25 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

25 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 5 BE DEE em j iü iğ il di zi Mim yaa Taare 1 il ta ci Kal. SON POSTA Nisan 28 Türk sulhünün Müdafaa şartları Yazan; Muhittin Piryot ürk mlileti, herhangi bir harb He elde edilecek menfaatlerin kendisi için sulh sayesinde elde edileöek menfaatler yanında ehemmiyetsiz bir şey kalacağını iyi bildiği cihetle, sulh içinde yaşamak istiyor, Ancak, bu sulhün ruhu şu ruh olacaktır: Türk milletinin ne şeref ve haysiyetinden, ne de milli men- faotlerinden hiçbir zerre dahi feda etmi yen bir sulh. Böyle bir şart içinde Türkiye için kabil olduğu kadar uzun bir sulh devrinedir ki «Türk sulhü» diyoruz. Bu sulh, nasıl te min ve nasıl müdafaa edilir? Bunun şart- larından bahsetmek istiyoruz. Her şeyden evvel şunu söyliyelim ki, herhangi millet için, kendisine sulh için- de inkişaf temin etmek işi, harb içinde muzaffer olmak işi kadar ehemmiyetli ve ancak bir memleketin bütün kuvvet- lerinin bir araya getirilip bunların bü. yük bir azim ile gaye uğurunda kullanıl ması sayesinde elde edilen bir gayedir. Şu halde, sulhün muvaffakiyetle müda- fsası da, harbin muzafferiyetle idaresi kadar mühim bir davadır. Şunu da unutmamalıyız: Sulh te, harb de, bir milletin, bütün mücadele kuvvet- lerinin b araya getirerek gene bü'ün bir millet tarafından elbirliği İle yapıl ması icab eden şeylerdir. Hayat, esasın- da bir mücadeleden başka bir şey olma. dığına göre, sulh veya harb."bu mücade- lenin yalnız şekillerinden ibaret bulunur. Harb, ancak bu mücadelenin sulh şekli ile idamesine imkân kalmadığı zaman ih- tiyar edilir. Demek, harb sulhün ve sulh te harbin birer başka şekillerinden iba- rettir. Bu tarzda anlaşılan bır sulbün müdafas şartalarını aşağıda sayabiliriz. * “ Birinci şart: Şunu biliyoruz ve hergün görüyoruz ki eğer bir millet, izzet ve şe- ret hududları içinde ve bilhassa menfaat. lerinden bir zerre dahi fedi etmiyerek, sulh içinde yaşamak isterse bunu mutla- ka, gene kendi kendisinin kuvvetlerin- den beklemelidir. Ne söz ve ne de mua- bede ile başkaları tarafından verilmiş o- lan teminatların bir paralık dahi kıymeti olmadığını, tarihteki binbir omisalden sonra, en veni hadiseler de bize pekâlâ gösterdi. Şu halde, Türk sufhünün an- cak Türk elile müdafaa edilir bir dava olduğunu bütün Türkler iyi bilmeli ve bunu icab ettikçe birbirivrine söylemeli- dirler. İkinci şart: Mill bir sulhün midafaası için, bir milletin her dak'ka harbde hazır olması ve sulhü sevmekle beraber harb- den korkmaması lâzımdır. Sulh psikolofi- sinin temeli buradadır. Biz sulh 1; sak bunu miskince y şeref ve izz hib olarak y Ee Dm o hımızı ileri götürmek için istiyoruz. Bu şartları baiz olmıyan bir sulh bizim için ilimize sa. Meşhur bir masaldır: Bir tilki bir ayağını kapana kaptır- muş, avcının eline düşmemek için kapana kısılan ayağım kendi dişlerile koparmış. Eğer içimizden biri esaretten kurtulmak için bir uzvunu feda edeydi, onun cesaretini tes'id için sarfedilecek iltifata hudud tayin edemezdik. Hareket bir başkasından sâdır o- İunca yaptığımız şey gülüp geçmekten ibaret kaldı. Vazife kurbanı Bir papaz İngiltere kilise- sine elinden geldi- ği kadar çok ziya « retçi temin etmek istiyen bir papaz, barlara gidip va - tandaşlarile © içki içtiği, O eğlendiği liçin vazifesine ni - |hayet verilmiştir. (Haddi zatında bu zat çok temiz bir adamdır. o Bütün sarhoşların üstü o- larak telâkki edi- mekte idi, Fakat her gün devam ettiği meyhanelerde sar- hoşları ıslah edeceğine kendisi de onlar. la beraber içmeğe başlamış ve nihayet bu|U,j . Smmm akibete uğramıştır. şey Türk milletinin kendi şuuruna bağlı- dır, Meselâ, eğer biz aramızda müttehid değilsek, yahud harbe hazırlanmakta fe- dakârlığa katlanmasını bilmiyorsak hiç bir devlet ve siyaset dehası Türkiyeye bir Türk sulhü termin edemez, Bunu da çok iyi bilmemiz lâzımdır, * İşte, Türk sulhünün, bütün milletçe bi. ; İlinmesi Yizım gelen esas şartları bunlar- *İdır. Bu şartları bütün milletin bilmesi ve onlara tamamen riayet etmesi icab eyler, Tembel, şuursuz insan başka türlü dü. şünebilir. Meselâ, «sulh te, harb de dev- merduddur. Bu şart haricinde herhangi|letin ve hükümetin düşüneceği şeydir; bir harbi, gözlerimizi kapayarak. şevk ile) kabul ederiz, Üçüncü şart: Mademki sulh mücadele- nin bir şeklinden başka bir sev değildir ve mademki, fena bir harb bile fena bir ben keyfime bakarım!» diyebilir, Allah, m Gözümüzü ve kulağımızı bağlıyan tehlike Tarih, insanı her vakit için hodbin ve hodpesend olarak tanımıştır. Ekseriya yalnız kendimizi düşünür, yalnız kep- dımizi, beğeniriz. Bu, bir hastalıktır. Yalnız son şiddetini Kergün bir fıkra Donkişotla Tufeylinin merakı Tufeyli bir papaz Volterin şatosuna misafir gitmiş ve misajirliğini epey | uzatmaştı. Papazdan hoşlanmayan Vol- ter, bir gün şu suali sormuştu. fark olduğunu hiç düşündünüz mü? — Düşünmedim. — Ben düşündüm. Size de söyliye- yim, Don Kişot bütün kervansaray - — Hayr, siz tamamile nddı, bütün şotolan bir kervansaray addediyor- sunuz. i | i i i i | — Siz, Don Kişotln aranızda ne i i ii arm Zara Afis Zaro Ağası bu memlekette bu gibi şuursuz ve gata! mahlükların sayısını kabil olduğu kadar! dedir. Günde bir saat kadar koşulara çı - az yapsın! sulhe müreccahlır, şu halde iyi bir sul- hün müdafaası di Türk milleti kendisini mütemadiyen kuvvetlendirme- ğe ehemmiyet verecek ve harbe hazırlık bakımından, yarm için harb olacakmış gibi mütemadiyen çalışacaktır. Bu çalış- manm hududu en yüksek fedakârliklâra kadar dahi gider. Dördüncü şart: Hariçte sulh istiyen ev. velâ sulhü dahilde temin edecektir. Ferd halinde birbirlerine sımsılı yapışıp da- hilde metin ve sağlam bir sulh temin ede- miyen milletler için ne sulhte, ne de harbde muvaffakiyet imkânı yoktur. Türk milleti bu hakikati iyi bilmeli ve bugün- kli nimeti elden kaçırmamayı en büyük bir gaye olarak kabul eylemelidir. Beşinci şart: Türk milleti iy: bilmelidir ki sulh te, harb de hükümetin veya dev. letin yapacağı bir şey değildir. Sulh te, harb de millet tarafından yapılır. Yani 'Türk milleti, kendi günlük hayatile far. kında olarak veya olmıyarak harbi hazır. Tarsa devlet sulhü muhafaza edemez; ni-| tekim, Türk milleti Türk sulhünün ne| demek olduğunu iyi anlamış ve onun bü- tün şartlarını ifa etmekte bulunuyorsa biçbir kuvvet onu harbe sevkedemez, Her Bundan otuz sene evvel, meşrutiyet in- kılâbının. ilk günlerinde biz daima Türk milletine «uyan» diye hitab ederdik. Türk milleti artık uyanmıştır. Şimdi, onu mütemadiyen düşünmeğe sevketmek va- zifemizdir; bilhassa dünyanın bugünkü şartları içinde, Türk milletinin çok dü- şünmesi, daima düşünmesi, vazife vasıf. larını iyi bilmesi ve bunlara dört elle sa- rılması lâzımdır. Düşünmiyen bir mille- tin ne hükümeti, ne de parlamentosu dü- İngilterede dük Somersete aid olan bu at, İngilterenin en yaşlı hayvanıdır. 44 ya. şındadır. Mükemmel yer. sıhhati yerin - karılır. İngiliz parlâmentosu filme alındı Parlamentonun içtima halinde iken filmini çekmek üzere İngiliz sihemacı- ları tarafından senelerdenberi yapıl - makta olan tlebler bep red cevabile karşılaşmakta idi Nihayet mesele İn- giliz kabinesine intikal eylemiş ve par- lamento riyasetile vukubulan temaslar şünür. Düşünmiyen ve hakikatleri anla-| neticesinde film çekilmesine muvafa - mayan bir milletin sulha da, harbe de ka-| xx edilmiştir. Üç sinema'operatörü İn- | rar vermesinde hayır denilen şey, ancak tesadüfün elile mümkündür. Muhittin Birgen İSTER 5,5 lira istediler, fatı pahalı geldi, fakat gene alacaktım, amma şişe bana şüpheli görüldü. İSTER INAN, Bir okuyucu mektubundan şu satırları çıkarıyoruz! «— Doktor günde bir kahve fincanı eski şarap tavsiye et- mişti, gidip aradım, bulduklarımdan er ucuzunun şişesine 53 liraya sahte bir şey al- maktan korktum. Hatırıma İnhisar İdaresinin şarapları gel- İNAN, giliz parlamentosuna giderek içtimam baştan nihayete kadar filmini çekmiş - lerdir. İSTER şarabı yoktur. İSTER bulmadığı müddetçe umumi ve müşterek bir kusurun şah- sumıza isabet eden hissesi halinde göze çarpmadan kalır. Zararı da mahduddur, Fakat şiddet kesbetliği zaman has- tayı kör ve sağır yapar, Artık bir şey görmez, işitmez, ilk çukura düşmeye müstaid bir hale geliriz. Yeni bir siyasi felsefe Kuran avukat 24 yaşlarında bir avukat komünizm ve fİaşizmden baş- ka (Üçüncü kuv - vet) diye isimlen- dirdiği iki yaşlı kadın ve bir üniversite mo- zunu gençten mü- rekkeb üç kişilik müridler kafile - sini izah ederken ölmüştür, Genç avurat siyasete pek düş- kündü, Liberallerin namzedi olarak meo- lise gireceği umulmakta idi, Satranç sayesinde beraet eden suçlu Satranç güç bir oyundur. Bu oyun - da pek büyük bir dikkat ve çok kuv - vetli bir zekâya malik olmak lâzımdır. İngilterede £ Greenwich'de doktor 'Thamas O'Keefe'nin başına gelen şu vak'a dikkate şayandır: Bu doktor po- Hisler tarafından tevkif edilerek adli - yeye leslim olunmuştur. Cürmü de sarhoş iken otomobil idare etmesidir. Doktor kat'iyyen içki kullanmadığı- nı ve sarhoş olmadığını şiddetle iddia etmiştir. Hâkimin bir türlü yola gel - miyeceğini anlıyan doktor bir hilel şer'iyeye müracaat eylemiş, mahkeme salonunun bir kenarında bir satranç tahtası bulunmakta imiş. Doktor bunu görünce hemen hâkime dönmüş, sat- ranç bilip bilmediğini sormuğ Hâkim bu oyunun meraklısı olduğunu söyle- yince doktor ona bir parti oynamasını teklif etmiş, bu sayede de sarhoş olme- dığını isbat edebileceğini söylemiştir. Oyun bir hayli uzun sürmüş, neti - cede hâkim karşısındakinin yaman bir oyuncu ve aklı başında bir insan oldu- ğunu anlamış ve kendisini beraet ettir- miştir. Bir bahçıvan yamağının intikamı İngilterede işinden çıkarılan bir balh- çıvan yamağı, şefi görmeden ağaçların sulandığı'suya avuçlar dolusu tuz'dök- müş, bu su İle sulanan nebatların yüz- de: doksanı kurumuştur. Bu yüzden mahkemeye verilen yamdk 30 Türk li- rası para cezasma mahküm edilmiş - ir. INANMA! . di, sordum: Öğrendim ki, piyasada bulunan en eski şarabı ancak geçen seneninkidir.» Okuyucumuzun müşahedesi doğrudur, İnhisar idaresi 1935 yılındanberi şarap yapmaktadır, fakat elinde hiç eski INANMA! felsefesini | Sözün kısası Ricalin hümmeli.. E Talu eçen gün de söyledim: Siyasi yillik belediye bütçesi topu t0 pu 145 bin biradan ibarettir. Bunun da 48 bin Jirası maalesef maaşlara gider, Mas lesef demek te doğru mu, bilmem, Şehre hizmet edenler pir aşkına çalışacak de İ ğüller a! Neyleyim ki 143,000 liralık bif | yeküna nazaran 42,000 lira aylık öden mesi birdenbire adama çok görünüyor. Buna rağmen, bir vatandaş sıfatile beğ bu parayı, alanlara helâl ediyorum. Zir& onlarm canlâ, başla nasıl çalıştıklarını yakından gördüm, Hemen bütün büyük kasabalarımız gi“ |bi Sivas şehri çok yayık ve dağınık. Bİf ucundan öbür ucuna yayan gidemezsiniğ- Her yeni ev yapan, şehrin merkezindeki uzaklaşmak istemiş. Ve asırlardanberi de bu, böyle devam ede ede, Sivas upuzun bir şerid manzarası salmış. Bu upuzun fa kat yamrı yumru kasabada yol açmak, kanalizasyon yapmak, her taraf. imar eb mek, her beledi hizmete yetişmek, hattâ ortalığı temiz tutmak çok güçtür. Bu güç“ lüğü İstanbul her yerden iyi bilir. Böyle iken, o daracık bütçesi ve mahdud kad rosile Sivas Belediyesi, hiç değilse başlı ca caddelerini temiz tuluyor, kaldırım larını tamir ediyor, çöplerini kaldırıyor« geceleyin sokakları aydınlatıyor, hâsıl vazifelerini ifa hususunda bir hareket ve küsnüniyet “gösteriyor. Bu, oraya adım atan bir yabancının derhal gözüne çarpı" yor ve ilk tesirin iyi olmasına çok vardım ediyor. Sivasın öz çocuğu olmak itibari ve hemşerilerini iyi * i nı idrak edip te karşılamaya çalışan Bes lediye Reisi Adil Târkanı arayanlar, her» hangi bir saatte onu işinin başında bula bilmektedirler. O azıcık para ile ve 9 noksan vesaitle, bu, himmeti nisbetinde mütevazı halk hâdiminia neler başardığır nı ve daha da neler başarmak istediğini dinlemek, vazife heyecanının ne demek olduğunu bilen ve takdir edenler için bir zevktir. Sivas Belediyesi, Cümhuriyet devrinin başlangıcındanberi: 710 metresi parke, 4200 metresi şase, 10 kilometresi de kal dırım olmak üzere 15 kilometre yol yap” mış; şehrin içme suyunu borularla tevzi ederek, kırk küsur çeşmeye akıtmiş; 10 kilometre lâğım yapmış; şehri elektrikle tenvir etmiş; bir de mezbaha yaptırmış. dikkat ediniz ki bütün bunlar o 100,000 Hrayı bulmıyan dar bütçe ile vücude gek miş, Şimdi yeni Sivasın imar plânları hazır: lanmıştır. Bunu, meşhur şehir» ci Fsfiye yaptırmış. Bu plânın tatbikine geçilirse, ki yakında geçilecektir. Sivas, bin senelik tarihi ve kıymet biç'lemiye eserlerile Anadolumuzun ortasında bir inci olacaktır, Bu güzel ve muhakkak istikbalde bahsederken, şehrine ve vazifesine âşık Belediye Relsinin gözlerinde bir iki dam» la yaş sezdim. O, bu rüyayı behemehal tahakkuk ettirmek azmindedir, ve eti recektir. Eğer biraz olsun, hemşerileri de kendisine yardım ederler, şehri telvis 6 den bir takım fena itiyadlardan vazgeç rek, temizliğin manasım ve lüzumun hakkile idrak eylerlerse Sivasın eski me deniyet şöhretile, inkılâb tarihimizdeki önemli mevkii sayesinde orası her sen€ yüzlerce vatandaşın ziyaretgâhi olur. Yatacak bir iki oteli, yemek yeneceğ temiz bir lokantası ve hele hazineler de ğen asarı atikasile Sivas yakın istikba” Yin mühim turizm merkezlerinden biriğir Bu gaye uğurunda çalışan ricalinin himmetleri var olsun! E. Tal TAKVİM

Bu sayıdan diğer sayfalar: