7 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MA Ay 21 a a A dd *, 10 Bayt SON POSTa Mart 7 Milli Şef dün Çatalca ve Siliv (Baştarafı 1 inci sayfada) beye varılmıştır. Yollarda bütün halk Meli Şefi sürekli alkışlarla istikbal ve teşyi etmiştir. Çatalcada Güzergühta bulunan bâzı köylerde kısa tevakkuflar yapıldıktan sonra saat 14 ü 35 geçe Çatalcaya varılmıştır. Mahalli er- kân ile halk Milli Şefi Çatalca kasaba - sının kududlarından karşılamışlardır. İsmet İnönü ilk önce Çatalca garnizen komutanlığı binasını şereflendirmiştir. Reislcümhuru kolordu kumandanı Gene - ral Salih Omurtak, Tümgeneral Zeki Er- okay ve Tuğgeneral Vehbi Kocagüney karşılamışlardır. Komutanlık binasında evvelâ üst kata, halıra salonuna çıkılmıştır. Burada bu- kanan hatıralar hakkında İsmet İnönüne izahat verilmiş ve bilâhare alt kata me- rasim salonuna inilmiştir. Mili Şef, burada Çatalcalılar ile te - masta bulunmuş, derdlerini ve temen - nilerini dinlemiştir, Ha'k ile temas İlk olarak Yabantaş köyünden İsmail Atay Milli Şefin huzuruna gelmiştir. İs- met İnönü İsmail Ataya: — Otur oğlum, demiş ve sormuştur: — Ne kadar arazin var, söyle bakalım? — Yüz dönüm kadar, — Hayvanın? — O da var Paşam. — Neler ekiyorsun? — Buğday, arpa, bakla, nohud, bosta nımda sebze. — Sulak mı toprağın? — Su basan yerlerimiz çayırdır. w Sizin köy kaç hane? — Yüz elli hans, Nüfusumuz 636. — Köy idaresi? — Var Pişam. — İhtiyar heyeti? — O a var Paşam, — Senin okuyup yazman? — Okur, yazarım. Bizim köy halkı da uyanıktır. Köyümüzden aksere gidenler arasında çavuş olup dönenler çoktur. — Yol üstündeki köyleri bilir misin? — Bilirim. » Harita üzerinde tetkikler yapan Mil Şef İsmail Ataya tekrar sordular: — Eski harfleri de biliyor musun? — Biliyorum Paşam. — Hangisini daha iyi biliyorsun? — İkisini de bir. Mektebde eski harf - der zamanında okumuştum, yeni harfleri e sonra öğrendim. — Aferin. — Bana bir şey söylemek ister misin? — İsterim, — Nedir onlar? — Ziraat âletlerimiz noksan, — Âletle mi ziraat yapıyorsun? — Evet. — Peki söyle. — Bizim köyde selektör yok. Tohum Jarı temizliyemiyoruz. Hâli yerimiz var. Herkes süremiyor. — Buralarda muharebe oldu. Sen bi- Byor musun? »— Evet olmuş, — İşitiyorsun öyle mir — Babam söylüyor. — Baban sağ mı? — Sağ. — Şimdi söyle bakayım, ziraat &leti Bstiyordun? — Evvelâ tarla için tırmık, pulluk. — Niçin alamıyorsunuz? »— Parasızlık. 20 lira masrafı herkes ya- pamıyor. Birimiz alsa, beşimiz alamıyor. w— Bedava mı istiyorsunuz? »— Hayır, kolaylık istiyoruz. Bir defa Bankadan para istedik, vermediler. Baş- vekâlete müracaat ettik, Mahzur yoksa verilsin diye emir gekii. Fakat gene bir gok müşkülâ'la karşılaştık, alamadık. w Peki meyvacılık yapıyor musunuz? — Meyva ağıcımız az. — Dut var m? — O da az, İpek çıkaracak kadar fazla! Zeğil. — Ziraat Bankasına borcunuz yok mu? — Hayır, yenisi yok. Eskiler vardı. On- Yarı da taksite bağladılar. Senebesene ve- iz — Araba yapıyor musunuz? — Evet. Arabacımız da var, demirel - miz de. — Binek hayvanımız? Koştuğumuz hayvanlara Bineriz. — Yolunuz var mı? — Var. Hadımköyüne gideriz, — Evleriniz nasıl? icab ederse Mit Şef dünkü — Kiremleli, Bir buçuk saat mesafeie tuğla harmanları da var, — Kereste nereden buluyorsunuz? — İstanbuldan. Yalnız odun alamıyo - ruz, Ormanlara girmek yasak edildi. Şim di ancak kömür elimize geçiyor. — Peki. Selâm söyle arkadaşlara... — Başüstüne paşam. — Ziraat âleti istiyordunuz değil mi? — Evet tırmık, pulluk. — Kaç lira pulluk? — 8 lira, 12 lira. Bir de Macar ziraat fabrikasının var, 17 lira, — Daha mı iyi o? — Evet, çelik, — Başka? — Söylemiştim efendim, tırmık. — Bu kaç lira? — On beş Mira kadar zannediyorum, — Başka? — Yazın harman zamanı iki ay kadar harman makinesine fhtıyacımız var. — Hiç gördün mü harman makinesi? — Gördüm. — Nerede? — Çatalcada. Geçen sene de İzzeddin köyünde çalışmıştı, — Peki, harman makinesi kullanmak- la ne istifadeniz oluyor” — Zamandan kazanıyoruz. — Ne kadar? — Bir ay, — Peki, harman makinesi için ne vâde istersiniz? — İki sene, — Dört beş senede verebiliriz. Peki oğ lum, teşekkür ederim. Başka biri gelsin. Yo! derdi İsmail Ataydan sonra kunduracı Ha- san içeri girdi. İsmet İnönü: — Otur, Hedi, sen yerli misin; — Yerliyim. — Muharebeyi hatırlıyor musun? — Evet. Hayal meyal. — Buranın yaşlı adamları yok mu? Reisicümhurun bu emr: Üzerine Ça - talcahı olan yaşlı bir köylü bulundu, Mint Şef ona sordu: — Nerelisin? — Subaşlıyım. Bizim köy Çatalcanmn şimalindedir. — Ne iş yaparsın? — Çiftçiyim. — Askerliğini nerede yaptın? — Edirnede — Çatalca Balkan harbinden evvel da- ha mı mamur id'? — Balkan harbinden evvel mamurdu. — Bugünkü hali ile Balkan harbinden evvelki hali arasındaki farkı söyle. — Şimdi yeni binalar yanılıvor. Eski- den sıkışık idi. Bugün kasaba daha çe - niş bir hale geliyor. — Çocukların var mı? — Var, dört tane. — Ne ekiyorsunuz"! — Buğdav, arpa, misir, ketentohumu. Paşam, senden bir dileğim var. Kış o- Tunca biz muhassradayız. Edirmmekapıdan bir hat geçer; Arnavudköyden. Boğaz - köyden de hir hat, Amma bunlar köylü nün yapabileceği şevler değil. — Hat nedir canım? — Şose. Yollar harab... Eskiden yapil. mış, öyle kalmış, Kışm bir sim atama - yz. Yolun etrafında 18-20 köy var, Bu yollarda sade 38 tane menfez mevcud. Bunları köylü basaramaz. Çatalca, Ka - racaköy, Arnavudköy, Derbend birbirine bağlanmalı, Bu iki yol iktısad ve siyaset noktal nazarından çok mühimdir. Bun. ların yanılmasnı isterim, Başka dileğim yk Bp dilerim, Çok teşekkür e- tetkikleri eşmasında Bilâhare Hüseyin Doğan geldi. Mil Şele: — Bin dönüm arazim var, dedi dığını bildirdi. Arazi azlığından şikâyet eden mübadiller Bundan sonra diğer bir küylü içeri gir di. Reisicümhur dedi k& — Hangi köydensin? — Çiftlik köyünden, — Nerede bu, tarif &. Köylü harita üzerinde köyünü buldu. Adın ne? Süleyman, Mübadilim ben. Nerelisin? Dramalı, — Kaç aile yerieştiniz? —24. — Söyle bakalım. — Arazimiz az, geçinmemiz gayet dar, benim 15 dönüm arazim var. 8 kişiyiz. Bütün köy de böyle, Hane başına 20 kan tar kömür veriyorlar, — Başka yere gider misiniz? — Gideriz. Dağ içindeyiz. Kömüre ge- Ünce bütün köye 4000 kantar tayin et - mişler, halbuki 10,000 kantar vermeliler. — Neye vermiyorlar. — 35 senesinde on beş yıllık bir plân yapmışlar. Bu, bizi idare etmiyor. — Başka diyeceğin? — Yoktur, sağlığınızı isterim. — Peki, etrafta, başka gidecek bir yer var mı? p — Bizim tarafta yok amma, Çatalca ya- kınlarında var. Oralarda yer verirlerse| gideriz. Zira gayet dardayız. — Ne ile geçiniyorsunuz? — Ekiyoruz, kömürcülük yapıyoruz. Bizim Çiftlik köyü hududu içindeki or - manlar bize yeter, Fakat köyümüzün or- manını 5-8 köye taksim ettiler, Biz or - mansız kaldık, Reisicümhur kaymakam Hulüsiye or - man müdürünün gelmesini emretti. Kay. makam, hükümet konağında olduğunu söyledi. Milli Şef sordu: — Niçin burada değil? — Hükümet konağına ineceğinizi tah. min ettiğimiz için... — Bir saattir Çatalcadayım. Burada ol. duğumu bilmiyen var mı? Çağırın gelsin. Az sonra orman müdürü geldi. İsmet İnönü sordular: — Niçin orman vermiyorsunuz bunla - ra? — Taksim olunmuştur. — Arttırmaya imkân yok mu? — Yök Paşam. Bunların ormanları vâ- si amma, ormansız köylere de yer göste- rilmiştir. Bütün ormanı bir köye bıra - kırsak, ormanı olmıyan köyler şikâyet e derler, Çatalcadan hareket Mili Şef bu hususlar hakkında notlar aldılar, Sonra halkın coşkun tezahüratı arasında askeri komutanlık binasından çıktılar, Otomobillerine binecekleri sı - rada bir köylü mürecast etti, şikâyetleri olduğunu söyledi. Bu köylünün bilâhare dinlenilmek Üzere adresi ve hüviyeti a - Tındı, Sıra ile Sinınköyden, Çöplüccuza- ğından geçilerek saa! 16 yı 40 geçe Deniz. paşa köyüne varıldı. Yolda bütün köylüler MM? Şefi alkıslı- Mal Şef Silivride rına Vvarılınca otomobillerinden inen İs. met İnönü, yürüyerek hükümet konağı- na gekdller. Kısa bir istirahaten sonra Si- Çatalcanın evvelce daha mamur ol - Mvrilileri kabul eden Retsicümhur evvelâ duğunu söyledi ve bir isteği bulunma - çiftçi Esad Arifi dinlediler, Esad Arif: — 9000 dönüm işletiyorum, dedi, Mil Şef sordu: — Ne vasıta ile? — Kısmen hayvan, kısmen traktör. — İşçiniz ne kadar, — 90 ile 150 arasında, — Çiftlik içinde oturan amele vâr mı? — Var, — Toprağın verimi ne kadar? —8i410, — Geçen yıl mahsul iyi mı idi? — İyi si, — İçinde bulunduğumuz sene nasıl? — Bu sene kurak gidiyor. Fakat gene vaziyet güzeldir. — Hayvancılık var mı Silivride? — Var. Kasabanın 60,000 koyunu var. — Ziraat hakkında bir şey söylemek ister misiniz? — İsterim. Halk muhacir, sermayeleri az. Bankada 35 bin lira paraları var. Lâ « kin kendileri istifade edemiyorlar. Siliv- ri bir sene kadar nahiye olmuştu. O za - man Ziraat Bankasının buradaki şubesi Çatalcaya kaldırıldı. — Sanhik ta yok mu? — Yok. Biz büyük çiftçiler malımızı ne reye olsa sevkederiz. Fakat halk fakir - dir. Arazi verilse.onlara... — Nereden bulacağız araziyi? — Çiftlikler var, işlenmiş değil Sa - |bibleri senelerdir içlerine girmemişler - dir. Bunları halk işliyor, sahiblerinebo- şu boşuna hisse veriyorlar, Gaye köylüyü korumak değil mi? Bunun Üzerine Milli Şef ararisi olmı- yan bir çiftçi istedi. Küçükkulçh köyün den Etem Kılıç içeri girdi Retsicümhur sordu: — Muhacir misin? — Eski ahalidenim, — Arazin var mı? — Birkaç dönüm, — Bir şey söylemek ister misin” — Komşularımın hiç arazisi yok. — Etrafta arazi var mı? — Büyükkılıç köyünün yarısında var, maliyenin. — Büyükkılıç size uzak deği! mi? — İki köy arası beş kilometre, — Sonra? — Bir harman makinesi, bir traktör. Hayvanlarımız da noksan. Harman maki. besine yüzde on “İç hisse veriyoruz, — Sizin köye geldi mi? — Geldi, — Kaç gün çalıştı? — Bir buçuk ay, amma, fasılalı, — Kaç evsiniz? — 8 Etem Kılıçtan sönra 4 dönüm toprağı olan bir köylü getirildi. İsmet İnönü: — Nerelisin? dedi. — Silivri, — Neye araziniz yok? — Alamadık. Evkafa müracaat ettik, gittik, geldik. Bize, peşin para ile satı yoruz, cevabım verdiler. Araziyi eşraftan üç kişi satın aldı. Biz. topraksız kaldık. — Onlar işletiyorlar mı buraların? — Koyun gezdiriyorlar. Bu yüzden de kiraladığımız tarlalarımızdan bayır yok. — Neden? k — Koyun salıyorlar. Bir ziraat müfet- yorlar, birkaç dakikalık tevakkuflardan | 91 Eelse de baksa... istifade ie İsmet İnönünü yakından gör- mek için köşuyorlardı. Silivride Silivri kaymakamı Vakkas kaza hu -| tarafıniğan da 100 lira ceza alındığını ar.) rilmiştir. Müfettişler hâlen bu iş | meşgul olmaktadır. Bu sırada kaymakam Vakkas izahat verdi. Tarlalara tecavüzün şiddetle takib edildiğini, böyle haller vukuunda suçlu - ların mahkemeye verildiğini ve belediye .duduna gelmişti. Silivrinin kasaba sını- | Zetti. ride tetkikler yaptı motöre binerlerken Vali Lütfi Kırdar: — Yeni bir zirai asayiş kanunu hazım landı. Lâyiha encümendedir. İdari sal hiyetimiz yoktur, dedi, Zirai asayiş meselesi üzerinde ehem » miyetle duran ve bu Mususta uzun boy tetkikler yapan Müli Şef: — Zirai asayiş olmazsa, bir şey yapa - mayız, idare âmirleri bununla alâkadar olmalı, buyurdular! Bilâhare Mehmed Hidayet adlı bir köy lü dinlendi. Mehmed Hidayet: — Bir avuç toprağım yok, dedi. Kars cikten 313 de geldim. 15 senedir çifiçilik yapıyorum. Ekinler de koyunların teca - vüzü yüzünden harab oluyor, Mini Şef sordular: — Ziyanınızı ödüyoriar mı? — Hayır. Bundan sonra koyunların tahribatına meydan verilmemek için topraktan alir nan icarlar ile daha fazla bekçi tutulması, köylerin şalısiyeti maneviyelerine ald mer'aların olmaması, tarzı tevzide bozuk- | kak, bulunması gibi meseleler üzerinde | duruldu. İsmet İnönü, kaymakam Vak - | kasa: — Burada koyun meselesi var, dedi- ler, Saat 18 olmuştu. Milli Şefe vaktin ge- ciktiği, (Savarona) yatını teşrif etmek Is. teyip istemedikleri soruldu. Reisicümhur: — Yata, gündüz gözü ile mi binelim? dediler, İsmet İnönü gene halkın coşkun te - zahüratı arasında iskeleye gittiler, Sa « i varona, sahilden 200 metre açıkta duru « yordu. Saat 18,30 olmuştu. Milli Şef mo törle Savaronayı şereflendirdiler. Savarona 18,45 te hareket etti, İsmet İnönü yatta bulunan gazeteci « lerin hatırını sormak lâtfünde bulunda lar ve: ii Nasılsınız, yoruldunuz mu? deği €. Savarona yatı saat 22 de Dotmabahçr açığına demirlemiş bulunuyordu. * Milli Şefin dünkü tetkiklerinin köylü üzerinde uyandırdığı alâka ve sevinç cid den büyüktü. İsmel İnönünün dinlediği köylülerden biri saf, fakat samimi bir eda ile bu sevince ve bu alâkaya şu şe * kilde tercüman oldu: — Senin büyük adam olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum, Paşam! Sabih Alaçam * Mil Şefin bugün şehirde tetkikler yapmaları ve yarın kazalardaki tetkik » Tere devam etmeleri muhtemeldir. Erzurumda tifüsün önü alındı Erzurum (Hususi) — Her sene bu mev simlerde kendisini hissettiren tifüs has - talığı, gene ortaya çıkmış, on kadar vak'a tesbit edildikten sonra, sıhhiye müdür » Tüğürün gayretile hastalığı önlemek im kânı hasıl olmuştur. Vilâyet Erzurumin mahalli gazete ile veduvar (ilânlarile, köylüye müteyakkız davranması için ns sihatlar vermiştir. Dolmabahçe hâdisesi tahkiatk evrakı Ankara 6 (Hususi) — Dolma! deki müessif hâdiseden dolayı eski tanbul valisi Mubitim Üstündağ we arkadaşları hakkındaki tahkikat evra * kının noksanlarmnın ikmali için evrak Dahiliye Vekâleti müfettişlerine ve *

Bu sayıdan diğer sayfalar: