18 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

18 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa SON POSTA 18 Mart Zaferi Mart 18 | ilmibir anket | Cezanın cürüm ile mütenasib olması lâzım gelmez mi ? Profesör Saim Ali: “Zehirli madde kaçakçıları bir katil- den, yahud ihtiyaca mebni devlet malından para çalan memurdan daha şiddetli cezalandırılmalıdır,, diyor «Cürüm ceza ile mütenasib olmalıdır» isimli yazı komprimesile büyük bir mes&- leye parmak koyan arkadaşımız Bürhan Cahidi makalesi münasebetile açtığımız ankete devam ediyoruz. PR Çanakkaleyi zorlıyan düşmanın 1lü mütecaviz gemisi vardı, Biz | iki eski zırhlı, birkaç torpido ile bir alay kühne topa malikdik ve böyle iken tarihin en parlak zaferlerinden birini kazandık Da (Son Posta'nın deniz işleri mütehassısı yazıyor | Yirmi dört sene evvel, bugün, üzerin-| den yıllarca kara talih bulutları sıynl- mıyan 'Türk ordusu cihana, ilk defa ola- rak, damarlarındaki asil kanım neler yap- mak kudreti Çânakkalede iz olduğunu göstermişti. ürk askeri ve Türk deniz. cisi zırhlıya karşı çatana ile, mermiye karşı çıplak göğsü ile kuvvete karşı ce- e harbet ndığı muzafferiyet, kelimenin ifham ettiği mansdan çok şümullü #âi, O, Ça- nakkalede birçok düşman gemilerini ba tırmış ve düşmana pek çok zararlar ika etmişti. Bu zaferle o Türklüğün kendine itimad etmesinde ve daha doğrusu Tür- kün kendini tekrar tanımasında da amil olmuş ve cihana bu milletin silâhsız da olsa, memleket ve valan tehlikesi karşı- sında çok hassas olacağını ve Ülkesini kimseye vermiyeceğini anlatmıştır. 18 Martı anlatmaya başlamadan evvel onun ölen ve yaşıyan kahramanlarını şükranla analım, * Çanukkale demek yaln demek değildir. Onun her günü bir kah- ramanlık destanı ile başlamış ve diğer bir destan ile bitmiştir. Bu münasebetle şunu da söyliyelim: Kim ne derse desin| cihan tarihinin Çarakkaleden bugüne ka- dar olduğu gibi bundan sonra da bileceği, bilmesi lâzım gelen tek hakikat vardır: Çanakkalede Türk kumandanı hâkim ol muş, Türk kumandanı kı Türk neferi çarpışmıştır. Kazanılan zafer de tamamen Türktür ve Türk olara! Jacaktır, * Asker gözü e Çanakkâlenin tarihi kü çük bir hâdise ile başlar, Türkler ile Al manlar arasında bir poktai nazar müca- delesi ile... Malüşmdur ki Çanakkale müda eski toplarla yapılması zarureti Almanlar topların eski ve menzillerinin pek az olduğunu takdir edemiyerek, tek» vardı, — Bak, İzzet efendiciğim! Şim mektub da, Macid beye yazacaksın.. Beli, l — Dur, dinle beni Mektub, Hürmü - rün ağzından olacak. Sen müsvedde - yi yap, o kendi elile temize çeker. Di- «Ben arkadaşınız Memduh bey sevi ma, benim gönlüm sizde. Çünkü ben sizin gibi ağır başlı insanlardan hoş * lanırım..» Burasını azıcık (o ballandır. Sen, bilirsin gayri. Benim tarif etme -İr me haceı yok. Sonra, gene dersin ki «Size böyle mektub (o yazdığımı sakın Memduh bey d zerime çok düş Zira masum kalb bir gönce olan ve varlığımı size saklıyorum. Varsa siz, yoksa sizl» Artık, şöyle adamakıllı, tesirli bir na- me olsun, anladın m:? — Ba: ne veliyetülnaam! Geçen defakiler fena mı idi? — Bunu onlardan da baskın isterim. , ben yüz vermedim. i, henüz açılmamış — Merak buyurma efendiciğim! Ses| Wkam oldukça kuvvetlidir. Vaktile bâ- bıfetvada, rüfakayı daiyanem herkan - gı bir hacet için arzuhallerini fakire yazdırırlardı. — Amma, böyle arabca, farisice ka - rıştırma sakın. Kadın ağzından yazıl * dığı belli olsun. — Müsterih ol, kadınım! Üslübü ne - Beberuhi odasına çekilip te divitini önüne koyunca iptida bir lâhavle çek- ti. Bu, şuna buna hitaben, (kaçıncı mektubdü ki kaleme siliyordu? Hiç te nanda etmiş ve| i bir) sn, O, benim ö - Muvaffak oldu. Fakat | Çanakkale siperlerinde mn, çahkimatın, boğaz dışında olmaşmı dar ileri gittiler ki, Türklerin bütün iti- aldırmıyarak, bu hususta emir Halbuki Çanakkale Türktü, ımızi bizden daha İyi ne imkân yoktu. Karakteri- n pek hassas bir noktasına temas &- İşte bu anda Türk emir dinle. boş mantıklara kulak es 1 için ne ise onu yaptı. Ç boğazı ku ni Cevad Paşa u müfettişi ve Askeri Şü 1) tahkimatı i t1 ssesi vardır, lâ İve zâferde | İcak bu cephenin yarılması B sevk ve idaresi bakımından çok mühim. di, Almanların meşhur Şilfen plânı dur. değ gil, Elimi alıştırı - ;#orum. Rânâ hatun tezgâhı tatil eylese, veyahud ki fakire yol verse, Yenicami merdivenlerinde bir çekmece kurup öte- kine oberikine aşk nameleri yazar, ge « İsinirim, Kalemi eline 4 - dı, cizırta cızırta şu şaheseri doğurdu: «Meclübü (dilim, efendim, «Cariyeniz, ge” çenlerde validem Rânâ hanımın hane- sinde tanıdığınız linizi biraz elemli ve düşünceli gör - düm, Bu haliniz bana son derece do - kundu. Kibar tavırlarınızın, ağır baş * kliğpmuz'n meclübu oldum. Arkadaşınız Memduh bey her ne kadar c alâka ve meltuniye' Almanla. | kahraman Mehmedeikler muş, İtalya harbe iştirak etmemiş ve ne- ız 18 Mart 1915 arzu ediyorlardı. Onlar fikirlerinde o ka |ticede Avrupa cephelerinde mevziler te- essüs etmişti. Harbin buradan inkişafı artık mümkün görülmüyordu, Diğer ta- raftan Ruslar Türklerin taarruzlarınğan | bunalmışlar ve İngilizlerden yardım is temeğe mecbur olmuşlardı. İngilizler de ayni noktal nazarda idi- ler. Ancak bu yardımın en müsald yol o- lan boğazlardan yapılması lâzım geliyor- du. İşte hasımlarımız bu sebeble Çanak- kaleye taarruz etmek istediler, Bu taar- ruz yalnız denizden olacaktı Karar münakaşayı mucib olmadı de ğil.. Bir çokları hem karadan, hem de- nizden beraber taarruz yapmak istediler Fakat her nedense, hasım denizcileri ken- dilerine pek güvendi ler! Kuvvetin hâkim ılluğunu zanmettiler, bu iş için İngilizler LI zırhlı, Fransızlar 4 zırhlı s ettiler. Eğer mayın arayanları, torpitoları he- (Devamı 10 uncu sayfada) Son Posta'nın Romanı : “Ah .ne bay bakışın va beyaz semsiyeli!, ve Beberuhi dividini önüne koyun ca iptida bir Bihavle çekti... rmüzüm. O gün teşrifinizde zâtıâ “| O gözlerdeki edayı melâli saadeti cariyelerine nasib yük fark var? Siz, benim gibi, yalnız saadetine teme. kim bilir ne türlü mes'uğ edersiniz?. bak dağıtmak ; tan nasıl vazgeçeceğini düşünmeğe baş olmıyacak | lamıştı. Aşkta şuurun bu galebesi na- mı? Memduh beyle aranızda ah ne bü-ldir değil, fakat gelip geçicidir. huyatın | meyus anlarında bazan makul bir kızcağızı | nebilir. Eğer bu sıradaf haricden mü - Profesör Ali Fuad, profesör Mustafa Reşid, doçent Yavuzdan sonra bugün de; hukuk ve tıb fakülteleri profesörlerinden 'Tıbbı adi mütehassısı saylav doktor Sa- im Ali Dilemre cevab verdi: | Anketimizin mevzuundaki hirli madde kaçakçıları zuatımızda verilen © $ddlasıma iştirak eden de şöyle diyar: « — Ben ceza mütehassısi değilim! Bu bilgi hukukun en mühim bir şubesidir. Bu mevzuda konuşurken çok dikkatli ol-| mak lâzımdır. Ben adli tıb mütehassısı - yım, Ancak bu gözle suallerinize cevab verebilirim. Cürüm ile ceza arasında nisbetsizlik bazan göze vurabilir. Kanunların en hur- da teferrüatlara kadar bütün vaziyetleri tesbit etmeleri lâzım olmakla beraber vazı kanunun elinden yükasını kurtar- muş bazı vaziyetler olabilir. Bunlarıda hâkim yakalamalıdır. Bu bakımdan veli uzun tecrübelerime dayanarak süreti v-| mumiyede ceza mltehasi yin ederken, karşılarını Sa 26 kü mev. m az oluşu profesör Profesör Saim AK Dilemre mezse doğru bir ceza tesbit edilmiş ol « maz. Bir cürmün ikamda, © şahsın haleti rü“ nın ceza ta - ekilerin hukuk| kitablarının yahud mecellelerin ma lde - lerinden ve prensiplerinden daha ziyade| ahvali ruhiyeleri düşünmeleri lâzım; kanaatindeyim. mütehassıs! niz hukuk müesseseler İhassısı yetiştirmek bâtün eden bir k peygamberdir. söylerim, Çünkü şu - İyi ceza tayin ceza mütes ebedi Bunu her vakit bem bununla yeti korumak ruhi için ve! mâni bir sureti yin etmek için hukuk bilgisinden manda / Sevkalide yok oğik. kısımların halleri, mes'uliyet meti umumiye n dereceleri, mahsusa İ ekte y ş görmüş bulunmak Hukukta her yeni mesel ammadır. Bildi (Devam çok pestili lerini uzun uzadıya itibarda tutmak zarer verir. Bu belli bir şeydir. Fakat diğer ci- hetten beş parmak bir dığı gibi, in- İsanların ahvali ruhiyesi de hiç düşün ışın var, eni bir müs n budur. 10 uncu sayfada) bir duygu dahi yoktu. Fakat bir kadın, bir genç kız tarafından e bir ilânı" aşk, bir d ii ilk defa bütün Mektubu, elinde Memduhun durmü hatleri peşinden tini, ele geçi “ ehemmiy y evirip, (çevirirken, diği nasi * © Rânâ bu müsved» | deyi muvafık bul -İmek şüphesiz du. Hürmüz de öze-|danın hi ne özene, bunu pen-!y be bir kâğıd üzerine temize çekti. Geçen defa Memduha yap- tıkları gibi, deva - irin kapıları henüz açılmadan, © peçesi sımsıkı örtülü bir kadınla gönderdi « ler. Name, Macidin (- zerinde, umdukla * rmdan da ziyade te- sir yaptı. O gün, te- sadüfen, adamca - ğız meyus bir hal - de idi. Cavidan on beş gündür görme - miş, bu ümidsiz aşk” Cavk i daha makuld li de, bir taraftan kalbinde şayabilirdi. ederse ö laştırır, Hürmüzün aşkı galebe ği tün uzak “ yeniden ona dönerdi. Fa ı Oo kaçırmağaj ötekinin kâbın nasa dahi, bu bah» tiyarlığı reddetmeğe mahal yoktu. f Bir şeyden çekiniyordu: . Hürmila, Memduhun hoşlandığı tini kabul etmek, kendisile münase “ bette bulunmak, ona karşı bir nevi hi; yanet olmıyacak mı idi? DE ne bunun da özrünü buldu. nihayet Mem un nikâhlısı ya? Hattâ, yaşadığı muhite (nazara umumi bir kadın seyilırdı. o Ve zorla değil a; Memduhtan hoşlanmıyor, Ma“ cidi beğeniyordu. Maciâ reddedceeli olsa, sanki Memduha avdet mi edecek« ti? Kat'iyen! Kendi zevkine uygun başs ka birisini bulacak, onun'a di » ka kacaktı, Bu takdirde, fazla mutaassıb davranmek ahmaklık i başka bir şey olamazdı. Bir aralık, dürüst hareket etmiş ol mak için, karşı tarafta oturan Mem “ Hürmü; değil Âşık, düşü - dahale veki olur ve bu müdahale o Sizi bir kere daha görebilsem!, Yük - sek ruhunuzu böyle hasta eden, melâ - le düşüren ne olduğunu ( keşfedip de, kendi kendim! feda etmek dahi lâzım - ü,| gelse, buna seve seve katlanarak, sizi naili murad edebilsem! Emin olun: En büyük emelim bundan başka değildir. Sevdiğim adamı mes'ud görmek benim için de baisi sürurdur. Ancak sizi bir kere daha görmek bana müyesser ol - suni» düşünceyi teşvik edici bir mahiyet ar-| zederse, ümidsiz aşktan kurtulmak, kalbi, şuuru, duyguları başka istika - mete sevketmek kabildir. Aşk ancak diğer bir aşkla tedavi (edilebilir. Şu kadar ki yenisi eskisinin üstüne aşı - lanmamalı, kalbin ve düşüncelerin nis- beten, ilkinden uzaklaşmış bulunduğu bir âna tesadüf etmelidir. Macid için işte böyle oldu. Vakıf, onda, Hüymüze karşı uyanmış en ufak ikündü. duhü vaziyetten sgâh etmeyi zihnin « den geçirdi. Fakat Hürmüz, mektu* bunda sıkı sıkı tenbih e i. Kim böyle muhaberatı bol bir kapıya çat “İbe mamiştı daha Ne iştir bu, başıma gelen? diyor- du. Günaha, sevaba pek itikadım ol - mamakla beraber, sade $u nameler yü” zünden yüklenmekte olduğum hamu - lei vebalden bayağı ürkmeğe (başla - dım. Gerçi emir kuluyum amma.. ne * ticede, herifleri tuzağa düşüren benim belâgati kalemiyem. Ben bu denlü mü- attan hazzet - mem. Anın için kendisine ruyı iltifat östermedim ve göstermiyeci lim zâtıâlinizedir. Masum bâkir ruhumu bir kimesneye ya! âzım gelirse, efendimden ga | tihab edemem. Bu düşünce ile, o gün” denberidir yanıp tutuşmadayım. E- fendiciğimin bir defacık daha o neciba- ne bakışlarile karşılaşmıyacak mıyım? sten üze 4 şeyi yapmağa e, bip sırası gelirse, meseleyi e getirip söylemek dalma mün (Arkası ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: