9 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

9 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Resimli Makale: Hergün İngiltere ne yapmak İstiyor? Yazan: Muhittin Birgen on zamanlarda, İngiltere hükâ- meti enerjik bir tavır aldı; İn- giltere için yeni bir syaset ilân etti, Cihan efkâri huzurunda, pek sarih ve vazih ol masa da, bir takım taahhüdlere girişti. Şu dakikada bütün dünya, İngilterenin «yeni> ölye tavsif ettiği bu son siyaset hareketinin manasını aramâkla meşgul- dür, Bunun için, biz de herkesle beraber kendi kendimize bu suali sorabiliriz: İn giltere ne yapmak istiyor? Bu sualin ilk cevabı şudur: İngiliz hür kümeti ve İngiliz siyaseti her şeyden ev- vel İngiliz milletinin dünya içindeki hu- tur ve emniyetini, selâmet ve ferahını te- min elinek istiyor. Gayet tabii olan bu noktada hiç bir şüphe yoktur. Asıl şüphe ve tereddüdü mücib olan nokta şurada- dır: İngiltere, bu İngiliz huzur ve em - niyetini, bü İngiliz refah “ve saadetini hangj yoldan temin etmek arzusundadır? Acaba, bu yolda bir yenilik ver mudir? Eğer varsa, o zaman yeni İngiliz siyase- tine «yeri» diyebiliriz; yolda bir deği - şiklik yoksa siyaset, şu bizim bildiğimiz «eski» siyasetten başka bir şey olamaz. İngilterenin eski siyaseti malamdur: Oynamfik, yani onu ona, ötekini berikine vurup, dünyayı bir güreş meydanı ve mil- İileri de (İngiltere Ohesebira gü rüşen opehlivanlar haline getirmek. İngitereyi kuvvetli, emin ve rahat tutma işini, İngiltere, şimdiye kadar bu tarzda bir siyasetle temin etli. Acaba, İngiltere bugün de gene bu siyaseti mi takib edi- yor, yoksa şimdi başka bir yoldan mı git- mek fikrindedir? ik Başka yol ne olabilir? Bu suale bu sü- içi tunlarda pek çoktarberi cevab veriyoruz. Sağlam bir hak ve adalet prensibine da * yanan bir milletler camiası wücüude ge * Ürmek. Bu camia, bütün dünyayi şü - mülüne almıya mecbur değildir. Hattâ Sahasını genişlettiği nisbette de kuvvetini Kaybeder. Yalnız Avrupa kültürünü ve hattâ yalnız Avrupayı içine alsa kâfidir. Eğer İngiltere, böyle bir dava için yeni bir siyuset yolculuğuna çıkıyorsa, bütün gönlümüzle onun peşine düşeriz. Böyle değilse, şüpbe ve tereddüd içinde bekie- Tiz, bakarız, anlarız, # İngiltere diyor ki: «Ben tecavüz politi- Amerikanın tanınmış kadın ap şam kasına müsaade etmiyeceğim. Her kim te. | piyânolarından Marjori Gesiring Nev - cavüze uğrarsa bütün kuvvetimie ona yorkta bir evin damından atlayarak dal yardım edeceğim» güzel bir söz; İskat, ma ekzersizleri yapmış, seyircileri beye- kendi kendisini cerheden bir dava: Eğer | candan heyecana düşürmüştür. bu dünyada bir müsaade eğilen ve bir de amil eder veya Gülşe Sar dım edeceğim!» demek kâfi değildir. İn- vet varsa, dünya onun nüfuzu altında ge. | gütere Lehistana yardım edinciye kadar mektir. Biz. böyle bir dünyaya taraftar bu memleket sağdan ve soldan birkaç de- değiliz. ie fa çiğnenir. Lehistan, kendisini huzurda Anscfiluss'u müteak'b doktor Göbels coşmuş ve hararetli bir dille irad ettiği bir nuvkta «Bugüne kadar Avrupanın Kalbi Paris idi. Bundan sonra Avrupanın kalbi Berlindedir!» demişti. Biz o zaman ona şu tarzda cevab verdik: «Biz, tek kalbli bir Avrupaya asla taraftar değiliz. 'Tek kalbli bir Avrupa bir tahakküm Avrupasıdır. Tahakkümü Paris, Berlin veya Londra yapmış, bizce müsavidir; bunun neticesi daima fena olur» Bugün de İngilterenin karşısında ayni şeyleri söyliyebiliriz; «İngilterenin teca- vüze müssade etmemesi iyi bir şey. Fa - kat, ya kendisi tecavüz ederse? Ona karşı «müsaade etmeme; rolünü k:m oy- mıyacak? Müsaade etmem, diye meydana çıkmak bizatihi bir hakimiyet tesisi da- vası deği! midir?» Bizce, dünya, hiç değilse Avrupa dün- yası hiç kimsenin değildir; herkesinöir. Bunu böyle telâkki etmiyen her zihniyet fasid ve her siyaset merdud telâkk| edil- melidir. Eğer İngiltere, tarihçe malöm olan o- yun yolunda değilse, yeni siyaset dediğ X gey. «müssade edeceğim veya elmiyeeç- Bim?» tarzında bir iddia üzerine olurtmak fikrini bir tarafa bırakıp milletler ara - sında açık ve samimi bir konuşma kapısı. Ti açmıya teşebbüs etmeli ve oturup ka. #uşluktan sonra Avrupada bütün millet. lerin kafalarını ve kalblerini bir saraya © toplıyacak bir camia vücude getirmenin yollarını gösterip bunun prensiplerini bi- rer birer meydana atmalı. Biz, bütün bedbinlere rağmen, bu tarzda prensipler bulumabileceğine kani olanlardanız» Lehistana dönüp sistik'âlin tehlikede kahıss sans bütün kuvvetlerimle yar - Evin damından Denize atlıyan kız ğü, bütün Avrupanın yardımcı varlığımı görmelidir. Fakat, bu «bütün Avrupa - ya» Almanya da dahfi olarak! Almanya- sz Milletler Cemiyeti bizi bugüne kadar getirdi; Almanyasız «istiklâl hima- yeciliğis de Avrupayı muhakkak surette harbe götürecektir! * Sulh nâmına, insanlık namına ve mil - letler arasında dostluk ve anlaşma na - mına söylediğimiz için, daha açık ifade e- delim: İngiltere demokrasisi Nazi mef- küresine nisbet edildiği zaman daha be - şeri, daha medeni, daha hür ve insani - dir. Fakst, hakimiyet ve tahakküm ba - kımından, biri biraz daha şiddetli, diğeri biraz daha yumuşak görünse de, ikisi de İSTER Bir gazeteci meclisinde Arnavudluk konuşuyorlardı. Arkadaşlardan biri: vesile ile Arnavud'uktea yeni bir (htilidl İSTER Esir ölsh bir adâmın tek bir efendisi vardır, yalnız onu memnun ermek meeburiyetindedir, harig olan adamın efen- dilerinin sayısı ise saymakla tükenmez, çünkü haris olan adam hirtnı tâlminde işe yarıyacak herkesin önünde baş eğmek mecburiyetindedir. amam arel ellerle geçilmez bir çağlıyi yükseltir. Buna mı çünkü binbir efendisi olan esir derecesine indirir, | Hergün bir fıkra Yağ lekesi Dünyayı istilâ etmeyi aklına koy- müş bir hükümdar, bir gün erköni- harbiyeş reisile haritaş tetkik edi- ydrmtış, Memleketinin geyet yaktnın- da bulunan bir adanın rengini, kendi memleketinin renginden ayrı görünce erkânıharb reisine onu göstererek ba- e 8v6ü02 0190 29 saanyuna sara vana nmaayn sat00000e900090ns003 ğirmiş: — Henüz bu adayı işgal etmediniz — Niçin? — Çünkü haritada gördüğünüz ada değil, bir yağ lekesidir de. hissetmek için arkasında İngilterenin de.! Amudu fıkarisi kırılan adam 2 kilometre yürüyeb'lir mi? İngilterede bir tayyare kazasına uğra - yarak, amüudü fkarisi kırılan bir çavuş, takriben iki kilometrelik bir yol katet - miş, ailesine, vaziyeti bildirdikten sonra düşüp bayılmıştır. ayni şeydir: Biri hakim olamadığı için vecavüze meyyal, öteki de zaten hakim bulunduğu için tesayüzs aleyhtar, Bız aradaki mücadeleyi bu ruh içinde gör - mek'eyiz. Eğer İngilterenin söyliyecek hakikaten yeni sözleri ve tutacağı hakikaten yeni bir iyaseti varsa bunu biran evvci vazıh ve arik maddeler halinde ortaya atmalıdır. Çünkü, dünyanın harbe doğru gittiği mu- hakkaktır; yaz sulh ile geçecek. fakat sonbaharın sulh ile geçereğini temin et- moğe kimsede cesaret kalmamıştır. Biz, gizli diplomasinin Avrupada yeni bir mil letler çarpışmasını menedsbileceğine ka- ni değiliz. Herkesin gözü tamamen yenı olan bir takım prensiplere istinaden her. kesin gözü önünde serbestçe yapılacak bir milletler könüşmasıdır ki buna mâni ola- -- Kral Zogunun bir vakitler bir Türk gazetesine mühaâ- birlik ettiğini biliyor musunuz? diye sordu. Hayır, bilmiyordum. o zaman anlattı: — Evet gezetelerimizden birinin Arnavudluk muhabiriy- di, on beş gönde bir olmasa bile ayrda bir bu gazeteye Ar - navudluk sağa hakkında mektublar gönderiyordu. O sıralarda bir aralık Arnavudlukta #htlâl çıktı, Ahmed Zogu evvelâ hükümet reisi, sonra da kral ilân edildi. Tabii © gazetede de Arnavudluk mektublarının Esasen Arnavudluk kendi âlemine çekilmişti, gölgede ya- şıyordu. Arnavudluk mektublarının kesilmesi kimsenin gözüne çarnmadı. Fakat bir müddet sonra bilmem hangi İNAN, bilir, Biz, İngilterenin böyle bir şey yap- muya kadir olduğuna hâlâ inaniyoruz. Muhittin Birgen İNAN, İSTER hâdiseleri etrafında bâdiseleri yazmaz Zenyordu. — Ya... Acaba nı — Kral oldu de söylemiştim. Gazetenin sahibi arkam kesildi. hareketinin hazır - | liyorum, fakat sen: İSTER Fransız filozoflarından La Bruyere der ki; Hirsenune içine girerse onu bazan kırar, fskat ekseriya da maddeten Sözün kısası Acayib firmalar E Talu Hi erhalde kasden o yapıldığına kail değilim. değilim amma, ne bileyim? Hüsnüniyetin de kesde bu derece yaklaşanı adamın zihnini ka * rıştırıyor. Acayib firmalardan bahse « deceğim. Siz de benim gibi böyle ba « sit müşahedelerdön 7 zete sayfalarında, meğa tabelâlarında (o tüccar ve esnaftan bi? takımlarının o tcarethanelerine tuhaf tuhaf isimler, sıfatlar izafe eyledikle « Tini elbette görmüşsünüzdür, Ve emi nim ki bu isimler sizde, aynen bende olduğu gibi garib tesirler bırakmıştı Meselâ: Millet kasabı. bu ünvanığ bende hasıl ettiği zan, o sahibinin eski | bânodana mensub bilfarz Abdülhamid İ ahfadımdan biri olduğudur. İnsan büş ka türlü, bu tüyler ürperlici ismi alıf Lmı? İ Şen şapkâcı.. oraya devam eden ka» dın müşterileri gözönüne getiriyorum, Bir kol çengi! Katila katıla gülmekterş patronla şekalaşmaktan şapka ısmar « lamağa, Prova etmeğe acaba nasıl va « kit bulurlar? İmren Iokanlası.. daha (kapısından girerken, kendimi arsız bir çocuğu ben» zetirim. Hani şekerci camekânlarının önünde sâlyasını âkıta aka sh'lerce mostraları dikizleyen aç gözlü mahal le çocukları vardır.. işte onlara, Ve bü bis bana geldi mi, imkânı yok içeriye giremem; ayaklarım geri geri gider. Hoşgör çayhanesi.. bana o öyle geli? ki burada elime pis bir kadeh içinde, sinekli bir çay sunacaklar ve ben d4 bunu hoş göreceğim. oDükkân sahibi beni önceden h&berdar etmiş, benden zımnan özür dilemiş değil mi? Ne hal kıri olacak ftiraza?, Bizim berber. işte bir teklifsizlik, Iâübalilik işareti. neden bizim oluyor« mmuş?. Ahbab için kurulduysa, ben ki yabancıyım, orada tıraş olmamı, Alu kundura,. pahalılığından kina» ye olacak. Ayağımı sıkar. giyemem, Şen makas.. nasıl? Bir apartıman pa e si bakımı cemiyeti bir) hasma satın alp da teslim | eylediğim müsabaka açarak en mükemmel © çocuk canım İngiliz i keserken coşaş heykelini yaptırmak istemiştir. Müsaba'| o. ufak mi doğrayabılr mi? Zor gi- kaya iştirak edenler içinde resmini göt-| derim ona ben! düğünüz heykel birinciliği kazanmıştır.! Hasılı, böyle acayib isimler, müşte « EZ riyi celbedecek yerde, (yüzde doksan Hitlerin 2.000 metre ürkütür ve kaçırır gibi gelir. Manhaze irli ii gene de bunlar ehvendir. Yaf bir za « irtifada yaptırdığı daire em e ke? Alman başvekili Hilter, Berehtesga - ana benzer. öyle bir kuvvettir k., kimin ukabil o adamı maren mutlaka alçaltır, En mükemmel Çocuk heykeli” i lanmakta olduğu rivayeti ortaya çıkınca gazelenin sahibi Arnavud'uk muhabirini hatırladı, bir gün onu muharrir - lerin odasında gördük. Yüzü kıpkırmızı, bağırıyordu: — Bizim Armavudluk muhabirini değiştirmeli, Mühim Meşrutiyet, Cümhuriyet gibi yüksek va İden'de 2000 metre yükseklikte Kufstein İ dağlarının en sarp ve yüksek bir mpkta- 'sında yeni bir daire yaptırmıştır. 3 bin amelenin aylarca çalışarak değ kenarında açtıkları, ağır çelik kapılarile örtülü bir tünelden çikılan bu daire, bir kuleyi andırır. Her tarafı camdır. Hit - ler, bazı gümlerini burada geçirerek, hiç kimse Lerafından rahatsız (edilmeksizin tabiat ile başbaşa kalmaktadır. Br İngiliz kadının hizmetçisine bıraktığı miras! Londrada bir İngiliz kadını seneleres| yanından ayrılmıyan, hizmetine o bakan| hizmetçisine elbiselerini, 200 İngiliz li -| rası, İki köpek, bir kanarya, bir de kap-! Tumbağa miras bırakırıştir. INANMA! oldu, bugün gene atlamışız, diye söy. Yazı müdürü cevab verdi: — Arnavudluk muhabirini değiştirmiye lizum yok, ken- diliğinden istifa etti, unutmuşsunuz. Ben size söylediydim. e diye istifa etti? ondan, unutmuşsunuz, ben DE da bu son cümleyi işitince bir defa daha kızardı ve hiç bir şey söylemeden çekilip gitti, Ben bu anlattığım hâdsenin hakikaten olup bittiğini bi - İNANMA! kudsi kelimelerin gölgesine sığman ki rTaatkane, mahallebici, piyazcı ve hattâ teneketi ve eskici dükkânlarına ne di- yelim? Türk lügatında kelime mi yok, aca- ba?”Sıfat mı kalmadı? Ve isim seçerken biraz kafa yorsa ve birsz daha ciddi, ağır başlı davran- sak, olmaz mı? in DAŞ arm ete Gümrükler B:ş müdürü yarın geliyor Yeni yıl bütçesi ve gümrüklerde ya pılacak tastrruf hakkında Gümrük ve İnhisarlar Vekâletile temaslarda bu - lunmak üzere bir hafta evvel Ankara- ya gitmiş olan Gümrükler başmüdürü Methi, yarın şehrimize dönecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: