May 2, 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

May 2, 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ni | | li Me mağa başladı SON POSTA “Son Posta, nın Hikâyesi “mminismEi BÜYULU ŞEKERLER A MA Elia, Çeviren ? ca dok bele etti: iyorum. doktor dakika makta olan dostu mü a gel miişti, Mühimce bir vilâ yeti bir araya geldi mi ha- an başka konuşacak ı hiç? Bizimkiler de öyle. bir nden, çoluk çocu! , biraz erlik ve harici politikadan ikten sonra bir müddet sustular. aklına bir şey gelmiş gibi e; ellerde dik- yok, Vallahi Zira dalma halde az bir kalk, bin şi İaşralılar listesinde bulunduğun yeminliler arasında ismin yok. Hele öyle bir şey olsun.. kat'iyen ütmem, hast Aman Tırın half nice olur? ğum sonra büstala- ım, doktorlarının jüri mev- kıp ötekini, berikini hapse, giyo- ğını görmektense bir müddet onun müşük inden mahrum kal mağa k — Biliyor musun, Luşa davası da bu Beler müzekere edileceklerin Kesseniz kanı bile akmaz. Luşa sözünü duyunca doktoru bir dü- gibi oldu. Parmaklarils tempo asına masanın üzerine vur- dı. Müddelumumi sözü bırak- — Hayatımda bu kadar garib bir cina- Yet görmedim, Vakıâ, taşrada bu tarz ek- Sik olmaz; bu da onlardan biri diyecek Biniz.. fakat hayır bu öyiesi değil Müs Kantik ile bu iş hakkında uzun boylu gö- Küşiülm. Garşilerle Luşalar arasında her. hangi bir rekabet davası yokmuş. Çünkü farlaları birbirine bitişik değil ki ara- İarında hır çıktı diyelim, Sonra öyle sıkı fıkı ahbablıkları da yoktu ki. «Son Posta» nın edebi romanı: 3 Evvelki kısımların hülâsası Hatice Hanım, yüksek bir maliye memuru olan kocasından dul kalmış ve sofalele düş- Müş bir kadındır. Kısa, fakat güzel bir ev- İlik hayatı geçirmistir. Kocası ölünce Eni, yet Sandığına ış olan apartıman bir hiç pahası tılmaş, eline az bir para kaj- Ü müştı. Hatice Hanım kizi Nerime ile birlikte bu para ile bir müddet idare oldu. Fakat bir gön elinde avucunda birşey kalmadı, Bir mekteb arkadası öna ötedebetide birkaç ders Buldu. Fak; lık bu kazancına mânl olân. Beşiktaşta büyük bir konağın bir oda- Sina yerleşti, mağazalardan elişi alip çalış Fakat bu, onları geçindirmi- yordu. Halbuki kızı Nerlme gün geçtikçe bü- Şüyordu. Birkaç senç sonra genç bir kıro - Tacaktı Bunün üzerine Hatice Hanım İzmirde bu. İnan kocasının amcası oğlunun Karısına bir mektub yazdı. Onlarla araları eskiden açık- $i. Bir miras meselesinden dolayı Süheyl! Hanım ila kavga etmislerd. O gündenberi Konuşmuyorlardı. İşte Hatice Hanım bü mü- facaati zarur! bir şekilde ve göz yaşları için- de yapıyordu. Nihayet bir gün Söheylâ Hanım çikagel- di HA O suratsız, mütekebbir kadındı. İ- çeri girince muhakkirane odaya, Nerimenin Yüzüne, Hate» Hanıma baktı, Sonra bir ta- Kım Acı, kaba sözler söylemeğe başladı. Ha- tice Hanim dişlerini sıkıyor, sabrediyordu. Ufak bir itiraz yapan Nerimesinin hâyatile oynıyacağını düşünerek susuyor, tahammül edivordu. (Roman devam ediyor) —.— sin akrabalara müracaat et- dan: maddi bir muavenet maye göreceğini umuyordu. Hal- buki, buna mukabil ons - hem ne ge - kilde- bir esir hayatı yaşamasını, bir Sıkıntı halinde onların evinde barınma. gını teklif ediyorlardı. Bu mağrur ve mevzu | , arasında. | £ Bu Luşa öyle bir canavar ki bir tarafını Dokt İni muhafaza ediyordu. Cinayetin vuku. İunda o da cin. İt. Luşaların kü mişlik babalarız ığında dere ker Jalarak bi run çehresi gene düşünceli hal Imiş- rin yet karan- siper n a ni beklemiş ve akşamın alaca karanlığından geçen arabaya ateş etmişti, Maktulün yüzü barutun t ezik büzüktü, Doktor bunları gözünün 5- hüne getirerek içi i — Delikanlı hiçbir itirafta bulunmuyor Bayır, Allı aydır tekrer ett r cana saçıyordu. Bunun önü bunun etleri de pek fena ıda hastalık ta yokmuş. — Evet çocukların hasta benim de mum. küçük çocukları ki bir kız çocuğu tulmuştu. olmadığı Geçen Martta en - sekiz on yaşlarında r bü - hafif bir enjine tu- — Ya, demek $iz cinayetin vukuundan pek az evvel onlara gidip hasta muayene ettiniz? — İki defa gitmiştim. Hastalık ufak İbir anjindi sn bir hafta ev di zannediyorum, Hem ben — E, siz? — Hiç canım basit bir sey,. ziyaret et- | tiğim bütün hastaların Mstesini yapıp ya nımda taşıyacak değilim ya. | Müddeltumum! sesini çıkarmadı. Bir Jaralık kafasını şöyle bir sıvazlıyarak ta. bil bir sesle yerinde ol- pardım bilir misin? Bütün ha. fxamı toplar ve ziyaret esnasında Luşa- ların ağzından Garşiler hakkında bir söz çıkıp çıkmadığını veyahud kindar bir ba- | bis geçip geçmediğini, bilhassa katil de. likanlının o andaki vaziyetin! hatırlam çalışırdım. — İlk ziyaretimde böyle bir şeyin vü- kuunu hatırlamıyorum. — Ya ikinel ziyaretinizde?, — Bırak azizim, canımı sıkıyorsun & Faik Bercmen İtık. Muayene esnasında etrafımda 8ö; kulak asmam. İnsan bu taşralar- ylenerlere kulak asa- ancak nönler İda olup biten cak olsa kendisini yirminci değil, oh beşinci asırda zanneder. Bilhassa din tikad meselelerinde. M Hayır, ayır anlatacak bir şeyim yok.. zaten. İ Müddeiumumi kil elini doktorun be- yaz eli üzerine koyarak: İ — Anlıyorum, ki dilinin altında bir şey var doktor. Boğazına kadar gelmiş, eğer adan fırlayıp çıkmazsa müthiş bir Ta hatsızlık duyacaksın! dedi, haydi haydi İşu baklayı ağzından çıkarıver! Hem ne olacak canım, ben adliyeye mensub bir »; herhangi bir sırrı herkesten faz- acağımı bilirsin! ve or birden cevab vermedi. Ayağa bacaklarını şöyle bir gerdikten sonra garsonu çağırdı. İçtikle- rinin parasım verd. Doktorun ayağa gören müddetamümüi de kalk- ta; li orada bırakıp o yürüdüler. Doktor sükütu bozeri — Azizim, dedi, sana anlafacağım şey- cinayetin düğümünü çözecek beli sebe zah edecek. Bu bildikleri le, cahil bir köylüyü ölümden kurtarab!- Tirsem ne mutlu bana, Maktule ne sen, ne ie de ben 'bir şey yapacak kudrette değiliz. |, İntii mı almak lâzım mı bunu da bil vel. | mem. Ne ise, söze evvelâ yeşil şekerler- den başlıyalım, Müddeiumumi şaşkın şaşkın dostunun yüzüne bakakald: — Bu da nesi? Yeşil şekerin ne müna- sebeti var bu işde? | — Dur acele etme! Sırasile anlataca- İ im: Benim ötedenberi kışın haftada iki dela Perşembe ve Cumartesi günleri ço- 9 Mart tarihinde «Çılgınlıklar âlemi ve «Ümid» adındaki iki filmi görmeğe git. tik. Sinemada şekerleme ve pasta satan bilmem? Perde arasında, birkaç matma- ze) ellerinde”sepetler pasta ve şekerleme | satarlar. Bunlardan birisi de bizim etrafı. mızda dolaşmağı başladı. Çocukların 15- rarına dayanamadım ve içinde yeşil renk- 1 şekerler bulunan bir kese kâğdını sa- (Devamı 13 üncü sayfada) li cuklarımı sinemaya götürmek âdetimdir. | © adami nereden bulup oraya getirmişler |” ! İ intibalardır. Mayıs 2 | Yurdda çocuk bayramı : A Bütün yurdda Çocuk ve Hakimiyeti Milliye bayramı coşkun tezahürat »inde kutlulanmıştır. Yukarıdaki resimler Çan akkale, Devrek, Bigadeki bayramdan | Urfadan kısa haberler | & Madi bir şekilde Üz defa olarak Ur- jfnda yapılan fkokul binası bir buçuk ay sonra bitmiş olacaktır. Her türlü konfora havi olan bu bina Vatan ilk okuluna veri - lecektir. # Urfanın içinden geçen Karakoyun de- İresi üzerinde yapılmakta olan köprü inşaatı da bitmek üzeredir. İ & Zamanında bol yağmurlar yağdığı için İbu sene okinlerimiz çok iyidir. X Sadeyağın kilosu yetmiş 09 kuruşa in - jmmiştir. Daha fazla inmesine intisar edilmek. tedir. 4 Urfa kurtuluşunun on dokuzuncu yl tö- reni ber senekinden daha parlak olmuştur. Bu büyük günün sevinç ve meş'esi günlerce devam etmiştir. İ 423 Kisan Çocuk bayramı gecesi orta okul tarafından bir müsamere verilmiştir # Yapılmakta olan su tesisatının inşaatı İda ilerlemektedir. İnşaatı teahhfd eden çir- İketin bütün büroları ve malzemesi hazırdır. Yakın bir zamanda Urfanın içme suya fhti - yacı temin edilmiş olacaktır. Yazan: GÜZİN DALMEN müstebid kadının yanında yaşamak, ne cehennem hayatı olacaktı! Lâkin çaresiz bunu kabul etmek mecburiyetinde idi; bundan dahs iyi bir teklif karşısında kalmasına imkân var mıydı? Bir kaç gün sonra, tekrar hastalanırsa, hem kendisinin hem de kızının aç kelmaları; sokaklara atılma- ları tehlikesi göz önünde dururken, en ağır ve hirp: cı teklifleri bile kabul etmek mecburiyetinde değil miydi? Kısık ve boğuk bir ses : kuvvetini kendinde buldu:. — Sizi rahatsiz etmez miyiz yenge? — Bizi rahatsız etmiyeceğinizi ümid! ederim. Konak büyüktür, size başınızı İsokacak bir oda hazırlarız yemekler - İnizi bizim sofrslmızda yersiniz. Buna mukabi! evde sizi meşgul edecek mti- nasib bir iş buluruz. Okuyup yazmak bilirsiniz değil mi? — Tebii... Hocalık ettiğimi ve hattâ Nerimeyi okuttuğumu unutuyor musu- nuz yenge? Biraz Fransızca bile bili- yorum... Bu menhus hastalık gelme - seydi pekâlâ geçinip gidecektin. — Şimdi bu sözleri bırakalım artık; bunları vaktile düşünmeli, kendinize sağlam bir iş bulmalı idiniz. Sonradan 'üzumsuz yere ağlayıp sıalamak ma- nasız bir şeydir. — Kocamın genç yaşta öleceğini, be- nim de böyle hastalanacağımı nasıl itiraz etmek | t« Hatice hanım hırkasını etekleri al- tına gizlediği yumruklarını sıktı. Bu bain ve kalbsiz kadının sözleri, zavallı hastaya bir zehir gibi acı geliyordu. Kabahatli olsa bile, bu vaziyette olan kimsesiz bir kadına böyle ağır sözler söylemek için he kadar vicdansız ol - mak lâzımı — Tesekkür ederim yenge; size öm- rüm oldukça minnettar kalacağım ... Evet İzmire gideceğiz ve elimizden gel- diği kadar sizi rahatsız etmemiye gay- ret edeceğiz — Pekâlâ Ben gider gitmez odanızı rlatırım; siz de gelecek hafta gelir- siniz. Civarda Nerimeyi okutacak bir mekteb de buluruz. Bu suretle bu me- sele de halledilmiş olur. Bunları söyledikten sonra Süheylâ ha- kalkmış, kürk man « i boyu bira': daha aza - metle dikilmişti. Bu manto zarif ve şık değildi; fakat rahat ve sıcak olduğu besbelli idi. Misafirle beraber ayağa kalkan Hatice hanım, onun yanımda sa- rı saçları, narin vülcudü ve zayif yüzile hasta bir çocuğa benziyordu. Zengin kadınm iri vücudü ve serveti, onu ©z- miş gibiydi — Allaha ısmarladık... Bir şey sor- mak isterseniz bana yazarsınız; fakat zannetmem, ben her şeyi düşünür, ha- zırlar, tasarlarım... Sahi, sfze vapur günlerini de kaydetmiştim; işte alınız. Çantasından çıkardığı bir kâğıdı Ha- tice hanıma uzattı. — Seyahat için paranız yoktur deği mi? — Hayır... Süheylâ hanımın keskin nazatları 0- danın içinde dolaştıktan sonra bir kö- şede duran küçük bir yazı masasının tahmin edebilirdim? — İnsan hayatta her şeyi tahmin et- mek ve istikbali düşünmekle mükellef- tir. Fakat, dediğim gibi bu sözleri bı- râkalım. İzmire gelip yerleşeceksiniz, anladınız mı? üzerinde durdu. Bu, eski zamandarı kah ma, güzel işlenmiş, oymalı bir masa idi. — Bu masayı satınız; kıymeti vardır. — Onu şimdiye kadar bir afle hatıra- sı darak saklıyordum; maziyi hatırla» — mak İstediğim vakit ona bakıyor, eski zamanları yaşıyorum; fakat hakkınız var; geçen günleri yadetmek ne iyi? Onu satar, parasile yol masrafımızı ya- par ve borçlarımı öderim. | — Borelanmız mı? Kime borcunuz İvar? — Eczaneye ve kasabat.. — Cem'an kaç lira? — Takriben on, on beş lira kadar bir — 'Takriben mi? Tam miktarı bil - miyor musunuz? Şimdiye kadar bütün işlerinizi böyle derme çatma bir şekil- de görmü: müze hayret etmem. Hatice hanım bu son istihza sözleri|* karşısında tekrar başını eğdi. Süheylâ hanım sözünde devam ediyordu: Bu masa elli altmış her zaman için h a zl İmakbuldür. Dikkat edinde bir hırsızm eline düşmeyin... Geriye kalan eşyanı- za gelince, bunları da bir eskiciye sa- | tarsınız. Haydi şimdi Allaha ısmarla - İdil İhastanın elini sıktıktan sonra dişarıya İ çıktı. Nerime, elinde lâmba ile, aşağıya kadar onu teşyi etti. Süheylâ hanıme - fendi, merdivenlere ve duvarlara sü - İrünmemek için eteklerini kaldırıyor, İ ayaklarının ucuna basarak yürüyordu. Aşağı taşlıkta ayağı kırık bir taşa çarp- tığı için homurdandı: — Ne sefalethane! Böyle bir evden sizi kurtarmağa gelen insanlara karşı minnettar olmak lâzım! Annesinin karanlıkta kendisini bekle diği odaya döndi zaman Nerimenin İbi helecan ve öfke ile çarpıyordu. k bir koltuğa gömülmüş gibi yatan hastaya yaklaştı: — Ne fena kadın değil mi anne? On- ların evinde yaş#mak mecburiyetinde olmamıza imkân var mıdır? Bunu nasıl yaparız? eniz, arlık bu hale düştüğü-| İ Kesik sesile kendisine teşekkür eden zmitten kısa haberler Demiryolu caddesinde yapılmakta olan beton yol inşaatı inhisarlar Başmüdürlüğü depazuna kadar ilerlemektedir. Tahslsat ol- madığından bu yolun daha fazla yapılamı- yarak burada kalacağı haber verilmektedir. * 23 Nisan münasebetile mekteb müsa - mereleri devam etmektedir. Miisamerelere, halk fazla alâka göstermektedir. Vilâyetimi. #in ber noktasında 21 Nisan Çocuk bayram çocuk müsabaka ve müsamereleri devam et- mektedir. Posta idaresi de şefkat pullarını tedarüle çıkarmıştır * Yeni yapılan evimizin inşaatı bu #on gürilerde bati bir şekilde devam etmek- tedir. Kocu inşaat sahasinda birkaç amele çalışmaktadır. * Havaların güzel gitmesi yüzünden halk kırlara dökülmektedir. Bilhassa Pazar gün- leri Viâyet Nümune fidanlığı tarhları çok kalabalık olmaktadır. X Karamürsel ile İzmit arasında motörler- le yolcu nakliyatı yapılmak fzere müracaat edilmiştir. Bu müracaat tetkik edilmektedir — Ne çare yâvrum! Nerime, diz çökerek annesinin 86 - ğuktan donan ellerini tuttu, dudakları- na götürdü. — Ben bir genç kız olsaydım, bütün küvvetimle çalışır, seni geçindirir ve bu eve gitmezdik. Faküt sen henüz imini bir ç0- cuksun şekerim; bense öyle zayif, öyle bitkinim ki., bu teklif! kabul etmemiz, İzmire gitmemiz lâzım; başka bir şey yapamayız, elimizden başka şey gel - mez, anlıyor musun Nerime? Küçük kız isyanla başını kaldırdı: — O halde o fena kadından her şeyi abul etmeliyiz öyle mi? Bugün yap- ı gib! her zaman şize ağır sözler söy- i sıl razı olurum? Buna nasıl abla dolu bakış - zünde, titrek elle- rinde ve ateşli gözlerinde uzun uzun dolastı şeker Nerim benim; buna a- her şeye alışmalı, her şeye ta- etmelisin... Bunu anlamalısın orada fakir ve sığıntı akra - bi muamele göreceğiz, her za- man boynumuzu eğmiye, ne yapsalar, pseler ses çıkarmamıya, en ufak bir şey için yüz bin kere teşekkür et - miye mecbur olacağız. Sen mağrur ve nazik bir kızsın Neri fakat bu vaziyette kendini idare etmeğe, hakaretlere ve eziyetlere tahammül etmeğe alışmalı triyen ellerile kızının ipek saçla - rını okşuyordu. Nerime ateş ve heye - tanla yerinden kalktı: — Ab, Birkaç sene geçse, tahsilimi bitirsem! O zaman bu esir hayatından kurtulur, beraber rahat ve serbest bir ömür Hasta i çekti, kendi kendine şöyle düşünüyordu: «O vakte kadar yaşıya - bilsem bari! bu hassas ve içli yavrucak o hain kadının elinde ne olur?» (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: