6 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

6 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

0 SÖN POSTA Sayfa 9 HAFTANIN KARİKATÜRLERİ Ci sene sonra > Yapan : Orhan uras | Abdülâzizin katledildiği General Franko İtalyan, Alman lejyoner.erinin artık İspanyadan çekilmesini istedi. — Gazetelerden —- Nihayet dananın kayru, Denizbankın bazı şubeleri lâğvedildi — İşte şimdi kuşa benzedi!. — Gazete.er — gm — Yerlere tükürenlerden, kirle- 7 Gene gazetelerin yazdığına ba- kılıraa, tenlerden para cezası alınacak- et fiatları yakında ucuz. miş. — İstanbulun imarına lâzim olan para temin olundu desene!. — Kocam her gece yarısı geldiği vakit beni karşısında elimde sü- pürge sopasile bulur! — Bana ne.. biz hergün evde ka- rımla birbirimizi yiyoruz!, me kalabalık. bir kaza mı olmuş acaba?.. , Hayır, Denizbankın rini pi aleyhinde bulunmamış bi- — En güzeli şiir (!) müsabakazından sonra — Türk şiirinin ruhuna fatiha... e sonra alevlenen münakaşa © | ... iddiaları doğru mudur? Sabaha karşı Hafız Mehmed Beyin kapısı telâşla çalınıyor ve şu haber veriliyor: “Sarayın ve Hasahırın dört tarafı askerle çevrilmiş...,, Yazan: ZİYA ŞAKİR me e İkinci bir mesele: İntihara kani olanların bir kısmı da ileri Sultan Azizin (mecnun) olduğunu sürmemekte., ve, o yolda verilen fetvayı İleri sürmektedirler, Fakat, Hafız Mehmed Beyin, tem bir vüzuh ile yazdığı kıymetli hatıra göste- riyor ki; gerek hale takaddüm eden gi lerde, gerek hal esnasında ve gerek Orta- köydeki (Feriye) sarayına nakledildiği Sultan Aziz, cinnete delâlet eden ük bir eser bile göstermemiştir. idare eden zeval, çok büyük bir gaflet eseri göstererek padişahın (mec nun) olduğuna dair fetva almışlar. ve bu hataları yüzünden de mühim bir şüphe ve münakaşa kapısı açmışlardır. Biz bu münakaşayı, sonraya bırakarak; hal hâdisesini ve Sultan Azizin o esna- daki haleti ruhiyesini daha açık ve daha| kuvvetli tebarüz etürebilmek için, eli) mizde en kuvvetli vesika olan Hefız| Mehmed Beyin hanrasına istinad ede rek, hel'e tekaddüm eden günlerden baş- İayarak Sultan Azizin (Feriye sarayı) na girdiği dakikaya kadar cereyan eden ah- vali, hülâsaten nakledeteğiz. Sultan Aziz, nasıl hal'edildi? Buna dair sütunlar değil, kitablar do- lusu yazılar yazıldı. Fakat bütün bunlar, Adi birer roman çerçevesi içinde kaldı ve istikbal tarihine, (bakikat) namına biç! bir şey kazandıramadı. Biz, tarihin arayacağı bir hakikat mü- nakaşası üzerinde bulunduğumuz için bu| satırları yazarken o (romancılık zihniye- ti) ni bir tarafa bırakacağız ve hakikate sâdık kalmak için, hâdiseleri, asıl şahid- lerinin ifadelerile yazmak suretile tarihe karşı vazifemizi yapacağız. Sultan Aziz, nasıi hal'edildi?... 'Tarihin soracağı bu mühim suale, biz, kendimizden bir tek söz katmıyarak, iki salâhiyettar zatın ifadelerine istinaden cevab vereceğiz, Bunun biri, Sultan A- Zizi tahttan indiren tertibatı hazırlıyan ve idare eden (Süleyman Paşa), Diğeri de, bu mühim hâdisei tarfhiyeye herkesten yakin olarak karışmış olan (Hafız Meh- med Bey) dir. Vakıa Süleyman Paşa, bu mesele hak. kındaki hatırasını (Hissi İnkılâb) ismin- de bir kitab ile neşretmiştir. Tabiidir ki biz buraya bu kilâbı aynen nakledecek değiliz. Ancak, Sultan Azizin ve saray halkının vaziyetine dalr olan bazı fıkra- larını almakla iktifa edeceğiz. Hâdisenin başlıca esasını, Hafız Mehmed Beyin ha- tıra defterinden iktibas eyliyeceğiz. Şöyle ki: * Hale takaddüm eden Pazartes günü,! (Sultaniye) (1) ismindeki vapur, Dolma- bahçe sarayının önünde demirliyor. İçi, asker dolu olan bu vapur, derhal padişa- hin nazarı dikkatim celbediyor. Bunun sebeb ve hikmetini sorduruyor. Halız Mehmed Bey, telâkki ettiği bu (irade) üzerine tahkikat oyaptırıyor. Vapurda (Akkâ redif askerleri) (2) bulunduğuna ve bunların Rumelideki harb mevkileri. ne sevkolunacaklarına dair aldığı rapo- ru, padişaha arzediyor. Sultan Aziz, yol yorgunu olan askerle- rin şimdilik münasib bir mahalde İstira- batini emrediyor ve âyni zamanda, Seras. ker Hüseyin Avni Paşanın saraya gelip gelmediğini soruyor, Saray kaidesince, bu sual bir davet mahiyetindedir. Buna binaen başmabe- yinci Mehmed Bey, (cebi hümayun) kâ- tiblerinden Faik Beyi - gayri resmi su- rette - Seraskere gönderiyor. İrade mu- cibince saraya davet ediyor. Faik Bey gidiyor. Bir müddet sonra avdet ediyor. Vapurdaki askerin (Seli- (1) Yandan çarklı ve çok zari? yapılı olan | ziyeti Hüseyin Avni Paşa miye) kışlasında istiranat ettirileceğiniğ bizzat bu işle meşgul olan Seraskerin de işi biter bilmez geleceğini haber veriyon Fakat, Serasker gelmiyor. Padişahın birkaç defa daha sormasına, ve mükerre- ren yaver gönderilmesine ve telgraf çe kilmesine rsğmen, Seraskeri saraya ge- tirmek mümkün olmuyor. Nihayet (Hüse nü Bey) isminde bi: yaver gönderiliyor, Bu zat ta gidip ge'dikten sonra: — Serasker Paşa, askerin Selimiye kışs lasına ikâmesile meşgul. Ayni zamanda şiddetli yağmur yağdığı için bu akşam gelemiyeceğini ve yarın saraya gelece- ğini söyledi. Diyor. Vâziyet, Hafız Mehmed Beyin nazarı dikkatini celbediyor, Seraskerin ne vü ziyette bulunduğunu soruyor, Hüsnü Bey, Serasker Hüseyin Avni Paşanın sertabib Marko Paşa ile Bursa rüsumat hazırı İbrahim Beyle işret masa sında bulunduklarını söyledikten sonrat — Seraskerin bugünkü hal ve etvarını, başka zamanlara benzölemedim. Diğer vakitlerde, iradei şahaneyi tebliğ eder etmez, mülâyemeile cevab. verir, derhal itaat gösterirlerdi, Halbuki bu sefer, pek azametli göründüler. - «Başmebeyineiye selâm söyle. Kesreti meşguliyetten bü akşam gelemiyeceğim. Yarın gelirim» dis ye cevab verdiler. Diyor. Seraskerin bu vaziyeti « çok zeki bir zat olan - Hafız Mehmed Beyin nazarı dikkatini celbediyor, İçine bir şüphe gis riyor. — Hoş görmeli oğlum. (Âlemi âb) dir. Diye, Hüsnü Beyi savıyor, Fakat, bu muhavere esnasında orada bulunun baş- müsahib Haşim ağı ve yaverlerden mje ralay Ziver Beye dönerek bu muamele- nin, padişaha karşı sadakat ve ubudiyete münafi bir hareket olduğunu söylüyor. Serâskerin meşguliyeti, münasib bir şekilde padişaha anlatılarak vaziyet idâ- re ediliyor. O gece ikinci mabeyinci Fas ri Bey saray nöbetçis; olduğu için, Has fız Mehmed Bey çıkıp evine gidiyor, © Gece, sükünetle geçiyor. Fakat sabaha karşı Hafız Mehmed Beyin kapıs; telâşla alınıyor ve şu hâber veriliyor: — Sarayın ve has ahırın dört tarafı aş« kerle çevrilmiş. (Tebdü eskisi) (3) Hüs seyin ağa haber göndermiş... Bu garib haber üzerine, Hafız Mehmed Bey telâşla giyinyor, Araba hazırlatma. ya vakit olmadığı için yürüyerek saraya koşuyor. Fakat yolda, mabeyin başkâtibi Atıf Beyin araba ile gelmekte olduğunu görüyor. Arabayı durdurup Atıf Beyin yanına biniyor. Atıf Beye de ayni haber geldiği için o da telâş içinde bulunuyor, Böylece, (Silâhhane) karakolunun önü ne geliyorlar. Bursda, bir tabur askerin silâh çatmış olduğunu görüyorlar. De hal arabayı durduruyorlar. Taburun kus mandanı olan binbaşıyı çağırıyorlar. Va» soruyorlar, Binbaşı, hiçbir şeyden haberi olmadı. bu vapur, esasen (taht vapıru) İdi. Sonra.) ğını söylüyor: dan (Perterpiyale) vapuru yaptırılarak pa» dişahın rükübuns tahsla edilmiş, (Sultani. ye) de, asker nakliyatı için (tersane) nin em- verilmişti. — Gece yarısında aldığımız emir üze- rine askere fişek tevzi ettik. Buraya gek dik. Emir bekliyoruz. i Diyor, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: