz de cevnb ver. Mek için işe meseleyi anlatmakla başla- mak lâsım.. Düşünüyoruz ki, bahis daha ziyade mecmuaları ulükadar edecektir, * Karsta Bay Mehmed Türkel'e: Hidise mahkemeden geçmiş, temyizin tasdikine Iktiran etmiş, kaziyel muhke- me halini almıştır. Gazete sütununda ne tashih, ne de tebdil edilebilir. Yapılacak ç€y, olma olsa gene temyize müracaat e - derek kararın tashihini istemektir. * Okuyucularımızdan imzali mektub sahibine: Bir iddia ortaya atıldığı ve bir şikâyet Meri sürüldüğü vakit, onu bildiren mek- tbbun altında im ve adres bulunma « dıkça nazarı dikkate alamayız. Masmafih şikâyetinizi kanuni yollarla mahalli makamala da bildirmeniz her - halde nazarı dikkate alınır. Tekirdağda İ, 8,

Bu sayıdan diğer sayfalar: