18 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

18 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SELAM. abahları, mekteblerine giden; akşamları, mekteblerinden dö « nen bugünün mekteblilerini gördükçe, bizim gittiğimiz eski devir mekteblerini düşünürüm. — Keşki bugün çocuk 'olsaydımda mektebe gitseydim! Derim. Dün gene ayni sözü bir kere daha tekrarladım. Ve bu seler, mektebli olumadığına e kadar can ve gönülden üriteesir oldum ki, kat kat aparlıman yükseltenlerin apartımanlarını seyreder- ken aybaşında ev sahibime vereceğim ki. sayı düşündüğüm anlarda hissettiğim teessür bunun yanında hiç kahrdı. Beni bu kadar fanzin teessüre sevkeden »ebeb şuydu: Sabahleyin gazeteleri ka - nştırırken, birinde bir serlevha gör » müştüm: «Mektebilere nasıl selâm icab ettiği öğretilecek: Demek onlar bunu da öğrenecekler, Ve bir daha mektebe gitmemize imkân Dulunmıyan bizim yaştakiler, onların öğ- renecekleri bu çok lüzumlu şey! öğrene. meden birer birer öbür dünyayı boylıya- ah vermeleri * — Sen koskoca adam, selâm vermeyi de bilmiyor musun? Diyeceksiniz. Kişi noksanmı bilmek kadar irfan olamazmış, Ben de noksanımı biliyorum, ve kimseden saklamıya lüzum görmüyorum, Kendimi bildiğim andan, bu ana kadar selâm vermeyibir türlü öğrenemedim. * Büyük babam bana selâm vermeyi öğ- retimişti: — Birini görürsen selâmünzleyküm; dersin. Eğer o, sana daha evvelden se - Mmünaleyküm; derse; sen, ve aley - kümüsselâm! diyerek selâmına mukabe- le edersin! O günün ekşamı eve gelen babamı karşılarken: — Selimüneleyküm! Demiştim. Babam, selâmımı beğen - İmemiş olacak ki, hemen beni Karşısına almış, önünü ilfklemiş, başını eğip, elini yere indirerek yerden temenna etmeyi öğretmişti. , Ertesi gün eve gelen kadın misafirlere: — Safa gekliriz hanımteyzeler! Dedikten sonra, babamın öğrettiği tarz- da selâm vermiştim. Bu sefer de annem selâmımı beğenmemrişti: — Yere eğilmene lirum yok. Durdu « ğun yerde elini evvelâ çenene, sonra bö- şına dokundurursun! * Mektebe gittiğim zaman bu selâmların hiç birini beğermediler. Daha başka bir selâm öğrettiler: Selâm verirken sağ elimi fesimin ke - nara değdirecektim, Bu selâm #arrı da rad; bir müddet te sağ elimin 'ki par - mağını fesimin kenarına değdirerek se - lâm verdim. Festen kurtulmuş, şapkaya kavuşmuş- tuk. Şapkaylı selâm vermeyi ayna kar - gısında talim etfim. Şapkanın tepesinden tutuluyor, çıkarıyor, tekrar başıma gi - yiyordum.'Fakat biraz sonra birçokları. nın şapkalarını şapkanm kenarından tu- tup çıkardıklarını gördüm. Ben de onla. rı taklld ettim. Bu arada elini şapkala- rınin kenarlarına değdirmek şurstila şe- lâm verenlere de rastladığım için bazan ben de ayri tarzda selâm veriyordum. Baş ve söz selimlerini hele hiç öğre - nemedim: Baş sağa mı eğilir. öne mi eğilir, az ms eğilir, çok mu eğilir. basla beraber vücü- dün belden yukarı kısmını da eğmek icab eder mi?.. «Sabah şerifler hayırlar olsuns mu de- nilir, «Bonjurs mu denilir («Merhaba mı derili, «Helo» mu deniWr?.. Velhasıl hiç birini doğru dürüst öğre- nemedim, gitti. Nasıl selâm verileceğini öğrenecek ve Dasıl selâm vermek lâzımsa o tarzda se - lâm verecek, mekteblileri kıskanmakta haklı değil miyim?.. İsmet Hulüsi | Bunları bi'iyor mu idiniz? | 13 rakamı ve Almanya 13 Mart 1938 de, Avusturya büyük "Almanyanın bir parçası oldu. " Eylül 1938 de Südet Almanları ayaklandılar Hayatın sonuna Kadar süren cezalar Gözlerimin önünde Ankaradan posta - ya verlimiş bir mektub duruyor, alında bir erkek İmzası okuyorum. İçinde derin bir ao, hayır acıdan da fazla bir şey, Bir kara keder Cevab istiyor. Teselli bekliyor. Paket mektubun mühim bir kısmını, hemen hiş değiştirmeden size de okuyayım: «— Belediye dairesinde bir nikâh tö- reni vardı. Evlenecek olan arkadaşımdır. Cemiyet hayatına karışmam, fakat o ka- dar wrar etti ki gittim. «Bir de büfe yapmışlardı. Töreni müte- akib etrafında toplanıldı: — Mutlaka bir pasta, diyorlardı. Bir köşeye sokuldum. Bir aralık gözlerimi kal. (dırmıştım. Karşımda genç bir kadın gör“ &üm. Farla gözel miydi, fazla cazib miy- 1! Hiyir, bayır, fakat terlemir, aydım- bk bir yüzü, sonra bembeyaz dişleri var- dı ve genç, sihbatte vücudünün verdiği bütün iştiha e pembe dudaklar arasın- da bu pırldayan beyaz dişler mütemadi - yen hareket halinde idi, Gözlerim takılıp kaldı Bofrada fazla duruşumu mazur göstermek için ikinci bir pasta aldım. Bu kadın kimdi, bilmiyorum, sorma - dım. Şimd! aradan İki haftayı mütecariz bir zaman geçmiştir. Fakat o sima, o sih- hatlt vücud, o beyaz dişler, hiç durmadan işliyen beyaz dişler gözlerimin önünde. Şimşek gibi gökten inen bir hisle sevi- yorum, demiyeceğim, hayır sevmiyorum. © Basen seveceğim tp de değil Fakat bed- © bahılığı bana bir defa daha hatırlatan Amerikada yeni bir moda Amerikada dumanı üstünde, fakat pek garib bir moda daha türemiştir, kadınlar göz kapaklarının üzerlerine bizde kulla- nılmıyan, fakat Avrupa ve Amerikada pek sürülen kibrit defterlerinden süsler takmaâktadırlar, bir vesile oldu. Evliyim, Bir karım var ki, istemiyerek, sevmiyerek aldım. On senedenberi bir ça- ta altındayız Kendisine karşı merhamet, şefkat duyduğum zamanlar çok oldu. Fa- kat bir saniyelik bir aşk hissini bilo ha- tırlamam. Üstelik kaba, üstelik mütema- diyen hasta. Evliyim. Bir kız çocuğum var ki şimdi & met yaşını bitiriyor. O da annesinin küçük modeli. O da çocukluğuna rağmen kaba, çirkin, hem mütemadiyen hasta... Fakat ben de işte o kadın gibi terte - miz yüzlü, shhatte bir kadının kocası 9- labilirdim, Bu satırları Karaoğlanda bir kahvede yazıyorum. Caddenin öbür tarafında bir mağaza vilrinimin önünde bir kadın, ya- nında Üç tane çocuk var, Hepsi de ayr güzellifte birer bebek. Ben de onlardan birinin babası olabilirdim. Arasıra sülununuzu okuyorum, hep aşklan bahsediyorlar. Benim derdim gö- nül işi değil, hayat işi... Artık genç de değilim. Fakat zaman o- Yayor ki içimda bir genç gibi isyan bise duyuyorum. Ben hiç gülmeden mi ölme- ye mahrümum? Ne dersiniz? Ne diyeceğim? Okuyucum bu bir saniye bile sevmediği, ani kadınla ne- den evlenmiş, bilmiyorum. Fakat hayat- ta barı hatalar oluyor k!, yapanın vlc - danlı ve zayıf kalbi! olup olmadığına gö- re, hayatın sonuna kadar tesirleri devam ediyor. Bu onlardan biri olacak, belki de, bizim gazetenin birkaç gündenberi takib ettiği bir mesele gibi, cürüm ile ceza ara- sında mutabakat mevcud olmıyanlardan Dirt şeklinde, TEYZE Kadın Köşesi Cildiniz sağlığı- nızın aynasıdır Umum Harb senelerinde gene tadile uğ.) Cildiniz, sağlığınızm aynasıdır. Ona İ bakarak umumi sağlığınız hakkında doğ- /ru bir fikir edinebilirsiniz. Sağlam, taze bir cild, vücudün sağlamlığına işarettir. İ «Çok yağlanan veya çok kuruyan (yağ #ız kalan), sararan, siyah benekler, sivil celer peyda eden cildse vücud makinesi nin iyi işlemediğini, ufak, büyük bazı &- rızaları olduğunu gösterir. Meselâ: Cildiniz fazla yağli yüzden pudranız fazla ya dan (karı ği 1 barsaklarınızın tembelleştiği, mide; " iyi hazmetmediği) anlaşılır. Önüze geçmek için derhal yağlanmayı mucib olan yemekleri değiştirmek lâzım- dir. Salçalı yağlı ve yağda kızarmış ye- mekler, yağlı etler yemekten vazgeçmek, yemeklerde az su içmek, yemeği çok çiğ- nemek, ekmekten büsbütün vazgeçmek mümkün değilse taze ekmek yerine ki- Zarmış ekmek yemek iyi bir tedbir olur. Cildin kuruması neyi gösterir? Her türlü ihitmamlarınıza rağmen cil. diniz kuruyorsa gudie ve barsakların iyi çalışmadığı ve vücudde suyun fanlaşılır. Buna karşı iyı bir tedbir olmak İüzere her saat azar azar su içmek, ekmek patates gibi şeyler yememek icab eder. Yüzdeki sivilceler, açılmış mesameler, siyah benekler neye delâlet eder? Kadınların çoğunu müteessir eden bu irahatazlık bazan az, bazan uzun sürer ive yalnız mahajli bazı tedbirlerle geçişti- rilir. Sebebi ve ne gibi dahili arızalara delâlet ettiği araştırılmaz. Bunlar yağ guddelerinin fazla ifrazatından ileri ge ir, Gudde kanalları yağların tazyikile genişleyince cildde de mesameler geniş. ler, İçlerinde kir, toz birikir. Siyah be- nekler halinde gözükmeye başlar. Bunlar ida iltihablanınca kızarır ve sivilce halini ahır, üm hunlara sebeb guddelerin ve karaciğerin iyi işlememesidir. Kurtulmak için en iyi çare doktorun tavsiye edeceği tedbirleri yapmaktır, Cildin sararması ne demektir? Bazan teniniz sarı bir renk alır, Cild rengine tesir eden rahatsızlıklar karaci.| gerden gekliği için bu sarılığın sebebini de derhal karaciğerde aramalı ve onu te- daviye bakmalışmız. Cildin fazla kırmızılığı neye alâmettir? Yanaklarınız pembe ise idmansızlıktan, havasızlıktan, zehirlenmekten, kansızlık. tan ileri gelen soluk, uçuk benizliliğe im- renmeyiniz. Fakat çok kırmızı ise ve ya- naklarınızla burnunuzun ucunda ince kırmızı damarlar görülüyorsa bu; kan deveranının bozukluğundan ve hazımsız- kıktan gelen bir rahatsızlıktır. Hemen te- davi edilmeniz icab eder, Çok defa bu kırmızılık yemeklerden sonra görüldüğü için mide rahatsızlığile alâkalıdır, Yeme- azaldığı | Bein Azılı bir | İK kat yakalanarak dün adliyeye teslim edildi H apishaneden çıkar çıkmaz yeni bir cinayet işleyen suçlu yapılan sorgusunda cürmünü itiraf etti Tekirdağ zabıtası ve akiliyesi tarafın- dan bir müddettenberi aranmakta O - lan bir katil, dün İstanbulda yakala - nar#k, müddelumumiliğe teslim edil - İsmail Ördek ismindeki suçlu Hay- rabolulu olup seferberlikte memleke- tinde taammüden 2 kişiyi öldürmüş ve bilâhare yapılan muhakemesi 80 - nunda idamına karar verilmişti. Fakat af kanunundan istifade eden katilin bü ezası 15 sene ağır hapse tahvil e - dilmiş ve bu müddeti ikmal eden İs - mail birkaç ay evvel hapisaneden tah- liye edilerek, memleketine dönmüştü, Fakat bu sefer de İsmail eski cina - etine salk olan düşmanlarından bak - kal Hasanla karşılaşmış, daha 15 sene- | lik mahkümiyetini henüz ikmal eden suçlu, bu defa da Hasan: muhtelif yer lerinden bıçaklıysrak ağır surette ya- ralıyarak kaçmıştır. Nihayet dün yakalanıp müddeiumu- miliğe teslim edilen İsmail Ördek, Sul- tanahmed birinci sulh ceze hâkimi Re- şidin huzuruna çıkarılmış ve yapılan sorgusu sırasında cürmünü itiraf et - miştir. Hâkim, suçluyu yeniden tevkif et - miştir. Suitanhamamı yangını tahkikatı devam ediyor Sultanhamam: yangını tahkikatına | kiliyece devam olunmaktadır. Fakağ, şimdiye kadar yapılan ekilivukuf tet 4 kikatı ve keşifler kat'i neticeyi temin edememiştir. Bunun için, müddelumumilik yan “ gın sahasında elde edilen tüccar def « terleri üzerinde, hâkim huzurile tet « kikat yaptırmayı lüzumlu görmüştüm Bu suretle tüccarların mdli vaziyetleri tetkik edilmiş olacaktir. Bu defterler dün adliyeye götürüle“ rek tetkik edilmek üzere, mühürler 4 miştir, Kömür hırsızı bir ay beş gün hapis yatacak Mustafa isminde yersiz yurdsuz ta kımından biri, evvelki gece Fetih tür besi bekçisi Hüseyinin kömürlüğündeni iki çuval kömür çalarken, suç Üstü yar kalanmıştır. N Dün edijyeye teslim eğilen suçlu as liye # üncü ceza mahkemesinde yapı - lan duruşması sonunda, 20 gün havsa mahküm edilmiş, bu, suçlunun diğer bir mahkümiyetile içtima ederek, bi ay beş güne çıkarılmış ve tevkif edik miştir. Hasan ecza deposunu yakanlar bu işe evvelce de teşebbüs etmişler! (Baştarafı 5 inci sayfada) miyetsizdir. Filhakika yangının badi ol- duğu zarar 400,000 Tira tahmin edilmek - tedir, Bunun 100,000 lırası yanan ve ha- sara uğrıyan binaların kıymeti ve 300,000 Brası da mağazalardaki emtia ve eşya tü- tarıdır. Yanan ve İstarbulyan ve Agopyan ha- nı &ye anılan bina, muhtelif hissadarlara aid olup ufak bir kısmından başkasının sigorlasız olduğu anlaşılmışlır. Hasan ceza deposunun muhteviyatı ise 136,000 Jiraya siğortahdır. Bundan başka yeni berber salonunun da 10,009 Yiraya sigortalı olduğu anlaşılmıştır. Di - ğer tuhafiye mağazasile radyo mağaza - sının ve bir kundura imalâthanesile ki terzi atölyesinin de sigorta miktarları 80,000 lirayı bulmaktadır. Yanın binaya mücavir Taşhan ve A - gopyan hanile Hacıbekir hanında da az çok hasar ve tesisat ve tefrişatlarına da su ve dumandan avarya zararları mev - cuddur. ği ağır ağır yemek, yemek arasında su içmemek, baharlı veya bayat yemekler- den, alkollü içkilerle çay, kahveden ka- çınmek iyi tedbirlerdir. Sağlığınızdaki arızaları cildiniz gibi, vücudünüzün diğer bazı kısımlarından da anlıyabilirsiniz: 1 — Gözlerinizin akı saranyorsa kara- ciğerinize dikkat etmeli, 2 — Tırnaklerımızın üstünü çizgi çizgi oluyor, pul pal ayrılıyor, şabuk kırılıyor. Suçlular depoyu evvelce de yakmayı mi kalkışmışlardı? Hasan ecza deposundaki bu yangın, bk rinci defa vâki değildir. Depo, bundan bir müddet evvel bir daha tutuşmuş ve fakat bu seferki gibi büyümesine imkân verilmeden söndürülmüştü. Bu hâdise o vekit adliyeye intikal e » derek takibata başlanmış ve mahkeme « ye de intikal etmiştir. Bu #ahkikafta da, aşağı yukarı ayni isimler mevzuu bahsolmuş ve deponun müstahdemilerinden AT, Mustafa, Mihal suçlu olarak sorguya çekilmişlerdir. Bun. Ter, fitil kutularının ateşe düşmesile, yan gın çıktığını söylemişler, neticede ted. birsizlikle yangına sebebiyet vermekten, sorgu hâkimliğinin kararile asliye 2 nd cezâ mshkemesine gönderilmişlerdir. Muhakemeleri bugünlerde başlamak # zereyken, bir facia şeklini alan bu ikinei yangın zuhur r sa kansızsınız demektir. 3 — Saçlarınız donuklaşıyor ve iyi kıv« rılmiyorsa gene sıhhatinizin yerinde ok madığı anlaşılır. Cildle saçların yağlan. maâsi ayni zamana raslar ve ayni sebeb- lerden doğar. Binaenaleyh ayni teibir. lerle önlemelidir, 4 — Krem ve pudranız iyi tutmazsa, yüzünüz pul pul oluyorsa yahud parlı- yorsa hergün sabah, akşam derecenizi a- Tınız. Neticesine göre doktora gidiniz. eme sem sem nemana anama | Bacaksızın maskaralıkları: Saisafon |

Bu sayıdan diğer sayfalar: